Güncel
Erol Göka / Bir direniş hattı: Mahremiyet
Erol Göka - Yeni Şafak
Mahremiyet çok önemli zira doÄŸrudan doÄŸruya insanın hür ve iradi bir varlık oluÅŸunun tasdiki, insanın her alanda kendi sınırlarını çekmeye ehil olduÄŸunun kabulü anlamına geliyor. Ä°nsan haklarının temeli ve vazgeçilmezi olan mahremiyet maalesef günümüzde büyük bir saldırı altında! Saldırının kaynağını günümüz egemen sisteminin insanı hür ve iradi bir varlık olarak deÄŸil de yönlendirilebilir bir arzu yumağı olarak görmesi oluÅŸturuyor. Toplumsal inÅŸada ana rolü oynayan egemen sistem, insanın kendini ifÅŸa ve merak arzularını kışkırtarak mahremiyet hakkına en büyük kötülüÄŸü yapıyor.
Mahremiyet hakkına bir saldırı da önceden daha ziyade devletler tarafından deruhte edilen denetim ve kontrol amacının teknolojik aklı elinde tutan büyük sermaye çevreleri tarafından da suiistimal edilmesinden geliyor. Ä°nsan tekiyle ve insan topluluklarıyla ilgili bilgi akışları, bu kez kar ve çıkar amaçlı olarak görülmek, bilinmek ve kullanılmak isteniyor. Ünlü sinema yönetmeni Francis Coppola, mahremiyetimizi ihlâl etmek amacıyla tasarlanmış tüm elektronik araçları [kullanan/kullandıran] bir sistemin içinde yaÅŸadığımızı ileri sürüyor ve “KonuÅŸma” (The Conversation) filmini bu gerçeÄŸi sergilemek için çektiÄŸini söylüyor. Artık her ÅŸey ÅŸifre altında güya ama tüm ÅŸifreleri bilen bir elektronik göz olduÄŸundan, küresel panoptikondan neredeyse eminiz. “Sen ekrana bir ÅŸey görmek için bakıyorsan mutlaka seni de gören birisi vardır” mottosuna birçokları gibi ben de inanıyorum. Nereye gitsek kendimizi de götürüyoruz, kendimizle birlikte elektronik aygıtlarımızı ve tüm mahremiyetimizi…
Mahremiyet bahsinde konuÅŸulması gereken birçok tema var ama en önemlisi, bizimle hür ve iradi bir varlık olarak deÄŸil de yönlendirilebilir bir arzu yumağı olarak temasa geçen ve kendini ifÅŸa etme ve merak hislerimizi sonuna kadar kullanan sistem meselesi. Bu noktayı enine boyuna kavrayıp önlemler alamazsak diÄŸer tüm sözler ve çabalar, boÅŸa kürek çekmek manasına gelmeye mecbur.
Kendini ifÅŸa konusunda böylesine hevesli oluÅŸumuz, “reality show” denilen televizyon programlarında katılımcıların sadece marifetlerini deÄŸil her özelliklerini sergilemek için canhıraÅŸ gayretleri insanın psikolojik mayasını yeniden düÅŸünmemize neden oluyor. Sosyal medyada kendimizle, ailemizle ve hatta çocuklarımızla ilgili bilgi ve fotoÄŸrafları sonrasını düÅŸünmeksizin sere serpe paylaÅŸma arzumuz, insan psikolojisiyle ilgili tüm bildiklerimizi, sadece “teÅŸhircilik” ve “röntgencilik” kavramlarıyla yetinmeden yeni baÅŸtan ele almamızı gerektiriyor. PaylaÅŸtığımız anı ve fotoÄŸraflarda bizim dışımızdaki insanların mutlaka rızalarının alınması ÅŸartı yeni bir etik gereklilik olarak öne çıkıyor. Ben daha önce çocukların fotoÄŸraflarının izin alınarak yayınlanabileceÄŸi kanaatindeydim. Bu kanaatim çocuk fotoÄŸraflarının aile bütünlüÄŸünü temsil eden haller dışında asla yayınlanmaması gerektiÄŸine doÄŸru deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı.
Ä°tiraf ediyorum, mahremiyetin en büyük düÅŸmanı olan “kendini ifÅŸa” konusunda toplumumuzun bir direnç göstereceÄŸini sanıyordum. Zira “itiraf”ın esasen bir Hıristiyanlık müessesesi olduÄŸunu düÅŸünüyordum. Yanılmakla kalmayıp ciddi hayal kırıklığına uÄŸradım. Televizyon ekranlarında mütedeyyin diye bilinen ve seyircilerin sorularıyla katılımın mümkün olduÄŸu programlardaki itiraf etme ve bu arada konu ne olursa olsun kendini sergileme arzusu öylesine bariz ki… Yanlış anlaşılmasın, itiraf konuları deÄŸil beni ÅŸaşırtan, mesleÄŸimin gereÄŸi olarak onlardan çok ama çok daha fazlasına tanıklık ediyorum. Ä°tiraf edebilmek, kendini bir biçimde gösterebilmek için, baÅŸka hiçbir yerde göstermediÄŸi atılganlığı ekranda sergileyebilmek için insanımızın duyduÄŸu muazzam arzu… Ve aynı ÅŸekilde mütedeyyin program yapımcılarının ve dini sorulara cevap vermek üzere ekranda bulunan sunucu ve ilahiyatçıların bu duruma hiç tepki vermemeleri. Bu tip soru sorma biçiminin teke tek, mahremiyete dayalı bir bilgilenme deÄŸil, kamuya hatta tüm dünyaya açık bir sergileme olduÄŸunu ve bunun sakıncalarını fark edememeleri…
Tekrar ediyorum: Mahremiyet çok önemli zira doÄŸrudan doÄŸruya insanın hür ve iradi bir varlık oluÅŸunun tasdiki anlamına geliyor. Bunu idrak edemezsek, sistemin bizden istediÄŸi alabildiÄŸine ÅŸeffaf olma talebine uyarsak, yarın özel hayat, kiÅŸi ve konut dokunulmazlığı kavramları da giderek anlam kaybına uÄŸrayacaktır. Kamu yararının ağır bastığı haller dışında (bulaşıcı hastalık vs. gibi) mahremiyeti korumaya, kiÅŸisel sınırları ihlal etmemek için azami çaba göstermeye çalışmalıyız. Hastaların mahremiyet haklarına titizlikle riayet etmeli, hastalık bilgilerimizin ifÅŸaatına kayıtsız kalmamalı, hukuka baÅŸvurmalıyız. Çocuklarımızı mahremiyetin önemini anlayan ve uygulayan biçimde yetiÅŸtirmeli, internette onları asla sergilememeliyiz. Sırf mahremiyeti bir direniÅŸ hattı haline getirebilmemiz halinde dahi, bizi kendilerine tabii arzu yumağı olarak gören sisteme ciddi bir darbe indirmemiz mümkün.
Henüz yorum yapılmamış.