Sosyal Medya

Kürsü

Hüseyin Akın- Yakın zaman

Hüseyin Akın- Milli Gazete



Hafızanızın sizi yanılmayacağı en sadık zaman yakın zamandır herhalde. Yerleri, isimleri, günleri ve ayları harfi harfine hatırlarsınız. Rivayete ve tevatüre hacet kalmaz. Kendimizi içerisinde güvenli bir alana yerleÅŸtirmeye çalıştığımız yakın zamanlar tam da böylesi süreçlerdir. YaÅŸadığımız ÅŸeylere ÅŸahit gerekmez, zira en canlı ÅŸahit biziz ve kendimiziz.

Böyle zamanlardan bahsedildiÄŸinde söze niye “hey gidi hey” diye baÅŸlarlar, çözmüÅŸ deÄŸilim. Sözün kifayetsizliÄŸi, hayatın sürprizlere gebe oluÅŸu karşısında dil kendine böyle bir sığınak arıyor galiba. Hani Çinlilere izafe edilen bir söz vardır. Anlaşılmaz iÅŸler sergileyenlere Çinliler: “Allah seni garip zamanlarda yaÅŸatsın!” diye dua ederlermiÅŸ. Belki de beddua niyetine söylenmiÅŸ bir söz de olabilir.

YediÄŸimizin içtiÄŸimizin bir gittiÄŸi dostlarımız vardı. Günde birden fazla buluÅŸarak dostluÄŸumuza kenar süsleri yapardık. O kadar badire yaÅŸamamıza raÄŸmen hiç gönül koymamıştık uzun yıllar birbirimize. EÄŸreti tahta köprülerden geçerken sımsıkı tutunmuÅŸ ve birbirimizi hiç bırakmamıştık. DüÅŸersek de birlikte düÅŸelim diye.

 

Sonra mı? Ufacık fısıltılar kopuÅŸ için yetti. Herkes herkesi eÄŸreti tahta köprülerden aÅŸağı itekliyor. Üstelik ceplerimiz hıncahınç ayet ve hadislerle dolu. Fizilalden cümleleri iç cebimize yerleÅŸtirmiÅŸiz. Heybemizde ÅŸanlı tarih, kadim zamanlar, irfani gelenek gibi ÅŸeyler de var. Hiçbiri uzun zamanın emek mahsulü kardeÅŸlik ve dostlukları geri getirmeye yetmiyor artık. Köprülerin altından çok sular aktı. Yeni köprüler yapıldı ve de paralı köprülerden geçmenin keyfini tadanlar oldu. Biz hâlâ eÄŸreti tahta köprüden geçiyoruz. Sadece bir farkla, ÅŸimdi yanımızda tutunacak dostlarımız yok. Sadece kendimize tutunuyoruz, doÄŸrularımıza.

Bu arada eÄŸreti tahta köprüden geçerken düÅŸüp ölenlerimiz oldu. Haber bile olmadı mevkutelerimize. Yakın zaman denilen bu sürecin haber kıstasları da deÄŸiÅŸmiÅŸti. Artık insan köpeÄŸi ısırdığında da haber olmuyordu. Hangi insanın kimin köpeÄŸini ısırdığı önemliydi daha çok. Derin tarih çözümlemelerinin bolca yapıldığı ÅŸu zamanlarda keÅŸke tarihe geçmek için sırasını bekleyen yakın zamanla ilgili de birileri bir tutanak tutmuÅŸ olsa. Gerçi en güzel tutanağı zamanın kendisi tutar, ama yine de yarın için çok anlamlı bir belgeye ihtiyaç var. Bugün en yakınlarına karşı bile bu gariplikleri yaÅŸatanları maÄŸdur pozisyonunda görürseniz sakın hiç ÅŸaşırmayın. TuttuÄŸunuz notları, bir kenara yazdıklarınızı önlerine koyun yeter.

Yakın zaman çok uzak bir zamana dönüÅŸmeden.

28 ÅžUBAT’IN KARAKTERÄ°

28 Åžubat’ın kadın vurgusu haklı sebeplere dayanabilir, lakin bu süreci yanlış okumaya da sebep olmuyor mu? Bu süreç bir mühendislikti, ölçülüp biçildi, birileri toplumu kendi kafalarına göre dizayn etmeyi denedi. Tesirlerinin sonradan ortaya çıkacağını söyleyen oldu. Haklı mıydılar haksız mı, bu soruyu herkes kendi içinde cevaplandırsın. 28 Åžubat postmodern bir darbe olarak tanındı ve de tanımlandı. Alışıldık tesirler oluÅŸturmaması gayet normaldir. Klasik ve de modern darbelerin hedefledikleri belli bir planlanmış zaman diliminde gerçekleÅŸmiÅŸtir hep. Yasaklar, idamlar, askeri vesayet vb. darbelerin tabiatından ÅŸeylerdir. Fakat 28 Åžubat aktörlerinin bin yıl ömür biçmelerine raÄŸmen mahdut bir süre sonra geri çekilmeleri bu darbenin karakteri ve rengiyle ilgili olsa gerektir. Bin yıllık biçilen ömrü acaba bu postmodern darbenin yeni kuÅŸakları da etkileyecek biçimde tesirini uzun yıllar sürdüreceÄŸi ÅŸeklinde mi anlamalıyız?

28 Åžubat kadınların baÅŸörtüsüne takmıştı. Sürecin bitiÅŸiyle birlikte bu yasak sadece kalkmadı, anlamsızlığı üzerinde toplumsal konsensüs de oluÅŸtu. Ä°mam Hatip Liseleri yeniden açıldı ve hatta fazlasıyla itibarlı okullar haline geldi. Bundan da kimse o kadar rahatsız deÄŸil. Dünün irtica-laiklik kelimeleri arasına saklanarak bu iki konuyu memleket meselesi haline getirenler bugün bırakınız baÅŸörtüsü ya da Ä°mam Hatiplerle kıyasıya mücadele etmeyi, bu insanları kendi dünyalarına bile dâhil etmeye çalışıyorlar. Bunlar olumlu geliÅŸmeler tabi ki. Olumsuz olan ne o zaman? Yoksa 28 Åžubat’ın uzun vadede murat ettiÄŸi ÅŸey mi? Ä°çerik yoksunluÄŸu, sıradanlaÅŸma bugün en büyük ÅŸikâyet konularımızdan biri ise, bunu nasıl yorumlamalı? Galiba vitrinde gösterime giren ürünle içerde satılan ürün arasında esaslı bir fark olmasından dolayıdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.