Kürsü
Selahaddin E. Çakırgil: ‘Beqaa / Bekaa’ ile ‘Şark Mes’elesi’ ve de ‘etnik fitne’
Follow @dusuncemektebi2
Selahaddin E. Çakırgil- Star
Siyasette hele de seçim zamanlarında çeÅŸitli taktiklerin kullanılması hemen bütün dünyada geçerli bir durumdur.
Hattâ öyle ki seçimlerde katılımın yüzde 50 civarında kaldığı ülkelerde siyasî çevreler halkın seçimlere katılmasını teÅŸvik için alışılmış siyasî taktik ve uslûbların dışına çıkarlar. Normalde söylenmemesi gereken veya beklenmeyen bazı sözler ve tavırlar da seçim atmosfer ve heyecanına baÄŸlanır vs..
‘Beka’ mı dediniz?
‘Beka’ kelimesi son zamanlarda daha bir sıkça dillendirilmeye baÅŸlandı. Ama hattâ bazı akademisyenler bile, iki heceyi de ya kısa kısa ya da ikinci hecedeki ‘a’yı, üzerine inceltme iÅŸareti konulmuÅŸ gibi ‘bekâ’ diye telaffuz edebiliyor. Halbuki ikinci ‘a’ yarım uzatılarak, birbuçuk ‘a’ gibi telaffuz edilmelidir. Meselenin aslı ise latin alfabesi kabul edilirken, ince ‘kef’ ( Ú©) harfi ile, kalın sesle telaffuz olunan ‘qaf’(Ù‚) harflerinin her ikisinin de (k) harfiyle karşılanmasından kaynaklanıyor.
Amma ‘bekaa’ konusu. Her devlet’in bir ‘beqaa/ bekaa’ meselesi ve de refleksi vardır. Sadece Müslüman coÄŸrafyalarındaki nice devletlere bakalım. Karahanlılar, SamânoÄŸulları, Gazneliler, Selçuklular, Emevîler, Abbasîler, Eyyûbîler, Osmanlılar, Akkoyunlular, Timurîler, HarzemÅŸahlar, Safevîler, Endulüs vs.. Hepsi de ebediyete kadar kalacaklarını söylüyorlardı.
Her birinin yeller eser ÅŸimdi ÅŸimdi yerinde.
Ve ‘Bâqî kalan bu kubbede, bir hoÅŸ sadâ imiÅŸ.’
Osmanlı da hele son 300 senedir, hep yok edilmek, yutulmak tehdidi altında idi. Buna ‘Åžark Mes’elesi’ denilirdi, emperial güçlerin diplomasisinde. Bu heves bugün de yatışmış deÄŸil.
Ve etnik fitne
Osmanlı resmî metinlerinde Türkiye ismi yoktur. ‘Memâlik-i Åžahâne -i Osmanî / Osmanlı PadiÅŸahları Ülkesi..’ ibaresi ya da ‘Devlet-i Alîyye-i Osmanî/Yüce Osmanlı Devleti’ ibaresi kullanılmıştır. Çünkü deÄŸiÅŸik ırk ve kavimlerden oluÅŸan bir devlete, sadece bir kavmin adına tesis edilmiÅŸ gibi bir isim verilmesi yanlış olurdu.
Her ne kadar Osmanlı’nın Avrupa dillerindeki ismi ‘Turkey, Turchia, Turkei, Turquie törökorszag, turska’ vs. idiyse de, bizde resmî metinlerde Türkiye ismi, ilk olarak 1920’lerde.
Osmanlı içinde ise coÄŸrafî veya etnik bölgeler için Lazistan, Kürdistan, Arabistan, Sudan (Sevadân /Siyahlar..), Rûmeli, Türkeli gibi isimlendirmeler kullanıldı.
100 yıldır resmen kullanılan ‘Türkiye’ isminin ‘efrâdını câmi, aÄŸrayırını mâni’ olduÄŸu söylenemez. Çünkü bu ülkede yaÅŸayanlar sadece türk kavminden deÄŸildir. Buna raÄŸmen hele de yüksek tirajlı bir gazete 70 küsur yıldır ‘Türkiye türklerindir’ lafını her gün manÅŸetinin yanı başında yazdı. Bu, diÄŸer Müslüman halkları dışlayıcı bir isimlendirmeydi. Halbuki bu coÄŸrafya, 1000 yıla yakın zamandır, Müslüman halkların hâkimiyetindedir.
***
Bugüne gelince. 20 -30 yıl öncelere kadar, ‘kürd’ kavminden bile sözedilemez faÅŸist bir anlayış hâkimdi. Bu gibi yasaklar ErdoÄŸan tarafından cesaretle kaldırıldı. Ama bunu onun zaafına verenler sonunda, ayrı bir devletin temelini oluÅŸturmak için ‘Kürdistan’ ismini de baÅŸka bir niyetle dillendirmeye baÅŸladılar; hele de USA emperyalizminin himayesinde...
Onların kim olduğu belli...
Bu isimlendirmeyi BaÅŸkan ErdoÄŸan kesin bir dille reddetti ve o gibilerin ‘Irak’taki Kürdistan bölgesine gidebileceklerini’ söyledi.
Ama seçim havasında, bu söz çarpıtılarak, zehirli bir fısıltı halinde, bütün kürdlere söylenmiÅŸ gibi yansıtıldı, yansıtılıyor. Gerçi, BaÅŸkan ErdoÄŸan, ‘Kürd kardeÅŸlerim, gelin bu oyunu bozalım’ dediyse de ok yaydan çıkmıştır. KeÅŸke, o cümle daha net kullanılsaydı.
Ancak, BaÅŸkan ErdoÄŸan’ın ‘gönül coÄŸrafyası’ dediÄŸi bütün Müslüman coÄŸrafyalarına ve halklarına bakışındaki kuÅŸatıcılığı bildiÄŸimizden, devleti korumak refleksiyle söylenen bu sözlerin, kürd halkına deÄŸil, bir takım uluslararası entrikaların kuklalarına karşı söylendiÄŸi daha bir açıklıkla vurgulanmalıdır.
Henüz yorum yapılmamış.