Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur: Her yıl şafak ayini için Türkiye’ye gelen insanların kalbini kırmak bizi büyük yapmaz

Yıldıray Oğur- Karar



“Çanakkale Zaferi ve Åžehitleri Anma Günü’nün 104’üncü yıldönümünü idrak ettiÄŸimiz bugün tarih sayfalarında son derece önemli bir gün...18 Mart Çanakkale Åžehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi dolayısıyla ülkeleri için hayatlarını veren tüm ÅŸehitlerin aziz hatıraları önünde saygıyla eÄŸiliyorum. Ruhları ÅŸad olsun." 
 
Bu mesaj Çanakkale Zaferi’nin 104’üncü yıldönümü için yayınlanmış pek çok mesajdan farksız görünüyor.
 
Aslında büyük bir farkı var.
 
Çünkü Türkçe olarak çektiÄŸi videoda Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü bu mesajla ‘idrak eden’ kiÅŸi Ä°ngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott.
 
Ya da ÅŸöyle söylemek daha doÄŸru.
 
104 yıl önce boÄŸazı geçmek için donanmasını Çanakkale’ye göndermiÅŸ, tarihinin en büyük bozgunlarından birine uÄŸramış, en az 50 bin askerini, donanmasının meÅŸhur gemilerini burada kaybetmiÅŸ,  en az 70 bin askerini de yaralı olarak geri taşımış ülkenin büyükelçisi.
 
Çanakkale, BirleÅŸik Krallık için tarihindeki bozgunlardan herhangi biri de deÄŸildi.
 
Ä°kinci Dünya Savaşı’nda Ä°ngiltere’yi iÅŸgalden kurtarıp, zafere taşıyacak, o günlerde 40’lı yaÅŸlardaki Donanma Bakanı Winston Churchill’in neredeyse siyasi hayatını bitirecek türden bir bozgundu.
 
Ama bütün bunlar, Çanakkale Zaferi’nin 104’üncü yıldönümünde, kendilerine karşı zafer kazanmış ülkenin baÅŸkentinde görev yapan bir büyükelçinin büyük bir özgüvenle kameranın karşısına geçip, arkada neyle Çanakkale Türküsü çalarken akıcı bir Türkçe ile ÅŸöyle cümleler kurmasını engellemedi:
 
“Bu önemli askeri harekat zamanında BirleÅŸik Krallık ve Türkiye, cephenin karşı taraflarındaydı. Ama bu harekat bize uzlaÅŸmanın ne denli deÄŸerli olduÄŸunu ve daha iyi bir gelecek için ileriye nasıl gidebileceÄŸimizi gösteren önemli bir ders de oldu. Böylece yaÅŸadığımız o acıdan sonra düÅŸman olmaktan yakın müttefikliÄŸe geçmeyi baÅŸarabildik.  Mustafa Kemal Atatürk, 'Uzak memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz' dediÄŸinde iÅŸte bu uzlaşı ruhu ve gelecek vizyonunu en etkili biçimde özetlemiÅŸti. Çanakkale, BirleÅŸik Krallık ve Türkiye'nin bugün sahip olduÄŸu güçlü ve vazgeçilmez dostluk ve müttefikliÄŸin yolunu açan tarihi bir kırılma noktasıydı. Avrupa kıtasının karşı uçlarına yerleÅŸmiÅŸ eski iki imparatorluk olarak ülkelerimiz bugün ikili iliÅŸkiler, kültürel, tarihsel, ticari ve savunma iliÅŸkileri açısından güçlü baÄŸlara sahip. Aramızdaki ortak Çanakkale ruhu sayesinde ülkelerimiz bugün sahip olduÄŸumuz bu dostluÄŸun ve ittifakın deÄŸerini son derece iyi biliyor ve takdir ediyor.”
 
Aslında Büyükelçi’nin atıf yaptığı Atatürk’ün ünlü Anzak askerlerin ailelerine hitabı, çok daha erken tarihlerde Türkiye’nin de benzer bir büyüklüÄŸü ve olgunluÄŸu gösterdiÄŸinin delillerinden biridir.
 
Atatürk’ün öyle bir hitabı olup olmadığı oldukça ÅŸüpheli olsa da....
 
Çünkü Kemalist tarihçi Cengiz Özakıncı’nın 2015 yılı Temmuz ayında Bütün Dünya dergisindeki çıkan yazısı, daha sonra ödüllü Guardian muhabiri Paul Daley’in Özakıncı’nın araÅŸtırması ve Ä°ngiliz kaynaklarında yaptığı inceleme böyle bir konuÅŸmanın varlığını ÅŸüpheli hale getirdi.
 
 
 
Resmi hikayeye göre bu hitap, Atatürk tarafından yazılmış ve 1934’de dönemin Ä°çiÅŸleri Bakanı Åžükrü Kaya tarafından onun adına Çanakkale’deki ÅŸehitliklerde okunmuÅŸtu.
 
Ama Åžükrü Kaya’nın 1934’de deÄŸil, 1931’de Çanakkale’de bir konuÅŸması var. Fakat dönemin gazetelerinde tam metni çıkan o konuÅŸmada da böyle bir bölüm yok. 
 
KonuÅŸmanın bu haliyle ilk ortaya çıktığı yer ise 1953 yılında, Atatürk’ün na’şının 10 Kasım’da Anıtkabir’e taşınması nedeniyle, o dönem Falih Rıfkı Atay’ın çıkardığı Dünya gazetesinin verdiÄŸi Atatürk özel eki.
 
 
Gazeteci Yekta Ragıp Önen, ek için artık 70 yaşında emekli bir siyasetçi olan Åžükrü Kaya ile evinde yaptığı röportajda Kaya, Atatürk’ün Çanakkale’de bütün dünyaya hitap eden bir konuÅŸma yapmasını istediÄŸini ve bizzat yazdığı “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar” diye baÅŸlayan ünlü hitabı kendisine verdiÄŸini söylüyor.
 
Ä°lk kez ekte ortaya çıkan hitap daha sonra uzun yıllar unutulmuÅŸ, 60’lar ve 70’lerde yeniden dolaşıma çıkmış, Avusturalya’ya ulaÅŸmış, eklemeler, çıkarmamalar, büyük deÄŸiÅŸimler geçirmiÅŸ, 1978’de dönemin Türk Tarih Kurumu baÅŸkanının da katkılarıyla Atatürk’e mal edilmiÅŸ.
 
Özakıncı’nın yazısında belirttiÄŸi gibi muhtemelen bu hitap, siyaset dışında edebiyat çevirileri de yapan Åžükrü Kaya’nın Atatürk’e yakıştırdığı bir metin. 1953, Türkiye’nin NATO üyesi olduÄŸu, Kore Savaşı’ndan yeni çıkılmış yıllar, metin o günlerin ruhuna da uygun.
 
Fakat, 1931’de Ä°çiÅŸleri Bakanı iken Åžükrü Kaya’nın Çanakkale’de yaptığı ve gazetelerin de önceden tarihi konuÅŸma diye okurlarına duyurduÄŸu konuÅŸma da çok muhtemelen Atatürk’ün kendisinden istediÄŸi bir konuÅŸmaydı. 1931’de Ankara’nın Batı ittifakına yaklaÅŸmaya çalıştığı zamanlardı.
 
O konuÅŸmada da orada hayatını kaybeden yabancı askerlere saygı içeren cümleler var:
 
“Karşıda da bizimle harp etmiÅŸ insanların mezarlarını ve abidelerini görüyoruz. Orada yatanları da takdir ederiz. Medeniyet tarihi yarın karşı karşıya yatanlardan hangisinin fedakarlığını daha iyi daha insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz timsali olan olanların mı yoksa vatanını müdafaa abidelerini mi, yoksa vatanını müdafaa eden kahramanların hâlâ el uzatılmamış mukaddes taÅŸ ve toprak halinde bırakılmış olan bu izleri...
 
Karşımızda mezarlar bırakan milletler, bizim bu samimi ve çok yeni mahiyette noktai nazarlarımızı iyi telakki ederlerse bu karşılıklı mezarlar aramızda kin, husumet ve ölmez hisleri yerine muhabbet, dostluk temin eder. Ben, mensup olduÄŸum Türk içtimai heyetinin kurduÄŸu Cumhuriyet hükumetinin mesul bir adamı olarak arz ederim ki, Türk milleti bu karşılıklı abidelere hürmetle bakar ve iki tarafın ölülerini rahmetle yadederken dimağında ve vicdanında yaşıyan samimi temenni: bu ölü abidelerin bir daha rekzolunmaması, bilakis bunları kuranlar arasında insanlık münasebetlerinin, insanlık baÄŸlarının yükselmesidir.”
 
Bir yıl sonra 1932’de ise o dönemin Ä°ngiltere Ankara Büyükelçisi George Clerk, “büyük asker asil düÅŸman” diye ithaf yazısıyla Atatürk’e General Aspinall-Oglander tarafından yazılan “Gelibolu Savaşı’nın Resmî Tarihi” adlı iki ciltlik Ä°ngilizce kitap hediye etmiÅŸ, Atatürk de Ä°ngiliz elçiye barış ve dostluk mesajları içeren bir mektup yazmıştı.
 
Aynı dönemlerde Atatürk’ün Çanakkale Savaşı ile ilgili Ä°ngiliz, Avustralya gazetelerine verdiÄŸi, yine barış ve iÅŸbirliÄŸi mesajları içeren röportajlar mevcut. Bütün bunların Çanakkale gibi bir savaÅŸtan sadece 15 yıl sonra olduÄŸunu unutmamak gerek.
 
Herhalde bu tarihi baÄŸlam yüzünden Atatürk’ün Anzak askerlerin ailelerine hitabı da ÅŸüphe çekmedi, yıllarca Çanakkale anmalarında okundu, hatta  bu hitabın yazılı olduÄŸu Türkçe ve Ä°ngilizce bir kitabe de Çanakkale Åžehitlikleri’ne yerleÅŸtirildi. 
 
Atatürk’ün bu hitabını Çanakkale anmalarında BaÅŸbakan ve CumhurbaÅŸkanı olarak yaptığı konuÅŸmalarda CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan da kullandı.
 
CumhurbaÅŸkanı’nın 2015 yılında Çanakkale Savaşı’nın 100. Yıldönümü için düzenlenen törenlerdeki konuÅŸması ise çıtayı Atatürk’ün bu hitabından bir adım daha ileri taşımıştı. Prens Charles’ın da aralarında olduÄŸu yabancı misafirlerin katıldığı anmada ÅŸöyle demiÅŸti:
 
"Bu topraklarda yatan her genç, artık bizim misafirimiz deÄŸil, adeta evladımızdır. Bugün burada, sadece ÅŸu veya bu milletin kayıplarını deÄŸil, bu topraklarda can vermiÅŸ tüm askerleri anıyoruz. Anıtlarımız, bu topraklarda kaybedilen yarım milyona yakın gencin tamamının sembolüdür...Bu küçük yarımadada burada yatan yüzbinlerce gencin aziz hatırası önünde, hepimizin adına, barışın, huzurun, refahın tüm dünyaya hakim olmasını saÄŸlamak için çalışma kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyorum. Åžafak Ayini'ne 10 bini aÅŸkın yabancı katılacak bizim gençler asgari 35 bin genç katılacak. Ortak acıları, yeni düÅŸmanlıklar üretme deÄŸil; dostluÄŸun, sevginin, barışın aracı haline dönüÅŸtürme konusunda, Çanakkale'nin tüm dünyaya, tüm toplumlara örnek olmasını temenni ediyorum. Küresel istikrar ve refah için, buradaki hoÅŸgörü ve dostluk ikliminin tüm ülkeler, tüm uluslararası kuruluÅŸlar, tüm toplumlar tarafından desteklenmesi gerekiyor. Terörizmin, ırkçılığın, Ä°slamofobinin ve her türlü nefret içeren akımın çaresi, iÅŸte buradadır."
 
Fakat, bu yıl Çanakkale’deki törenlerde “Dedeleriniz geldi, kimi ayaklarının üzerinde kimi tabutla geri döndü. Aynı niyetle gelecekseniz bekleriz. Sizi de dedeleriniz gibi uÄŸurlayacağız. Biz tarihi Çanakkale'de kanımızla yazdık. Gazi Mustafa Kemal'in liderliÄŸinde yazdık. Bugün yine yazacağız” konuÅŸmasının aynı lidere ait olduÄŸuna inanmak hayli zor.
 
Tarihin hesaplaÅŸmalarına takılıp kalmamak, onlardan dersler çıkarmak, düÅŸmanlıkları dostluklara çevirmeyi baÅŸarmak, geçmiÅŸteki hatalara, maÄŸlubiyetlere de serinkanlılıkla bakabilmek, gerektiÄŸinde özeleÅŸtiri verebilmek devletleri büyük ve güçlü yapıyor.
 
Yoksa efsaneleÅŸtirilmiÅŸ bir geçmiÅŸin esiri olmak, tecrübelerden hiç ders çıkaramamak, kusuru hep baÅŸkalarında bulmak, tarihi hamasetten ayıramamak, düÅŸmanlıkları ebedi ve ezeli zannetmek bir devleti büyük yapmıyor.
 
Bir Alman entelektüelin kendi medeniyetini, ülkesinin tarihini yerden yere vurduÄŸu videolardan tarihte kendimize mutlak haklılık çıkarmak deÄŸil, o Alman entelektüelin o eleÅŸtirileri Alman resmi kanalında, başına bir hal gelmeden yapabilmesinden ders çıkarmak bizi büyük yapar.
 
Ülkesinin büyük bir bozgun yaÅŸadığı Çanakkale Savaşı’nın yıldönümünde, akıcı bir Türkçe ile ÅŸehitleri anan, 104 yıl önceki savaşı, bugün iÅŸbirliÄŸi ve uzlaÅŸmanın gerekliliÄŸi mesajı için deÄŸerlendiren büyükelçinin özgüvenini anlamak bizi büyük yapar.
 
Yoksa, bir teröriste meydan okumak, cevap yetiÅŸtirmek, bunu yaparken de 104 yıl önceki savaşın defterlerini dün olmuÅŸ gibi hışımla yeniden açmak, her yıl ÅŸafak ayini için Türkiye’ye gelen insanların kalbini kırmak bizi büyük yapmaz...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.