Özel / Analiz Haber
Ortadoğu’nun gökyüzündeki yıldızı: Feyruz
Lübnan'daki iç savaş sırasında evine bir füze isabet etmesine rağmen asla ülkesini terk etmez ve korkusuzca Lübnan'da yaşamayı tercih eder. .
MaÄŸrip'ten MaÅŸrık'a gökyüzünde parlayan bir Kutup Yıldızı... Evet, Feyruz'dan bahsediyorum. Mardinli Wadi Haddad ve Lübnanlı Liza Alboustani'nin ilk kızı olan Feyruz, 1935 yılında doÄŸmuÅŸ bir Süryani Ortodoks Hıristiyan'ı. Dönemin en önemli kompozitörlerinden biri olan Muhammed Fleyfel tarafından keÅŸfedilen Feyruz küçük yaÅŸlarda konservatuvara girer. Burada "yıldız avcısı" olan Halim El-Rumi tarafından fark edilen Feyruz, Beyrut Radyosu'nun kadrolu sanatçısı olur. Orijinal adı Nouhad Haddad olan ve ona Feyruz adını veren de dönemin en önemli müzisyenlerinden biri olan Halim El-Rumi'dir. El-Rumi, Nouhad'ın sahne adını "Turkuaz" anlamına gelen "Feyruz" olarak deÄŸiÅŸtirirken bütün Arap dünyasını saracak bir efsanenin de inÅŸa sürecini baÅŸlatır. El-Rumi, Feyruz için birçok ÅŸarkı yazar. Bu sayede Feyruz, 1950'de El-Rumi'nin yazdığı Taraktu Qalbi ÅŸarkısıyla radyo yoluyla ilk kez dinleyici karşısına çıkar. El-Rumi daha sonraları Feyruz'u Assi Rahbani ile tanıştıracak ve önemli bir birlikteliÄŸin temelini atacaktır
Toplumu birleÅŸtiren bir figür
Feyruz, dönemin OrtadoÄŸu coÄŸrafyasındaki önemli isimlerle çalışarak iyi bir ses eÄŸitimi alır ve yeteneÄŸini de kullanarak Arap coÄŸrafyasında, hatta dünyada saygın bir sanatçı hâline gelmeyi baÅŸarır. Bu baÅŸarının sırrı onun icra ettiÄŸi sanatın, toplumun taleplerine karşılık vermesidir. Bu etken Feyruz'u yükselen bir yıldız hâline getirerek ulusal bir kahramana dönüÅŸtürür.
Feyruz, bütün Arap toplumlarının o dönemlerdeki birleÅŸtirici unsuru olur. Öyle ki Arap esnaf veya tüccar sabahları iÅŸ yerlerini açtıklarında yaptıkları ilk iÅŸ radyoda Feyruz'un ÅŸarkılarını dinlemek olur. Bu yüzden OrtadoÄŸu coÄŸrafyasında Feyruz'a "Sabah Bülbülü" lakabı verilir. Ayrıca Türkiye'ye hiç gelmemesine raÄŸmen burada da yüz binlerce hayran kazandığı gibi ve adına birçok tez de yazılır.
MüziÄŸin politik gücü
Modern anlamda bir ulusu inÅŸa etmenin birden fazla yolu vardır. Bunların en başında da sanat gelir. Sanat özelikle de 20'nci yüzyılda siyasetin bir aracı olarak kullanılır. Bu durumun farkına varan OrtadoÄŸu'da baÅŸta Cemal Abdul Nasır olmak üzere birçok lider sanatı, kimlik ve ulus inÅŸası yolunda kullanmayı tercih eder. Önce Mısır'da Ümmü Gülsüm ve sonrasında Lübnan'da Feyruz, müzisyen olmalarından ziyade birer politik figür konumuna gelirler.
Mısır'da Cemal Abdul Nasır liderliÄŸinde geliÅŸen Pan-Arabizm inÅŸası sürecinde çok daha önemli olan ve en büyük seslerden biri olarak kabul edilen Ümmü Gülsüm de bu süreçte Arap milliyetçiliÄŸinin kültürel sembolü olarak ortaya çıkar. Hatta Nasır daha sonra Ümmü Gülsüm için "Mısır'ın dördüncü piramidi" yakıştırması yapar. 20'nci yüzyılın sanat/siyaset anlayışı çerçevesinde bakıldığında Nasır da sanat kollarından olan sinema ve müziÄŸe ayrı bir önem verir ve ulus inÅŸası yolunda önemli adımlar atar. Bu açıdan bakıldığında sanatçı kimliklerinin ötesinde Ümmü Gülsüm ve Feyruz gibi müzisyenler Arap ulusunun birer politik ve kültürel temsilcileri hâline dönüÅŸür. Nasıl 19'uncu yüzyılda Ä°talya'nın birleÅŸmesinde Garibaldi kadar önemli bir yere sahip olan opera bestecisi Guiseppe Verdi Ä°talyan halkının kalbinde ulusal bir kahraman olarak yer alıyorsa Feyruz ve Ümmü Gülsüm de aynı ÅŸekilde birer kahramana dönüÅŸür.
Feyruz, OrtadoÄŸu'da var olan kaotik ve politik ortamda yükselen bir figür olarak karşımıza çıkar. Tabii bu siyasal/kültürel figür Arap ulusunun da inÅŸasında çok büyük bir rol üstlenir. Feyruz'un müziÄŸi, bu inÅŸa sürecinin -özellikle de Lübnan için- bir katalizörü hâline gelir. Feyruz'un ulusal bir kahramana dönüÅŸmesini saÄŸlayansa öncelikle Lübnan'daki iç savaÅŸ olur. Lübnan'da 19751990 yılları arasında yaÅŸanan, 150 ila 230 bin insanın ölümüne neden olan iç savaÅŸ onu fazlasıyla etkiler. Bu hassasiyetle Feyruz bütün OrtadoÄŸu coÄŸrafyasının kalbine dokunan hüzünlü bir ses olur. Aynı zamanda Feyruz'un ÅŸarkılarında çokça kullandığı ve Arapça "habibi" (sevgilim) kelimesini, yaÅŸanan iç savaÅŸta arkasında büyük yıkım ve keder bırakan Lübnan ve OrtadoÄŸu için kullanır.
"OrtadoÄŸu'da kadınlar gülene dek"
Bu çerçevede ele alındığında Feyruz'un sahnedeki duruÅŸu çok önemlidir. Feyruz, sahneye çıktığında toplumsal ve politik mesajlar içeren bir duruÅŸ sergiler. Özellikle 1967 Arap-Ä°srail Savaşı sonrası Rajioun ve Zahrat Al Mada'in ÅŸarkılarında müziÄŸi politik/toplumsal mesajlar veren bir araç olarak kullandığı görülür. Feyruz, sahnede hiçbir zaman gülmeyen, hüzünlü biri olarak karşımıza çıkar ve bunu bilinçli bir ÅŸekilde yapar. Hatta 15 yıl süren kanlı bir iç savaÅŸ (1975-1990) süresince hiç ÅŸarkı söylemeyen Feyruz için; "Feyruz sahneye çıkmayarak Araplara büyük bir ceza vermiÅŸtir" açıklamaları yapılır. Daha sonra sahneye çıktığında neden hiç gülümsemediÄŸi sorusuna Feyruz ÅŸu cevabı verir: "Neden güleyim ki? Sahnede mutlu ÅŸeyler söylemiyorum. Bu yüzden OrtadoÄŸu'da kadınlar gülünceye kadar gülmeyeceÄŸim.
Barışın ve umudun simgesi
Feyruz için asıl sevgili olan, ülkesi ve coÄŸrafyasıdır. Hatta Edward Said'e bir gün "Feyruz hakkında neler düÅŸünüyorsunuz" diye sorulduÄŸunda Said, "Umarım Allah bir daha Arapları Feyruz'a muhtaç bırakmaz çünkü Feyruz yıkımların, savaÅŸların, acıların ve kırılmaların yaÅŸandığı bir ülkede, hatta dünyada insanları birleÅŸtiren bir unsur olarak ortaya çıktı. Aynı zamanda o, barışın ve umudun bir simgesi hâline geldi" cevabını verir.
OrtadoÄŸu'nun en önemli ÅŸairlerinden biri olan Mahmut DerviÅŸ'le yapılan bir röportajda "Åžiirlerinizin ve güft elerinizi okumasından en çok hoÅŸlandığınız yıldız ÅŸarkıcılar kimlerdir?" sorusu sorulduÄŸunda DerviÅŸ, Feyruz'un adını söylemeden, baÅŸta Macide el-Rumi olmak üzere birçok Arap ÅŸarkıcısının adını söyler. Spiker'in Feyruz'un ismini neden söylemediniz sorusuna karşılık Mahmut DerviÅŸ; "Pardon, ben yeryüzündeki yıldızları sorduÄŸunuzu zannetmiÅŸtim. Oysa Feyruz gökyüzünde ve ulaşılması imkânsız olan bir yıldızdır. Onu bu yüzden anmadım" cevabını verir.
Millî bir sembol
Feyruz, OrtadoÄŸu'da ve özellikle Lübnan'da Hıristiyan bir kadın ÅŸarkıcı olmanın çok daha ötesinde o coÄŸrafyanın ortak kültür taşıyıcısı olan millî bir sembole dönüÅŸür çünkü onun sanatı, toplumun ihtiyacı olan taleplere karşılık verir. Yalnızca Hıristiyanların gözünde deÄŸil bütün Arap dünyasında büyük bir saygınlık kazanmış olması, savaÅŸ içinde takındığı tavır, son derece kırılgan bir politik kültür ortamında müziÄŸi ve duruÅŸuyla ayakta kalabilmesi bütün kimliklerin ötesinde onu ortak bir kimliÄŸin temsilcisi hâline getirir. Lübnan'daki iç savaÅŸ sırasında evine bir füze isabet etmesine raÄŸmen asla ülkesini terk etmez ve korkusuzca Lübnan'da yaÅŸamayı tercih eder.
Li Beyrut
Feyruz'un en içten söylediÄŸi ÅŸarkıların başında gelen "Li Beyrut", aslında onun ülkesini ve coÄŸrafyasını ne kadar çok sevdiÄŸini gösteriyor. Åžarkının müziÄŸi de ünlü "Rodrigo'nun Gitar Konçertosu'ndan" alınmıştır.
"Selam sana yüreÄŸimin derinliklerinden ey Beyrut!
Kabul edin bu selamımı, ey denizler, evler ve eski denizlerin yeni yüzü çöller…
O ki, benim halkımın hamurundan yoğrulmuştur,
EkmeÄŸim, suyum, yaseminim…
Ateşin ve dumanın tadı nasıl oldu?
Beyrut! Seni terk eden delidir, ey Beyrut!
El üstünde tutulacak ÅŸehirsin sen ey Beyrut!
Kapısını kapattı Beyrut;
Kendisini sabah akÅŸam el üstünde tutacak ve güzel günlere taşıyacak insanlara,
Sonra bir başına kaldı sabah akÅŸam ve gecelerde…
Benimsin sen ey Beyrut! Benimsin...
Halkımın kanayan yarası, analarımın akan gözyaşısın.
Benimsin sen ey Beyrut! Benimsin…"
LACÄ°VERT DERGÄ° - MARWAN NADHÄ°M
Henüz yorum yapılmamış.