Sosyal Medya

Kürsü

Abdurrahman Dilipak: Tek başına Esed’i ya da rejimini hedef almak bana çok gerçekçi gelmiyor

Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit



Resulullah’tan böyle bir “hadis” rivayet edilir: “EÄŸer bildiÄŸimi bilseydiniz; çok aÄŸlar, az gülerdiniz”.
 
Ben buradaki aÄŸlamanın saç-baÅŸ yolarak, bağıra çağıra aÄŸlamak olmadığını düÅŸünüyorum: Hüzünlü, buruk bir tebessümle gözyaşı dökmenin kahkahalarla gülmekten çok daha anlamlı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Hem de “Çile” yüklü bir hayata, acılara raÄŸmen!
 
Ben bütün olumsuzluklara raÄŸmen umudumuzu kaybetmememiz gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. Umudumuz, her zaman korkularımıza galib gelmeli. Çileyi keyfe tercih etmeliyiz. Ben çileli bir yolculuÄŸun sonunda acı çeken insanlara yarım etmenin, onların acılarını dindirmenin, onların yüzündeki hafif bir tebessümün bile en keyifli anlardan çok daha anlamlı olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
 
Dünya hayatı bizim için bir “oyun” ya da “eÄŸlence” yeri deÄŸil. Hiç oynamayacak, eÄŸlenmeyecek deÄŸiliz, ama hayatımızın anlamı bu deÄŸil bizim için.
 
Bizim geleneÄŸimizde “kahkaha” kalbi öldürür. “Keder” de öyle. Aslolan “Korku” ile “umut” (havf ile reca) arasında bir yerde durmaktır. Sabırlı olmak, ÅŸükretmek, direnmek! DeÄŸil mi ki, bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. DeÄŸil mi ki, bizim bir kaderimiz, rızkımız ve ecelimiz var. Ve bu hayat bizim için bir imtihandır! DeÄŸil mi ki, yolun sonunda mahzun olmayacağız. O zaman başımızı göklere yükseltip, bize ilahlık taslayanlara, “Tapmam sizin taptıklarınıza, siz de benim taptığıma tapacak deÄŸilsiniz. Benim Ä°lahım ve Rabbim Allah’tır. Sizin dininiz size, benim dinim bana” diyelim.
 
Bugün öyle bir hayata çattık ki, “hayata kurmuÅŸ pusu”. Ve “Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek”, sormak gerek “Siz hayat süren leÅŸler, sizi kim diriltecek!”
 
“AÄŸzımızın tadını kaçıran ölümü sıkça anacaktık” ama reklam metin yazanları bize paketlenmiÅŸ ölümü sunarken, güleç bir yüzle “BaÄŸlan hayata” diyor. Fondaki afiÅŸte “bu hayat senin” diyor. Bir çamaşır makinası reklamı dönüyor bu günlerde baba oÄŸlunun elbisesini yıkıyor, kurutuyor, giydirip okula gönderiyor. Öyle ya artık “cinsiyet ayrımcılığı” yoktu deÄŸil mi! Hem zaten o erkek görünümlü ki, o oÄŸlanın annesi de olabilir. Cinsiyet deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Ne de olsa o bedenen kendinin. Ä°ster piercing takar, ister dövme yaptırır.
 
Åžu günlerde beynelmilel bir vicdan hareketinin baÅŸlattığı bir “Hılful Fudul / Erdemliler Hareketi” var. Ä°lk kanın döküldüÄŸü Bilad-ı Åžam’da dökülen kana dikkat çekmek istiyor. Kadınlar, çocuklar ve yaÅŸlılara reva görülen zulme karşı insanlık vicdanını harekete geçirmek için bir hareket baÅŸlatıldı. Artık “Karanlığa küfretmekten öte” bir ÅŸeyler yapmak gerekiyor. “Kalkıp bir mum yakmak” gerekiyor. Karanlık aydınlığın yokluÄŸudur.
 
Tek başına Esed’i ya da rejimini hedef almak bana çok gerçekçi gelmiyor. Esed’i o ülke halkının başına bela eden Ä°ngilizler ve Fransızlar deÄŸil mi? Bugünkü rejimin arkasında ABD ve Rusya yok mu?
 
Peki, Batılılar yanlış yapıyor. ABD oraya gelirken DAEÅž’i bahane etti deÄŸil mi? DAEÅž’e hayat veren zihniyet “Suudi”lerin ve “Åžeyh ailesi”nin Ä°ngiliz ifsad hareketi Vehhabi zihniyeti deÄŸil mi? Onun da arkasında Ä°slam dünyasını birbirine düÅŸürmek isteyen ve böylece kendine hayat alanı oluÅŸturma çabasındaki Siyonist akıl var. Bu aklın arkasında da ÅŸeytan var.
 
ArkadaÅŸlar, ÅŸeytanın varlığı bizim günah iÅŸlememizin gerekçesi ve bahanesi olamaz. “Hak geldi, batıl zail oldu” diyeceÄŸiz biz. Bize emir bu. Allah böyle demiyor, bizim böyle dememizi istiyor. “Karanlık aydınlığın yokluÄŸudur. Işık geldiÄŸinde karanlık yok olur. Karanlık aydınlığın yokluÄŸudur.”
 
“Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak, mazlumlara yardım etmek ister”. Haydin o zaman. Allah’ın bizden istediÄŸini biz Allah’tan isteyerek dua etmiÅŸ olmayız. Sahi, “dualarımız olmasaydı biz ne iÅŸe yarardık ki!”
 
Tamam, Suudiler kötü. Peki, Ä°ran ne yapıyor? “Husi”ler nereden çıktı? Esed’e arka çıkan Lübnan Åžia’sından bazı kiÅŸilerin ARAMCO beslemesi, Suudi petrolünün zekât fonu tarafından desteklenen Vehhabi teröristlerden ne farkı var. Kaşıkçı örneÄŸi ortada. Sisi’nin yaptıkları da. Esed ya da Sisi, bunlar zihniyet ikizleridir. Kimliklerinde Ä°srail, Mısır ya da Irak bayrağı olmasının fazla bir anlamı yok. DAEÅž, Irak ve Suriye’de ne yapıyorsa, Husiler Yemen’de aynı ÅŸeyi yapıyor. Lübnan’daki Åžii milisler Esed’in zulmüne destek vererek Esed’le suç ortağı olmuÅŸ olmuyorlar mı? Bu durumda biz ötekileri suçlarken, aynı zamanda kendi içimize de bakmalıyız. Ve “Biz kendi hakkımızdaki hükmü deÄŸiÅŸtirmekten Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecektir.”
 
Önce ÅŸunu da tesbit edelim; “Bizim zalimlerimiz” bizden deÄŸildir. Ve bir yerde zulüm varsa, zalimin ya da mazlumun kim olduÄŸu da önemli deÄŸildir. Sonuçta, “haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz ÅŸeytanlardır.”
 
Åžunu aklımızdan çıkarmayalım, hiçbir zalim ya da hiçbir mazlum, cennete ya da cehenneme yalnız başına girmeyecektir. Bilad-ı Åžam ya da Yemen, Myanmar ya da BangladeÅŸ, Çin ya da Somali, ne farkeder ki!
 
Aslında milyarlarca insanın uyuyan vicdanını uyandırmak, acı çeken yüz milyonların acılarını dindirmekten çok daha önemli. Hatta bu acıların sebebi, zalim diktatörlerin zulmü kadar, bu vicdanı uykuda milyarlarının gafletinin eseridir. “Ä°çimizdeki beyinsizlerin iÅŸleri”ne karşı sessizliÄŸimiz zalimlere cür’et ve cesaret veriyor. Ve bu sessizliÄŸimiz sonunda o ateÅŸin gelip bize dokunmasına sebep oluyor.
 
Ha! Bu arada; biz bu iÅŸe “Vicdan hareketi” diyoruz da, bu iÅŸ bizim için sadece bir vicdan hareketi deÄŸildir. Dini bir mes’uliyet / sorumluluk ve mecburiyet / zorunluluktur. Din vicdanı reddetmez, ama vicdandan da ibaret deÄŸildir. Eylemin kapsamı itibarı ile milletlerarası bir eylem olduÄŸu itibarı ile erdem temelli bir hareket olduÄŸu için, vicdan sahibi olan herkesi kapsaması yönünden “Vicdan hareketi” adını almıştır. Biz bu anlamda, Müslümanlarla müttehid, müellefetil gulub anlayışı ile erdem sahibi insanlar ve mazlumlarla müttefik, Allah’a, resulüne, kitaba ve Müslümanlara düÅŸman olmayan ve zulme alet olmayan herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleÅŸtireceÄŸiz.
 
Hadi o zaman, ne duruyoruz, elimiz, dilimizle harekete geçme zamanıdır. 
 
Selam ve dua ile. 
 
NOT: Dünkü yazımda alıntıladığım bazı bölümler, yanlışlıkla, eksik ve kaynak gösterilmeden doÄŸrudan benim görüÅŸlerim gibi yazımda yer almıştır. Düzeltir, özür dilerim.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.