Kürsü
Hüseyin Akın- Kendinizle aranız nasıl?
Follow @dusuncemektebi2
Hüseyin Akın- Milli Gazete
Okumakla aramız:
Okumanın gereÄŸini vurgulamaktan okumaya sıra gelmiyor. Günlük hayatımızda okumak fiilini o denli çok kullanıyoruz ki iki soru boÅŸlukta kalıyor. Ä°yi de “niçin okuyalım?” ve “neyi okuyalım?” Bir an için insan ürünü olan bütün kitapların silindiÄŸini farz edelim, acaba okumadan hâsıl olan sonuca nasıl ulaÅŸacaktık? Allah’ın ayetlerini okuyacaktık deÄŸil mi? Hem kitabi ayetleri hem de kevni ayetleri okuyarak insan-evren iliÅŸkisini yorumlamaya çalışacaktık. Bu yorumlamanın neticesi oluÅŸan hayat biçimleri ise kültür ve medeniyetimizi teÅŸkil edecekti. Okumayla aramız temelden kopuk olduÄŸu için kitap okumanın uzak adreslerine dikkat kesiliyoruz. Ä°nsanın, evrenin ve de Kur’an’ın en okunaklı metinler olduÄŸunu neredeyse gündemimizden çıkardık. Bakmayın kütüphanelerimizin bu kadar kalabalık olduÄŸuna, modern hayat eÄŸittiÄŸi insandaki kafa karışıklığını bu ÅŸekilde yansıtıyor. Hiç yüzüne vurmadan. Kitap okumayı anlamlı hale getirecek iki soru aslında bugünkü okumama sorunumuzun da temellerine inecek türdendir. “Hakikat” diye bir arayışı olmayan bir gencin kitapla kuracağı iliÅŸki gündelik hayatını kolaylaÅŸtıracak tüyoları arayıp bulmaktan ibarettir. Bugün okuyanla okumayan arasındaki fark büyük oranda zamanını bir matbu eserle geçirenle bunu yapmayan arasındaki fark kadardır. Kitabın okuyucu kulağına fısıldadığı ÅŸeyler kalbe intikal etmiyorsa, yani bilgiden bilince yükselmiyorsa bilgi ağızdan aÄŸza, kafadan kafaya dolaÅŸan bir tahkiye unsuruna dönüÅŸmüÅŸ demektir.
DüÅŸünmekle aramız:
Öteden beri düÅŸünmekle arası pek iyi olmayan bir milletiz. Göçebe bir millet oluÅŸumuz, bir yerde sabit kalmamayı gerekli kılıyor. DüÅŸünüp taşınmıyoruz, düÅŸünmeden taşınıyoruz. DüÅŸünmek iÅŸçilik isteyen bir ÅŸey. Bir ameliye. Bu ameliyeden bir fikir hâsıl olur. Fiili refleksleri düÅŸüncesinin önüne geçmiÅŸ insanların ne zaman ne yapacakları hiç belli olmaz. Bir çuval inciri berbat edecekleri gibi bir çuval incir de onları berbat edebilir. Hakiki okuma yapan kiÅŸiler saÄŸlıklı düÅŸünürler. Muhakeme güçleri kas kuvveti kadar önemlidir. Zihnin de kaldırma kuvveti vardır. Ağır ve çetrefil meseleler bir halterin kas gücü kadar kuvvet ve de mukavemet gerektirir. DüÅŸünmek aklı yerli yerinde kullanmaktır. Aklı görevi dışında, farklı iÅŸlerde kullanmak insanın kendi melekesine karşı yaptığı bir zulümdür. DüÅŸünmekle eylem ya da eylemek arasında makul bir süre olması gerekir. DüÅŸüncesizler buna tahammül edemezler. Ä°sterler ki bir ÅŸey hemen ve derhal olsun. Ä°ÅŸin ilerisi gerisi, başı sonu ile uÄŸraÅŸmayı zaman kaybı olarak niteler. Etrafınıza ÅŸöyle bir bakın, düÅŸüncenin terbiyesinden geçmiÅŸ kaç kiÅŸi var ÅŸunun ÅŸurasında. BaÅŸkasının düÅŸünce ve de duygularıyla hayatını idame ettiren ne çok insan var çevremizde. Bir kiÅŸi düÅŸünsün diÄŸerleri onun düÅŸündüÄŸü ile hareket etsin, diye bekliyorlar. DüÅŸünmek sanki cenaze namazı kılmak gibi, farz-ı kifaye hükmünde bir ÅŸey. Bir kısmının düÅŸünmesiyle diÄŸerlerinin üzerinden kalkacağını sanıyorlar.
Yazmakla aramız:
Yazmak okumak ve düÅŸünmekten sonra gelendir. Bu süreci tamamlayıp da okumanın ve düÅŸünmenin tedrisinden geçmemiÅŸ birinin yazmakla başı hoÅŸ olmayacaktır elbette. Yazmak tekrarlamak, geriye dönmek, yenilemek ve de yinelemektir. Hayatı bir tüketim unsuruna dönüÅŸtüren kiÅŸi yaÅŸadığı ÅŸeye dönüp bir daha bakmak istemeyecektir. Bir ÅŸey yaÅŸanmışsa, olmuÅŸ ve bitmiÅŸtir. Sırada yaÅŸanacak yeni ÅŸeylere hazır olmak için geriye dönmemek gerektiÄŸini telkin eder egoları bu kiÅŸilere. Yazmak bu yüzden lüzumsuz ve boÅŸ bir uÄŸraÅŸtır. Yazmaya yaklaÅŸmadıkları için yazılı metinlerle de saÄŸlam bir iliÅŸki geliÅŸtiremezler. Yazan insan kendisi ile baÅŸ baÅŸa kalmayı göze alan insandır. Günlük hayatın müfredatına tabi olmuÅŸ birinin bu dizgeden çıkıp da kendi hikâyesini kendisinin dillendirmeye kalkması gerçekten kolay deÄŸil. Vaaz halkalarında kendimizin dışında herkese yazmayı, düÅŸünmeyi ve de okumayı tavsiye ederiz. Ä°lk emri “oku” olan kitap vurgusunu yapmadığımız bir vaaz yok gibidir. Allah kaleme yemin ediyor diye her fırsatta dile getiririz, “düÅŸünmüyor musunuz, akletmiyor musunuz” ilahi ikazının Kur’an’da kaç yerde tekrar edildiÄŸini söyleyip dururuz, lakin üçü ile de aramız iyi deÄŸildir. DüÅŸünme tabi ol, okuma söyleneni yap, yazma, iÅŸini gücünü yap. Geleneksel Müslüman toplulukların arayışları yoktur. Buldukları kiÅŸiden, bulundukları yerden, doÄŸru bildikleri yoldan caymazlar. DeÄŸiÅŸmeyi dönüÅŸmek zannederler. GeliÅŸmeyi körleÅŸme addederler.
Ä°lginçtir bugün insan için yemek içmek kadar önemli ve de zorunlu üç unsur (okumak, düÅŸünmek ve yazmak) sadece belli oranda bu alanlarda yoÄŸunlaÅŸmış kiÅŸilerin kimlikleri haline gelmiÅŸtir: Okur, yazar, düÅŸünür. Oysa düÅŸünür olmadan da düÅŸünmeli insan, okur olmadan okumalı, yazar olmadan da yazmalıdır.
Henüz yorum yapılmamış.