Sosyal Medya

Güncel

Kahvenin keşfi ya da Khadi’nin keçileri

Kahve, Habeş diyarına gelen seyyahlar ve ticaret kervanlarıyla tüm Arap yarımadasına oradan da İran ve Rum diyarına yayıldı. Ticaret kervanlarına bu yemişleri develerin ayaklarına bağladılar, uzun yolculuklarda, develer yürüdükçe ayaklarındaki torbalarda ezilen yemişler başka bir tada dönüştü.



GüneÅŸ, örgülü kızıl ışıklarını uçsuz bucaksız topraklara saplıyordu, gökyüzünde tek tük avare avare dolaÅŸan bulutların hiçbirinin aklına gelmiyordu birbirlerine yaklaÅŸmak. Khadi her gün altında gölgelendiÄŸi aÄŸacın yapraklarını izliyor, bazen uyukluyor, biraz ötedeki küçük tepede otlayan keçilerini müÅŸahede ediyordu. HabeÅŸistan’ın sıcağı toprağı bile esmerleÅŸtiriyordu, bu sıcakta yapılacak en güzel iÅŸti çobanlık. Her gün birbirinin tekrarı olsa da Khadi’yi keçileriyle oynamak ve bu aÄŸacın altına uzanıp ne kadar ömrünün kaldığını tahmin etmek, mutlu etmeye yetiyordu. Bazı geceler kaldığı ağılın yanından geçen nehrin kenarında oturup kurbaÄŸalara taÅŸ atmak da fena olmuyordu.

GüneÅŸ yerini dolunaya bırakmaya hazırlanıyordu yavaÅŸtan, yıldızlar göÄŸün ince katmanının ardına rastgele dizilmiÅŸler, nöbeti devralmayı bekliyorlardı. Khadi, başını aÄŸacın sertliÄŸinden ayırdı, mahmur gözlerini ovuÅŸturdu, saÄŸa sola doÄŸru esnetti bedenini, pabucunun burnuna kovan mendebur karasineÄŸini tek hamlede patlattı. Ellerini dizlerine silerek doÄŸruldu, önce aÅŸağıdaki keçilere baktı, hepsi yerli yerindeydi, ardından gözlerini tepeye koyduÄŸu sürüye dikti; keçilerin hâlinde bir tuhaflık vardı, normalde baÅŸlarını otlardan kaldırmayan keçiler zıplıyorlar, saÄŸa sola koÅŸuÅŸturuyorlar, çiÄŸ sesler çıkarıyorlardı. Khadi ilk kez böyle görüyordu onları, bugün her zaman otladıkları yer seyreldiÄŸi için keçileri ikiye bölmüÅŸ ÅŸimdi baktığı sürüyü küçük tepeye yerleÅŸtirmiÅŸti, rahat rahat otlasınlar diye. Aklına ilk gelen ÅŸey; burada çeÅŸitli böceklerin olduÄŸu ve bunların keçilerin ayağına tırmandığı oldu. Hava aydınlık olmadığı için keçilerin ayaklarını inceleyemedi doÄŸru düzgün, hayvanları önüne katıp efendisinin ahırının yolunu tuttu.

Sabah güneÅŸin doÄŸuÅŸu ile beraber keçilerin ayaklarını tek tek inceledi; ne bir böceÄŸe, ne de dikene rastladı, zaten keçiler de sakinleÅŸmiÅŸlerdi. Bugün keçilerin yarısını yine dünkü tepeye yerleÅŸtirecek, gözlerini onlardan ayırmayacaktı. Son zamanlarda sürekli oturduÄŸu aÄŸacının altında baÄŸdaÅŸ kurdu, cebinden bıçağını çıkarıp elindeki dala ÅŸekil vermeye baÅŸladı, gözünün biri sürekli tepedeki keçilerdeydi. Sıcağın ağırlaÅŸmasıyla beraber, tatlı bir uykuya verdi kendini, keçilerin çığlıklarıyla sıçradı yerinden, tepedeki keçiler yine dünkü gibi hareketlenmiÅŸlerdi, atlayıp zıplıyorlar, ayaklarıyla toprağı deÅŸiyorlardı. Khadi’yi saç diplerinden tırnaklarına kadar bir korku kuÅŸattı, koÅŸarak tepedeki keçilerin yanına gitti, bir yandan da aÅŸağıdaki keçilere bakıyordu, onlar olan bitenden bîhaber seyrek otları kemirmekle meÅŸguldüler. Khadi tepedeki keçilerin yanına çöktü, sırayla hepsinin bacaklarını yokladı; karınca ve zararsız haÅŸerattan baÅŸka bir ÅŸey bulamadı, keçilerin yediÄŸi aÄŸaçların dallarında da bir ÅŸey yoktu.

Gün batımına kadar kıvrandı, mutlaka kötü bir ÅŸey olmuÅŸtu keçilere. Ama neden diÄŸer tarafta otlayanlarda sorun yoktu, buna benzer sorularla kıvranıp durdu akÅŸama deÄŸin. Keçileri ağıla soktuktan sonra, efendisinin evine epey uzakta oturan; meÅŸhur HabeÅŸ büyüleriyle uÄŸraÅŸan adamın yanına gitti, durumu anlatıp keçilerin içine cin girdiÄŸini ve onların otladığı yerde cinlerin cirit attığını söyledi, sabah büyücü ile beraber oraya gittiler tekrar, çoban üç keçiyi tepeye koydu, büyücüye gözünü onlardan ayırmamasını tembihledi, gerçekten de güneÅŸin en tepeye çıktığı an keçiler tepiÅŸmeye, zıplamaya baÅŸladılar. Büyücü çantasından çıkardığı çamur dolu kâseye daldırdı ellerini, kâseden çıkardığı siyah çamuru keçilerin üstüne sürdü, tam o anda üstüne çamur sürülen keçi saÄŸlam bir boynuz attı büyücüye, içinden birtakım dualar okuyup tekrar yaklaÅŸtı boynuz atan keçiye büyücü, bu defa yırtıcı bir hayvana dönüÅŸtü keçi, diÄŸer keçiler de ona eÅŸlik ettiler, hep beraber hücuma geçip zavallı adamın üstündeki entariyi paramparça ettiler, Khadi zor bela kurtardı onlardan büyücüyü. Adamcağız eliyle mahrem yerlerini kapatmaya çalışarak kaçıp gitti oradan.

Khadi’nin ÅŸaÅŸkınlığı ve korkusu biraz geçmiÅŸti, en azından artık cin ihtimali yoktu. Az evvel büyücüye saldıran keçilerin yanına oturdu. Kararlıydı, bu sırrı gün batana kadar fâÅŸ edecekti.

Gözlerini keçilere pereledi, o an gördü keçilerin yediÄŸi yabani viÅŸneye benzeyen yemiÅŸleri. Keçiler dünden beri bu yemiÅŸlerden yiyorlardı, heyecanla ayaÄŸa kalktı, yemiÅŸlerin sallandığı aÄŸaca dokundu; dallarına, yapraklarına... Tereddüt ederek bir yemiÅŸ koparıp aÄŸzına attı, yabani viÅŸne olmadığı belliydi, acı ama ılık bir aroma dağıldı diline, art arda üç beÅŸ tane daha yedi. AÄŸacının altına oturup bu yediÄŸi acı yemiÅŸin nasıl bir etkisi olduÄŸunu beklemeye koyuldu, aradan saatler geçmiÅŸ Khadi’nin her zaman üstünde olan uyuÅŸukluktan eser kalmamıştı, kendini gayet zinde, yenilenmiÅŸ hissediyordu, bununla beraber ellerinde ince bir titreme dolanıyordu. Kalbi de daha hızlı atıyordu sanki. Yüzünü buruÅŸturarak, bu yemiÅŸlerden epey yedi Khadi, ÅŸimdi o da kendini keçiler gibi hissediyor, saÄŸa sola koÅŸuyor, bu mucizevi yiyeceÄŸi herkese anlatmak istiyordu. Ertesi gün efendisine gösterdi bu yemiÅŸi, avuç dolusu toplayıp elleriyle yedirdi efendisine, bu küçük kırmızı meyveleri...

Zaman içinde bu kırmızı meyveleri kaynatıp, suyunu içmeye baÅŸladı HabeÅŸliler. HabeÅŸ diyarına gelen seyyahlar ve ticaret kervanlarıyla tüm Arap yarımadasına oradan da Ä°ran ve Rum diyarına yayıldı. Ticaret kervanlarına bu yemiÅŸleri develerin ayaklarına baÄŸladılar, uzun yolculuklarda, develer yürüdükçe ayaklarındaki torbalarda ezilen yemiÅŸler baÅŸka bir tada dönüÅŸtü.

Sufiler kendilerini hiç uyumadan ibadete adamak için içmeye baÅŸladılar, bu yemiÅŸin suyunu.

BaÄŸdat’ta beyaz elbiseleri içinde kâinatın nasıl büyük bir giz çukuru olduÄŸunu tartışan iki âllameden biri diÄŸerine hadi birer tane daha içelim dedi. Ä°ki âlleme sabaha kadar dünyanın gizleri hakkında tartışıp durdular, sabah namazını kılmadan evvel kahveyi bulan Çoban Khadi’nin ruhuna rahmet okudular, Khadi’nin keçilerini otlattığı yerin adı Kaffa olarak anıldı o günden sonra…

Kaan Murat Yanık/DünyaBizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.