Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Alexis Carrel: Duanın, ruh ve bedene tesir edişi, keyfiyetine, şiddetine ve tekrarına bağlıdır

Biz Batılılara, akıl sezgiden daha üstün gelir. Aklı duygulara tercih ederiz. Bilim parlamakta, din sönmektedir. Descartes’i takip ediyor, Pascal’ı bırakıyoruz.



Öyle ki, önce zekâmızı geliÅŸtirmeye bakıyoruz. Ahlâk kavramı, güzel kavramı ve özellikle kutsal kavramı gibi akli olmayan zihin faaliyetleri tamamen ihmal edilmektedir. Bu temel faaliyetlerin kesintiye uÄŸraması modern insanı manevi açıdan kör bir varlık haline getirmektedir. Böyle bir sakatlık insanın iyi, yapıcı bir cemiyet elemanı olmasına engeldir. Medeniyetimizin çökmesini bireydeki kötü özelliklere baÄŸlamak gerekiyor. Gerçekten hayatta baÅŸarılı olmak için akli ve maddi ÅŸeyler kadar manevi olanlar da vazgeçilmezdir. Åžu halde kiÅŸiyi zekânın verdiÄŸi kuvvetten çok daha güçlendiren zihinsel faaliyetleri kendimizde yeniden canlandırmak ÅŸarttır. Bunlardan en az bilineni kutsal ya da din kavramıdır.

Kutsallık kavramı özellikle dua aracılığıyla ifade olunur. Kutsallık gibi duanın da manevi bir olay olduÄŸu ortadadır. Åžu anda manevi dünya tekniÄŸin eli altında deÄŸildir. Bu durumda duanın pozitif (müspet) bilgisi nasıl elde edilmeli? Ne iyidir ki, bilim alanı gözlemlenebilen ÅŸeyleri içine alır. Fizyolojik belirtiler yardımıyla da manevi olaylara kadar uzanabilir. O halde dua eden insanı sistemle gözlem altında tutarak dua olayının ne demek olduÄŸunu, bunu meydana getiren tekniÄŸi ve duanın etkilerini öÄŸreneceÄŸiz.

Duanın Tarifi

Dua, maddi olmayan dünyanın hayali varlığına doÄŸru, zihnin çekilmesi gibi görünüyor. Genellikle bir inilti, bir ıstırap sesi, bir yardım dileÄŸinden ibarettir. Bazen, her ÅŸeyin deÄŸiÅŸmez ve üstün prensibinin sessiz bir izlencesi (temaÅŸası) halini alır. Ruhun Allah’a doÄŸru bir yükseliÅŸi diye de tarif edilebilir. Hayat denilen mucizeyi yaratan o varlığa karşı aÅŸk ve tapınış ifadesi de olabilir. Gerçekten, dua, mevcut her ÅŸeyi yaratan, tam kemâl, kuvvet ve güzellik olan, hepimizin kurtarıcısı ve babası olan görülmez varlıkla birleÅŸmek için insanın yaptığı bir gayrettir. Gerçek dua bazı formülleri yalnız ezbere okumak deÄŸil, ruhun Allah’ta eridiÄŸi mistik bir hal demektir. Bu hal akli özellik taşımaz. Öyle ki filozofa ve bilimadamına anlaşılmaz ve eriÅŸilmez olarak kalır. Dua için de, tıpkı güzel ve aÅŸk kavramları gibi, hiç bir kitap bilgisine gerek yoktur. Sade insanlar, güneÅŸin ısısını veya bir çiçeÄŸin kokusunu ne kadar doÄŸallıkla duyarlarsa Allah’ı da öyle algılarlar. Fakat Allah, sevmesini bilenler için bu kadar cömert iken, tek kaygısı anlamak olanlara kendini göstermez. Onu tanımlamak gerekince fikir ve söz yetmez. Bundan dolayı dua, aklın karanlık gecesi içinden geçen bir aÅŸk hamlesinde en yüksek ifadesini bulur.

Duanın TekniÄŸi – Nasıl Dua Etmeli?

Nasıl dua etmeli? Yirmi yüzyıl boyunca Batı uluslarına din hayatının yolunu gösteren Aziz Paul’den Aziz Benoît ve isimsiz azizlere kadar birçok Hıristiyan mistiklerinden duanın tekniÄŸini öÄŸrendik. Eflâtun’un Tanrı’sı, yüceliÄŸi nedeniyle eriÅŸilmezdi. Epiktetos’unki eÅŸyanın ruhundan pek ayırt edilmezdi. Yehova aÅŸk deÄŸil korku telkin eden DoÄŸulu bir dayatmacıydı. Buna karşık hıristiyanlık, Tanrı’yı insanın yakınına getirdi. Ona bir yüz verdi. Onu bizim babamız, kardeÅŸimiz, kurtarıcımız yaptı. Artık Allah’a eriÅŸmek için karmaşık törenlere, kanlı kurbanlara gerek kalmadı. Dua kolaylaÅŸtı, tekniÄŸi de sadeleÅŸti.

Dua etmek için sadece Allah’a doÄŸru yönelme gayretini göstermek yeterlidir. Bu çaba akli deÄŸil duygusal olmalıdır. ÖrneÄŸin Allah’ın büyüklüÄŸünü düÅŸünmek, aynı zamanda da bir aÅŸk ve iman ifadesi olmadıkça, dua sayılmaz. Böylece, La Salle’ın yöntemiyle yapılan dua tıpkı bir çocuÄŸun babasıyla konuÅŸması gibi olmalıdır. Otuz yıl boyunca hayatını fakirlere yardımla geçiren yardımsever bir genç rahibe “OlduÄŸumuz gibi görünürüz” diyordu. Nitekim nasıl seversek öyle dua ederiz, yani bütün varlığımızla.

Duanın çekline gelince Allah’a doÄŸru kısa bir vecdden bir cezbeye kadar, bir köylü kadının yol kavÅŸağındaki haçın önünde söylediÄŸi birkaç basit sözden, katedralin kubbesi altında okunan Gregoryen ÅŸarkılarının ihtiÅŸamına kadar türlü türlüdür. Duanın etkili olması için ihtiÅŸama, büyüklüÄŸe gerek yoktur. Aziz Jean de la Croix ya da Aziz Bernard de Clairvaux gibi dua etmesini pek az insan bilmiÅŸtir. Duamızın kabulu için hatip gibi konuÅŸmaya lüzum yoktur. Duanın deÄŸeri sonuçlarına bakılarak belirlenirse, en sade, mütevazı ÅŸükranlarımızın, en güzel yakarışlar kadar, Allah tarafından makbul sayıldığı görülür. Makine gibi ezbere okunan formüller bir nevi duadır. Mum yakmak da aynı ÅŸeydir. Yeter ki bu cansız formüller ve mumun maddi alevi bir insanın Allah’a doÄŸru uzanmasını temsil etsin. Hareketlerle de dua edilir. Aziz Louis de Gonzague “Vazifeyi yapmak duanın yerini tutar” derdi. Allah ile birleÅŸmenin en iyi yöntemi, hiç ÅŸüphesiz, onun emirlerini tam olarak yerine getirmektir. “Tanrım, meleklerin gelsin. Göklerde olduÄŸu gibi yerde de senin iraden olsun…” Allahın iradesine uymak ise muhakkak ki hayat kanunlarına, dokularımızda, kanımızda, ruhumuzda yazılı olduÄŸu ÅŸekliyle, itaat etmek demektir.

Büyük bir bulut gibi yeryüzünden yükselen dualar, dua edenlerin ÅŸahsiyetleri kadar birbirinden farklıdır. Fakat bunlar aynı iki konunun çeÅŸitlemelerinden ibarettir. Sıkıntı ve AÅŸk. Ä°htiyaçlarımız için Allah’tan yardım istemek tamamiyle doÄŸrudur. Bununla birlikte geçici bir hevesin yerine getirilmesini veya kendi çabamızla elde edebileceÄŸimiz birÅŸeyin verilmesini istemek yanlıştır. Direnen, inatçı, cüretli bir istek baÅŸarılı olur. Bir kör, yolun kenarında oturmuÅŸ, kendini susturmak isteyenlere raÄŸmen gittikçe yükselen bir sesle Allah’a yalvarıyordu. Ä°sa oradan geçiyordu ve “Ä°manın seni iyi etti” dedi. En yüksek ÅŸekliyle dua bir dilek olmaktan çıkar. Ä°nsan sevdiÄŸi her ÅŸeyi, ÅŸükran beslediÄŸi bir nimeti, ve ne olursa olsun her emrini yapmaya hazır bulunduÄŸunu Allah’a sunar, bildirir. Dua bir içe dönüÅŸ olur. Ä°htiyar bir köylü, boÅŸ bir kilisenin arka sırasında yapayalnız oturuyordu. “Ne bekliyorsun?” diye sordular. “Ona bakıyorum, o da bana bakıyor” diye yanıtladı. Bir tekniÄŸin deÄŸeri neticeleri ile ölçülür. Ä°nsanı Tanrı’yla temasa getiren her dua yöntemi iyidir.

Nerede ve Ne Zaman Dua Etmeli?

Nerede ve ne zaman dua etmeli? Heryerde dua edilebilir. Sokakta, otomobilde, trende, mektepte, fabrikada… Fakat kırda, daÄŸda, ormanda veya yalnız bir odada daha iyi dua edilir. Kilisede yapılan ruhani ayinler de vardır. Fakat nerede olursa olsun, Allah, insana ancak yüreÄŸi huzur bulduÄŸu zaman hitap eder. Derin huzur bizim bedensel, akli halimize, bulunduÄŸumuz yere baÄŸlıdır. Modern ÅŸehrin dağınıklığında, gürültüsünde, karışıklığında beden ve ruhun huzurunu saÄŸlamak güçtür. Bugün ÅŸehir halkına, kısa bir zaman için de olsa, iç rahatlığı için gerekli ruhsal ve bedensel ÅŸartları saÄŸlayacak dua yerlerine, tercihen mabetlere ihtiyaç vardır. Åžehrin karmaÅŸası ortasında bir takım çekici ve güzel huzur adacıkları yapmak ne güç ne de pahalıdır. Bu sığınakların sessizliÄŸinde, insanlar, düÅŸüncelerini Allah’a doÄŸru yükselterek, bedenlerini dinlendirmek, zihinlerinin gerginliÄŸini gidermek, düÅŸüncelerini aydınlatmak ve uygarlığımızın ezici bir yük haline getirdiÄŸi zorlu hayata dayanma gücünü kazanmak olanağını bulabilirdi.

Dua, bir alışkanlık haline geldiÄŸi zamandır ki kiÅŸiliÄŸe etki eder. O halde sık sık dua edilmeli. Epiktetos: “Tanrı’yı, aldığın nefesten daha sık düÅŸün” derdi. Sabah dua edip de günün diÄŸer zamanlarında barbarca hareket etmek saçmadır. Pek kısa “zikirler” veya kalbi imdat çaÄŸrıları insanı Tanrı’nın yakınında tutabilirler. O zaman bütün hareketlerimiz duadan ibaret olur. Böyle anlaşıldığı zaman dua bir yaÅŸama biçimine dönüÅŸür.

Duanın Etkileri

Uygun ÅŸartlar içinde yapılmışsa duayı daima bir sonuç izler. Ralph Waldo Emerson “Her dua eden daima birÅŸey öÄŸrenmiÅŸtir diye yazar. Bununla beraber, modern insan duayı hükmü geçmiÅŸ bir adet, boÅŸ bir batıl inanç, ilkellikten arta kalan birÅŸey zanneder. Gerçekteyse duanın etkileri tarafımızdan hemen bütünüyle bilinmemektedir.

BilgisizliÄŸimizin nedeni nedir? Öncelikle duanın ender oluÅŸu. Uygarlarda “Kutsal” kavramı yok olmak üzeredir. Büyük olasılıkla dua etmek alışkanlığına sahip Fransızların sayısı yüzde dört veya beÅŸi geçmez. Sonra dua, genellikle verimsizdir. Çünkü dua edenlerin çoÄŸu egoist, yalancı, gururlu, iman ve sevmekten yoksun gösteriÅŸçilerdir. Sonuçta, etkilerinin çok defa farkına varmayız. Ä°steklerimizin ve aÅŸkımızın karşılığını genellikle belli olmadan, hemen hemen duyulmadan alırız. Bu yanıtı ta içimizde mırıldayan hafif ses, dünyanın gürültüsü tarafından kolayca bastırılır. Duanın maddi sonuçları daha belirsizdir. Genellikle baÅŸka olaylarla karışır. O halde pek az insan, hatta pek az rahip bunları apaçık gözlemlemek fırsatını bulmuÅŸtur. Doktorlar, ilgisizlikten, ellerindeki vakaları çoÄŸu zaman incelemeden bırakırlar. Bundan baÅŸka, yanıt her zaman beklenilen yanıt olmadığından, gözlemciler çok defa ÅŸaşırırlar. ÖrneÄŸin, bedensel bir hastalığın ÅŸifasını dileyen biri, hastalıktan kurtulmaz ama derin ve açıklanamaz bir ruhsal rahatlama geçirir. Bununla birlikte dua alışkanlığı halk arasında ender ise de, atalar dinine sadık kalan gruplarda görece daha çoktur. Bugün, duanın etkisini bu gruplarda incelemek mümkündür. Doktor, bu sayısız etkiler arasında, özellikle psiko-fizyolojik ve iyileÅŸtirici denilen etkileri gözlemlemek fırsatını bulur.

Psiko-fizyolojik Etkiler

Duanın, ruh ve bedene tesir ediÅŸi, keyfiyetine, ÅŸiddetine ve tekrarına baÄŸlıdır. Duanın tekrarını, bir dereceye kadar da ÅŸiddetini bilmek kolaydır. VerdiÄŸi haz ise bilinemez. Çünkü baÅŸkalarının imanını ve sevgi yeteneÄŸini ölçecek bir aracımız yoktur. Bununla birlikte, dua edenin yaÅŸama tarzı, onun Allah’a yakarışının doÄŸasını gösterebilir. Hatta dua az kıymette ve formüllerin mekanik bir ÅŸekilde okunuÅŸundan ibaret olduÄŸu zaman dahi hareketlere etki eder. Ahlak ve kutsallık duygularını güçlendirir. Dua edilen yerlerde görev ve sorumluluk duygularının hakimiyeti, kıskançlık ve kötülüÄŸün azlığı, baÅŸkalarına karşı iyilik vasıfları vardır. Aynı derecede aydın olanlardan dua edenlerin, hatta basit dua edenlerin karakter ve ahlaki deÄŸeri dua etmeyenlerinkinden daha üstün olduÄŸu ispat edilmiÅŸ gibidir.

Alışkanlık ve coÅŸku haline gelince duanın etkisi belirgin olur. Dua, bir iç salgı bezi hormonuna, örneÄŸin tiroid ya da böbrek üstü bezlerin salgılarına benzetilebilir. Bu deÄŸiÅŸme aÅŸamalı olur. Sanki bilincin derinliklerinde bir ışık yanmıştır. Ä°nsan kendini olduÄŸu gibi görür. Kendi hodbinliÄŸini, kabahatini, yargı hatalarını, gururunu keÅŸfeder. Ahlaki görevini yapmaya razı olur. Manevi açıdan alçakgönüllü olmaya gayret eder. Böylece önünde rahmet ülkesi belirir. YavaÅŸ yavaÅŸ derin bir huzur, ruhsal ve sinirsel etkinliklerde uyum, fakirliÄŸe, endiÅŸelere karşı daha büyük bir sabır, varlıklarının kaybına, acıya, hastalığa, ölüme yıkılmadan katlanmak yeteneÄŸi ortaya çıkar. Öyle ki, doktor bir hastanın dua etmeÄŸe baÅŸladığını görünce sevinebilir. Duanın verdiÄŸi huzur, iyileÅŸmenin güçlü bir yardımcısıdır.

Bununla beraber duayı morfine benzetmemelidir. Çünkü dua huzurla birlikte zihin etkinliklerinin bütünlüÄŸünü, kiÅŸiliÄŸin bir tür çiçeklenmesini baÅŸlatır. Bazen de kahramanlığa neden olur. Dua iman edenlere özel bir damga vurur. Bakışlardaki saflık, duruÅŸlardaki huzur, yüzdeki ışık, hareketlerdeki güven ve askerin veya acı çekenin gereÄŸinde, ölüme karşı gösterdiÄŸi sade kabulleniÅŸ, beden ve ruh derinliklerindeki gizli hazineyi belli eder. Bu etki altında cahiller, geriler, zayıflar, doÄŸuÅŸtan yetenekli olmayanlar bile ruh ve akıl kuvvetlerini daha iyi kullanırlar. Dua, insanları, eÄŸitim ve terbiyelerinin verdiÄŸi zihinsel seviyeden daha üste yükseltir. Allah’la olan bu temas onları huzurla doldurur. Onlardan da huzur saçılır ve her gittikleri yere barış ve huzur götürürler. Ne yazık ki dünyada, etkili dua etmesini bilen insan pek az ÅŸimdi.

Åžifa Verici Etkiler

Duanın ÅŸifa verici etkileri, her devirde insanların dikkatini özellikle çekmiÅŸtir. Bugün dahi, dua edilen yerlerde, Allah’a veya O’nun velilerine (dostlarına) niyaz (yakarma) ile elde edilen ÅŸifalardan sık sık bahsedilir. Fakat sıradan ilaçlarla veya birdenbire iyileÅŸebilen hastalıklarda ÅŸifanın asıl iÅŸleyiÅŸini anlamak güçtür. Ancak bütün tedavilerin sonuçsuz kaldığı veya uygulaması imkansızlaÅŸtığı durumlarda duanın sonuçları kesin olarak gözlemlenebilir. Lourdes ÅŸehrinin tıp merkezi bu iyileÅŸmelerin gerçekliÄŸini ortaya çıkarmakla bilime büyük bir hizmette bulunmuÅŸtur. Bazen duanın etkisi, deyim yerindeyse, patlarcasına görülür. Yüz lupusu, kanser, böbrek iltihapları, ülserler, ciÄŸer, kemik veya bağırsak veremleri gibi rahatsızlıklardan ÅŸikayetçi olan hastalar adeta aniden ÅŸifa bulmuÅŸlardır. Olaylar hemen hemen her zaman aynı ÅŸekilde gerçekleÅŸir. Büyük bir vecd hali. Sonra iyileÅŸmiÅŸ olmak hissi. Birkaç saniyede, en çok birkaç saatte belirtiler kayboluyor ve anatomik bozukluk düzeliyor. Mucize, normal iyileÅŸme sürecinin son derece çabuklaÅŸması oluyor. Bugüne kadar yapılan deneylerde operatör ve iç hastalıkları uzmanları tarafından, böyle bir hızlanma gözlemlenememiÅŸtir.

Bu olayların meydana gelmesi için hastanın dua etmesine gerek yoktur. Lourdes ÅŸehrinde, henüz konuÅŸamayan çocuklar ve dilsizler iyi olmuÅŸtur. Fakat onların yanında biri dua ediyordu. BaÅŸkası için edilen dua, insanın kendi için ettiÄŸi duadan daima daha verimlidir. Duanın etkisi bunun ÅŸiddet ve keyfiyetine baÄŸlı gibidir. Lourdes’da mucize vakaları kırk, elli yıl öncekinden çok daha az görülmektedir. Çünkü hastalar, eskiden, burada hakim olan derin içe dönüÅŸ havasını artık bulamıyorlar. Ziyaretçiler turistleÅŸtiler, duaları da etkisiz hale geldi.

Duanın etkileri, benim kesin bilgime göre böyledir. Bunların yanında daha pekçokları vardır. Azizlerin, hatta modern azizlerin tarihi birçok harika yaÅŸanmışlıklardan bahseder. Mesela Ars papazına atfedilen mucizelerden çoÄŸunun gerçek olduÄŸuna ÅŸüphe yoktur. Bütün bu olaylar bizi, henüz keÅŸfedilmemiÅŸ ve birçok sürprizlerle dolacak olan bir dünyaya götürüyor. Artık emin olarak bildiÄŸimiz birÅŸey varsa, o da duanın olumlu sonuçlar verdiÄŸidir. Her ne kadar garip gelirse de “isteyenin karşılık bulduÄŸunu ve çalana kapının açıldığını” gerçek kabul etmeliyiz.

Duanın Anlamı

Sonuçta, herÅŸey sanki Tanrı insanı dinliyor ve ona yanıt veriyormuÅŸ gibi oluyor. Duanın etkisi hayal ürünü deÄŸildir. Kutsal kavramını, bizi çevreleyen tehlikeler ve evrenin bilinmezlikleri karşısında insanın duyduÄŸu sıkıntıya dönüÅŸtürmemelidir. Duayı, sadece sakinleÅŸtirici bir ÅŸurup, acı, hastalık ve ölüm korkumuza karşı bir ilaç haline de getirmemeliyiz. Åžu halde “kutsal” kavramının anlamı nedir? Ve doÄŸanın hayatımızda duaya verdiÄŸi yer nedir? Gerçekten bu yer çok önemlidir. Hemen her çaÄŸda insanlar dua etmiÅŸtir. Eski zaman ÅŸehri özellikle dini bir kurumdu. Romalılar her yerde tapınak kuruyordu. OrtaçaÄŸ atalarımız Hıristiyan topraklarının her yerine gotik katedraller ve kiliseler yaptılar. Bugün dahi her köyde bir çan kulesi yükselmektedir. Avrupa’dan gidenler, yeni dünyada Batı uygarlığını üniversite, fabrika ve kiliselerle oluÅŸturmuÅŸlardır. Fethetmek, çalışmak, kurmak ve sevmek kadar dua etmek de, tarhi boyunca, esaslı bir ihtiyaç olmuÅŸtur. Gerçekten, kutsal kavramı doÄŸamızın en derininden gelen bir refleks, temel bir davranış gibidir. Bir toplumda kutsal kavramının çeÅŸitleri, hemen hemen öteki temel etkinliklere, ahlak kavramının ve karakterin, bazen de güzellik kavramının çeÅŸitlerine baÄŸlıdır. Biz, bu kadar önemli olan bu yanımızın dumura uÄŸramasına ve kaybolmasına göz yumduk.

Bilinmelidir ki insanın, aklına estiÄŸi gibi hareket etmesi tehlikesiz olamaz. BaÅŸarılı olmak için, hayat kendi yapısına özgü, deÄŸiÅŸmez kurallara göre yönetilmelidir.

Ä°ZDÄ°HAM

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.