Sosyal Medya

Kürsü

Mustafa Kutlu- Haddini bilmek kendine gelmek

Mustafa Kutlu- Yeni Åžafak



Cenab-ı Hakk’ın varlığını, ahireti, hesap gününü inkâr eden; kendini “hür” kabul edip “dünya benim” diyen, ilahî ahlâkın dışına çıkıp “Her ÅŸeyin ölçüsü insandır” (Protagoras) noktasına varan düÅŸüncenin kibri sonucu insanoÄŸlu “ben” demeye baÅŸladı. Ben ve öteki. Oysa bizim inancımıza göre “ben” demek terk-i edebdir. Ben dersen öteki vücut bulur.

“Ben” diyen vicdanının sesine kulak tıkamıştır, “menfaat ahlâkı”na uymuÅŸ ve “bencil” olmuÅŸtur. “Ben” Ä°ngilizcede “I” ile büyük harf olarak yazılır. (Bizde “ben” deÄŸil “biz” esastır demiÅŸtik. Bk. H. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Fatiha bahsi).

Benmerkezci-SömürgeciliÄŸin ideolojisi Kapitalizm’i kuran “birey” iÅŸte bu tanrıtanımaz “ben”dir. Anasır-ı erbaa baÅŸta olmak üzere her ÅŸeye hakim ve sahip olma iddiasıyla “hudut” tanımayan bir yaÄŸmacılığı sürdürür.

Onun artık haddini bilip (Yazı dizisinin başında Hududullah’ın ne olduÄŸunu anlatmıştık) kendine gelmesi muhaldir.

Sular kirlenir, toprak atılan zehirli gübrelerle zehirlenir, hava fabrika bacalarından salınan gazlarla solunamaz hâle gelir, ozon tabakası delinir, gıda-silah-kimya vb. endüstrisi uÄŸruna dünyanın çivisi çıkarılır, okyanuslar altında çöp daÄŸları oluÅŸur, çeÅŸitli kıyamet senaryoları yazılır. Gelir dağılımı zulme varmıştır (ileride bahsedeceÄŸim) ve dökülen kanın haddi-hesabı yoktur.

Bütün bu geliÅŸmeler “ÇaÄŸdaÅŸ Küresel Medeniyet”in merkezi Batı’da vücut buldu. Sermaye, servet, zenginlik dünyanın baÅŸka coÄŸrafyalarında yok muydu? Vardı. Ama ne? Bakalım neymiÅŸ:

Sahip olunan herhangi bir varlığın (para, mülk vs.) servet mi yoksa sermaye mi olduÄŸu, kullanım maksadına baÄŸlıdır (Ameller niyete göre). Evimi, tarlamı ihtiyaç için kullanıyorsam, servetimdir. Evimin bir odasını “home ofis” hâline getirmiÅŸsem, servetimi sermayeye dönüÅŸtürmüÅŸümdür. Aile geçimi için ekip biçtiÄŸim tarla servet; pazarda satıp daha fazla kazanmak için ekip biçtiÄŸim tarla ise sermayedir.

Sermayesini kazanç için sürekli biriktiren ve arttıran, bunu bir “güç temerküzü” kılan bu yolda hiçbir ahlâkî hudut tanımayan kiÅŸi kapitalisttir.

ÅžehirlileÅŸmiÅŸ her toplumda kapital ve kapitalist bulunur. Ama her toplum sistemi kapitalizme dönüÅŸmez. Siyasî merkez (konsantre politik/askerî güç), vergi topladığı ahalinin iaÅŸesini temel gaye edinip, sermaye biriktiricileri zapt ü rapt altında tutmaya çalışıyorsa, kapitalizm ortaya çıkmaz. Meselâ Osmanlı Devleti temelde “fukaraperver” idi, kapital biriktirme peÅŸinde koÅŸanların deÄŸil, ahalinin safındaydı. Faize bankaya ve aşırı sermaye temerküzüne cevaz vermiyordu.

On yedinci yüzyıldan baÅŸlayarak Batı Avrupa’da devlet, kendi kaderini sermaye biriktirici zümrelerin kaderiyle bütünleÅŸtirdi. Braudel’in tabiriyle, konsantre sermaye gücü ile konsantre devlet gücü, halk aleyhine iÅŸbirliÄŸi yaptılar. Ä°ÅŸte kapitalizm böyle bir “suç ortaklığı” sayesinde vücut buldu.

Bu geliÅŸmeyi yukarıda izah ettiÄŸimiz “birey” saÄŸladı. “Hududullah”ı çiÄŸneyen teknolojiyi yedeÄŸine alıp dinin yerine “bilim”i geçirerek sömürgeciliÄŸe (Emperyalizm) ulaÅŸtı.

Maddi gücü ile dünyanın hammadde kaynaklarına el koydu. Ä°nsanları köle yaptı (Ä°nsan Kaynakları) teknolojinin vücut verdiÄŸi “fabrika” endüstriyel üretim ile (sanayi) akıl-almaz çoklukla üretim yaptı.

Eldeki malı satmak (tüketmek) için bir “bilim dalı” oluÅŸturdu. Satış-reklam-pazarlama uzmanlık alanı, hatta “toplum mühendisliÄŸi” hâline geldi. Her tür malın satışı için uluslararası iliÅŸkiler, iletiÅŸim teknolojileri, sanat ve politika kullanılır oldu.

Üretim-tüketim zinciri kopmaz-kırılmaz bir “fasit daire”dir. Ä°nsanlık fabrika ayarlarına tâbi olup Allah’ın kulu olmaktan çıkıp “tüketici” yapılmıştır. Tasalanmayın “Görünmeyen el” her derde deva bulur. Nitekim “Tüketici hakları” da ihdas edilmiÅŸtir.

“Kurucu babalar” yaman adamlar. GeleneÄŸi yendiler ama onu tamamen yok etmediler. Turistik veya zararsız hâle getirdiler. Sosyoloji-Psikoloji-Antropoloji-Filoloji daha bilmem ne onunla uÄŸraÅŸtı. Kavramlar “seculer” hâle getirildi, gelenek aslî mânasını kaybetti, itibarsız-görünmez oldu. Ä°ktidara gelmesinde sakınca yok; yeter ki muktedir olmasın.

GeleneÄŸin dahi unsurları, rengi-kokusu, sembolleri üretim-tüketim zincirine sokulabilir. Nasılsa “her ÅŸey satılık”tır. CHE tiÅŸörtleri yanında Mevlâna anahtarlıkları.

Sermayenin gözdesi “buluÅŸ-icat”tır. (Ne kadar Ar-Ge o kadar kazanç). Yeni teknoloji eskisini rafa kaldırır. Hız ile hazza ayarlı sonsuz koÅŸunun nükleer santralidir.

Bilimsel yönetim, verimlilik, ölçülebilirlik, nesnellik, bilimin ÅŸaÅŸmaz hükmü hukukta, orduda, evde, okulda, fabrikada, hayatın her noktasında nöbet tutar. “Hayat tarzı” belirlenmiÅŸtir. Aynı otomobillere biner bazen model deÄŸiÅŸtiririz; hepimiz takım elbise giyer kravat takarız, benzer ofislerde çalışırız, aynı müziÄŸi dinler aynı filimleri seyrederiz. Cep telefonu elimiz-kolumuz-aklımız-hafızamız-dilimiz her ÅŸeyimizdir.

Ä°lerleme, zengin olma, kalkınma-geliÅŸme, refah konfor; bütün bunları kim istemez?

Bu yüzden herkes Silikon Vadisi’ne odaklanmıştır. Herkes yarışa 100 veya 500 metre geriden de olsa katılmıştır. KoÅŸacaksın. Yarışta tökezleyen atları vururlar. Bu acımasız koÅŸu iki korku sebebiyledir.

1. Aç kalırız.

2. Bizi esir alırlar.

Korkular yersiz mi dersiniz? Nefsimize uymuÅŸuz, hesap gününü unutmuÅŸuz, ne yesek doymayız; teknolojinin, “bilim”in, modanın, paranın vb. esiri olmuÅŸuz zaten takma kafana mı dersiniz?

Bana sorarsanız yine bir türkü derim. Âşık Mahzunî’den “Sermayem derdimdir, servetim âhım”.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.