Üstün Dökmen ve 'dost görünüp düşmanca ısırmak' üzerine
Follow @dusuncemektebi2
Lisans eğitimini "psikoloji" bölümünde tamamlamış, yüksek lisansını "uygulamalı psikoloji" alanında yapmış, sonra "psikolojik danışmanlık ve rehberlik"le ilgili akademik çalışması ile "doktor" sıfatını kazanmış Prof. Dr. Üstün Dökmen; geçtiğimiz günlerde, kendisinden hiç beklenmeyecek derecede büyük bir "pot" kırdı. Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün organize ettiği ve Rehber Öğretmenler'in katıldıkları bir seminerde; kelimenin tam anlamıyla, "baltayı taşa vurdu".
Türkiye toplumunun büyük bir çoÄŸunluÄŸu açısından; "derin bir yara"yı kaşıyıp kanatacak mesajlar verdi. Psikiyatristler'in, Psikologlar'ın, Rehber ÖÄŸretmenler'in ofislerinde ve üzerlerinde "dini ve milli sembol" özelliÄŸi taşıyan ÅŸeyler bulundurmamaları; pilotların alkol almamaları gibi dindar hanımların da "baÅŸörtüsü" takmamaları; muhataplarıyla görüÅŸür yahut rehberlik-danışmanlık hizmeti verirken "inÅŸaallah, maÅŸaallah, hayırlısıyla" gibi dini içerikli ifadeler kullanmamaları gerektiÄŸini söyledi.
DoÄŸru ve doÄŸal bir refleksle, muhtelif kiÅŸiler ve kurumlar tepki gösterdiler. Bu mesajı ve muhtevayı; "bilim maskesinin arkasına saklanmış bir din düÅŸmanlığı" olarak nitelendirdiler.
Çünkü; baÅŸta 28 Åžubat olmak üzere, darbe dönemlerinin dayatmalarını hatırlattı. "Öz yurdunda parya" durumunu yaÅŸayan maÄŸdurların incinmiÅŸ gönüllerine gölge düÅŸürdü; yoÄŸun ve yaygın bir ÅŸekilde yaÅŸanan maÄŸduriyetlerle ilgili duyguları kabarttı.
Kendisi, üst üste tavzih yahut tashih açıklamaları yaptı. Aile ve akraba çevresi içinde baÅŸörtülü kadınların olduÄŸunu, günlük hayatında dini içerikli söylemlerde ve eylemlerde bulunduÄŸunu, mesleÄŸini icra ederken önyargılara yol açabilecek sembollerden uzak durduÄŸunu, seminerde sarf ettiÄŸi cümlelerin de bu baÄŸlamda bir hatırlatma anlamına geldiÄŸini anlattı.
Ancak, yaptığı açıklamalar; hakkında oluÅŸan olumsuz algıyı deÄŸiÅŸtirmeye yetmedi. Hatta, "özürü kabahatinden büyük" denebilecek bir duruma düÅŸtü; meseleyi tavzih ya da tashih etmedi.
Bizim anladığımız ve algıladığımız o ki; Üstün Dökmen ve benzerlerinin, bir "yazılım" sorunu var. ÇoÄŸunluÄŸu Müslüman olan ve bu imanın aÅŸkıyla devletler kurup medeniyetler oluÅŸturan bir toplumun bireylerine; tahrif edilmiÅŸ Hristiyanlık temeli üzerinde kurulan Batı kültür ve medeniyetinin "bilim" yahut "sanat" penceresinden bakarak, hariçten gazel okuyorlar.
"Åžeytan'ın günahları süslü göstermesi" gibi, adına "bilimsellik" yahut "tarafsızlık" dedikleri aykırı duruÅŸla; dönüp dolaşıp sonunda bizi yaralayan, deÄŸerlerimizi karalayan bir altyapı oluÅŸuyor. Mesela, laiklik "din iÅŸleriyle devlet iÅŸlerini birbirinden ayırmak" yahut "bütün dinlere ve inanç sistemlerine eÅŸit mesafede durmak" diye tanımlanıyor; arkasından, uygulamada Ä°slam ve Müslüman düÅŸmanlığına dönüÅŸüyor.
Ä°yice bilinmesi ve üzerinde mutabık olunması gereken ÅŸey ÅŸu ki; aslında, hemen herkes bir "kimse"dir. Hayatının tüm yanları, yönleri, safhaları, süreçleri; kimliÄŸi ve kiÅŸiliÄŸi hakkında iÅŸaretler ve ipuçları verir.
Ä°ster kadın, ister erkek olsun; adının ve soyadının bir anlamı, açılımı ve kimlik deÄŸeri vardır. Saçı, sakalı, giyimi, kuÅŸamı, özel eÅŸyası, aksesuarı; kim olduÄŸunu ya da olmadığını anlatır.
OkuduÄŸu okullar, oturduÄŸu muhitler, çalıştığı kurumlar; hakkında bir fikir verirler. Üye olduÄŸu vakıflar ve dernekler, katıldığı konferanslar ve seminerler, takıldığı uÄŸrak yerleri ve sosyal tesisler, gezip dolaÅŸtığı ÅŸehirler ve bölgeler; kim olduÄŸunu ya da olmadığını gösterirler.
Sosyal medyanın evimize, iÅŸyerimize, çantamıza, cebimize kadar girdiÄŸi ve hemen herkesin kimin kim ve ne olduÄŸunu bildiÄŸi bir dünyada; neyimizi ve nasıl saklayacağız? MesleÄŸimizi icra ederken, "bilimsellik" yahut "tarafsızlık" adına kimliÄŸimizi ve kiÅŸiliÄŸimizi gizleyip; münafıklık, mürayilik, iki yüzlülük mü yapacağız?
Adem ile Havva'dan bu güne kadar gelen hak ya da batıl dinleri, inançlı ya da inançsız toplumları yok sayarak; "tarafsız deÄŸerler dünyası" mı kurulacak? Kan deryasında boÄŸulan, ateÅŸ çemberinde yanıp kül olan dünyamızı ve içindekileri; insanları ve toplumları Alemlerin Rabbi'ne inanmaktan ve güvenmekten uzaklaÅŸtıran modern bilim, kültür, sanat, siyaset adamları mı kurtaracak?
Bizim, kendimizin ve dünyamızın dertlerine deva bulmak için; bu yazılımı deÄŸiÅŸtirip, yeniden yazmaya ihtiyacımız var. Çünkü, Yaratıcı'yı yok sayan ve dinsizliÄŸi din, imansızlığı iman haline getirmeye çalışan sözde madern, çaÄŸdaÅŸ, aydın adamlar; insanı, parçası olduÄŸu bütünden koparıp, sonsuz ve sonrasız bir boÅŸluÄŸa düÅŸürüyorlar.
Üstün Dökmen'in bir vesileyle ortaya çıkıp tartışma konusu olan durumunu; kendi öngörüsü ile özetleyelim. Yazılı ve sözlü beyanlarında yer alan bir paragrafı; bu sefer biz O'na hatırlatma yoluna gidelim:
"Hayvanların kafası nettir. Mesela, bir köpek; ya sever, ya düÅŸmanca havlar ama dost görünüp ısırmaz. Dost görünüp ısırmak, insana özgü bir özelliktir. Ä°nsan, ısırmakla da kalmaz; neyi nasıl ısıracağı konusunda tarifler, tarifeler edinir".
Efendim, 28 Åžubat Postmodern Darbesinin 22. yıldönümünde baÅŸörtüsü zulmünün yeniden hatırlandığı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle hanımefendilerin hayatımızdaki yeri ve önemi konusunda vecizelerin sıralandığı bir dönemde; üstelik, baÅŸörtülü bir Ä°l Milli EÄŸitim Müdürü'nün ev sahibi olduÄŸu seminerde; Müslüman kadının örtüsüne dil uzatmak neyin nesidir? Bu yapılan; "dost görünüp düÅŸmanca ısırmak" deÄŸil de nedir?
Üstün Dökmen, kendi tabularına tazim anlamına gelecek açıklamalar yapmak yerine; "söz maksadı aÅŸtı" deyip, baÅŸörtülü kadınlardan özür dilemeyi denesin. Hangi inanca göre yaÅŸayacağı ve hangi "bilimsel disiplin"e göre danışmanlık yapacağı bizi ilgilendirmez; fakat, milletin tarlasına ve ovasına, satır aralarına serpiÅŸtirilmiÅŸ din düÅŸmanlığı tohumları ekmesin.
Zekeriya Erdim - Fikriyat
Henüz yorum yapılmamış.