Kürsü
Özlem Albayrak: Ortadoğu’yu terörizm için elverişli bir bataklığa dönüştüren de aynı Batı’ydı
Follow @dusuncemektebi2
Özlem Albayrak- Yeni Şafak
GeçtiÄŸimiz Salı günü yazdığım Beyazların Terörü baÅŸlıklı yazıda, Yeni Zelanda’da 50 kiÅŸinin canına mal olan terörün istisna olmadığını, Avrupasından ABD’sine dek tüm Batı’da, 11 Eylül’den bu yana ince ince ve mütemadiyen iÅŸlenerek kurulan Ä°slamofobi ve yabancı düÅŸmanlığı söyleminin sonuçlarından sadece biri olduÄŸunu yazmıştım. Buna örnek olarak da, son 10 yılda, Müslümanlara yönelik her yıl artarak ve ÅŸiddetlenerek yükselen Ä°slamofobik ve ırkçı katliamlardan örnekler vermiÅŸtim.
Karşı karşıya olduÄŸumuz durum yeterince korkunç, ama insanı dehÅŸetten iliklerine kadar titreten ÅŸey ÅŸu: Birkaç gün önce bir ibadethanede 50 masum insan bir katilin silahından çıkan kurÅŸunla can verdi, ama Batı medyası ya verdiÄŸi haberlerde kurbanı hümanize ederek masumlaÅŸtırmayı tercih etti, ya da onu bile yapmadı, olayın ÅŸoku atlatıldıktan sonra ortak bir sessizliÄŸe gömülerek haberi gündemden düÅŸürdü.
Elbette hiçbir Müslüman “dünya liderlerinin” katledilen o 50 Müslüman için kolkola yürüyerek gövde gösterisi yapmasını bekleyecek kadar naif deÄŸildir; ama Yeni Zelanda katilinin Batılı medya tarafından neredeyse elçabukluÄŸuyla gündemden bu kadar hızlı düÅŸürülmesi, hem elimizde kalan bir parça insanlık, hem de gelecek adına hüzün verici doÄŸrusu. Ä°yimser ihtimal yarattıkları canavarın potansiyelinden ve ÅŸiddetin ama er ama geç karşıtını doÄŸuracağından hala habersizler; realist ve kötümser olan ise ÅŸu, herÅŸeyin gayet farkında olarak yaptıklarını yapmaya devam ediyorlar…
Müslümanlara yönelen ve giderek önü alınamayacak hale gelmekte olan beyaz nefretin temel sebeplerinden biri, 11 Eylül’den sonra siyasetinden medyasına ve sivil toplumuna dek Batı iktidarı tarafından dört koldan kurulan söylemdi, dedik. Sahiden de yaklaşık 20 yıldır her fırsatta tekrarlanan “Ä°slami terör”, “ya bizdensin ya düÅŸman” ÅŸeytanlaÅŸtırmaları; Müslümanların bir tehdit ve tehlike olarak algılanmasına neden olan düÅŸünce enstitüsü raporları, kitaplar, karikatürler, TV konuÅŸmaları, gazete yazıları olmasaydı; Batılı siyasetçiler ayrımcı, yabancı düÅŸmanı, ırkçı açıklamalarla popülist kurnazlıklara baÅŸvurarak iktidara oynamasaydı; Müslümanlara yönelik saldırı ve katliamlar bu raddeye varacak mıydı sorusunun cevabı ortada...
Kimse “Bütün bunlara biraz da kendine Ä°slami diyen terör örgütleri neden oldu” demesin; zira birincisi o terör örgütlerine her türlü desteÄŸin hem de bazen açıktan açığa kimler tarafından saÄŸlandığını biliyoruz, o örgütlerin bazılarının ortaya çıkmasında CIA’in rolü tüm kaynaklarda açık açık yazıyor.
Kaldı ki Ä°slami denen o terör örgütleri tamamen yerel dinamik ve kaynaklarla ortaya çıkmış olsa bile, OrtadoÄŸu’yu yıllardır hallaç pamuÄŸu gibi atan, pek çok ülkenin art arda domino taÅŸları gibi birbirinin üzerine yıkılarak parçalanmasına sebebiyet vererek tüm OrtadoÄŸu’yu terörizm için elveriÅŸli bir bataklığa dönüÅŸtüren de aynı Batı’ydı. Yani, neresinden bakılırsa bakılsın, bu meselenin vardığı adres aynı. O nedenle Batı’yı temize çekmeye yarayan yalandan, hedef ÅŸaşırtan gerekçeleri bırakıp gerçek olan nedene, söyleme geri dönelim.
Foucault; ideolojiyle söylem ayrımı yaparken ideolojinin özneler tarafından yaratıldığını ama söylemin özneler yarattığını söyleyerek aslında temel bir ayrım yapar.
Ä°deolojinin ideoloji olduÄŸunu herkes bilir, inanmak ya da inanmamak kiÅŸinin bireysel seçimine kalmıştır. Oysa söylem, doÄŸruluk etkisi yapar ve bu doÄŸruluk etkisi tarihsel olarak üretilebilmektedir. Yani söyleme inanmak ya da inanmamak deÄŸildir sözkonusu olan, söylem bir atmosfer oluÅŸturur ve yarattığı doÄŸruluk etkisi; yanlışı doÄŸruyu doÄŸruyu da yanlış olarak gösterebilir. Foucault’nun örneÄŸiyle ifade edersek; söylem deliyi akıllı, akıllıyı da deli gibi gösterebilir. Ve özneler yaratır; tıpkı 11 Eylül’den sonra binlerce kez tekrarlanan “Ä°slami terör” ifadesinin ve Müslümanları bir tehlike olarak kodlayan söylemin yarattığı, son örneÄŸi Tarrant olan Beyaz tenli terörist katiller gibi…
EÄŸer komplo teorilerine baÅŸvurmayacaksak, Tarrant’ın silahındaki ve manifestosundaki ifadelerin bazı istihbarat örgütleri ya da daha derin güçler tarafından yazdırılmadığını, her ÅŸeyin eÄŸitimsiz bir Avustralyalı olan Tarrant’ın iÄŸdiÅŸ olmuÅŸ/sapık beyninden çıktığını varsayacaksak, 50 insanın canını alan bu soÄŸukkanlı katilin; 11 Eylül’den sonra Müslümanları hedefleyerek kurulan Batı söyleminin yarattığı bir özneleÅŸme örneÄŸi olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ama bu söylemi kuranların belki hesap edemedikleri, belki de ettikleri olası sonuç ÅŸu:
Her ÅŸiddet karşıtını yaratır. Öyle olmasını dilemem ve öngörümde yanılmayı çok isterim, ama ilerleyen aylarda bir Batı baÅŸkentinde Müslümanların terör eylemi yaparak masum sivilleri katlettiÄŸini görürsem, çok üzüleceÄŸim ama hiç ÅŸaşırmayacağım doÄŸrusu…
Henüz yorum yapılmamış.