Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Kemal Sayar: Dini şiddet efsanesi; rasyonel, barışçıl, seküler öznenin tam karşısına fanatizme yatkın dindar ötekini koyar

Bir hikâye sorgulanmadığında, artık efsane statüsü kazanmış demektir. O efsanenin sunduğu paradigma dışında düşünmek zorlaşır, hatta efsane ve gerçeklik giderek birbirini besler hale gelir. Toplum giderek o efsanenin açığa çıkardığı hakikatlere uyum sağlayacak şekilde yapılandırılır ve gerçek olarak algılanan, giderek o efsanenin rengine bürünür. Öteki ne kadar kenara itilirse o kadar daha öteki olur. Aynı zamanda efsane daha az sorgulanır ve sosyal gerçeklik ona uyum sağlar. Efsanenin hüküm sürdüğü kategoriler toplum tarafından verili ve kaçınılmaz olarak algılanır. Bu efsanelerden birisi de dini şiddet efsanesidir ve birçok yalanla beslenir, birçok yalanı besler.



Batılı toplumlarda tarihten ve kültürden bağımsız ÅŸiddete eÄŸilimli bir din kavramı yaratma teÅŸebbüsü, liberal ulus-devletin meÅŸrulaÅŸtırıcı bir temel efsanesidir. Dini ÅŸiddet efsanesi; rasyonel, barışçıl, seküler öznenin tam karşısına fanatizme yatkın dindar ötekini koyar. Bu efsane, dindar olarak etiketlenen belirli uygulama ve grupların kenara itilmesine hizmet eder. Ulus-devlet, böylece, vatandaÅŸlarının kendilerini kurban etme ve öldürme arzusu üzerinde tekelini sürdürür. Dış politikaya baktığımızda, dini ÅŸiddet efsanesi,  Müslüman toplumlarda seküler olmayan toplumsal grupların ÅŸiddetle eÅŸleÅŸtirilmesine yol açar.  Bu görüÅŸe göre onlar,  dinin politik hayattaki tehlikeli etkisini henüz ortadan kaldıramamış kimselerdir. Onların ÅŸiddeti mantıkdışı ve fanatiktir. Oysa seküler Batı’nın ÅŸiddeti rasyonel ve barışçıldır. ‘Onları liberal demokrasiyi benimseyecekleri ana kadar bombalamak zorundayız’ diye düÅŸünürler.

Din ve ÅŸiddet argümanları, dini ve seküler arasında mutlak bir uyuÅŸmazlık ve ikilik icat eden daha geniÅŸ bir aydınlanma anlatısının bir parçası. Bu görüÅŸ, dini olanın irrasyonel ve tehlikeli bir güdü barındırdığını ve yerini rasyonel/seküler güç biçimlerine bırakması gerektiÄŸini söyler. Ulus-devlet adına öldürmek ve ölmek, doÄŸru ve alkışlanabilir bir davranıştır. Dini ÅŸiddet efsanesi, seküler sosyal düzenlere, yeri geldiÄŸinde yedekten çıkarıp kullanacakları bir karakter sunar, dindar fanatik her zaman düÅŸman olarak kullanıma hazırdır. Carl Schmitt modern devlette politik olanın icadı için dost-düÅŸman ayrımının lüzumundan bahsetmiÅŸti. Günümüz liberalizmi mutlak düÅŸmanını din ve politika arasında ayrım gözetmeyen Müslüman’da bulmuÅŸ görünüyor. Tehlike ÅŸu; irrasyonel, fanatik ve vahÅŸi bir öteki icat ettiÄŸinizde, onun üzerinde zor kullanımını da meÅŸrulaÅŸtırmış olursunuz.

KuÅŸkusuz her dinin müntesipleri arasında ÅŸiddete meyyal insanlar olabilir ancak dinin, seküler adı verilen kurum ve ideolojilerden daha fazla ÅŸiddete meyyal olduÄŸunu söylemek, bir efsaneye gönül vermektir. Seküler olarak etiketlenen kurum ve ideolojiler de gayet mutlakçı, bölücü ve irrasyonel olabilir. Dini ÅŸiddet efsanesi, tamamen modern Batı’nın bir mamülü olan dini/seküler ayrımını; zamansız, evrensel ve doÄŸal kategoriler olarak düÅŸünmemizi telkin etmektedir.

Dini ÅŸiddet efsanesi, Batılı olmayan toplumları; dinin güdümünde, ÅŸiddet eÄŸilimli, irrasyonel yapılar olarak tarif ederek Batılı düÅŸüncenin ÅŸiddetin oluÅŸumundaki rolünü saklar. Batı’nın Batılı olmayan dünyayla iliÅŸkilerine bakmasına gerek yoktur, zira Batı’ya yönelik öfkenin gerçek kökleri “barbarlar”ın dininin ta kendisidir. Bu dinde öyle ÅŸiddet itkileri vardır ki, ancak seküler bir hizaya getirme iÅŸlemiyle ehlileÅŸtirilebilir. Böylece bu efsane, seküler aktörler eliyle dini aktörlerin adam edilmesine, dinin seküler ÅŸiddet marifetiyle hizaya sokulmasına yarar. EÄŸer bizim tarafımızdan ikna edilecek kertede rasyonel deÄŸilseler, onları daha yüksek bir rasyonalite seviyesine bombalayabiliriz. Dini ÅŸiddet efsanesi, yurttaşın nihai sadakatinin ulus-devlete olması gerektiÄŸini söyler. MeÅŸru ÅŸiddet sadece ulus-devletin tekelindedir.

Aslında daha doÄŸru bir soru ÅŸu olmalıdır: “Hangi ÅŸartlar altında her türlü ideoloji ve uygulama, ÅŸiddeti tırmandırıyor?” MilliyetçiliÄŸin ÅŸiddet eksenli kullanımı, kapitalist pazarın görünmeyen eli, Marksist ütopyalar, ABD veya Rusya’nın dünyanın kurtarıcısı rolüne soyunması gibi seküler ÅŸiddet kaynakları da araÅŸtırılmalıdır. Dinin dünyada sabit ve zaman içinde hiç deÄŸiÅŸmez bir yapı arz ettiÄŸi yanılsaması yerine, tarihsel baÄŸlama dikkat kesilecek bir bakış bize daha insaflı sonuçlar verebilir. Dini veya seküler olan, modern dünyada hangi güç pratiklerine yetke vermek için kullanılıyor? Hangi uygulamaların dini olarak nitelenmesi, hangi seküler ÅŸiddet biçimlerine meÅŸruiyet kazandırıyor?

Bu efsaneden kurtulmak, Batılı yönetimlerin Ä°slam dünyasını daha iyi anlamalarını da saÄŸlayabilir. Ä°slam ülkeleri söz konusu olduÄŸunda, cami ve devlet arasına duvar örmeyen arayışlara daha açık davranılabilir. Ä°slam toplumlarında sürekli yeni ve müzakereye açık dinsel/politik kimliklerin oluÅŸtuÄŸu ve bu kimliklerin “dini fanatik” gömleÄŸine sığmayacağı açıktır. Bu efsane ABD’nin dış dünyada yediÄŸi herzelerin onun bizatihi kendi kötücül eylemlerinden kaynaklanabileceÄŸi düÅŸüncesini hasır altı eder. Neocon bakış açısına göre, öteki o kadar kötüdür ki, onun bende nefret ettiÄŸi benim iyiliÄŸimden baÅŸkası deÄŸildir. Terörizm bir son bulabilecekse eÄŸer, ABD  geçmiÅŸte iÅŸlediÄŸi büyük günahlarla yüzleÅŸme cesaretini gösterebilmelidir. 1953’te Ä°ran darbesi ve Åžah’ın desteklenmesi, 70 ve 80’lerde Saddam’a verilen destek, Filistin’in iÅŸgali konusunda Ä°srail’i kayıtsız ÅŸartsız arkalamak, 1990’larda 500.000 Iraklı çocuÄŸun ölümüne yol açan ambargolar, Mısır’da ve bölgede sefih  dikta rejimlerin desteklenmesi, Afganistan ve Irak’ın iÅŸgali, savaÅŸ sonrası Irak’ta her ÅŸeyi paraya çevirme, Ebu Gureyb’deki mahkumların iÅŸkenceye uÄŸraması gibi örnekler hatırlanabilir.

Åžiddet düÅŸman ihtiyacından, bizi onlardan ayırma ihtiyacından kaynaklanır. Dünyayı bu tarz ikilikler ekseninde kurgulamak belki onu bizim için daha anlaşılır kılacak,  ancak pek çok kiÅŸi için de dünya daha yaÅŸanılmaz bir yer olacaktır. Dini ÅŸiddet efsanesini bir kenara bırakmak, bu ikiliklere direnmenin ve belki de düÅŸmanı dosta çevirmenin  bir yoludur.

Gerçek Hayat

Not: Bu yazı, William T. Cavanaugh’un The Myth of Religious Violence (Oxford University Press, 2009)  adlı kitabında serdettiÄŸi görüÅŸleri aktarıyor. Aynı konuda Karen Armstrong’un (Guardian, 25 September, 2014) ÅŸu yazısına da bakılabilir: http://gu.com/p/4xzq6/sbl

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.