Sosyal Medya

Güncel

Halifelik kalktı mı, yoksa Başkan’da mı?

Ali KarahasanoÄŸlu - Yeni Akit



Bugün hilafetin CumhurbaÅŸkanı’na (bugünkü tabiri ile BaÅŸkan’a) geçmesinin 95. yıldönümü..

Laikçiler pek bunu kabul etmezler..

“Hilafet resmen laÄŸvedilmiÅŸtir, hiçbir yere de geçmemiÅŸtir” derler..

Kanunun bizzat orijinalinden aktaralım..

Kaldırılmış mı, yoksa CumhurbaÅŸkanı’na mı geçmiÅŸ, birlikte yorumlayalım..

Kanunun baÅŸlığı ÅŸöyle:

“Hilafetin ilgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair kanun No. 481” 

BaÅŸlığa bakarsanız, gerçekten hilafet kaldırılmış gibi anlıyorsunuz..

Kimbilir belki de..

Asıl maksat o idi..

Onun için de baÅŸlığa o yazıldı..

Ama bazı hukuki sorunlar sebebi ile..

Mesela..

Hilafetin kurtarılması için Anadolu dışından toplanıp, Türkiye’ye gönderilen paraların iade edilmemesi için..

Tasarrufuna devam edilmesi için..

Daha da somutlaştıralım..

Sadece Pakistan’dan toplanıp gönderilen paraların Türkiye Ä°ÅŸ Bankası’na sermaye olarak konulması..

Böylece bugünün parası ile 9 milyar liralık (6 sıfır atılmadan önceki tanımlaması ile 9 katrilyon lira) paranın kullanımında sıkıntı oluÅŸmaması için..

Kanun metni, kanunun başlığından biraz farklı dizayn edilmiş..

Birinci madde ÅŸöyle:

“Halife hal edilmiÅŸtir.”

Durun, hemen heyecanlanmayın..

Kanun metni daha ne desin?

Hani bizim bugünkü kullanımımızda, “Ben o iÅŸi hallettim” deriz ya..

“Onun iÅŸini bitirdim” anlamında..

Ä°ÅŸte o “Hallettim” kelimesinin aslı “Hal” ve “Etme” kelimeleridir..

Kanunun birinci maddesinin, ilk cümlesi de onu belirtiyor..

Ama “Heyecanlanmayın” dedik..

Gerekçemizi de sunalım..

Bu cümlenin hemen devamında, bakın kanun ne diyor:

“Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemiç olduÄŸundan hilâfet makamı mülgadır.”

Yani?

Yanisi ÅŸu:

Kanun diyor ki..

Hilafet ile ne yapılması gerekiyorsa, onu hükümet ve Cumhuriyet ile yapacağız..

Çünkü hilafetin manası, Hükümet ile Cumhuriyet’in zaten içindedir..

Kanun biraz dolambaçlı ifade etmiÅŸ ama..

Klasik usul hilafetin günlük anlamda kullanımında bir kiÅŸi tarafından temsiliyeti gerektiÄŸini söyleyecek olursak..

O tarihte cumhuriyet de ilan edildiÄŸine göre..

“Halife, artık CumhurbaÅŸkanı olan kiÅŸidir” dersek, yanlış tanım yapmış olmayız..

Kimse kızmasın..

Kimse, “Vay gerici vay.. Vay yobaz vay” demesin..

Sorun gericilik falan deÄŸil.

Kanuna bakıp, yorum yapıyorum..

Tamam, doÄŸrusunuz; kanunda “Halifelik kaldırılmıştır” deniyor..

Ama, kanun metni bununla bitmiyor..

“Zaten hükümetin içinde halifelik vardır” diyor..

Bu maddeyi, herhalde “iÅŸ olsun, kağıt dolsun” diye oraya yazmamışlar.

“Halifelik kesinlikle kalkmıştır..

Ne cumhurbaÅŸkanı’na, ne de bugünkü BaÅŸkan’a geçmemiÅŸtir” diyenlerin..

Kanun metnindeki “Esasen mündemiç olduÄŸundan” ifadesini izah etmeleri gerekir..

Mantıklı bir izahatları varsa, buyursun yapsınlar..

Yoksa..

Ki olması mümkün deÄŸil..

HalifeliÄŸin, bugünkü BaÅŸkan’ın kendisinde mündemiç olduÄŸunu kabul etmeleri zorunludur..

Benim tahminim, Mustafa Kemal, halifeliÄŸi kaldırmak deÄŸil, kendisine geçmesini istiyordu..

Ancak, bunu göstere göstere, birden bire yapmak da iÅŸine gelmiyordu..

Onun içindir ki, kanuna böyle bir geçiÅŸ olarak düÅŸündüÄŸü ifadeyi koydu..

EÄŸer halifelik makamını açıktan kullanmasını gerektirecek blir geliÅŸme yaÅŸanırsa.. 

“Bakın, biz halifeliÄŸi tümü ile kaldırmadık. ‘Cumhuriyetin içinde mündemiçtir’ dedik. CumhurbaÅŸkanı da ben olduÄŸuma göre.. Ben halifelik yetkilerini kullanarak, ÅŸu kararı alıyorum!” diyecek, istediÄŸini yapacaktı.. 

EÄŸer halifeliÄŸin, hiçbir faydası kalmadığı bir süreç yaÅŸanacak olursa da.. O zaman bu kanunu deÄŸiÅŸtirip, kesin ifadelerle halifeliÄŸin hükümetin/cumhuriyetin içinde mündemiç falan da olmadığı belirtilecekti..

Ama M. Kemal’in yaÅŸadığı süreçte..

Bu iki ihtimale de uygun fırsat çıkmadığı için..

Yeni bir gelişme yaşanmadığı kanaatindeyim..

Dolayısı ile..

M. Kemal’in hayatında bir geliÅŸme yaÅŸanmadı ise de..

Sonraki süreçte bu fırsatın gerçekleÅŸtiÄŸi, pekala savunulabilinir..

Bugün itibari ile.. Hıristiyanların bir lideri var ise..

Hatta bir devletleri var ise..

Yahudilerin, dini bir lider tanımlaması yapılmasa da..

Bir devletleri olduÄŸuna göre..

Dünyanın deÄŸiÅŸik ülkelerinde yaÅŸayan Yahudileri bu devlete çağırdıklarına göre..

Müslümanların da bir halifeleri olması, gayet doÄŸaldır..

Müslümanlar.. Ve Türkiye halkı..

Bundan zarar görmez..

Tam aksine, kazançlı çıkarlar..

Ä°slam ülkeleri arasında ÅŸu birliktelik, bu birliktelik diyoruz ama..

Hepsi geliyor, farklı farklı anlayışlar sonucu, bir yerde kilitlenip kalıyor..

Türkiye açısından bakacak olursak..

Kıbrıs’ta Türklerin yaÅŸadığı zulümleri sonlandırmak için bir harekat düzenlemiÅŸiz..

Kıbrıs’ta iki ayrı devlet oluÅŸmuÅŸ...

Rum kesimi, Avrupha’ya ve diÄŸer dünya ülkelerine kendilerinin Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak tanıtmışlar..

Avrupa BriliÄŸi’nin temel kuralları içinde, böyle temsil ihtilafı olan ülkelerin üyeliÄŸe kabulü mümkün olmadığı halde..

 Kıbrıs rum kesimi, AB’ye bile üye kabul edilmiÅŸ..

Ama Türkiye..

Onlarca Ä°slam ülkesinden hiçbirisine, Türk kesiminin bağımsız bir devlet olduÄŸu gerçeÄŸini kabul ettirememiÅŸ..

Müslümanlar, bir halife tarafından teslim edilse, böyle bir çıkmaz yaÅŸanır mıydı?

Tabii ki yaşanmazdı..

Ä°slam ülkeleri, böyle darmadağınık olur muydu?

Haçlılar, istedikleri gün Ä°slam topraklarına çöküp, Müslümanları katledebilirler miydi?

Tabii ki mümkün deÄŸil..

O halde?

O halde, M. Kemal’in de kafasında olan plan hayata geçirilmelidir..

Bir tamamlayıcı kanun ile..

GecikmiÅŸ de olsa..

Gereği yapılmalıdır..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.