Sibel Eraslan / Ölüm konusunu kiminle konuşacağız
Sibel Eraslan - Star
Modern insan için ölüm, akla getirilmemesi gereken bir son. Bu yüzden ölümü hatırlatan her ÅŸey, ÅŸehirden ve gündemden uzak tutuluyor. Oysa, baÅŸarı ve kariyer üzerine kurulu yaÅŸam projelerimiz, ölümün karşısında çaresiz ve hazırlıksız. Ne kadar saÄŸlıklı ve uzun yaÅŸarsak yaÅŸayalım, ölüm, her insanın kaderi...
Ölüm çok büyük bir ÅŸey. Hatta o kadar büyük ki, okyanus gibi, gök gibi. Hatta onları da, varoluÅŸa dair tüm anlamları da, tek bir kerede yutup geçecek kadar. Ölümün olduÄŸu yerde, hiçbir görkem, hiçbir deha, hiçbir tutku, hiçbir istek ayakta duramıyor. Ölüm, en zalimlerimizin, en güçlülerimizin, en pehlivanlarımızın bile boynunu vuruyor. Yasin suresindeki “...bir anada sönüp gittiler” ayeti hepimizin mukadderatı oluyor.Her doÄŸanın kaderidir ölmek...
Ölüme dair taziye ve yas adabı, geleneÄŸimizde ölümle ilgili çok deÄŸerli tecrübelerdendir halen. Oysa biz yetiÅŸirken tüm geleneklere karşı çıktığımız gibi bu yas ve taziyeyi de abartılı bulur, tenkid ederdik. Ne kadar yoksullaÅŸtığımızı ise yaşımız ilerledikçe fark ettik. Hepimizin, ama özellikle gençlerin ölüm hakkında konuÅŸmaya ihtiyacımız var. Kiminle konuÅŸacağız, derdimizi kiminle paylaÅŸacağız, bizi kim dinleyecek, bunlar büyük sorular. Ä°sviçreli sosyolog Prof. Crettaz'ın ‘Mortal Relief’ adlı atölye çalışmasından ilhamla ortaya çıkan ‘ölüm kafeleri’ de iÅŸte bu ihtiyaçtan doÄŸmuÅŸ. Ä°nsanlar buralarda buluÅŸup, baÅŸ edemedikleri ölüm tecrübesi hakkında dertleÅŸiyorlarmış.
Henüz bu ÅŸekilde tekilleÅŸmedik, henüz modernizmin yapayalnızlığını bu ÅŸiddette yaÅŸamıyoruz. Ama zaman; bizi giderek daha büyük hüsranlara, daha yoÄŸun dayanıksızlıklara, çıkmazlara uÄŸratıyor. Sevdiklerimizin dünyadan vedası, bizim de dünyaya vedamız oluyor aslında. Parça parça, azar azar, ölümün içinden geçiyoruz. Aniden bir haber geliyor, mızrak gibi saplanıyor ruha ve bu aniden gelen haberlerin giderek artıyor sayısı. Sonra gün geliyor, bakıyorsunuz ki ahiret ülkesi, tanıdık, aÅŸina bir bahçeye dönmüÅŸ... Daha birkaç ay evvel gülümsemesi güneÅŸ gibi yüzünü aydınlatan Beril DedeoÄŸlu hocamızla, bir yemekte beraberdik, ÅŸimdi bir gül bahçesinde uyuyor... Sevgili arkadaşım Gülden Aydın'la okuduÄŸumuz ÅŸiirler, birlikte habere çıktığımız uzun ve zorlu yolculuklar, beraberce söylediÄŸimiz Gesi BaÄŸları, Fekiye Teyran'lar... Hepsi güzel bir masalmış gibi, rüyaymış meÄŸer, Gülden kuÅŸ olup uçarmış. Allah onları rahmetiyle maÄŸfiretiyle karşılasın...
***
Ne kadar uzaklaÅŸmak, saklamak, ötelemek istesek de, ÅŸehirlerin hakiki sahipleri kabristanlardır. Bizde ölüm, terk edilmek deÄŸildir, kabristanların kalbi atar, bir nevi buluÅŸma yeri, bayramlaÅŸma, toplaÅŸma yeridir oralar. Vefatlarından sonra da anneler, babalar, toplamaya, misafir etmeye devam ederler evlatlarını, torunlarını. Annemin vefatına kadar korkardım kabristanlardan, bir ürperti duyar, mümkün mertebe uzak durmaya çalışırdım. Ama annemle birlikte o ürkünç tülden sıyrıldı kabirler ülkesi. Artık ÅŸehirlerde kalmamış huzuru oralarda fark ediyorum, sükuneti, ağırbaÅŸlı geçen zamanı, nezaketi, rikkati, ÅŸehir merkezlerinde çoktan kaybettiÄŸimiz gül fidanlarını... Allah hepsinin ruhlarına huzur bahÅŸetsin, rahmetini indirsin...
Bize ölümden ve ahiretten bahsedecek, gönlümüze sekinet hissi uyandıracak, güzel sözlere ve güzel sözlü kimselere ihtiyacımız var.
Allahım Sen'den gelecek her türlü bağışlanmaya, yardıma, kolaylığa, rahmete, kereme muhtacız. Sen bizi bağışla Ya Rabbi...
Henüz yorum yapılmamış.