Sosyal Medya

Güncel

Postmodern darbe ‘bin yıl’ sürmedi

Türk siyaset tarihine ‘postmodern darbe’ olarak geçen 28 Şubat 1997’deki MGK bildirisinin üzerinden 22 yıl geçti. Tankların gözdağı için Sincan’da yürütüldüğü, demokratik seçimlerle başa geçen Refah Yol hükümetinin yönetimden baskıyla el çektirildiği süreçte askerlerin dayatmasıyla binlerce kişi mağdur edildi, cezaevlerine konuldu. Türkiye’nin son darbesini gerçekleşterenlere yönelik açılan davada 21 yıl sonra dönemin askeri ve sivil aktörleri müebbet hapis cezasına çarptırıldı.



Refah Partisi’nin 1995’teki genel seçimlerden birinci çıkmasıyla baÅŸlayıp irtica tartışmalarıyla alevlenen sürecin kırılma noktalarından Türk siyaset tarihine ‘postmodern darbe’ olarak geçen 28 Åžubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinin üzerinden 22 yıl geçti. Tartışmalı kararların alındığı MGK’nın yapıldığı tarihle anılan ve “Gerekirse bin yıl sürecek” denilen 28 Åžubat Türk siyasi tarihinde kara bir leke olarak geçti.
 
28 Åžubat sürecine Aralık 1995’te yapılan seçimlerde ‘Milli GörüÅŸ’ün lideri Necmettin Erbakan sandıktan zaferle çıkmasıyla girildi. ‘Rejimin tehdit edildiÄŸi’ görüÅŸünün sık sık dillendirildiÄŸi bu dönemde, ilk sinyal AÄŸustos 1996’daki YAÅž’ta geldi. YAÅž üyeleri irticai faaliyetleri gerekçe göstererek hükümete eleÅŸtiriler yöneltti. Barolar BirliÄŸi BaÅŸkanı Eralp Özgen ile Yargıtay BaÅŸkanı Müfit Utku, adli yıl açılışındaki konuÅŸmalarında ÅŸeriat ve laiklik vurgusu yaptı. Erbakan’ın Ä°ran, Mısır, Libya ve Nijerya’ya yaptığı ziyaretler tartışma konusu oldu. Yargıtay BaÅŸsavcılığı, Erbakan’ın, 24 Ocak 1997’de Kayseri’ye yaptığı gezi sırasında, tek tip elbise giyip bere takan il örgütü görevlileriyle ilgili partiye uyarıda bulundu. RP’li Sincan Belediye BaÅŸkanı Bekir Yıldız’ın 31 Ocak 1997’de düzenlediÄŸi ‘Kudüs Gecesi’nde Ä°ran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri’nin de katılarak bir konuÅŸma yapması tartışmaları iyice alevlendirdi. BaÅŸbakan Erbakan, 1 Åžubat 1997’de, tepkilere raÄŸmen ‘üniversitelerde baÅŸörtüsünü serbest bırakan’ kararnameyi Bakanlar Kurulu’nda imzaya açtı. Ankara BaÅŸsavcılığı ve DGM BaÅŸsavcılığı, tepkilere yol açan ‘Kudüs Gecesi’ni düzenleyen RP’li Belediye BaÅŸkanı Yıldız hakkında 2 Åžubat’ta soruÅŸturma baÅŸlattı. Bu geliÅŸme sonrası 4 Åžubat 1997’de 15 tank ve 20 kariyer aracı, Sincan’da yürütüldü. GeliÅŸme ‘askerin uyarısı’ olarak deÄŸerlendirildi.
 
Tüm bu olup bitenler, dönemin CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel’in de dahil olduÄŸu ciddi siyasi tartışmalara yol açtı. BaÅŸbakan Erbakan, 21 Åžubat 1997’de CumhurbaÅŸkanı Demirel ile yaptığı görüÅŸme sonrasında “Türkiye’nin rejim meselesi yok” açıklaması yaptı. Aynı gün, Washington’da Türk-ABD Konseyi kapanış balosunda konuÅŸan dönemin Genelkurmay Ä°kinci BaÅŸkanı Orgeneral Çevik Bir, yıllarca zihinlerden silinmeyecek “Sincan’da demokrasiye balans ayarı yaptık” sözlerini sarf etti.
 
Tüm bu olup bÅŸitenlerin ışığında, 28 Åžubat 1997’de kritik MGK, Demirel’in baÅŸkanlığında Çankaya KöÅŸkü’nde toplandı. MGK tarihinin en uzun toplantılarından biri olan, Türkiye’ye siyasal ve sosyal anlamda yeni bir istikamet çizen bu tarihi toplantı, 8 saat 45 dakika sürdü.  Toplantı sonrasında 4 maddelik MGK bildirisi yayımlandı. Bunun ardından, 1 Mart 1997’de askerlerin MGK toplantısına getirerek, hükümetten yapılmasını istediÄŸi 20 madde ortaya çıktı. Bu taleplerin arasında, “Temel eÄŸitimin 8 yıla çıkması, imam hatip okullarının meslek okullarına dönüÅŸtürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK’deki görevlerine son verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmesinin önüne geçilmesi” de vardı. Bu geliÅŸmeler DYP ve RP arasındaki yol ayrımını hızlandırdı.
 
AYM’nin kuruluÅŸ yıldönümünde konuÅŸan Demirel, “Kimse laik Cumhuriyet’e alternatif aramaya kalkışmasın” ifadelerini kullandı. Demirel, 22 Nisan’daki bir baÅŸka konuÅŸmasında ise krizden çıkış yolu olarak ‘seçim’i gösterdi. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcısı Vural SavaÅŸ da 21 Mayıs 1997’de “Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiÄŸi açıklıkla anlaşıldığı” gerekçesiyle, RP’nin sürekli kapatılması istemiyle dava açtı. Genelkurmay BaÅŸkanlığı bünyesinde 11 Haziran’da irticaya karşı “Batı Çalışma Grubu” oluÅŸturuldu. Haziran ayının 18’inde BaÅŸbakan Necmettin Erbakan, yardımcısı Tansu Çiller ile yaptığı görüÅŸme sonrası hükümetin istifasını Demirel’e sundu. Anayasa Mahkemesi de RP’yi, 16 Ocak 1998’de kapattı ve RP’nin 14 yıl süren siyasi yaÅŸamı sona erdi.
 
MAĞDURLARA KDK DESTEĞİ
 
Kamu DenetçiliÄŸi Kurumu, 28 Åžubat sürecinde görevine son verilmesi nedeniyle çalışamadığı sürelere yönelik özlük haklarının verilmesi talebinde bulunan vatandaşı haklı buldu. Kurum, baÅŸvuru sahibinin ve aynı durumda olanların geçmiÅŸe dönük haklarının verilmesi için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına kanuni düzenleme yapılması yönünde tavsiyede bulundu. KDK, 28 Åžubat sürecinde ortaya çıkan maÄŸduriyetlerin giderilmesi için de bu kiÅŸilerin durumlarına özgü bazı düzenlemeler yapılmasını tavsiye etti.
 
‘BASIN BASKYA DÄ°RENEBÄ°LÄ°RDÄ°’
 
28 Åžubat sürecinde Yeniyüzyıl gazetesinde köÅŸe yazarlığı yapan Ali BayramoÄŸlu, demokrasinin ve sivil siyasetin yanında durarak, darbecilere karşı net tavır alan gazetecilerden biri oldu. ‘Postmodern darbe’nin  yıldönümünde süreci deÄŸerlendiren BayramoÄŸlu, “Asker, aracılarla sisteme el koydu. Sistemi, demokrasiyi, sivil toplum kuruluÅŸlarının çalışmalarını militarize etti. Basın militarize oldu. Bu tür bir militarizasyon dalgası üzerinden iki kademeli müdahaleydi 28 Åžubat. Odalar, sendikalar, üniversiteler çok etkili bir rol oynadılar. Basın orada biraz askerin elindeki silah rolünü, yani size doÄŸrultulmuÅŸ silahın sıkılmayan ama tehdit eden silahın rolünü oynamıştır. O tarihte basın baskıya direnebilirdi, o güce sahiplerdi. Genelkurmaya bir ortak karar alsalardı, direnseler ha yaparlar mıydı, yapmazlar mıydı ama direnebilirlerdi” dedi.
 
MAZLUMDER MÄ°TÄ°NG DÜZENLÄ°YOR
 
28 Åžubat maÄŸdurlarının sesi olmayı sürdüren MAZLUMDER, 22. yıldönümünde ‘28 Åžubat maÄŸdurlarının yeniden yargılanmasını istiyoruz’  çaÄŸrısı yaptı. ÖaÄŸrıyı yapan MAZLUMDER Genel BaÅŸkanı Ramazan Beyhan, “28 Åžubat döneminde verilen yargı kararlarının adil olmadığını düÅŸünüyoruz. Bu süreçte yanlışlar yapıldı. CumhurbaÅŸkanımıza, Meclis BaÅŸkanımıza ve Adalet Bakanlığımıza çaÄŸrıda bulunuyorum. 28 Åžubat maÄŸdurlarının affını deÄŸil, yeniden yargılanmalarını istiyoruz. Umarız, talebimiz yerini bulur ve yanlış düzeltilir” dedi. Beyhan, sözlerini ÅŸöyle tamamladı: “Bu yıl 28 Åžubat’ta etkinlik yapacağız. O dönemde Sultanbeyli Meydanı’nda tanklar yürütülmüÅŸtü. Sultanbeyli’nin bir sembolik deÄŸeri vardır. Onun için orada etkinlik düzenleyeceÄŸiz. Sultanbeyli’den araç konvoyu ile Saraçhane Parkı’na geleceÄŸiz. Burada da miting düzenleyeceÄŸiz.”      
 
21 yıl sonra adalet yerini buldu
 
Türk siyasi tarihinde ‘postmodern darbe’ olarak bilinen 28 Åžubat döneminin failleri cezasız kalmadı. Mahkeme, dönemin Genelkurmay BaÅŸkanı emekli Orgeneral Ä°smail Hakkı Karadayı, Genelkurmay 2. BaÅŸkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, Genelkurmay Harekat BaÅŸkanı emekli Orgeneral Çetin DoÄŸan ve eski YÖK BaÅŸkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz’ün de aralarında bulunduÄŸu 21 sanığı müebbet hapis cezasına çarptırdı. Mahkemenin gerekçeli kararında, “Dava konusu olayda, hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme eylemini gerçekleştirmek üzere, bir kısım sanıkların önceden gizlice ittifak etmiş oldukları anlaşılmaktadır” denildi. BÇG’nin yasal dayanağı olmayan faaliyetlerde bulunduÄŸu kaydedilen gerekçeli kararda, Sincan’da tankların yürütülmesine iliÅŸkin, “Sincan’ın iÅŸlek caddelerinde tankların ve zırhlı araçların yürütülmesi, 54. Cumhuriyet Hükümeti’ni cebren düÅŸürmeye, devirmeye elveriÅŸli bir eylem olarak kabul edilmiÅŸtir” deÄŸerlendirmesine yer verildi.
 
En büyük zulmü baÅŸörtüsü gördü
 
Etkisi ‘bin yıl sürecek’ denilen 28 Åžubat süreci, bin yıl sürmedi ancak o dönemde yaÅŸanan maÄŸduriyetlerin etkisi, 22 yıl geçmesine karşın hafızalardan silinmedi. 28 Åžubat postmodern darbeyle irticanın hedef alındığı iddia edilerek seçilmiÅŸ bir hükümet yıkıldı, bu darbenin ardından alınan MGK kararları baÅŸta kamu, ekonomi ve eÄŸitim alanlarında olmak üzere pek çok kiÅŸiyi maÄŸdur etti. ‘iirtica’ tartışmaları kapsamında ise en büyük darbeyi baÅŸörtülü kadınlar aldı. SaÄŸlık Bakanlığı tarafından, 26 Mart’ta tüm illere ‘baÅŸörtüsü yasağı genelgesi’ gönderilmesiyle ilk uygulama baÅŸlamış oldu. Bu tarihten itibaren laiklik ve irtica tartışmaları çerçevesinde ele alınan ‘baÅŸörtüsü yasağı’ nedeniyle, birçok kamu görevlisi hakkında soruÅŸturma açıldı, hatta bazılarının iÅŸlerine son verildi. ÖÄŸrencilerin de baÅŸörtülü bir ÅŸekilde eÄŸitim almaları yasaklandı. Bu süreçte, baÅŸörtüsü yasağı sadece kadınları deÄŸil eÅŸi baÅŸörtülü erkekleri de etkiledi. Sayısı tespit edilemeyen çok sayıda erkek, eÅŸi baÅŸörtülü olduÄŸu için veya ‘irticai fikirleri ya da faaliyetleri’ nedeniyle iÅŸten atıldı. Ä°nsanlar, eÅŸleri ve iÅŸleri arasında tercih yapmaya zorlandı. Bu süreçte 28 Åžubat maÄŸduru baÅŸörtülü kadınların anlattıklarına göre, okullarda görevlendirilen müfettiÅŸler, tek tek bütün kadınların saçını çekerek, başındakinin peruk mu yoksa kendi saçı mı olduÄŸunu kontrol ediyordu. Üniversitelerde ikna odaları kuruldu. ÖÄŸrencilere iki seçenek bırakıldı, ya baÅŸlarını açarak yükseköÄŸrenimlerini sürdüreceklerdi ya da açmayıp üniversite hayallerine veda edeceklerdi. Bazıları evine döndü, bazıları ise istemese de baÅŸlarını açarak ya da peruk takma yoluyla öÄŸrenimlerine devam etti. Kimi ise eÄŸitimini yurt dışında sürdürdü. Bu süreç 1999 yılında Fazilet Partisi’nden seçilen milletvekili Merve Kavakçı’nın Meclis’e girmesine bile engel oldu. YaÅŸanan süreçte tutuklanıp cezaevlerine girenlerin sayısı da azımsanamayacak kadar fazlaydı. MAZLUMDER’in verilerine göre 28 Åžubat yargı kararları nedeniyle 400 kiÅŸi halen parmaklıklar ardında.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.