Sosyal Medya

Güncel

Abdurrahman Dilipak / Siyasetin dili ve media

Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit



Aslında Media filan kalmadı. Gazete tirajları çöktü. Resmi rakamlar gerçeÄŸi yansıtmıyor. TV’lerin de ciddi bir ratingi yok. Ä°zleyiciler kanal deÄŸil program ve konuk seçiyor ya da köÅŸe yazılarını okuyor. Bunu da internet üzerinden gerçekleÅŸtiriyor. Ä°nternet ise bir gayya kuyusu gibi. Ganj nehrine benziyor. Her çeÅŸit mikrop var. DoÄŸru ÅŸeyler de var ama hepsi bir birine karışık vaziyette. Birinin dediÄŸi ile diÄŸerininki çeliÅŸiyor. Ya da birinin sorusuna, iddiasına, bir baÅŸkası cevap vermek gibi bir kaygısı yok. Hakaret, küfür, alay her ÅŸey var.

CHP’ye baktığınızda, herkes birbirine muhalif. Ama öte yandan herkes AK Parti’ye karşı. AK Parti’de ise herkes birbirinden daha ErdoÄŸancı! Aralarındaki çatışma dışarıda deÄŸil, içeride. Kendi aralarında. Hepsi birden CHP’ye karşı. Media olarak AK Parti ve CHP aykırı seslere mikrofonu kapatmış vaziyette. Ötekilerin zaten güçlü bir mediası yok. Zaten partiler iki ittifaka bölünmüÅŸ vaziyette. Kamplar arası örtülü bir savaÅŸ var. Tarafların kahramanları ve hainleri var. Kimse sözü dinlemiyor ki, kimin ne dediÄŸinin önemi olsun.

Dini söylem madem oy getiriyor, KılıçdaroÄŸlu da baÅŸlıyor “Haksızlıklar karşısında susanlardan olmayacağız” demeye. Ama kendi içindeki haksızları ve haksızlıkları görmüyor. Daha doÄŸrusu görmek istemiyor. Öte yandan; herkes kendi hırsızına sahip çıkıyor. Herkes itaat istiyor. Dışarıya ne dersen de mübah, içeriye dönük en ufak bir eleÅŸtiri ihanet olarak algılanıyor. Müzakere yok. Slogan yarışı var. Farklı görüÅŸler olmayınca düÅŸünmeniz gereken, muhakeme etmeniz gereken bir durum da yok. O zaten öyledir ve onu da duydunuz, size düÅŸen duyduÄŸunuz gerçeÄŸi tekrarlamaktan ibarettir.

Herkes mevcudu muhafaza derdinde. Daha fazlasını isteyen, kazanmak için baÅŸkalarını ikna etmek isteyen kimse yok sanki. Siyaset renkliliÄŸini kaybetti. Siyah ve beyaz var. Ya bendensin ya deÄŸil. Bu gidiÅŸat iyi deÄŸil. AÅŸk ve öfke aklı zail eder. Siyaset uzlaşı ile mümkündür.

Meddahlar, (ÅŸimdi “Trol” de diyorlar) onlar sempatizanlar tarafından alkışlansa da sonuçta meddah meddahtır. Bir süre sonra, söz hikmet içermiyorsa ve hayattaki karşılığı gerçekle örtüÅŸmüyorsa, tekrar tekrar söylenince inandırıcılığını kaybeder bazan. Aynı ÅŸeyleri duymaktan bıkan insanlar, karşı taraftan birilerini dinlediklerinde, bir anda dönüÅŸ yapabilirler.. Hayata hiç bakmadıkları bir yandan bakınca, bir anda bir baÅŸka gerçekle karşılaÅŸabilirler. Hollanda’da ve Hindistan’da Ä°slam düÅŸmanı iken Müslüman olanların durumunu da incelemek gerek. “Haddinden fazla ÅŸiddet gayedeki hikmeti yok edebileceÄŸi” gibi, “hayalin kışkırttıkları beklentileri hiçbir gerçek karşılayamaz”. Ve bir gün geri teper. KiÅŸiler, topluluklar, örgütler aşırı derecede idealize edildiklerinde, birileri girdikleri yolda körü körüne ilerleyen, görmeyen, duymayan, hissetmeyen mankurtlara dönüÅŸebilecekleri gibi, ilk çeliÅŸkiyi gördüklerinde beklenmedik bir infaal gösterebilirler. Ya da bunlar dışarıdan kutsadıkları yapılardaki iç hesaplaÅŸmaları fark ettiklerinde bütün hayalleri yıkılabilir.

Media’daki isimler eskiden halkın içindeydiler. Åžimdi fildiÅŸi kulelerde yaşıyorlar. Ya da bunların çoÄŸu eskiden beri birlikte oldukları kiÅŸiler deÄŸil. Profesyonel kiÅŸiler. Haklarında fazla bir bilgi de yok. Onlarla kendilerini özdeÅŸleÅŸtiremiyorlar. Onlar da zaten hep “uygun adım” ilerleyen kiÅŸiler. O “Kanaat önderi” denilen kiÅŸiler kayboldu. STK’lar, iktidar ya da muhalefetle yakın temas, iÅŸbirliÄŸi içindeler. Hatta STK’lar siyasete sıçramak için bir tramplen tahtası gibi kullanılıyor. Cemaat dediÄŸiniz yapılar da öyle. Ä°ÅŸadamları zaten doÄŸrudan siyasetin taÅŸeronu rolünde. Ying / Yang gibiler. Yerel yönetim örneÄŸinde bugün siyaset ve iÅŸ dünyası al gülüm – ver gülüm gidiyor. Siyasetin finansmanı büyük ölçüde bu ÅŸekilde karşılanıyor. Media da siyasetten fonlanıyor, iÅŸ dünyası da, STK’lar da.

FETÖ sadece bir örgüt deÄŸil, bir zihniyet ve bulaşıcı bir zihniyet. Bir örgütü yok ederken, yandaÅŸ örgütler, yok ettiÄŸinizi sandığınız örgütü örnek alarak çevrenizi kuÅŸatıyor.

Bunlar süt diÅŸleri varken sizi gıdıklarlar. Ama köpek diÅŸleri çıkınca ısırırlar ve mamalarını kestiÄŸinizde saldırırlar. Arzı ihlas ettikleri makam, beslendikleri makamdır.  Hatta siyasetin beslediÄŸi enikler, gün gelir birbirlerine saldırırlar. Bunun sağı-solu yok. Bu böyledir.

Kendi dışındakileri yok sayan Media, aslında siyaseti maniple etmeye yönelik bir taÅŸeron örgüte dönüÅŸür zaman içinde. “Sahibinin sesi” olur. Media’nın önce Hakkın, sonra Halkın, gören gözü, iÅŸiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olması gerekir. Hatta sempatizanın bile efradına cami, aÄŸyarına mani bir anlayışla, ÅŸunu ÅŸu sebeble savunuyorum, ÅŸu fikre, ÅŸu iÅŸe ÅŸu sebeble karşıyım demesi gerek. Bir ÅŸeye karşı çıkıyorsanız, “La ilahe illallah” örneÄŸinde olduÄŸu gibi, “Hayır” diyorsanız, iÅŸin doÄŸrusunun ne olduÄŸunu da söylemeniz gerek.

Akleden bir topluluk” oluÅŸması için “tek doÄŸru” dayatmasından vazgeçmemiz gerek. Ä°nsanları ikna etmeden önce onları düÅŸünmeye çağırmamız gerek. Biz de yanılabiliriz. Ä°nsanlara “bilmediÄŸiniz ÅŸeyin peÅŸine düÅŸmeyin” dememiz gerek. “Aklınızı kiraya vermeyin” dememiz gerek. “istiÅŸare ve ÅŸûra yap” dememiz gerek. “Bana güven, gerisini merak etme sen”, “dediÄŸimi yap, günahı varsa benim boynuma” anlayışı ile bir yere varamayız.

Bu “bizden olan” anlayışı bazan gözümüze perde indirir. Biz de “kollektif nefs”dir. Hatta kendimiz bir kanaat sahibi olurken, bildiklerimizi, düÅŸündüklerimizi baÅŸkaları ile paylaÅŸarak tebliÄŸ görevi de yapmalıyız. BaÅŸkalarının da hakikat arayışına yardımcı olabilmeliyiz.

Akli konularda kimi durumlarda, birileri, benim düÅŸüncelerimin tam tersini söyleyerek, en az benim kadar doÄŸru olabilir. Bakın göklerin hazinesinin anahtarı kimsenin elinde deÄŸil. Peygamberlerin bile deÄŸil. Din ve devlet büyüklerini Ä°lah ve RabmiÅŸ gibi, her ÅŸeye güçleri yetermiÅŸ gibi görmeyelim. Ä°nsanları Hakka ve hayra çağıralım.

BenzeÅŸikleri ekrana çıkartıp, “ahbab çavuÅŸlar” kendi aralarında top çevirerek insanları hakikate yönlendiremezsiniz. Bu kiÅŸiler “politik figüranlar”a dönüÅŸür. Ä°tibar kaybederler. Sözleri etkisizleÅŸir. Bir süre sonra bunların iddialarının aksine baÅŸka gerçekler ortaya çıkınca hem kendileri, hem savundukları kiÅŸi ve çevreler ciddi bir itibar kaybına uÄŸrarlar. Vaad ettikleri ÅŸeyler gerçekleÅŸmeyince savunanlar önce savunamaz olurlar, sonra karşı tarafa geçerler.. Uçlar arasındaki mesafe sanıldığı kadar uzak deÄŸildir. Öbür tarafta buluÅŸurlar. Bu Media canavarı, kavramları, kurumları, kurguları ile son derece tehlikeli bir rol üstleniyor. Ä°nanılmaz bir ÅŸekilde toplumu sekülerleÅŸtiriyor. Rasyonalist, Determinist, Pragmatist bir toplum oluyoruz. Pragmatizmin sınırları Oportünizme dayanıyor. Bu yolun sonunda gayeye giden her yol meÅŸrulaşıyor ve siyasi mücadele rekabetin sınırlarını aşıp çatışma zemini oluÅŸturuyor. Mesela Gezi böyle bir olaydı.

Media yangına körükle gidiyor. Sandığa odaklanmış bir kazanım için geleceÄŸi riske atıyor. Ä°ÅŸin güzel söz ve hikmet boyutunu kaybetmeyelim. Hakikatten ayrılmayalım. Hani “gavli leyyin” diye bir ÅŸey vardı. Öfkemiz aklımızı zail etmesin. Taif’e giden Peygamber gibi olalım. Firavuna giden Musa gibi.

Selâm ve dua ile..

Abdurrahman Dilipak / Siyasetin dili ve media

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.