Güncel
Kenan Alpay / Dinmez, inmez ve de bitmez nostaljisi
Kenan Alpay - Yeni Akit
Türkiye’nin muhatap olduÄŸu tehditlerin yakınlık ve ciddiyet derecesini vurgulamakla iki hafta sonra gerçekleÅŸtirilecek yerel seçimleri beka problemine indirgemek, ölüm-kalım savaşı olarak takdim etmek hiç de aynı ÅŸeyler deÄŸil. Tuhaf olan ÅŸeylerden biri de beka tartışmalarının uzun dönemler boyunca Türkiye’yi ipotek altına alan “laiklik tehlikede” kaygılarına benzer bir biçimde ÅŸimdilerde “muhafazakâr kazanımlar tehdit altında” türü bir zemine kaymış olmasında.
Toplum eÄŸer aklını kaybetmiÅŸ, vicdanını yitirmiÅŸ deÄŸilse neden tehdit kaynağına destek olmak üzere sandığa gitsin ki?
Seçimleri önce gönüllerde sonra da sandıkta kazanmanın hesabı yapılmalı. Medya hâkimiyeti ve mahkeme kararlarıyla seçimleri kazanmaya yönelik her hamle bundan öncekilerde olduÄŸu gibi yine ters tepebilir. Bir büyükÅŸehirde seçimi kaybetmemek üzere sergilenen ölçüsüz tavırlar baÅŸka büyükÅŸehirler için de negatif bir iklimleri tetikleyebilir.
Siyasal Rekabetin Asgari Ä°lkeleri
Nezaket olsun diyerek isimsiz, adressiz eleÅŸtiriler yapmanın, ortaya karışık nasihat bültenleri yayınlamanın pek bir faydası olmayacağından hareketle birkaç somut örnek üzerinde duralım müsaadenizle. Ä°lk örneÄŸimiz için Ä°zmir’e uzanalım. AK Parti Genel BaÅŸkan Yardımcısı Hamza DaÄŸ, CHP ve Ä°YÄ° Parti’nin Ä°zmir BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı adayı Tunç Soyer için seçmene ÅŸu uyarıyı yapıyor: “Bu kiÅŸinin Ä°zmir’de belediyenin başına geçmesi durumunda yönetme sıkıntısının yanında ÅŸehirde güvenlik problemlerinin de ortaya çıkacağı bir zemin oluÅŸması muhtemeldir.”
Bir siyasal iddia olarak rakip için “yönetemez” iddiası meÅŸrudur ama “güvenlik problemi çıkarır” iddiası doÄŸru ve meÅŸru olur mu? Sonra iddia edildiÄŸi gibi Soyer, HDP’ye yakın olmak bir tarafa tipik bir Kemalist’tir. Kemalist ulusolculuÄŸa iltimas geçip Kürt ulusolculuÄŸuna çakarak Ä°zmir’de zafer beklentisine girmek beyhudedir. Tıpkı Ä°zmir ÅŸarabı için enstitüler kurarak uluslararası marka deÄŸerini yükseltme vaadinin kendini inkâr ederek baÅŸarıyı elde edebileceÄŸini sanma hayalindeki gibi. Sonra Belediye BaÅŸkanları yapıp ettikleriyle ne zamandan beri emniyet ve yargının denetiminden azade olmuÅŸlar ki.
Ankara için bir önceki dönem CHP ve MHP’nin ortak adayı olan, bu dönem içinse CHP ve Ä°YÄ° Parti’nin (gayrı resmi olarak HDP’nin de) ortak adayı olan Mansur YavaÅŸ’a iliÅŸkin bu hafta ortaya çıkan “sahte senet” davasının kamuoyunda gündem oluÅŸuna bir bakalım. Canlı yayınlanan ve saatler süren açık oturumlarda, Ömer Çelik’in basın açıklamalarında YavaÅŸ’ın nasıl bir skandala imza attığı tartışılıyor ve nihayet Devlet Bahçeli tarafından “adaylıktan çekil” çaÄŸrısı yapılıyor. Kim ne mazeret bulursa bulsun bu yöntem ve tartışmalarla seçimin üzerine gölge düÅŸürülür.
Siyasal rakibi yargı marifetiyle tasfiye etme görüntüsü sahiplerini tahmin edilemeyecek kadar yıpratır ve sarsar. Åžikâyetleri gündeme getiren ‘saygın iÅŸadamı’ baÅŸta olmak üzere mezkûr senet sahtekârlığı üzerine herkes ekranlarda uzun uzun konuÅŸuyor, nutuklar atıyor, cezai sonuçlarını tartışıyor. Tabii YavaÅŸ cevap vermek üzere bu tartışmaların hiç birine katılamıyor. Makul olan, güven telkin eden ve hukuka da uygun olan suçlamalara muhatap olan kiÅŸiye de söz hakkı verilmesiydi hani! Suçlu olsa, suçu sabitlenmiÅŸ olsa dahi muhatabın aÄŸzından çıkacak birkaç cümleye karşı bu kadar ağır bir abluka uygulamaya ne hacet var?
Ezanın ÇaÄŸrısı: DüÅŸmanlara da Adalet
Belki de 31 Mart’a doÄŸru harareti yükselen tartışmaların içerisinde en kritik ve önemli olanı Ezan tartışmasıydı. 8 Mart’ta Ä°stiklal Caddesi’nde ortaya çıkan söylem ve manzaranın esasen Ezan tartışması kadar hayati bir önemi haiz olduÄŸunu ifade edelim öncelikle. Femizm gün geçtikçe evrensel ahlaki ilke ve kurumlara karşı son derece saldırgan ve yıkıcı bir siyasal kimlik olarak Türkiye’de de güç kazanıyor.
Kemalist kurumlar tarafından teÅŸvik edilen seküler hayat tarzı ve baÅŸta ÅŸiddet olmak üzere geleneÄŸe isnat edilen kadının hukukunu çiÄŸneyen teamüller feminist karakter ve duruÅŸu yaygınlaÅŸtırıyor. Ancak feminist hareket de hassaten Avrupa BirliÄŸi’nin desteÄŸiyle anarÅŸist hatta nihilist uçlara doÄŸru savruluÅŸun önünü açıyor. Peki, neden 8 Mart’ta utanç verici, rezillikte sınır tanımayan, doÄŸrudan insan haysiyet ve ÅŸerefine savaÅŸ açan söylemler, slogan ve pankartların oranında bu sene yine artış oldu? Katılım neden artıyor, kitle nasıl daha keskin ve iÄŸrenç bir ahlak karşıtlığıyla siyasal kimliÄŸe bürünüyor? Önceliklerimizden biri de bu soruların cevapları üzerine düÅŸünmek olsun.
8 Mart akÅŸamı okunan yatsı ezanı BeyoÄŸlu’nda susturulmaya çalışıldı mı? Ä°stiklal’deki kitle ezanı protesto etti mi? Ä°lk elde sosyal medya üzerinden bu haber ve kanaat yaygınlaÅŸtırıldı. Lakin meselenin aslı polis barikatına, yürüyüÅŸün yasaklanmasına ve topluluÄŸun dağılması yönünde polisin müdahalesine dönük bir protesto olduÄŸu anlaşıldı. Islık ve sloganlar ezan okunurken kesilmemiÅŸ hatta artmıştı bile. Kitlenin baskın kimliÄŸi, slogan ve pankartları sadece ezana deÄŸil Ä°slam’ın hemen bütün deÄŸer ve sembollerine düÅŸmanlığı içeriyor olsa bile ortada ezanı susturma, protesto etme gibi bir eylem var diyemeyiz. Bu tespit o kitleye itibar etmek, sözlerini muteber saymak deÄŸil aksine bizlerin kimliÄŸini inÅŸa eden adalet emrine uygun olduÄŸu için böyledir.
Seçim telaşı ve kazanma kaygısı belki muhafazakar devletçi bir nostalji olarak, “ezan dinmez, bayrak inmez ve beka tartışmaları da bitmez” gibi refleksleri tetiklemiÅŸ olabilir. Ne var ki; feminizm, sosyalizm, Kürt ulusol hareketinin gençler ve kadınlar için bir çekim merkezi, kendini ifade biçimi, siyasal kimlik olarak meydan okuyuÅŸunu bu tür reflekslerle engellemek mümkün deÄŸildir. Meseleyi seçim odaklı düÅŸünüp tartışmak yerine ailede, eÄŸitimde, kültürde kronikleÅŸen problemlerin çözümü için makul politikaları pratiÄŸe geçirmekte.
En önce kafaya ÅŸunu yerleÅŸtirelim: bürokratik oligarÅŸiyle, CHP’yle, Ä°YÄ° Parti’yle mücadele ederken Kemalizme sahip çıkarak, Kürt ulusalcılığına karşı Türk milliyetçiliÄŸine yaslanarak makul hiçbir kazanım elde edilemez. Ne CHP ve Ä°YÄ° Parti ne de HDP ve Saadet Partisi siyasal açıdan, kadrolar ve projeler itibariyle bir atak yaptı. Toplum bu partilerin cazibesine kapılıp gidiyor filan deÄŸil.
AK Parti metal yorgunluÄŸunu aÅŸmak istiyorsa, halkın yüksek ve tartışmasız teveccühünü yenilemek istiyorsa fabrika ayarlarına dönmeli, rakiplerinin kötülüklerini deÄŸil kendi icraatlarını ve vaatlerini sükûnetle, kuÅŸatıcı bir üslupla tane tane anlatmalıdır. Kaygı yerine ümidi, beka yerine emniyeti, gerilim yerine kuÅŸatıcılığı seçim atmosferine hakim kılmak için 15 gün hiç de az deÄŸil.
Henüz yorum yapılmamış.