Sosyal Medya

Güncel

Kenan Alpay / Hizaya geçmeyen sussun, amigolar coşsun

Kenan Alpay / Yeni Akit



Siyaset, birey ve toplumu ikna etme yöntemidir. En iyinin, en güzelin, en doÄŸrunun ne olduÄŸuna, hangi yol ve kadrolarla bu hedeflere ulaşılacağına dair bir ikna sürecidir. Esas olan akılları ikna etmek ve gönülleri kazanarak iktidar olmaktır. Ancak toplumun aklına ve gönlüne hitap etmede, toplumu bir mücadeleye ikna etmede zaaflar belirginleÅŸmeye baÅŸlarsa siyaset iÅŸte bu noktada bazı sapmalara maruz kalabilmektedir. 

Türkiye’de siyaset ve toplum, sahte ya da gerçek, bir asrı aÅŸkın bir zamandır hürriyet/ özgürlük tartışmalarıyla çalkalanıyor, sarsılıyor ve ÅŸekilleniyor. “Yeter söz milletin”le baÅŸlayıp “KonuÅŸan Türkiye”yle devam eden sloganlar ait oldukları dönem için çok büyük ve son derece önemli vaatler sayılıyordu. “Yürümekle yollar aşınmaz” söylemi de “konuÅŸan Türkiye” sloganına benzer bir iklimi iÅŸaretliyordu. “Ä°nkâr ve asimilasyonu bitirdik” müjde ve mesajlarının oluÅŸturduÄŸu pozitif havayı henüz yeni teneffüs ettik. Siyaseti, bürokrasiyi, resmi ideolojik teamülleri “Dersim faciası için devlet adına özür diliyorum” zemininde ciddi bir yüzleÅŸmeyle karşılaÅŸmaya davet etmek için ne badireler atlatıldı, ne belalar savuÅŸturuldu. “Söz de karar da milletin” diye haykırabilmek siyasetin toplumsal meÅŸruiyet ve gücünü teyid ederken topluma da bürokratik oligarÅŸinin saldırılarına karşı siyaseti koruyup kollama ödevini yüklüyordu.

Polemik, Kulis ve Lobicilik

Siyasetin çok yoÄŸun konuÅŸulduÄŸu, siyasetten baÅŸka meselelere vakit ve fırsat kalmadığı gibi bir algı var kamuoyunda. Ancak siyaset olabildiÄŸince daraltılmış, kısırlaÅŸtırılmış haliyle iÅŸliyor. Daraldıkça daralan kadrolar arasında hukuki ve ahlaki dayanakları güçlü rekabetler yerine siyaset hepten basit polemiklere yaslanmaya baÅŸladı. Üstelik bu polemiklerde üslup iyiden iyiye sertleÅŸmekle birlikte tutarlılık kaygısı da sıfıra doÄŸru yaklaÅŸmakta. Ä°deolojik davranmamak adına ideolojisiz, kimliksiz, istikametsiz bir siyasal söylem ve pratik belirleyici oluyor artık. Profesyonel bir reklam tasarımı ve eÅŸzamanlı olarak devreye sokulacak küresel bir markayı temsil eden firmadan satın alınacak bir PR desteÄŸiyle siyasetin toplumla kucaklaÅŸması olsa olsa sun’i ve geçici olarak kurulabilir.

Akıllar pazara çıkmış, herkes kendi aklını satın almış” sözü insanın hamuruna ve kendini beÄŸenmiÅŸliÄŸine dikkat çeker. Ä°nsan özellikle güçlendikçe, zenginleÅŸtikçe, muktedir oldukça etrafını da kendine benzetmeye çalışır. Hayatın olaÄŸan akışına ters olsa da bütün sesleri ve renkleri olabildiÄŸince birbirine benzetmeye çalışır.

Tuhaf bir süreç yaşıyoruz. CHP’yi tartışıyoruz ama onu kuran ideolojik iradeyi yani Kemalizmi tartışamıyoruz. Hatta öyle ki Bay Kemal’i fırçalarken Gazi Kemal’i yüceltmeyi makul bir siyaset sayan siyasetçi ve gazeteciler çoÄŸaldı. CHP’yi Atatürk’ün partisi olmamakla suçlamak, KılıçdaroÄŸlu ve kurmay kadrosunu Kemalizme layık olamadığı için ayıplamak muhafazakâr-dindar çevrelerce iÅŸ edilmiÅŸ sanki. “Atatürk’ün partisi nasıl olur da …” ÅŸeklinde baÅŸlayan iÅŸgüzar cümlelerle güya CHP tabanına mesaj veriliyor. Normal ÅŸartlar altında utandıracak iÅŸler, yüz kızartacak söylemler bunlar.

İkna Edemiyorsak İcbar mı Edelim?

Ä°deolojileri tartışmamak, tartışılmaz kılmak hiçbir topluma fayda vermedi Türkiye toplumuna nasıl fayda versin. Sabah akÅŸam üçüncü sayfa haberlerinden fırsat kalırsa basit polemikler siyaset gündemi diye manÅŸetlere, ekranlara sürülüyor. Ama toplumda ciddi bir bıkkınlık oluÅŸmuÅŸ, ciddi ciddi tepki için sırt çevirenlerin sayısı artmış. YaklaÅŸan seçimlere iliÅŸkin anket yapmak ve yayınlamak ateÅŸle oynamak gibi bir ÅŸey. Kararsızlar diye resmedilen geniÅŸ kitlelerin siyasete mesafe koyduÄŸunu daha fazla örtmek, tevil etmek kabil deÄŸil. Mesele ÅŸu ki; toplum neden bu bıkkın-soÄŸuk ruh haline büründü, sorusunu sormaktan imtina ediliyor hâlâ.

CHP’nin ideolojik ve bürokratik angajmanı seçmenin ruh halini anlamaya müsait deÄŸil. Ä°yi Parti’yi oluÅŸturan (haklı ya da haksız) öfke selinin ve hemen hiç toplumun geniÅŸ kesimlerini temsil edememiÅŸ olmaktan kaynaklanan tecrübe ve duygu-durum bozukluÄŸu da önemli bir engel. HDP’nin bir taraftan PKK’yla olan iltisakı diÄŸer taraftan sol-seküler ideolojik formasyonunun bagajıyla kestirilebilir bir rota izlemekten mahrum olduÄŸu da ortada. Geriye kalıyor AK Parti ve MHP’nin sergileyeceÄŸi siyasal tutum.

AK Parti, 16 yıllık iktidar sürecinin en belirsiz dönemini yaşıyor desek abartmış olmayız. 15 Temmuz darbe sürecinde dahi bu belirsizlik yaÅŸanmamıştı. Türkiye’nin hemen her noktasında sokaklara, meydanlara çıkıp askeri cuntaya kafa tutan milyonlarca insan en yüksek haykırışlarla siyasetin meÅŸruiyetini tescillemiÅŸti çünkü. Fakat 15 Temmuz’da zirve yapan bu ruh hali ve iklimi muhafaza edilemediÄŸi gibi kolayca harcandı. CHP ve HDP’ye (daha sonra Ä°yi Parti de dâhil oldu) karşı ağırlıklarından daha fazla önem atfederek, sürekli onların yanlış ve hilelerine odaklanarak AK Parti tepkiselliÄŸi içselleÅŸtirdi. ÖzeleÅŸtiri zül addedildi, özür dileyip yanlış kararlardan dönmek zaaf görüntüsüdür diyerek gündemden düÅŸürüldü.

Hükümeti destekleyen medya teknolojik, iktisadi imkanlar açısından ne kadar büyümüÅŸ olursa olsun toplumu ikna edebilecek argüman ve yorumlardan bir o kadar uzaktırlar. Neden böyle oldu? Çünkü ruhunu kaybetti, inandırıcılığını kendi elleriyle yerlere düÅŸürdü. Kendi içinde paslaÅŸan, hepten ahbap-çavuÅŸ iliÅŸkisine dönen, komik duruma düÅŸecek kadar oto-sansürü iÅŸleten bir gazetecilik modelinin (mevcut tabloda görüldüÄŸü üzere) deÄŸil siyaset ve topluma kendine bile hayrı olmuyor zaten. 

Bu uzun giriÅŸi ÅŸöyle baÄŸlayalım: Ahmet TaÅŸgetiren üzerine uzun uzun cümleler kurmaya hacet yok. Merhametli kiÅŸiliÄŸini ve dosdoÄŸru karakterini biliriz, Ä°slami mücadelesine ÅŸahidiz. Her insan gibi eksiÄŸi yanlışı olur, günaha da düÅŸebilir elbette. Ne var ki mesele; TaÅŸgetiren’in veya yazıp çizen insanların itibarsızlaÅŸtırılmak istenmesiyle baÅŸlıyor. Ä°tiraz etmek, eleÅŸtirmek ne zaman ayıp veya suç oldu? Ümmetin içindeki farklı görüÅŸleri Ä°slam, içtihat sayıp rahmet vesilesi kılmadı mı? Gazetelerde, televizyonlarda tartışılmıyor gibi sanılsa da Ahmet TaÅŸgetiren meselesiyle açığa çıkan tablo siyaset ve toplumu geri epeyce düÅŸüren bir sembol olaydır. Alkış yapan, tezahüratlarla kendinden geçen deÄŸil yüzlerce trol ve amigo ile yüz binlercesiyle bu geriye düÅŸüÅŸü telafi etmek mümkün olmayacak.

Özgüven sahibi bireyin ve iktidarın en önemli vasfı eleÅŸtiriye ve özeleÅŸtiriye açık olmak hatta teÅŸvik etmektir. Asıl bu vasfını yitirmekle birey ve toplum, ülke ve devlet beka sorunu yaÅŸar. Ä°çeriden ve dışarıdan yükselen tehditlerle baÅŸ etmeye çalışırken eleÅŸtiri ve özeleÅŸtiriyi bastırarak deÄŸil güçlendirerek beka probleminin aşılacağını unutmayalım.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.