Taha Akyol / KutuplaÅŸma dili
Follow @dusuncemektebi2
Taha Akyol - Karar
Siyasi mücadelenin ÅŸirazeden çıkmaması için kanunlar, kurallar vardı. Mesela TV’lerin seçim yayınları ölçülü olmalı, partililere makul ölçülerde yer vermeliydi. Çok küçük bir partiye bile seçim yayınlarında küçük de olsa haberlerde yer verilirdi.
Bu konu YSK denetimine tâbiydi.
Fakat OHAL döneminde 687 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle bu kanun maddesi yürürlükten kaldırıldı…
TV’ler bazı partileri görmeyip baÅŸka bazı partilere ekranlarını sonuna kadar açabilecekti.
OHAL kalktı ama bu düzenleme yürürlükte.
Ä°ÅŸte ‘merkez’ denilen TV kanalları Meral AkÅŸener’e büyük ölçüde kapalı…
Mansur YavaÅŸ’a yapılan suçlamaları baÅŸtan sona canlı yayınlayan TV’ler YavaÅŸ’ın cevabî açıklamasını canlı yayınlamadılar. Ama ertesi gün YavaÅŸ’ı suçlayan açıklamayı yine baÅŸtan sona canlı yayınladılar!
Bu medya tablosu toplumda kutuplaşmayı derinleştiriyor.
Din ve siyaset
Daha büyük bir soruna da yol açıyor: Vatanseverlik, milliyetçilik, bayrak, vatanın selameti gibi hepimize ait, hepimizi birleÅŸtiren yüksek deÄŸerlerin siyaseten araçsallaÅŸtırılması!
Sahabe dahil 70 bin Müslümanın siyaset için birbirini öldürdüÄŸü Sıffin Savaşından beri tarihen sabittir ki, kutsallar üzerinden toplumun siyaseten yarılması çok vahim sonuçlara yol açabilmektedir; bundan sakınmak gerekir.
Åžu sözleri hatırlıyorsunuz deÄŸil mi?
“Esenyurt’u kaybedersek Kudüs’ü kaybederiz, hiçbir yeri kaybetmeyiz, Ä°slam’ı kaybederiz, Mekke’yi kaybederiz!” (2 Nisan 2018)
“Adayımıza vereceÄŸiniz destek, yarın ruz-i mahÅŸerde beraat belgelerinizden biri olacak.” (26 Ocak 2019)
“Yarın inÅŸallah mahÅŸerde Allah’ın karşısına çıktığınız zaman, Allah o emaneti bize verdiÄŸinizden dolayı size inÅŸallah hiçbir hesap sormayacak.” (3 Mart)
Ve tepelerdeki ölçüsüz söylemlerin tabandaki yansımaları:
“31 Mart’ta milletin deÄŸerlerine karşı siyaset yapan 4’lü çete, ÅŸer ittifakı, zillet ittifakı ve kim bir araya gelirse gelsin bu sokaklarda, mahallelerde utançtan gezme ÅŸansı olmayacak” (12 Mart)
Åžimdi düÅŸünelim, çoÄŸulcu medya olsaydı ve siyasetçi orada eleÅŸtirilmemek için dikkatli davranma ihtiyacını duysaydı böyle konuÅŸurlar mıydı?
Polisin protesto edilmesini ezan protesto edilmiÅŸ gibi gösterilmesinden bahsetmiyorum bile....
Dünden bugüne kavga
Yukarıdaki sözler bir il veya ilçede belediye seçimleri kazanmak için söylenmiÅŸti!
Seçim kazanma hırsıyla, kendimizi kutsallaÅŸtırmak, muhaliflerimizi ÅŸeytanlaÅŸtırmak!
Bu zihin yapısında kutsal saydığımız kendimiz hakkında “denetim” yapmak, kendimizi gözden geçirmek aklımıza bile gelmez… ÅžeytanlaÅŸtırdığımız muhaliflerimizle diyalog kurup ülke atmosferini normalleÅŸtirmek gerektiÄŸini de düÅŸünemeyiz.
Zaten yüzyıldır kavga ediyoruz!
Ä°ttifak yapmalarından önce AK Parti ve MHP’nin birbirlerine söyledikleri hâlâ hafızalardadır.
Tek Parti devrinde o zamanki iktidar muhalif Serbest Fırka’yı “komünistler, hainler, ayak takımı, hırsızlar, çeteler, mürteciler ” diye suçlamıştı! Bu konuda tarihçi Cemil Koçak’ın “Belgelerle Ä°ktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası” adlı kitabına bakabilirsiniz.
Hele Kazım Karabekir liderliÄŸindeki Terakkiperver Fırka, resmen “en hain” ilan edilmiÅŸti!
Sonraki yılların tecrübelerini yaÅŸayan Ä°smet Ä°nönü, o iki partiyi kapatmakla hata ettiklerini söyleyecektir.
Demokrat Partili Rıfkı Salim Burçak, Samet AÄŸaoÄŸlu gibi isimler de 1957’den sonraki sertlik politikalarını sonradan eleÅŸtireceklerdi.
21. yüzyıldayız
Bütün siyasi tarihimizi bitmez tükenmez kavgalarla dolduran ve bu yüzden siyasi kültürümüzün rasyonelleÅŸmesini, hukukun üstün deÄŸer haline gelmesini engelleyen bu nefret ve kutuplaÅŸma söylemini artık bırakmak gerekmiyor mu?
21. Yüzyıldayız, deÄŸil mi?
Yıllardan beri ve bugünkü krizden çıkmak için “Türkiye güvenli limandır, gelin yatırım yapın” demiyor muyuz?!
Ülkenin yarısının vatanseverleri, öbür yarının hainleri desteklediÄŸi, “beka” derdine düÅŸmüÅŸ bir ülke görüntüsü vererek bu olur mu?
Zamanımızdaki husumet ve ideolojik kutuplaÅŸmanın ne kadar zarar verdiÄŸini ileride tarihçilerin yazmasını beklemeden, bugün sakin bir dile, rasyonel davranışlara, uzlaÅŸmaya açık tavırlara dönmemiz gerekmiyor mu?
DaÄŸ gibi yığılan sorunlarımızı soÄŸukkanlılıkla, akılla, müzakere ile, uzlaÅŸmaların vereceÄŸi mutabakat gücüyle çözmekten baÅŸka yolumuz var mı?
Henüz yorum yapılmamış.