Kürsü
Yıldıray Oğur: Medya özgürlüğünün ekonomiyle ne ilgisi?
Follow @dusuncemektebi2
Havalar ısınıyor. Turizm mevsimi yaklaşıyor. Derin bir kriz içinden geçen Türkiye ekonomisinin can damarlarından olan turizm sektörü yeni sezondan çok ümitli.
Bu yüzden 6-10 Mart tarihleri arasında Berlin’de 53’üncüsü düzenlenen dünyanın en büyük turizm fuarlarından Berlin Uluslararası Turizm Borsası (ITB) Fuarı’na Türkiye’den turizmciler yoÄŸun ilgi gösterdi.
Ä°lgi yüzünden THY Berlin’e ek seferler koymak zorunda kaldı.
Fuarın açılışında konuÅŸan Alman Seyahat Acenteleri BirliÄŸi BaÅŸkanı Norbert Fiebig de “Almanya’dan Türkiye’ye bu yıl gidecek turist sayısında 2016 yılına göre yüzde 58 artış bekleniyor. Türkiye’de tatilini geçirecek tahmini Alman turist sayısının, 2015 yılında gerçekleÅŸen 5 milyon 600 bin rakamına ulaÅŸmasını bekliyoruz” diyerek ümitleri teyit etti.
Fuara katılan Turizm Bakanı Mehmet Ersoy da ilgiden çok memnundu.
Bu yazı “hanut bir gezi”yle fuar için Almanya’ya gitmiÅŸ bir gazetecinin elinden çıkmadı ama buraya kadar her ÅŸey Türkiye için harika görünüyordu.
Ama fuarın son günü gelen bir haber bütün bu ümitvar havayı dağıttı.
Çünkü Almanya DışiÅŸleri Bakanlığı, Türkiye ile ilgili yeni bir seyahat uyarısı yayınlamış, turist olarak Türkiye gidecek Alman vatandaÅŸlarını “gözaltına alınma” ihtimaline karşı uyarmıştı.
Uzun uyarıda, son iki yıldır Türkiye’de “sebepsiz yere” gözaltına alınmış Alman vatandaÅŸları ve gazetecileriyle ilgili örnekler sıralanıyordu.
https://www.auswaertiges-amt.de/de/ReiseUndSicherheit/tuerkeisicherheit/201962
Peki, önce Büyükada davasında tutuklanan Alman vatandaşı Peter Steudtner’in, daha sonra uzun bir tutukluluk sonrası jet bir iddianameyle Deniz Yücel’in tahliyesi, ardından CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın Almanya’da Merkel’le buluÅŸmasıyla yumuÅŸayan ikili iliÅŸkiler, ne olmuÅŸtu da tam Almanya’dan yüksek rakamlarda turist beklenen bir turizm rezervasyon mevsiminde, böylesine kritik bir fuar sürerken tekrar bozulmuÅŸtu?
Aslında turizm fuarının baÅŸlamasından bir kaç gün önce Alman medyasında Ä°çiÅŸleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bazı seçim gezilerinde söylediÄŸi ÅŸu sözler haber olmuÅŸtu:
"Avrupa'da, Almanya'da öyle terör örgütünün toplantılarına katılıp da ondan sonra gelip Bodrum'da, MuÄŸla'da tatil yapanlar var ya, onlar için de tedbir aldık ÅŸimdi. Hadi gelsinler bakalım havalimanlarından içerisi girsinler. Tak, gözaltına alıp, yallah..."
Fakat seyahat uyarısının esas sebebi bu konuşmalar değildi.
Uyarı, Türkiye’nin üç Alman gazetecinin akreditasyonunu uzatmama kararına bir tepkiydi.
2019 yılı için akreditasyon baÅŸvurusu yapan Alman ZDF televizyonun Ä°stanbul büro ÅŸefi Jörg Brase, Tagesspiegel gazetesinin Türkiye muhabiri Thomas Seibert ve NDR televizyonu için çalışan Halil Gülbeyaz’a, bu kararları veren CumhurbaÅŸkanlığı Ä°letiÅŸim BaÅŸkanlığı’ndan 1 Mart günü bir email gönderilerek akreditasyonlarının uzatılmayacağı bildirilmiÅŸti.
Yabancı gazeteciler için her yıl yenilenen akreditasyon aynı zamanda oturma izni demek. Yani akreditasyonun iptali ya da uzatılmaması durumunda gazetecilerin oturma izinleri de bitiyor ve ülkeden ayrılmaları için onlara 10 gün süre veriliyor.
Nitekim iki Alman gazeteci 10 Mart günü Türkiye’den ayrıldılar.
Ve ertesi gün de Almanya DışiÅŸleri bu sert seyahat uyarısını yayınladı.
Türkiye’de çok fazla gündem olmayan bu mesele, Almanya’da günlerdir medyanın ve siyasetin gündeminden düÅŸmüyor.
Akreditasyon reddiyle ilgili konuÅŸan Almanya DışiÅŸleri Bakanı Heiko Maas "Gazetecilerin engellenmesini sineye çekmeyeceÄŸiz” dedi.
Tepkinin bu kadar büyük olmasının sebeplerinden biri akreditasyonu yenilenmeyip, bir çeÅŸit sınır dışı edilen gazetecilerden birinin Almanya’nın resmi devlet kanalı ZDF’nin Türkiye temsilcisi olması.
TRT muhabirinin Almanya’dan sınır dışı edilmesine eÅŸit bir durum bu.
Ocak 2018’den beri Türkiye’de ZDF’nin büro ÅŸefliÄŸini yürüten Jörg Brase, Kosova, Afganistan, Irak, Ä°ran’da savaÅŸ muhabirliÄŸi yapmış tecrübeli bir gazeteci.
Türkiye’de sadece bir yılının doldurduktan sonra isminin çizik yemesine gerekçe olarak ZDF’de yayınlanan Türkiye’de bazı FETÖ mensuplarının MÄ°T tarafından kaçırılması iddialarıyla ilgili hazırladığı belgesel gösteriliyor.
Belgeselde kaçırılma olaylarıyla ilgili bilgiler, kapatılan “Today’s Zaman” gazetesinin Ankara temsilciliÄŸi görevini yürütmüÅŸ olan Abdullah Bozkurt’un Ä°sveç’te kurduÄŸu Stockholm Center for Freedom’a dayandırılmıştı.
Akreditasyonu uzatılmayan bir diÄŸer isim olan Thomas Seibert ise 22 yıldır Tagesspiegel’in Türkiye muhabirliÄŸini yapıyordu.
Gazetesine yazdığı “22 yıl sonra Türkiye’den kovulmam” baÅŸlıklı yazıda hayat hikayesiyle ilgili de ilginç ayrıntılar paylaÅŸtı.
https://www.tagesspiegel.de/politik/bitterer-abschied-aus-der-tuerkei-mein-rauswurf-nach-22-jahren/24085062.html
22 yıl önce, ÅŸimdi kendisi gibi Tagesspiegel’e Türkiye’den kültür, gezi haberleri yazan eÅŸiyle evlendikten bir yıl sonra Ä°stanbul’a yerleÅŸen Seibert’in etnik müzik üzerine çalışan ve baÄŸlama çalan kızı Julia’da Türkiye’de doÄŸup, büyümüÅŸ.
Seibert, yazısında 1999 yılının Mart ayında, hapis cezası verilmiÅŸ Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı olan Tayyip ErdoÄŸan ile nasıl tanıştığını da anlatmış:
“Bundan yaklaşık 20 yıl önce Recep Tayyip ErdoÄŸan ile ilk kez tanışmıştım. 1999 yılının mart ayında hapse girmesinden kısa bir süre önceydi. Az sayıda yabancı gazeteciyi yaptığı konuÅŸma yüzünden ceza almasının saçmalığını anlatmak için davet etmiÅŸti. BoÄŸaz kenarındaki Osmanlı Sarayı’ndaki görüÅŸmede ErdoÄŸan’ın hemen yanı başında oturmuÅŸtum. Futbol üzerine lafladık. Kısa bir süre önce maç yaparken bileÄŸini incitmiÅŸti. Bu 20 yıl boyunca ErdoÄŸan’ın Türkiye’nin en güçlü insanı haline geliÅŸini izledim.”
Seibert, aslında yabancı gazetecilerin pek çoÄŸunun aksine AK Parti’ye, dindarlara pozitif bakmış, demokrat bir gazeteci olarak tanınıyor. Zaten veda yazısında baÅŸörtülü kızlara yönelik ayrımcılığa karşı yaptığı haberlerden, AK Parti’nin demokratik reformlarına verdiÄŸi destekleri de hatırlatmış.
Peki, 22 yıl boyunca akreditasyon almış, ailesiyle birlikte Ä°stanbul’da yaÅŸayan Seibert’e 2019 yılında akreditasyon verilmemesinin sebebi neydi?
Bu konuda da resmi bir açıklama yok. Ama Daily Sabah gazetesinde çıkan bir “Kulis” yazısına göre Seibert, FETÖ tarafından kurulan ve Türkiye’de eriÅŸim yasağı olan Ahval sitesine çalıştığı için veto yemiÅŸti.
Ama Seibert bu yazı üzerine bir açıklama yaparak, Ahval sitesi için haber yapmadığını, sadece Arab Weekly için yazdığı haberleri Ahval sitesinin de alıp kullandığını söyledi. Gerçekten de Ahval sitesinin Seibert’in bazı haberlerini kaynak göstererek kullandığı görülüyor.
Yani aslında 22 yıllık tecrübeli bir muhabirin Türkiye’deki akreditasyonunun uzatılmaması yanlış bir enformasyona dayanmaktaydı.
Peki ÅŸimdi ne olacak?
Aslında Türkiye bu meseleyi çözmek için bazı giriÅŸimlerde bulundu.
Ama Türkiye içindeki medya dizaynlarında iÅŸlevsel olabilen yöntemlerle bunu yapmaya kalkınca kriz büyüdü.
Türkiye’nin Berlin’deki basın ataÅŸesi, ZDF ve Tagesspiegel’a giderek akreditasyonları reddedilen iki gazeteci yerine, yeni iki isim göndermelerini teklif etti. Fakat bu teklif anında Alman medyası tarafından ahlaksız teklif olarak deÅŸifre edildi.
Bu arada Türkiye’den ayrılan Jörg Brase da Tahran’a gitti. Alman televizyonlarına çıkıp, Alman devlet televizyonu ZDF’nin artık Türkiye ile ilgili haberlerini Tahran’dan yapacağını açıkladı. 150 yıllık bir medya tarihi, 70 yıllık bir demokrasisi olan AB adayı, NATO müttefiki Türkiye açısından ortaya absürt bir manzara çıktı.
Alman medyasında krizin bir seyahat uyarısıyla sınırlı kalmayacağı da yazıldı.
Çünkü Almanya’da medya, devlet, iÅŸ dünyası iç içe girmiÅŸ durumda. ÖrneÄŸin kamu yayıncısı ZDF’nin yönetiminde Alman devletinin temsilcileriyle birlikte, kiliselerden, sivil toplumdan, iÅŸ dünyasından da temsilciler var.
Basın sendikaları hem siyaset hem de ÅŸirketler üzerinde de çok etkili.
O yüzden akreditasyon iptaline tepki olarak, ekonomik alanda da Türkiye’ye yönelik adımların gelebileceÄŸi konuÅŸuluyordu. Bu adımlardan birinin Türkiye’de fabrika açacağı açıklanan Skoda’nın bu kararından vazgeçmesi olabilirdi.
Ama dün Türkiye, 11 gün sonra kararını deÄŸiÅŸtirdi. ZDF Türkiye büro ÅŸefi Jörg Brase’e akreditasyonunun yenileneceÄŸi, Türkiye’ye dönebileceÄŸi iletildi.
Turizm rezervasyon mevsiminde, Berlin turizm fuarı sırasında Almanlara “Türkiye’ye giderseniz tutuklanabilirsiniz” diyen bir seyahat uyarısı geldikten, Almanya’da Türkiye aleyhine onca yayın yapıldıktan, Alman resmi kanalının muhabirinin artık Türkiye haberlerini Ä°ran’dan yapacağını açıklamasından sonra...
Fakat kriz burada bitmedi. Seyahat uyarısı hala yerinde duruyor.
2019 yılı için akreditasyon alamamış 80 yabancı gazeteci bulunuyor. Bunlar arasında Thomas Seibert ile birlikte BBC muhabirleri, darbe sonrası FETÖ karşıtı haberleriyle dikkat çekmiÅŸ Alman Spiegel dergisi muhabiri Maximillian Popp da var.
Peki, ÅŸimdi Ankara, sorunların nasıl çözüleceÄŸiyle ilgili diÄŸer baÅŸkentlere nasıl bir mesaj vermiÅŸ oldu?
Daha önceki Büyükada, Deniz Yücel örneklerinde olduÄŸu gibi bir kere daha Türkiye’ye baskı yaparsanız, istediÄŸinizi alırsınız mesajı verilmiÅŸ oldu.
Halbuki, içerideki medyayı ehlileÅŸtirirken baÅŸarılı olan yöntemlerin, yabancı medya üzerinde baÅŸarılı olmayacağı belliydi.
Günün sonunda her eleÅŸtiriye tahammülsüzlük, aşırı güvenlik kaygıları, bazen gerçekten de aktivistleÅŸen yabancı medyayla sorunları da devletin tunç sopasıyla çözme denemesi Türkiye’nin hem ekonomisine, hem turizmine hem de imajına zarar vermiÅŸ oldu.
Demek ki medya özgürlüÄŸü, hukuk, demokrasi bir takım Batı özentisi liberallerin hüsnü kuruntusundan ibaret deÄŸilmiÅŸ, bunlara bakışınızdaki sorunlar ülkenin ekonomisine, turizmine, sanayisine de zarar verebiliyormuÅŸ.
Henüz yorum yapılmamış.