Sosyal Medya

Kürsü

Halkın Dostları’ndan Hakk’ın dostlarına İsmet Özel

İsmet Özel komünistken de kafir, Batı, kapitalist dünya sistemi karşıtıydı, Türklük derken de… Düşüncesinde, şiirinde, varoluşunda devamlılık olan ender yazarlardandır, entelektüel kimliği buradan gelir zaten. Efendilerin pusatlarına üsttenci bakışını Müslümanlar edinemedi ne yazık ki; ürkek, indirgemeci ve dışlandığı yere girmek için can atan tutumlarından vazgeçmediler.



Halkın Dostları’nı çıkarırken de Hakk’ın dostlarıyla bir aradayken de Türkiye’nin nomosunun peÅŸindeydi. Saf, yalın bir Türk gerçeÄŸinin sadece Ä°slam ile var olabileceÄŸini neoliberalizmin Türkiye’yi ve Müslümanları iÅŸgal ettiÄŸinde söylemedi sadece, komünistken Kızılay’da “kula kulluÄŸa hayır” sloganları atarken de aradı.
 
Peygamber Efendimizin yancağızından seslendi, “bir elime Ay’ı bir elime GüneÅŸ’i verseniz davamdan dönmem” sünnetini bilmem ondan daha iyi uygulayabilen geldi mi bu topraklara… 
 
Graham Fuller’e yayınevinin duvarındaki harita üzerinde dünya sistemini anlatmışlığı var, eliyle yaylar çizerek Balkanlardan Anadolu topraklarına sıkıştırılsak da, “Orta Asya’ya dönmeyeceÄŸiz” ültimatomunu verdi. Fuller’in aldığı kesin o uyarıyı, Türklerin anladığına inanmadı hiç, Türklük vurgusu Ä°smet Ä°nönü’nün Lozan’dan çıktıktan sonra “bir yüzyıl kazandık” sözünün gerçeklik sahasına inmemesi içindi biraz da; bölünme sözü edenlere karşı çıkarak, “hayır, bölünme tehlikesi yok, bu topraklarda Türk varlığının ortadan kalkma tehlikesi var” dedi. 
Türkiye’nin Osmanlı’nın devamı olduÄŸunu iddia edenlere mukabil burada Ä°stiklal Harbi ve Ä°stiklal Marşı ile yeni bir devletin, yeni bir milletin doÄŸduÄŸunu iddia etti, Ä°stiklal Harbi kazanılmadan önce Ä°stiklal Marşı’yla Türkiye’nin nomosu belirlenmiÅŸti bile; Ä°slam, Türk, ehli sünnet ve gaza omurgası…
 
SAÄžLAM FELSEFE 
 
Ä°smet Özel ÅŸiirlerinde, yazılarında, Türkiye’nin ya da dünya sisteminin mekanizmasını anlatırken “insan”ı her zaman merkeze aldı. Felsefenin eÅŸlik etmediÄŸi yazısı neredeyse yoktur; Tahrir Vazifeleri baÅŸlı başına bir felsefe metnidir. Türk okuru Tahrir Vazifeleri’ni yeterince okumadı, yeterince anlamadı. 
 
Ä°smet Özel hayatı boyunca bir kendilik bilgisi üretti, bir kampın adamı, sözcüsü olmayı varoluÅŸuna kabul ettiremedi. 
Müslümanlara, Türklere alelade, sıradan insan olmama, biricik kalma ÅŸuuru için çırpındı; o kendisi gibi Müslümanların da kafirinden ayrı bir hayat yaÅŸaması, varoluÅŸ sergilemesi için yazdı, Müslümanlar “herkesleÅŸmek”, sıradanlaÅŸmak, basit bir Batı mukallidi olmak için yırtındı.
 
Ortam içinde kalıp sistem dışında düÅŸünme özgürlüÄŸü kazanmayı öne çekti, “asfaltta gezip asfaltı eleÅŸtirme özgürlüÄŸü”nden bahsetti, hitap ettiÄŸi çevreler “en iyi asfaltı üretme”nin derdindeydi.
 
Dünyaya gelmeyi saldırıya uÄŸramak ÅŸeklinde yorumlarken Heidegger’in fırlatılma istiaresini kullandı, dünyayı savaÅŸ meydanı olarak okurken de dünya hayatını bir hurma aÄŸacının dibinde gölgelenme hadisi zihnindeydi.
 
“Ortama uymuyorum çünkü dünyada evimde deÄŸilim” düÅŸüncesi insanın tamamlanmamış bir proje olduÄŸuna atıf yapıyordu. Kim tamamlayacak bu projeyi… hiçbir zaman insanı mutlaklaÅŸtıran bakış açısına girmedi, Allah’ın takdirini bir ehli sünnet müdafii olarak zihninin merkezine yerleÅŸtirdi. Ä°nsanın özü olduÄŸunu söyleyen klasik felsefeye karşı çıktı, insanın özünün deÄŸil tarihinin olduÄŸunu söyleyerek sorumluluÄŸunu yüzgeri eden insan varlığının foyasını çıkardı. 
 
Kimse kötüyü, çirkini, gavura has olanı yapıp özünü suçlamasın, insan ve dahi Müslüman yaptıkları kadar insan ve Müslümandı.
 
Anadolu’nun, biz Türklerin ailelerinden birinin evladıydı, asaleti soyundan, boyundan, klanından, verili gelmiyordu, Arap Komserin OÄŸlu olarak kendisine “gazetelerimi getir” diyen valiye “benim görevim deÄŸil çok istiyorsanız kendiniz alın” diyen babasının asaletini tevarüs ettirmiÅŸti. KadirÅŸinas itaatsizliÄŸi tevarüs edilmemiÅŸ asaletinden, yani yapıp ettiklerinden, dünyaya doÄŸru yürümesinden belliydi. 
 
Dünyaya gelmenin amacı nedir; en konforlu maddi imkanlara sahip olmak mı, ÅŸaÅŸaalı medeniyet kurmak mı? Tabii ki hayır, kapitalizme, küfre karşı varoluÅŸ göstermek kendini sahicilik arayışıyla açıklar. 
 
Ä°smet Özel nedir diye soranlara rahatlıkla baÅŸtan ayaÄŸa sahicilik arayışı diyebilirsiniz, zannetmeyin ki samimiyet yahut sadece sözleriyle yaÅŸadıkları arasında hilaf bulunmayan… Sahicilik kiÅŸinin “kendi potansiyelinden baÅŸkasına” itibar etmemesiydi… 
 
Fichte’nin “kendi kendine yeten Alman ruhu”nu önce Ä°smet Özel varlığına sonra Türk milletine uyguladı, kendi kiÅŸisel tarihini Türkiye’nin tarihiyle birlikte okuması bu bütünlükten kaynaklanır.
 
Türklük vurgusunu seslendirdiÄŸinde neoliberal siyasallık hakimdi, AB ile birleÅŸme, bir arada yaÅŸama, hoÅŸgörü kavramları etrafında millet vasfına karşı aleni bir proje yürütülüyordu, “kafirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk denir” diyerek, bilkuvve millet bağını bilfiile çekti, millet olma erdemini, asaletini yeniden bu topraklara hatırlattı. 
Muhammed Hamidullah’ın Ä°slam’a GiriÅŸ’ini okuduktan sonra sadece Müslüman olurken baÅŸkasından, kafirden geleni reddetme ÅŸiarını da aldı, Ä°slamcılık düÅŸüncesine getirdi. Antagonist siyaset anlayışı vardır, gri nedir bilmez, dizleri ve elleriyle tempo tutarken söylediÄŸi “freedom now” sloganına “gerçekçi ol imkansızı iste”yi ekler her zaman. 
Ä°smet Özel vaaz veren yazarlardan olmadı, ahlakçı da deÄŸildi; ahlak yazılarının baÅŸköÅŸesine yerleÅŸmesine raÄŸmen. Belki Seyyid Kutup’tan mülhem devletten çok toplumu öne çıkarır. Toplumu cemaatleÅŸme kavramıyla birlikte izah ederken millet bağına geçiÅŸi saÄŸlar. Bu tarihsel süreklilik dünyaya katı bakışın, güçlü toplum arayışının, tazelenen, her gün yenilenen bir dünyada var kalmanın temel formülüdür. “Düzen deÄŸiÅŸsin diyenleri düzen deÄŸiÅŸtirdi” ifadesi öne çıkanların, projelere dahil olanların, para ve kariyer için davanın deÄŸerini çürütenlerin konumlarını açık eder. 
 
CEMAATLEÅžME
 
Ä°smet Özel hiçbir zaman bir doktriner olmadı, olmaktan da imtina etti. Bu çağın içinde ama bu çağın üstünde insan ve toplum-millet bağı öngördü, komünistken saf-saÄŸlam bir sınıf ve toplum, Ä°slami hareket derken saf-muhkem bir Ä°slami cemaat-toplum, Türklük vurgusunda yine saf-bütünleÅŸik bir millet bağı için çırpındı… Hedefe kilitlenmiÅŸ, küfrün kirletmediÄŸi saflıkta bir zihin ve irade ile modernizmin ayartmalarından kendini azade kılmış bir insan gerçekliÄŸi… Sahabeden millete geçen aynı siperden birbirine bakan, birbirinin arkasını kollayan, birbirine itimat eden, “bu adam beni satmaz” diyebileceÄŸin bir cemaat… 
 
1970’lerin genç Ä°slamcılarının çıkardığı DüÅŸünce Dergisi’nde yazdı CemaatleÅŸme yazısını, daha Müslümanların arasına yeni dahil olmuÅŸtu. Sezai Karakoç’un yanına geldiÄŸinde “Ä°slami kıyafet” giydiÄŸi için istihzayla karşılanmıştı, Müslüman saflığına inancını bu bakışlar kırmadı hiçbir zaman! 
 
Cemaate aynı cepheyi paylaÅŸacağı arkadaÅŸlıklara öteki fikrine, kafir varlığına, homojen bir birlikteliÄŸe belki Saint Simoncular gibi düÄŸmeleri arkada gömlek giyebilecek, birbirini destekleyebilecek, yedekleyebilecek bir Müslüman topluluÄŸa iman ediyordu. Cemaate o kadar inanıyordu ki, Yeni Devir’deki yazılarında tüm cemaatleri toplayan bir dergi projesinden bahsediyordu; Dayanışma yazısını yazarken de aynı kaygı içindeydi. 
 
Ä°smet Özel’den bahsederken egolarını gözümüze sokmaya çalışanlar cemaatleÅŸme, dayanışma, aynı siperden bahsetme yazılarını görmüyor… Bunları görmeyenler Ali Bulaç, Selahaddin EÅŸ, Enes Harman, Burhan Kavuncu, Süleyman ÇobanoÄŸlu, Gökhan Özcan gibi pek çok isim hakkında yazdığını unutur, unutturur, yok sayar!
 
1980’LERDEKÄ° FÄ°KÄ°R HAYATI
 
Ä°smet Özel komünistken de kafir, Batı, kapitalist dünya sistemi karşıtıydı, Türklük derken de… DüÅŸüncesinde, ÅŸiirinde, varoluÅŸunda devamlılık olan ender yazarlardandır, entelektüel kimliÄŸi buradan gelir zaten. 
Efendilerin pusatlarına üsttenci bakışını Müslümanlar edinemedi ne yazık ki; ürkek, indirgemeci ve dışlandığı yere girmek için can atan tutumlarından vazgeçmediler. 
 
Müslümanlığı tanıdığı, medeniyet-teknik-yabancılaÅŸma üzerinde durduÄŸu erken döneminden sonra bilhassa 12 Eylül sonrasında dünya sistemine, dünya sisteminin Türkiye’deki mekanizmasına, Ä°slami harekete, Ä°slami siyasete yönelik yazılar kaleme aldı, Ä°slamcıların da dünya sistemiyle entegre olma çabalarını görünce kafiri ve kapitalizmi 400 yıl gerileten sistemi kuran Türk kimliÄŸini öne çıkarmaya baÅŸladı. Sürekli okuyan, sürekli yenilenen, ekonomi-politik ile dünya sistemini ve Türkiye’deki iÅŸleyiÅŸi felsefeden ÅŸiire kadar pek çok disiplinle, Wallerstein, Braudel, Sombart, Heidegger, Nietzsche, Kant, Hegel, Fichte, Topçu ile açıklayan, sistemin çarklarını ifÅŸa eden, düzeneÄŸi anlatan yazılar yazdı. Türkiye’deki düzeni DoÄŸan AvcıoÄŸlu, Kemal Tahir, Åžerif Mardin gibi isimlerden çok daha net, içerikli, sahici kavramlarla anlattı. 
 
1980’lerde sistemin laiklik kartından, demokrasi gürzüne kadar pek çok aracını çözümleyen Ä°smet Özel, aradığı Müslüman cemaatine yaklaÅŸmıştı ki 1991’deki ittifakla Müslümanların Batı kapitalizmini, küfür düzenini ortadan kaldırmaya deÄŸil ona dahil olmaya çalıştığını fark edince, para ve kariyer için yaÅŸadıklarını görünce Türklük vurgusuna geçti. 
 
80’lerdeki Ä°slami hareket söylemi “bu topraklardan” sesleniyordu, hiçbir zaman Ä°ran devrimini önemsemedi, hiçbir biçimde Ä°slam devleti, Ä°slam birliÄŸi, hilafet söylemlerine kulak kabartmadı. 
 
Dünyada Müslümanlar bir “ÅŸey” olacaksa bunun ancak Türk milletinin öncülüÄŸünde kafirle çatışmayı göze alma metoduyla gerçekleÅŸeceÄŸini belirtti; bu yüzdendir Ä°slam dünyası kavramını küçümsedi, istihzayla baktı çünkü sahiden bir Ä°slam dünyası olsaydı bir Müslümanın bırakın eziyet çekmesini, bir fiske vurulmasında dahi Müslümanların dünyayı ayaÄŸa kaldırması gerektiÄŸini anlattı. 
 
Asr-ı Saadet’i nostalji veya hayıflanma için deÄŸil, yeni bir Ä°slami cemaat için zikretti, Müslümanların yeni kavramlarla düÅŸünmeye baÅŸlaması, her Müslümanı kardeÅŸ kılma hassasiyetini vurguladı.
 
Müslümanın aldığı karara ihanet etmemesi fikri bugün ne kadar gülünç öyle deÄŸil mi, 80’lerde deÄŸildi ama! 
Gelenekçilik-modernlik tartışmasını anlamsız gördü, Ä°slami olanın Ä°slami yaÅŸayışla baÄŸlantısını gösterdi, titizlik, sorumluluk, mücadele, üst ahlaki tutum kavramlarını öne çıkardı. Nabza göre ÅŸerbet verme, romantizm, sembolizm, soyut ve fantezi düÅŸünmenin karşısında yer aldı. Ä°slami siyasetin kararlılığını, saflığını, gayrı Ä°slami olandan kendini ayırabilmesini, düÅŸmana karşı heybetli durmasını belki de en önemlisi “mevki deÄŸil mevzi kazanma”yı anlattı. Klasik Ä°slam düÅŸüncesi tartışmalarını tecdid-ihya-reformu diline dolamadı, kapitalizme cepheden bakmayan tartışmaların zaman dışılığını gördü, gösterdi. 
 
TÜRKÄ°YE MERKEZLÄ°LÄ°K
 
Ä°smet Özel bulunduÄŸu dönemde bazı kavramların öne çıkmasını biraz da dünya sisteminin iÅŸleyiÅŸine baÄŸlar; medeniyetçilik gibi.... 
 
Üç Mesele’de medeniyetin kapitalist karakterini, baskın ve varoluÅŸu tahrif eden yapısını, yabancılaÅŸma ve teknik ile anlatır. Kültür ile medeniyetin ayrılmazlığını, Batılı teknolojinin, sanayinin dünya sistemine eklemlenme olduÄŸunu harlı düÅŸünce dünyasında açık açık yazar. Åžair döneminin eÄŸilimlerinin karşısındadır, bu karşıtlığı kaba muhalifliÄŸin ötesinde teklifleriyle birlikte yapar. 
 
Herkesin Türklük deyince nefret objesine dönüÅŸtürdüÄŸü yıllarda “Amerikalı deÄŸilim hiç olmayacağım” tiÅŸörtü giymesine istihzayla yaklaÅŸanlar bugün Amerikan oyunlarından bahsediyor! Menderes ve Özal’ın Türkiye’ye yaptıklarını o furyanın libidosu yüksek zamanlarında da sarahaten anlatır! 
 
Radikalizm cazipken vasat ümmeti yazdı. Fundamentalizmi ve radikalizmi dünya sisteminin Müslümanları bölmeye yönelik giriÅŸimleri ÅŸeklindeki deÄŸerlendirmesinin bugünden bakıldığında ne kadar gerçek olduÄŸu anlaşılır. GeleneÄŸi gelecekte deÄŸil Ä°slami gelecek perspektifinde deÄŸerlendirir, saÄŸcı ya da solcu deÄŸil Müslüman olmanın onurunu anlatır, demokrasinin erdemli bir yönetim olmasa bile cari düzende Müslümanlar için en iyi yönetim biçimi olduÄŸunu kaydeder, sentez arayışlarının karşısına geçer. 
 
Komünistlikten itibaren Rusya-Moskova, Çin-Pekin, AB-Brüksel, Ä°ran-Tahran, Mısır, Suudi Arabistan, Orta Asya merkezliliÄŸe, Ä°slami-sosyalist hareketlerin farklı metodlarına karşı Türkiye-Ä°stanbul merkezliliÄŸi, Türkiye’nin ve Müslümanların meselelerinin Türkiye’den çözülebileceÄŸini uzun uzun anlatır; “Milli meselemiz beynelmileldir” diyen o. 
 
Ä°smet Özel “Ya güçlünün tattırdıklarını tadıp yavaÅŸ yavaÅŸ yok olacağız ya kendi ayakları üzerinde durup millet olacağız” dediÄŸinde Türklük yazıları nedeniyle taÅŸlanıyordu, bugün siyasal, fikri, matbuat alanını bu söz belirlemiyor mu? Ya da bize özgü yol… O bütün yazılarında ne demokrasi ne tek parti, ne komünizm ne kapitalizm ne milliyetçilik ne muhafazakarlık dediÄŸinde üçüncü yoldan, bize özgü olandan bahsediyordu. 
 
DÜNYA NASIL DEĞİŞİR?
 
Halkın Dostları’ylayken de Hakk’ın Dostları’nın yanında da, güçlü millet vurgusunda da hiçbir zaman kitleleri ölçü görmedi, Ä°ntibak yazısında olduÄŸu gibi avamın öneri getiremeyeceÄŸi, getirilen önerileri kabul edeceÄŸi düÅŸüncesinden hiçbir zaman sapmadı. 
Belki de lümpenliÄŸin yükseliÅŸi “halksa kal’am onu kal’a kılan benim” bakış açısının yitirilmesinden ileri geliyor. Dünya sistemiyle, kapitalist küfür düzeniyle kavgasında Müslümanlara en çok “düÅŸmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz / siz gidin artık / düÅŸman dağıldı dedikleri / bir anda / anlaşılıyor / baÅŸtan beri bütün yenik düÅŸenlerle / aynı kışlaktaymışız” ikazında bulunur, kullanılmamayı, aparata dönüÅŸmemeyi salık verir; baÅŸarır mı… bunu Allah’ın ve devletin gölgesinde yaÅŸamaya mecbur ve alışmış insan varlığının kavraması belki de ÅŸimdilik mümkün deÄŸil. 
Sivil dayanılmaz yüreÄŸi düÅŸüncesinin, ÅŸiirinin, ontolojisinin her kıvrımında attı, düÅŸüncesindeki sahicilik haramla, parayla, kariyerle iliÅŸkisinin yokluÄŸundan gelir. 
 
Çok da zorlamamak gerek, modern dünyada nasıl Müslüman olunur yahut dünya nasıl deÄŸiÅŸir diye büyük teorilere bakmayın, “ölümü pahasına haram yemeyen”ler çoÄŸaldığında bakmışsın ki dünya zaten deÄŸiÅŸmiÅŸtir. 
Erdemler risalesine Ä°smet Özel’den eklenecek çok tutum var, Müslüman olmanın sorumluluÄŸunu örtenler, dejenerasyondan yakınıp, bize ne oldu yazıklanmasına giriÅŸebilirler. 
 
Dünyayı Peygamber Efendimizin yancağızında oturup “tam düÅŸecekken tutunduÄŸum tuÄŸlayı / kendime Rab bellemeyeceÄŸim” diyenler deÄŸiÅŸtirir. 

Ercan Yıldırım/ Star

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.