Sosyal Medya

Güncel

Hayrettin Karaman / Sahih İslam’ın düşmanları

Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak



Müslümanların dinine düÅŸman veya sahip oldukları imkan ve nimetlere göz dikmiÅŸ olanlar tarihte ve günümüzde çeÅŸitli yolları deneyerek canımızı, malımızı aldılar ve dinimizi deÄŸiÅŸtirmemizi istediler, çaresiz din deÄŸiÅŸtiren fert ve toplulukları da ikinci sınıf dindaÅŸ yerine koydular.

Bugün bir baÅŸka tuzak kurdular; önce sahih dine “radikal, köktenci, terörü besleyen…” gibi kulplar taktılar, planlarına engel olmayacak hale gelmiÅŸ “ılımlı Ä°slam”ı geçiÅŸ dönemi için icat ettiler, ümmete yerleÅŸtirince sıra onu da yok etmeye gelecektir.

Allah Teâlâ kullarını Ä°slam düÅŸmanlarının tuzaklarına tutulmamaları için uyarmıştı:

“Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doÄŸru yol ancak Allah’ın yoludur.” EÄŸer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır./ Kendilerine kitap verdiÄŸimiz, onu hakkını vererek okumakta olanlar var ya, iÅŸte kitaba iman edenler onlardır; ama her kim onu inkâr ederse iÅŸte asıl kaybedenler onlardır.”(Bakara:2/120-121).

Âyette millet kelimesi geçiyor, bu kelime “Allah’ın, peygamberleri aracılığıyla insanlara bildirdiÄŸi, onları Allah’a yakınlaÅŸtıran yol; dinî ilkelerin ve kuralların bir toplum tarafından benimsenip gelenekleÅŸtirilmiÅŸ ÅŸekli” anlamına gelir.

Peygamberimiz (s.a.) Allah’ın elçisi sıfatıyla bütün insanlar için bir rehber, bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiÅŸ olmasına raÄŸmen, Medine’deki Yahudiler tam bir taassup ve tutuculukla Hz. Peygamber’e ve Ä°slâm’a karşı tavır almışlar; ona ve onun getirdiÄŸi yeni dine uymaları ve bu dinin gerçekleÅŸtirdiÄŸi yenilikleri benimsemeleri gerekirken, tam tersine Peygamber kendi dinlerini benimsemedikçe ondan asla hoÅŸnut olmayacaklarını ortaya koyan bir tutum sergilemiÅŸlerdir. Fakat Allah nezdinde önemli olan, ÅŸu veya bu kiÅŸi ya da zümrenin hoÅŸnutluÄŸunu kazanmak deÄŸil, hidayet üzere olmak, doÄŸru ve kurtuluÅŸa götüren yolu izlemektir. Bu yol ise Allah’ın yoludur; O’nun bildirdiÄŸi iman esaslarını, ibadet ve hayat tarzını benimseyip yaÅŸamaktır. Bunlara dair bilgi geldikten sonra, yani Allah Teâlâ Resulüne vahiy yoluyla hak dini ve onun esaslarını bildirdikten sonra artık Yahudilerin veya Hıristiyanların arzularına uymak, Ä°slâm’la baÄŸdaÅŸmayan inanç, ibadet ve hayat tarzlarını benimsemek mümkün deÄŸildir; bunu yapan bir kimse Allah’ın dostluÄŸunu ve yardımını da kaybetmiÅŸ olur.

Yahudilerle Hıristiyanların, kendi dinlerine uymadıkça Müslümanlardan memnun ve hoÅŸnut olmayacakları yönündeki Kur’ân-ı Kerîm’in bu tesbiti, tarihî olarak da ispatlanmış bir gerçektir. Nitekim Müslümanlar kendi topraklarındaki Ehl-i Kitab’a karşı son derece adaletli ve insanî bir tavır sergiledikleri, hatta her zaman Ä°slâm beldeleri onlar için bir sığınak olduÄŸu halde, Müslüman Ä°spanya’nın (Endülüs) iÅŸgalinden baÅŸlamak üzere istilâ ettikleri bütün Ä°slâm ülkelerinde Yahudi ve Hıristiyan yönetimler Müslümanlara karşı çok zaman vahÅŸete kadar varan baskı, sindirme ve sömürü politikaları izlemiÅŸlerdir. Ayrıca Hıristiyan Batı dünyası, Macarlar gibi HıristiyanlaÅŸmış Türkleri benimsediÄŸi halde Müslümanlığını korumuÅŸ Türkleri hiçbir zaman dost olarak görmemiÅŸ; özellikle Tanzimat’tan bu yana Türklerin göstermiÅŸ olduÄŸu Batı dünyasıyla yakınlaÅŸma çabaları, onların bu olumsuz tavırları yüzünden daima sonuçsuz kalmış ve Türklerin aleyhine iÅŸlemiÅŸtir. Hıristiyan dünyanın diÄŸer Müslüman milletler, hatta Hıristiyan olmayan bütün toplumlar karşısındaki tutumu da bundan farklı deÄŸildir. Hıristiyan Batılılar’ın Müslümanlığı Hıristiyanlığa karşı, Müslümanları da Hıristiyanlara karşı tehlikeli bir güç olarak algılamaları, Ä°slâm’a ve Müslümanlara karşı daha zalim ve haksız tavırlar sergilemeleri sonucunu doÄŸurmakta; bu yüzden bir kısmı iyi niyete dayalı dinler arası diyalog ve benzeri teÅŸebbüsler de ya sonuçsuz kalmakta veya Müslümanlar aleyhine bir komplo ÅŸüphesini haklı çıkaran iÅŸaretler taşımaktadır…

Bütün bu tesbitler Yahudilere ve Hıristiyanlara karşı, körü körüne dostluk duygusu besleyip kiÅŸiliksiz ve teslimiyetçi bir davranış tarzını benimsemenin de, onların hatasını tekrarlayarak, kör bir düÅŸmanlık duygusuna kapılıp haksız davranışlara kalkışmanın da yanlış olduÄŸunu göstermektedir… Åžu halde Müslümanlar için yapılacak iÅŸ, dostluk ve düÅŸmanlık gibi duyguların etkisiyle zulüm veya zillet tavırları sergilemekten sakınmak; Ä°slâm’ın genel öÄŸretisine uyarak iman, akıl, ilim, irfan, dürüstlük ve adalet gibi zihnî ve ahlâkî erdemlerle donanmak, bu erdemlerle desteklenen bir kültürel, siyasî ve ekonomik rekabet ve geliÅŸme iradesini en verimli biçimde harekete geçirerek onurlu ve kiÅŸilikli bir iliÅŸki zeminini oluÅŸturmaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.