Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Oğuz Atay: Savaş diyorlar, öldüler diyorlar, halk diyorlar. Ne biçim şeyler bunlar Olric?

Bana iyi haber getirin; ölümden, yenilgilerden bahsetmeyin. Nöbetçiler! Bu adamı dışarı çıkarın; çürümüş et kokuyor. Sıcak yüzünden, efendimiz. Çok uzun yoldan gelmiş.



Elbiseleri tozlu: havayı dolduruyor, nefes alamıyorum. Pencereleri açın, duvarları yıkın: efendimiz nefes alamıyorlar. Bir elleriyle ÅŸemsiyelerini tutmaya çalışırlarken, öteki elleriyle kılıçlarını nasıl sallayabildiler?
Işığı görünce pencereye uçan, cama yapışan sinekler kadar da dayanamadılar mı? Tespihböcekleri gibi kıvrılıp ölüverdiler efendimiz. Borular çalınsın, halka haber verilsin. YaÄŸmur duasına çıkılsın.
 
AyaÄŸa kalktı, gömleÄŸini çıkardı, kapının yanındaki askıya itinayla astı. Karanlıkta, el yordamıyla bir iki kapı tokmağı tuttu; tuvaleti kokusundan buldu. Işığı yaktı. Lavabonun içine başını soktu. Suyu açtı. Kurulanmadan salona döndü. Yere oturdu. “Kapıda gözcülük yaptığın da oldu mu?” Bana ince elbiseler getirin. Seyrek dokunmuÅŸ kumaÅŸtan olsun. Gözeneklerinden hava girsin tenime. Tüylerimi bir çayır gibi dalgalandırsın. Hiç esmiyor, efendimiz. Büyük yelpazeler getirin: iki adamın taşıyamayacağı kadar büyük yelpazeler. Mısır resimlerindeki firavunlara tutulanlar gibi geniÅŸ, hafif tüylü. DikiÅŸler tenimi yakıyor; dikiÅŸsiz beyaz elbisemi getirin bana.
 
Hay Allah kahretsin: bu sıcakta yalnız esmerler imparatorluk edebilir. Bütün krallar akraba olur, dediler. Hepsi de Tanrının oÄŸulları. Beni bu sıcak ülkenin prense-siyle evlendirdiler; oysa ben sarışınım. Buzlu çöllere alışkınım. Olric, Olric! BirÅŸeyler yapmak gerek. Yoksa, bu yenilginin suçunu bana yükleyecekler. Oysa, güneÅŸe sıcaÄŸa yenildik hepimiz. “Erkete demek istiyorsun, beyim. Erketelik de yaptım.” “Bize, usulüne uygun bir kumar oynatabilir misin Safter?” Başıyla odadakileri iÅŸaret etti: “Bu kadroyla bir-ÅŸeyler yapılabilir bana kalırsa. Sen bu oyunun adabını, erkânını bilirsin herhalde.” Abdülhak Hamit! Sıcak konusunda bir ÅŸiir söyle. “Bütün raconunu bilirim beyim. Sen meraklanma; dediÄŸini anladım ben. Safter, eski günlerini yaÅŸatacak sana.” “Ortaoyunu gibi bir ÅŸey olacak desene.” “Evel Allah: sen üzülme. Her boyaya boyandık biz. Allah selamet versin, Sadi Beyin tiyatrosunda mezarcıyı bile oynadım ben.” Vücudunu dikleÅŸtirdi: “Bir kazma, bir de kürek, bir de ölü gömülecek.”
 
Ölülerimizi savaÅŸ alanından toplamayı baÅŸardık mı? Halk ölülerini istiyor. Kokudan kimse yaklaÅŸamıyor, efendimiz. “Efendimiz Hamlet.” Turgut, belinden hayalî bir kılıç çekerek Safter’e hamle yaptı. Safter, eliyle masaya tutundu; sonra yavaÅŸça aÅŸağı kaydı. Elleriyle göÄŸsünü kapayarak bağırdı: “Ä°hanet, ihanet!” Turgut koÅŸtu, ışıkları yaktı. Kadınlar, müÅŸteriler gözlerini kırpıştırdılar: “Gözümüze geliyor. Dayanamıyoruz. Karanlık!” Turgut ışıkları söndürdü. Gene yere oturdu, kollarıyla arkaya dayandı, , gözlerini Safter’e çevirdi. Başına boÅŸalttığı sular kuruyor, yüzünde hafif bir serinlik dolaşıyordu.
 
Efendimiz biraz daha iyi hissediyorlar mı kendilerini? Demek savaşırlarken güneÅŸ gözlerine geliyordu? Evet efendimiz: doÄŸru dürüst görememiÅŸler düÅŸmanı. Kılıçların ışıltısı gözlerini kamaÅŸtırmış: her yer beyaz görünmüÅŸ gözlerine. Beyazdan kör olmuÅŸlar. Karda dolaÅŸan insanlar da böyle olurlarmış diyorlar Olric. DoÄŸrudur Efendimiz. Kar da güneÅŸ gibi yakarmış. Her ÅŸeyi duyuyoruz, hiçbir ÅŸeyi bilemiyoruz Olric. Bu duvarlar arasında kapandık kaldık. SavaÅŸ diyorlar, öldüler diyorlar, halk diyorlar. Ne biçim ÅŸeyler bunlar? Rivayetler dolaşıyor, sözler geliyor kulağıma. Hep, bir yerlerde birÅŸeyler oluyor, biz bilemiyoruz, Olric. Hep anlatıyorlar, söylüyorlar, naklediyorlar.
Bir gün hiç beklemediÄŸim bir sırada, kapı bir tekmeyle açılacak; tanımadığım insanlar dolacak içeriye. O anda, büyük bir ihtimalle, sen de yanımda olmayacaksın; muhafızlar da öldürülmüÅŸ. “Kâğıt mı, zar mı, Safter?” Hem kılıç hem demeç kullanıyorlar. Olric ya da Osric gibi bir isimdi. Demek iki silahı birden kullanıyor. Ben o anda sıcaktan bunalmış, yarı ölü, tahtıma uzanmışım. Bu düÅŸüncelerle kendinizi yormayın efendimiz. Nasıl rahatsız olmam Olric? Yoksa Osric miydin? Sıcak beynime vurdu; her ÅŸeyi bulanık hatırlıyorum. Bu akÅŸam sarayda bir oyun oynanacak. “Kumarcı için her oyun birdir. Yalnız beyim, belirli oyunlarla ÅŸöhret yapmış namlı kumarcılar vardır. Meraklıları, o oyunlarda böyle kumarcılardan çekinirler. Gene de dayanamazlar: hep o oyunu oynamak isterler. TelaÅŸlı olduklarından, kumarcının ÅŸöhretiyle kulakları dolu olduÄŸundan, her zamanki oyunlarını oynayamazlar çok kere. Yenilirler.
 
 
OÄŸuz Atay – Tutunamayanlar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.