ANAR Araştırma: AK Parti Ankara'yı açık ara farkla kaybeder
Follow @dusuncemektebi2
Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi (ANAR) Genel Müdürü Dr. İbrahim Uslu, 31 Mart 2019'da yapılacak yerel seçime ilişkin saha gözlemlerini aktardı. Uslu, "AK Parti yüzde 44 ile Ankara'yı kazanmıştı. Bu seçimde yüzde 44'le açık ara kaybeder" dedi.
Ankara Sosyal AraÅŸtırmalar Merkezi (ANAR) Genel Müdürü Dr. Ä°brahim Uslu, Birgün'den Sebahat Karakoyun'un sorularını yanıtladı.
Ä°ktidarın bu kez rekabeti yönetmekte zorlandığını belirten Uslu, "Bir sürü yenilik var, en önemlisi ittifak uygulamasının yan tesirleri. Ä°ki adayın yarıştığı her yerde ekonomik krizin de etkisiyle iktidar zorluk yaşıyor, çünkü iki aday yarıştığında fiili bölge barışı yüzde 50 oluyor" dedi.
Uslu ÅŸöyle devam etti:
"AK Parti yüzde 44 ile Ankara'yı kazanmıştı. Bu seçimde yüzde 44'le açık ara kaybeder. 50+1 zorunluluÄŸu, ekonomik kriz atmosferinde AK Parti'yi en çok zorlayan faktör haline geldi. Çok sayıda seçim çevresinde iki aday yarışıyor. Ä°ki adayın yarıştığı her yerde yüzde 50 zorunlu. Oysa AK Parti çok domine ettiÄŸi, Kayseri, Konya, KahramanmaraÅŸ, Erzurum gibi yerler hariç pek çok yerde yüzde 50'den düÅŸük oylarla seçimi rahat kazanıyordu. Bu, MHP için daha yüksek handikap. Türkiye ortalaması 11 olan bir partinin yüzde 50'ye çıkması ve bunu da tamamen kendi seçmeni olmayanlar üzerinden baÅŸarması gerekiyor. Bu yan tesirleri hesaba katmamış olmak iktidar blokunun yaptığı en büyük hata."
Karakoyun'un soruları ve Uslu'nun verdiÄŸi yanıtlar ÅŸöyle:
ErdoÄŸan "Ankete deÄŸil meydanlara bakın" söylemiyle araÅŸtırma ÅŸirketlerini hedef aldı. Sizce neden?
Kamuoyu kanaatlerindeki deÄŸiÅŸimi meydanlara bakarak anlamanız mümkün deÄŸil. Meydanlara gelenler zaten o partinin seçmenleri. Asıl meydanda olmayanların kanaatleri önemli. AraÅŸtırmalar da onun için yaptırılır. AraÅŸtırma sonuçları seçmenin psikolojisini hatta teÅŸkilatların, kampanyayı yürütenlerin motivasyonlarını etkiliyor. Bu seçimde seçmen ittifak nedeniyle partisinden olmayan adaylara da oy verecek. Partinizden aday yok, motivasyonunuz yarım, bir de seçimin kaybedileceÄŸi beklentisi varsa o zaman sandığa gitmek seçmene ağır gelebilir. Bu psikolojiyi yönetmek için araÅŸtırmaları itibarsızlaÅŸtırmaya çalışıyorlar.
- Son düzlüÄŸe girildi, saha gözlemleriniz nasıl?
Ä°ktidar, bu kez rekabeti yönetmekte biraz zorlanıyor. Bir sürü yenilik var, en önemlisi ittifak uygulamasının yan tesirleri. Ä°ki adayın yarıştığı her yerde ekonomik krizin de etkisiyle iktidar zorluk yaşıyor, çünkü iki aday yarıştığında fiili bölge barışı yüzde 50 oluyor. AK Parti yüzde 44 ile Ankara'yı kazanmıştı. Bu seçimde yüzde 44'le açık ara kaybeder. 50+1 zorunluluÄŸu, ekonomik kriz atmosferinde AK Parti'yi en çok zorlayan faktör haline geldi. Çok sayıda seçim çevresinde iki aday yarışıyor. Ä°ki adayın yarıştığı her yerde yüzde 50 zorunlu. Oysa AK Parti çok domine ettiÄŸi, Kayseri, Konya, KahramanmaraÅŸ, Erzurum gibi yerler hariç pek çok yerde yüzde 50'den düÅŸük oylarla seçimi rahat kazanıyordu. Bu, MHP için daha yüksek handikap. Türkiye ortalaması 11 olan bir partinin yüzde 50'ye çıkması ve bunu da tamamen kendi seçmeni olmayanlar üzerinden baÅŸarması gerekiyor. Bu yan tesirleri hesaba katmamış olmak iktidar blokunun yaptığı en büyük hata.
- Ä°ttifak, iktidar bloku açısından handikap yaratıyor diyorsunuz, muhalefete etkisi nasıl?
Muhalefet, ekonomik sorunlar nedeniyle biraz daha avantajlı. Çünkü insanların iktidar blokuna tepki göstermek için gidebilecekleri baÅŸka adres yok. Dolayısıyla iktidar blokundan kaçan oylar doÄŸrudan diÄŸer ittifaka yöneliyor. Bu da muhalefetin en büyük ÅŸansı oldu. Genel seçimde ittifak iktidar lehine sonuç yarattı. Ama bu seçimde kendilerine yüzde 50 barajı koydular. AKP Ankara'yı 2009'da yüzde 39'la kazandı. Ä°stanbul'u son seçimde yüzde 47 ile kazanmıştı. Çıtayı yükseÄŸe kaldırmak iktidar açısından önemli dezavantaj yarattı. Muhalefet bundan yararlanıyor ekonomik kriz nedeniyle. Kriz olmasaydı, ittifak kompikasyonları muhalefet açısından da sıkıntı yaratacaktı. Ama kriz döneminde insanlar iktidara tepki duyar. Öyle olunca muhalefet blokunda normalde yaÅŸanmayacak bir seçmen kümelenmesi yaÅŸanıyor.
- İktidarın tanzim satış gibi attığı adımların etkisi oldu mu?
Gözlemlerimize göre etkisi olmadı, enflasyonu etkilemediÄŸi de ortada. Tüketici sadece tanzim satıştaki ürünleri tüketmiyor, gıda fiyatları da artmaya devam ediyor. Temel sorun enflasyon. Ä°nsanların ekonomiyle ilgili sorunları gerilemedi. Aslında ekonomik sorunlar 2018'in başından beri ilk sırada ama bunu zikredenlerin oranı daha düÅŸüktü. 2018'in başında bu rakam yüzde 50'lerin altındaydı. AÄŸustos ayından itibaren rakam yükseldi. Åžu anda 4 kiÅŸiden 3'ü ekonomiyle ilgili problemini dile getiriyor.
- BaÅŸta Ä°stanbul, Ankara gibi büyükÅŸehirler olmak üzere önemli illere bakıldığında nasıl bir tablo var?
Ä°ki adayın yarıştığı her yerde seçimin baÅŸa baÅŸ ve kritik geçeceÄŸini ortaya koyuyor veriler. Ä°ktidar, Konya, Kayseri, MaraÅŸ, Malatya, Erzurum'da, CHP de Ä°zmir de rahat ama onun dışındaki bir çok yerde ciddi rekabet söz konusu. Ä°stanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya, MuÄŸla, Aydın, Denizli, Manisa, Balıkesir, Bursa, TekirdaÄŸ, EskiÅŸehir rekabetin en sert yaÅŸandığı yerler. Bu illerde seçim ortada. MuÄŸla, EskiÅŸehir kısmen TekirdaÄŸ, CHP'nin rahat kazandığı yerlerdi. Åžimdi onlar karşıda oluÅŸan blok nedeniyle tehdit altında. Geçen seçimde Adana, Mersin, Manisa'yı MHP çok rahat kazanmıştı. Åžimdi oralarda ciddi bir rekabetle karşı karşıyalar. AKP açısından da Ä°stanbul, Ankara, Denizli, Balıkesir, Bursa'da ciddi rekabet var. Çok sert rekabet var ancak muhalefet kriz nedeniyle burun farkıyla avantajlı. Totalde "ittifak kime yaradı" derseniz muhalefetin bundan daha karlı çıkmasını en olası senaryo olarak gözlemliyorum.
- ErdoÄŸan yerel seçim deÄŸil genel seçim havasında bir kampanya yürütüyor. Seçmeni nasıl etkiliyor bu söylem?
ErdoÄŸan'ın söylemi nedeniyle seçmenler makro faktörlere odaklanıyor. O zaman da ekonomi birinci gündem haline geliyor ve iktidar açısından dezavantajlı bir durum oluÅŸuyor. Dolayısıyla AKP açısından en rasyonel strateji belki yerel seçime odaklanmak ve makro faktörleri tartıştırmamaktı. Ekonomik problemler iktidar açısından dezavantaj yaratıyor onu gidermek için siyasi kimliÄŸe vurgu yapan bir kampanya yürütüyorlar. Ancak tüm dünyada olduÄŸu gibi Türkiye'de de seçmenlerin tercihlerini etkileyen iki temel faktör var. Seçmenler siyasal kimliÄŸe ve iktidarların ekonomik performansına göre oy kullanırlar. EÄŸer ekonomide istikrar, stabilize söz konusuysa o zaman siyasi kimlik tercihleri belirlemek açısından öne çıkar. Ama ekonomik türbülans varsa siyasal kimliklerin etkisi zayıflar. Ä°nsanlar krizlerde iktidarları cezalandırıcı bir tercih ortaya koyarlar. Türkiye'de ekonomik türbülans var. Ä°ktidar siyasal tercihler üzerinden genel seçim tadında bir kampanya yürüttüÄŸünde aslında muhalefete de krizi kullanma imkânı saÄŸlıyor. Ekonomik tablonun yarattığı dezavantaj iktidarın başına bela oluyor.
- Önceki seçimlerden farklı bir tablo var ve farklı sonuç kaçınılmaz görünüyor, diyorsunuz.
Bugün için 2009 seçimleri laboratuvar iÅŸlevi görüyor aslında. O süreçte AK Parti'ye kapatma davası açılmıştı ve bu seçmeninin duygusal baÄŸlarını, aidiyetini güçlendiren bir etki yarattı. Seçime kısa süre kala da "one minute" yaÅŸandı. Bu da duygusal baÄŸlarını iyice güçlendirdi. AKP'nin oy kaybının beklenmediÄŸi bu tabloda ancak bir baÅŸka realite daha yaÅŸanıyordu. Avrupa'yı etkileyen küresel krizden Türkiye de bir miktar etkilendi ve sonuçta AKP o seçimden 9 puan oy kaybederek çıktı. Seçmen, ekonomik çıkarlar mı, siyasal kimlik mi ikilemine girdiÄŸinde çoÄŸunlukla ekonomiyi tercih ediyor. Åžu anda da yine bir yerel seçim, yine ekonomik sorunlar var, iktidar siyasal kimliÄŸi öne çıkarmaya çalışıyor ama sonucun 2009'a benzemesi yüksek bir olasılık
- ‘Beka' söyleminin seçmendeki karşılığı nasıl?
Beka söylemi referandumda etkiliydi. Ancak o dönemde bugünkü seviyede ekonomik türbülans yoktu. Aynı söylem referandumdaki kadar etkili olmasa da genel seçimde de etkisini gösterdi. Buna raÄŸmen AKP, 7.5 puan kaybetti. Bu argüman genel seçimde AKP seçmeninin diÄŸer partilere deÄŸil, MHP'ye gitmesine neden oldu. Dolayısıyla oylar aynı havuzda kaldı, büyük bir sorun doÄŸmadı. AKP milletvekili kaybetti ama ortağıyla istediÄŸi kanunu çıkarabilme gücüne sahip oldu. Ancak yerel seçimlerde ekonomik türbülansın etkisiyle seçmenlerin bir kısmı havuzda kalmıyor. Beka söylemi muhalefet seçmenini hedefleyen bir ÅŸey deÄŸil aslında. Bu söylemle kendi seçmenini konsolide etmeye, havuzun dışına çıkmasını önlemeye çalışıyorlar ancak baÅŸarılı oldukları söylenemez. Çünkü oy kayıpları gözlemliyoruz.
- GüneydoÄŸu'ya iliÅŸkin nasıl bir gözleme sahipsiniz?
HDP'nin önceki seçimde kazandığı belediyeleri yeniden kazanmasını bekliyorum. O bölgedeki sondaj çalışmalarımızda HDP'nin gücünü büyük ölçüde koruduÄŸunu gözlemliyoruz. 24 Haziran'dakine benzer bir tablonun yaÅŸanacağını düÅŸünüyorum, çünkü seçmen sadakatinin en yüksek olduÄŸu parti HDP.
- Seçmen sadakati diÄŸer partilerde nasıl?
AKP, ikinci sırada. Ama seçmeninin sadakati biraz düÅŸtü. Son seçimde 7.5 puan civarında oy gitti, bu yüzde 15 seçmen kaybı demek. Ancak hala CHP ile birlikte ikinci sırada. Önceden MHP'de buralardaydı ama Ä°YÄ° Parti bölünmesinden sonra seçmen kaybetti. AKP'de ekonomik kriz ve oy kayıplarına paralel sadakat azalıyor. AKP seçmeninin yaklaşık yüzde 65'i partiyi, yüzde 70'inden biraz fazlası da lideri baÅŸarılı buluyor. Bu deÄŸerler daha önce yüzde 80'lerin üzerindeydi.
- Yeni parti arayışları hakkında ne diyorsunuz?
YoÄŸun bir seçmen talebinden bahsedemeyiz. Ama potansiyel var mı derseniz var. Her partinin içerisinde oy vermesine raÄŸmen genel baÅŸkanını baÅŸarılı bulmayan seçmenler var. Aslında hepsi alternatif bulduÄŸunda baÅŸka partiye yönelebilir. Dolayısıyla ‘siyasi partiler pazarı'nda ‘mutsuz müÅŸteri' kitlesi gözlemek mümkün. Åžu an alternatif olmadığı için oy vermeyi sürdürüyorlar. Mesela 2002'de neredeyse parti deÄŸiÅŸtirmeyen seçmen kalmadı. Ä°deolojik baÄŸlılığın çok yüksek olduÄŸunu varsaydığımız milli görüÅŸ hareketinin bile (SAADET) AKP'den sonra kaça düÅŸtüÄŸünü gördük. Fırsat bulduÄŸunda özellikle saÄŸ seçmen parti deÄŸiÅŸtirebiliyor. DSP'nin yüzde 22'den yüzde 2'ye düÅŸüÅŸünü yaÅŸadık. Belli koÅŸullar arasında her zaman yeni bir partinin ÅŸansı var. AKP ile bağı olan ve o tabana hitap edecek ciddi bir enerji birikimi var. Ama mutlaka yeni parti kuracaklar diye bir ÅŸey yok. AKP, Soylu ve KurtulmuÅŸ'un partiye katılması sürecindeki gibi enerjiyi içine alabilir ya da çatışır, bunu zaman gösterecek.
Henüz yorum yapılmamış.