Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Allah’tan korkmayan din görevlilerini uzaklaştırın

Bu sefer ne yazsam diye düşünürken, küresel köyün gündeminde olan buz dağının tepesi aklımdan hiç çıkmak istemiyor. Hayır, küresel ısınma söz konusu değil, küresel ahlakî çöküş söz konusu. Katolik din adamlarının kendi cemaatlerindeki çocuklara karşı cinsel istismar. Yani halka dini yorumlayan, İncil’in içeriğini bilen, Lut kavminin başından geçenleri kitabından okuyan, İsa Peygamberin ümmetinden sayılanların istismarı.



Sıradan bir mütedeyyinin deÄŸil, ömür boyunca kilise ile evlenen, din kurallarını kendi cemaatine öÄŸretenlerin en iÄŸrenç cinsel istismarı uyguladıklarını ilk duyduÄŸunda insan inanmak istemiyor. Lakin bu ne ilk ne de son. Bu hâl pek çok kilisede sıradan olarak bile görülüyor.
 
Hâdiseler dava konusu oluncaya kadar, Katolik Kilisesi gibi kendi içinde düzenli, hiyerarÅŸisi bilinen bir sistemin, olup bitenlerden tamamıyla habersiz olması mümkün müydü?
 
Mızrak çuvala sığmaz olunca Vatikan, rahiplerinin, papazlarının, hatta üst düzey kilise yöneticilerinin yaptıkları zulümleri itiraf etmiÅŸ, bunların hakkında açıkça konuÅŸmuÅŸ, yargılanmış olanları görevden uzaklaÅŸtırmış.
 
Hani bu cinsel istismar maÄŸdurları baÅŸlarından geçenleri ebeveynlerine, doktorlarına, yan taraftaki kilisenin papazına anlatmamışlar mıydı? ÇocuÄŸa bir ÅŸey olduÄŸunu fark eden doktor veya öÄŸretmenin bu son hâdisenin peÅŸinden gitmemesi mümkün müydü? Yoksa, maÄŸdur çocuk yaÅŸadıklarını anlattığında, çevresinden bir teselli ve adalet bulacağına: “Sus, ötekiler duymasın, yaptı ise bizim papaz, bizim kilise rahibi yaptı” sözlerini mi duymuÅŸtu? Daha sonra, kademe kademe giderken etrafta: “Bu bizim kilisenin ayıbı, günahı, ötekiler duymasın diye saklayalım” sözleri mi yankılanmıştı?
 
Bütün kitaplara, fıtrata, akl-ı selime aykırı bir davranış, bir zülüm bizim cepheden biri tarafından yapılmışsa, örtbas etmemiz, saklamamız, yargılamamamız gerekiyormuÅŸ gibi bir algı var. Ötekiler, düÅŸmanlar sevinmesin diye. “Bizim cephe” bu sefer mütedeyyin cephesi. Karşımızda din karşıtları var. Onlara “öteki” diyoruz. Kendi cephemizdeki ayıpları, günahları, zulümleri var gücümüzle saklamaya çalışıyoruz. Aramızdaki günahkarları uyaracağımız, zalimleri cezalandıracağımız, çevremizde temizlik yapacağımız zaman artık uÄŸraÅŸmaya gücümüz kalmıyor. Bu arada itikadlarımız, inandığımızı iddia ettiÄŸimiz kitaplar, emir ve yasaklar, ahlak, ihsan gibi önemli bulduÄŸumuz her ÅŸeyi gözardı ediyoruz.
 
Ne zaman ve nasıl baÅŸladı bu mütedeyyinler arasındaki kötülükler? ÇocukluÄŸumda, hatta gençliÄŸimde bir kâide olarak, inançlı insanın kötülüklerden uzak olduÄŸunu öÄŸretmiÅŸlerdi. Ä°ster Müslüman olsun, ister kitap ehli olsun, inançlı insan kötülük yapmaz, Allah korkusu var diye. Åžuurunda her an Allah’ın her ÅŸeyi bildiÄŸi ve gördüÄŸü vasfı vardır. Ticarette kandırmaz, iftira atmaz, yalan söylemez, iÅŸini bildiÄŸi en iyi ÅŸekilde yapar, sözüne sadık, ÅŸefkatli, cömert, adil olmalı… Her türlü dünya kanunundan kaçabilirse bile, Allah’ın varlığına emin, dünyada yaptığı her iÅŸ için cevap vereceÄŸini bilir.
 
Din görevlilerinden bahsetmiyorum, günahlara meyilli, inançlı olmaya gayret eden, cehaletten kurtulup dini hakkında bilgi edinmeye çabalayan, benim gibi sıradan bir insandan söz ediyorum. Din görevlileri ise apayrı, onlar ömürlerini dini öÄŸrenip uygulamaya, baÅŸkalarına öÄŸretmeye adamışlar. Öyle inanıyordum ben. Ve gerçekten etrafımdaki mütedeyyinler birer ahlak örnekleriydi. Her bir mütedeyyinin iyi bir insan, iyi bir ahlak sahibi olduÄŸuna, kimsenin hakkına el koymayacağına, kimseye kötülük yapmayacağına inanıyordum. Mütedeyyinlerin önünde, onlara yol gösteren din görevlileri vardı. Saf olduÄŸumu söylerseniz, haklısınız.
 
Daha sonra Haçlı Seferlerini okudum. Tanrı adına yapılan zulümleri. Sapmalarının, sapıtmalarının nedenini de anladım. Onlar dindaÅŸları olmayanlara karşı savaÅŸmış, savaÅŸlarını kutsamış. Daha sonra Ä°srail uÄŸruna Filistinli Müslüman ve Hristiyanlar üzerine yapılan zulümlere ÅŸahit olduk. Zulmü yönlendiren, zalimleri zulme teÅŸvik eden yine din görevlileriydi. Bunlar da ötekilere karşı savaÅŸmıştı.
 
Her ne kadar bu zulümler ağır olsa da, her ne kadar mütedeyyinlere yakışmıyorsa da, her ne kadar kutsal kitaplara, ahlaka, insanlığa ve fıtrata aykırı olsa da, yine de bu zulümlerin maÄŸdurları zalimlerin öteki olarak bildikleri insanlardı. Ancak, bu kendi cemaatlerinin, dindaÅŸlarının çocuklarına, emanet olarak verilenlere yapılan zulümler buz dağının tepesi oluyor.
 
Kendi arasında bu zalim ve sapıkları bulup yargılayan, kusur ve zulümlerini saklamadan açıkça eleÅŸtiren, din ve insanlık kurallarına aykırı davranışlarda bulunan din görevlilerini görevden uzaklaÅŸtıran topluluklar, sadece kendi namusunu deÄŸil, mensup oldukları dinin adını da temizler. Yoksa, buz dağının tepesinden var hızıyla yuvarlanırız. Küresel köy olarak.
 
Dikkatsiz olursak, bir daha böyle birilerine çocuklarımızı emanet edersek, o zaman frene basacak “Baba” direksiyon başında olacak mı?
 
AMÄ°NA SÄ°LJAK JESENKOVÄ°C - GERÇEK HAYAT

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.