Kenan Alpay: Onlar Bunamış, Bizler Hesap Soruyormuş Rolü Yaparken

Darbeye teÅŸebbüs edenlerin ideolojisi ve hayat tarzı birbirinden ne kadar farklı olursa olsun özde karakterleri ve suçları aynıdır: Korkaktırlar, iÅŸledikleri cürümleri inkâr ederler çünkü halka karşı silah çekmiÅŸler, üzerine tank sürmüÅŸlerdir. Sadece 15 Temmuz darbesine iÅŸtirak eden askerler, siyasiler, yargı mensupları, gazeteciler, akademisyenler deÄŸil 28 Åžubat darbe sürecine iÅŸtirak eden askerler, siyasiler, yargı mensupları, gazeteciler, akademisyenler de inkâr ediyorlar suçlarını. Mahkeme salonlarının dünün halka karşı kudretli, hukuka karşı buyurgan komutanları tarafından nasıl bir çadır tiyatrosuna döndürüldüÄŸünü hep birlikte izledik.

Kenan Evren’le birlikte yargılanan 12 Eylül generalleri de en saçma ve ahlaksızca tevillere giriÅŸerek suçlarını inkâra yeltenmiÅŸlerdi. EÄŸer bir fırsat yakalanıp mahkeme salonuna getirilebilseydiler, bir biçimde sanık sandalyesine oturtulabilseydiler 12 Mart’ı, 27 Mayıs’ı tertipleyen cuntacılar da muhtemelen 28 Åžubat ve 15 Temmuz darbecileri gibi bunamış rolleri yapacaklar, suçlarını inkâra yelteneceklerdi. 

Åžikâyet Bol, Hukuki Takip Yok

Åžikâyet etmeyi daha doÄŸrusu yakınmayı, sızlanmayı seven bir toplumuz. Bireysel ve ailevi sorunlarda olduÄŸu gibi toplumsal-siyasal ve ahlaki-hukuki sorunlarda da bolca ÅŸikâyetler ediyoruz, yakınıp sızlanıyoruz. Ancak sorunun köklerini sorgulamak, failleriyle hesaplaÅŸmak noktasında bir tembellik, bir ertelemecilik hatta sapkın ve yıkıcı bir kadere teslimiyet anlayışı bütün hayatımıza yön veriyor. 28 Åžubat’ın ideolojisi, kadro ve kurumları üzerine kapsamlı ve derin bir biçimde tartışmadan tek tek bazı olayları hatırlatıp durmanın son derece yüzeysel ve basit bir pansuman iÅŸlevi gördüÄŸünü ifade edelim. 28 Åžubat süreci çok boyutlu bir saldırıydı ve toplumsal yapıda derin travmatik hasarlar oluÅŸturdu.

Siyasal, ekonomik, bürokratik, kültürel, eÄŸitim hayatına dair tertiplenen tipik Kemalist bir kuÅŸatma ve saldırıydı 28 Åžubat. 28 Åžubat’ı Kemalist darbe süreçlerinin doÄŸal ve zaruri bir silsilesi içerisinde görmemek, göstermemek için sarf edilen çabalar ahmaklıktan çok çok öteye anlamlar taşır. Hele hele muhafazakâr-demokrat cepheye sirayet eden “28 Åžubatçılara karşıyız ancak Gazi Mustafa Kemal’e baÄŸlıyız” veya “Atatürk’ün gösterdiÄŸi çaÄŸdaÅŸ uygarlık yoluna herkesten çok biz hizmet ederiz” tarzı söylemler takıyye ve reel politik adına düpedüz kendini inkâr etmektir. Oysa bu inkâr ne Kemalist ideolojiyi yumuÅŸatır, ne darbe heveslisi Kemalist kadroları hukuka saygılı bir çizgiye çeker ne de toplumun temel hak ve özgürlüklerini teminat altına almaya yarar. 

Brifingler Hobi, Muhtıralar Tavsiye 

Hâlâ kamuoyu farkında deÄŸil ama bir bütün olarak darbecilik, cuntacılık bütün bileÅŸenleriyle yargılanamadı. Görülen dava en dar haliyle Batı Çalışma Grubudavasıydı ve ağırlaÅŸtırılmış müebbed cezası alanlar dâhil bu davanın hiçbir tutuklusu yok. Bu mudur hukukun hesap sorması? Böyle midir askeri darbelerle ve cuntacılarla mücadele yöntemi? En küçük bir ÅŸiddet olayı tespit edilememiÅŸken sadece Hilafet istemine baÄŸlı olarak oluÅŸturulan Hizbut Tahrirdavasında bile onlarca insan terör örgütü üyeliÄŸi ve yöneticiliÄŸi suçlamasıyla yıllardır cezaevinde tutuluyor. 

Topyekûn SavaÅŸ kime karşı ilan edildi? 28 Åžubat’ı bin yıl sürdürecek olanlar kimdi? MeÅŸru hükümete karşı gerekirse silah bile kullanacak olanlar hangi ordunun subaylarıydı? Genç SubaylarTedirgin olunca ülkenin başına hangi belaları açarlardı? MGK’nın tavsiye kararlarına uymayan hükümetin çekilmesi hangi kanunda yazıyordu? Tankları Sincan’a laiklik uyarısı yapması için çıkaran ordu TSK deÄŸil miydi? Bu gibi soruların cevabını bulmak üzere yeterince hassas deÄŸiliz, gereÄŸince mesai harcamıyoruz ve dahası cesaret ve feraset eksikliÄŸimiz var.

28 Åžubat ve Balyoz sürecinin en baÅŸat isimlerinden Org. Çetin DoÄŸan’ın dün BBC Türkçe’ye verdiÄŸi mülakatı iyice okumakta fayda var. Çetin bey güzel bir masal gibi anlatmış 28 Åžubat sürecini. Adeta mazide kalan çok hoÅŸ bir dönemin merhametli prensi olarak takdim ediyor kendini ve ekibini. Sadece siyasete deÄŸil yargıya, üniversitelere, medyaya da asla müdahale anlamına gelebilecek bir harekette bulunmadıklarını ifade ediyor. Merhum Erbakan’ı nezaketli, centilmen, çaÄŸdaÅŸ ve milli bir isim olarak saygıyla anıyor gibi yaparken AKP’yi gayrı-milli misyonun temsilcisi olarak tescilleyecek fırsatı kaçırmıyor elbette. Çetin bey diÄŸer arkadaÅŸları gibi hiçbir ÅŸeyden piÅŸman deÄŸil tabii ki. Zaten neden piÅŸman olsunlar bir hokus-pokusla bütün darbe davaları Fetö kumpasına indirgendi ve hiçbir ciddi yargılama yapılmadan davalar çökertildi.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın ifade ettiÄŸi üzere “Bu ülkenin tarihindeki her darbe, her cunta, her vesayet giriÅŸiminin bizatihi kendisi bir beka sorunudur.” Ancak 28 Åžubat ile 15 Temmuz arasında, Mustafa Kemal’in Askerleri veya Fethullah’ın Fedaileri tarafından giriÅŸilen darbeler arasında hiçbir fark gözetmemek ÅŸartıyla. Darbeler, cuntalar ve vesayet sistemi Anayasa’nın deÄŸiÅŸmez, deÄŸiÅŸtirilmesi teklif dahi edilemez ilk dört maddesi ve teamüllere yaslanmaktadır. 

Siz ne anlam yüklerseniz yükleyin, Kemalizm her durumda bir ihtilal kanunu ve teamülü üzerine iÅŸlemektedir. Onların ÅŸimdilerde bunamış gibi hareket etmesinin bir anlamı var lakin bizim hesap soruyormuÅŸ gibi rol keserek bürokratik oligarÅŸiyi çökertebilmemize imkân yok. Åžunu akıldan çıkarmayalım: Konjonktüre endekslenmiÅŸ siyaset, askeri vesayetin ne hukuk düÅŸmanı ideolojisini teÅŸhir edebilir ne de kadrolarının birer kahraman gibi ortalıkta poz vererek boy göstermesini engelleyebilir.

Ne bankalar ve KÄ°T’ler üzerinde ülkeyi soyup soÄŸana çevirenlere ne ikna odaları kurup psikolojik iÅŸkenceleri üniversitelere taşıyanlara hesap sorduk. Darbeye zemin hazırlamak üzere sokaklara salınan sivil makyajlı cunta uzantısı dernek, parti ve sendikalara hiç iliÅŸmedik bile. Post-modern darbenin sahip ve temsilcilerini sandığa gömdük, uygulanma zeminini ortadan kaldırdık ama pusuda yeni bir fırsat kolladıklarını unutmayalım hiç deÄŸilse.