Sosyal Medya

Kürsü

Ali Karahasanoğlu: 28 Şubat’ın medyasını yargılamak çok mu zor?

Entel-dantel açıklamalarla, yargılamalardaki uzunluğun, tekrar tekrar ertelenen duruşmaların, şimdi de son olarak Yargıtay’da dosyanın bekletilmesinin hiçbir mantıklı izahı yok.. Olamaz.



Hukukçu olmasaydım, belki ben de “Bir bildikleri vardır” derdim.

“O kadar da basit deÄŸil canım. Her ÅŸeyin usûlü, yordamı vardır” derdim..

“Hukukun gereÄŸi, demek ki böyle iÅŸletiliyormuÅŸ” derdim.

Kusura bakmayın..

Hukuki kavramlarla konuyu boÄŸmaya hiç gerek yok.

Entel-dantel açıklamalarla, yargılamalardaki uzunluÄŸun, tekrar tekrar ertelenen duruÅŸmaların, ÅŸimdi de son olarak Yargıtay’da dosyanın bekletilmesinin hiçbir mantıklı izahı yok.. Olamaz.

Neden bahsediyorum?

Tabii ki 28 Åžubat davasından..

Olay tarihi 1997..

Ä°ddianame tarihi 22.05.2013..

Karar tarihi de 13 Nisan 2018..

O günden bu yana da..

Yargıtay’da bekliyor..

Zaten iddianameyi hazırlamak için bile 16 yıl geçmiÅŸ..

Kararı vermek için 5 yıl geçmiÅŸ..

Åžimdi de Yargıtay’da bir yıldır bekliyor..

Daha ne kadar bekleyecek ise..

Oysa..

Her ÅŸeyi ile, halkın gözünün önünde cereyan eden bu olaylar için, yargılamalar bu kadar zor olmamalı..

Ä°ÅŸi hukuk kuralları içinde labirente çevirerek, kimsenin bir ÅŸey anlamayacağı çözümsüzlüÄŸe götürmemek gerekir..

Diyeceksiniz ki, “Darbenin asker ayağı yargılandı. Kör topal da olsa, bir süre cezaevinde yatan oldu. Mahkumiyet alanlar oldu.. Ama 28 Åžubat darbesinin medya ayağına dokunan olmadı.. Siyaset ayağından hesap sorulan kimse olmadı.. Ä°ÅŸadamları ayağına, ‘Siz neler yaptınız öyle?’ diyen olmadı..”

Haklısınız..

Darbenin asker kolunu görüp, medya kolunu görmezden gelmek..

Asker sınıfından generalleri yargılarken, sivil sınıftan işadamı generalleri yargılamadan muaf tutmak..

Hiç akıl kârı deÄŸil..

Oysa, dava basit..

Ä°ddia basit..

Yargılama da basit olmalı..

Nedir iddia?

12 Haziran 1997 tarihli Hürriyet’in manÅŸetindeki “Gerekirse silah bile kullanırız”baÅŸlığı.

Her ÅŸeyi ifade etmiyor mu?

Çağırırsınız, Hürriyet’in o tarihteki genel yayın yönetmeni ErtuÄŸrul Özkök’ü, oturtursunuz sanık sandalyesine..

“Söyle bakalım ErtuÄŸrul.. Silah kullanmaktan bahsedilen manÅŸetin spotunda,‘Genelkurmay BaÅŸkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan irticaya karşı mücadelede gerekirse silah kullanılacağını açıkladı’ diye yazmışsınız. Bu açıklamayı yapan kiÅŸiyi, söyler misin?”

ErtuÄŸrul Özkök, kem edecek, küm edecek.

“Haber kaynağım gizlidir” diyecek..

“Tamam ErtuÄŸrul’cuÄŸum, biz o lafı edenleri, baÅŸka delillerle bulduk, cezalandırdık zaten.. Ama sen kaynak gizli ayakları ile, meÅŸru hükümete karşı yapılmış silah kullanma tehdidini yayınlayan kiÅŸi olduÄŸuna göre, senden baÅŸlayalım, medyadaki darbecilere cezaları vermeye” dersiniz..

Olur, biter..

Topu topu, 10 dakikanızı alır, tüm yargılama..

Ardından, çağırırsınız Oktay EkÅŸi’yi huzura..

“Aaaa.. Ne tesadüf Oktay amca.. Sen de gazetenle aynı gün, silahtan bahsetmiÅŸsin.. ‘Gerekirse silah da kullanarak’ baÅŸlıklı yazını üç harfliler mi yazmanı istedi? Nerden aldın bilgiyi” dersiniz..

Onun da vereceÄŸi cevabı üç aÅŸağı beÅŸ yukarı tahmin edebiliyoruz..

“O günlerdeki konjonktür gereÄŸi..” diye baÅŸlayıp devam ederken..

“Sadede gel Oktay amca..” der, hatırlatırsınız: “Silahtan bahsediyorsun.. Herhalde ‘Kastım oyuncak silahtı’ diyerek aklımızla alay etmeye kalkmazsın.. Kimlerle iÅŸbirliÄŸi içindeydiniz, anlat, anlatmasan da, karar hazır zaten”dersiniz..

Geçersiniz..

Çağırırsınız Cumhuriyet’in o tarihteki sorumlusunu..

“Siz biraz baÅŸlığı deÄŸiÅŸtirmiÅŸsiniz.. ‘Gerekirse silahla koruruz’ demiÅŸsiniz.. Hayrola?.. ÇekindiÄŸiniz bir ÅŸey mi vardı?” der, kafa bulursunuz..

Ardından Mustafa Balbay’a sorarsınız: “Ä°rticaret’ten kastınız neydi? Haziran’da baÅŸkentin karanlık bulutlar tarafından istila edildiÄŸini söylerken kastınız neydi?”

Yok öyle, “Efendim ben bir tespit yapıyordum.. Görüntü öyle idi” falan numaralarını..

“Sen 28 Åžubat darbesinin neresinde idin, söyle arkadaÅŸ. Kara bulut, Erbakan hükümeti miydi? Seçmenin sandıkta oy verdiÄŸi partiye, siz kara bulut gözü ile mi bakıyordunuz? Sen CHP’ye oy vereceksin.. CHP seçimi kazanamayacak.. Senin eÅŸit ÅŸartlarda yarıştığın rakip parti seçimi kazanacak. Sonra sen, darbeci generallerle iÅŸ piÅŸirip, ‘Kara bulutlar’ diyerek, ayak oyunları ile hükümeti devireceksin öyle mi? Otur yerine.. BaÅŸaramadınız. Aldığın not da sıfır” der.. 

Onu da mahkumiyet listesine geçirirsiniz..

“Gel bakalım Milliyet” diyerek, sıradaki kartel yöneticisini çağırır, oturtursunuz sanık sandalyesine..

Sorarsınız: “Åžu baÅŸlık açık seçik her ÅŸeyi ifade ediyor ama.. Biz bir de size soralım istedik.. ‘Ordudan son uyarı’ manÅŸetinizin anlamı ne idi?”

Hemen devamında Derya Sazak’ı çağırırsınız: “Derya Bey.. Siz de aynı gün, ÅŸöyle baÅŸlık atmışsınız: ‘Tek, tarih vermediler..’ Demek siz darbeyi öÄŸrenmiÅŸsiniz.. Sadece tarihini size vermemiÅŸler.. Öyle mi? Yoksa tarihi verdiler de.. Siz kıskandınız da mı, yazmadınız? Yoksa.. Muhataplarınıza Çin iÅŸkencesi yapmak için, ucundan azıcık azıcık bilgilerle mi yetiniyordunuz? Bir söyle de herkes öÄŸrensin, ‘tarihi verilmeyen’ ne idi Sazak efendi? Çokomilk’lerin son kullanım tarihi mi?”

Sonra onu da alırsınız listeye..

Dönemin Sabah’ını unutmayalım..

Zafer Mutlu’su, Fatih Çekirge’si ile..

“Muhtıra gibi brifing” manÅŸetini atanları da çağırırsınız..

“Genelkurmay’daki brifingi izleyen Sabah ekibinin ortak yorumu” diyerek, “Askerin hükümete muhtıra verdiÄŸi” iddiasında bulunan, ama tek kelime ile bu muhtırayı eleÅŸtirmeyen Sabah ekibinin kimlerden oluÅŸtuÄŸunu sorarsınız..

“Tehlikeye büyük” ile neyi amaçladıklarını, “Silahla korumak” ile kardeÅŸ kavgasını mı kasdettiklerini sorup, onları da mahkumlar listesine alırsınız..

Hiç zor deÄŸil..

Tartışılacak küçücük bir konu yok..

Suçlar açık..

Deliller ayan beyan ortada..

“Bizim yaptığımız gazetecilik” diyenlere, “He he.. Biliyoz zaten” der, cezaları bastırırsınız..

“Bizim yaptığımız da yargılama.. Darbecilerin cezalarını verme” der, tebessümle birlikte kararı açıklarsınız..

Hiç zor deÄŸil..

Darbenin medya ayağı yargılanırken..

Bir yandan da..

“Asker abilerimiz bize hükümet kurma görevi vermiÅŸ..  Ne güzel etmiÅŸler”diyerek, bakanlık koltuÄŸuna oturan, ardından 28 Åžubat kararlarındaki kanunları çıkartanları da, alırsınız sanık sandalyesine..

Bir dönem yapılan hukuksuzlukların hesabını sormuÅŸ olursunuz..

Ki..

Kimse..

“Bizi gazeteciler destekler, iÅŸadamları desteklerse, baÅŸarırız” diyerek, 27 Nisan 2007 muhtırasına teÅŸebbüs edemesin..

15 Temmuz 2016 hain darbe giriÅŸimine teÅŸebbüs edemesin..
 

Ali KarahasanoÄŸlu-Yeni Akit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.