Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Okunmuş Tarih ya da Menâkıbnâmeler Üzerine Bir İnceleme

Ahmet Yaşar Ocak'ın bereketli yayın hayatının önemli duraklarından biri olan menakıbnameler üzerine incelemesi, ilk yayımlandığı 1983 senesinden beri güncelliğini koruyor. Doçentlik çalışmasının ilk bölümünün genişletilmiş bir versiyonu olan bu eserde Ocak, yetişmekte olan genç tarihçilere metodolojik bir yaklaşım örneği sergilemenin yanı sıra, tasavvuf tarihine meraklı okurlar için de ufuk açıcı bir okuma sunuyor.



Ocak, Evliya Menâkıbnâmeleri'nde Türk kültürünün Ä°slamî dönemde ortaya koyduÄŸu menkabe türü eserlerin tarihsel geliÅŸiminin, alt türlerinin ve iÅŸlevlerinin ayrıntılı bir tetkikini sunuyor. Bu konuya eÄŸilmesinin arkasındaysa önemli bir saik mevcut. Batı'da légendes hagiographiques olarak adlandırılan aziz menkabeleri, tarih yazmada, ilgili dönemin sosyolojisini ve bireylerin psikolojisini anlamada bir kaynak olarak kullanılırken, Türk tarih yazıcılığında menkabelere bu tarz bir yaklaşım henüz yaygınlaÅŸmış deÄŸildir. Bunun nedenleri menâkıbnâme geleneÄŸinin katalog ve tasniflerinin henüz tamamlanmamış olması ile menâkıbnâmelerin temel olarak keramet mefhumunu önplana çıkarmaları nedeniyle hayalî olarak görülmesidir. Ocak ise, bu tezi çürütmek üzere mekâkıbnâmeleri tetkik etmekte ve bu metinlerden hareketle saÄŸlaması yapılabilir yeni bir kaynak teklif etmektedir.

Esasında, menkabelerin tarih yazımında bir kaynak olarak kullanılabileceÄŸine dair giriÅŸimler modern tarihçilik geleneÄŸimizde mevcuttur. Türk tarihçiliÄŸinde evliya menâkıbnâmelerini bu anlamda ilk defa  Fuad Köprülü'nün, Türk Edebiyatında Ä°lk Mutasavvıflar adlı eserinde Ahmed Yesevî ile ilgili bölümü yazarken kullandığı görülür. Köprülü, daha sonra “Anadolu Selçuklu Tarihinin Yerli Kaynakları” adlı makalesinde de menâkıbnâmelerden tarihî kaynak olarak faydalanılmasının gereÄŸinden bahsetmiÅŸ, onun ardından Zeki Velidi Togan, Abdülbaki Gölpınarlı, Orhan Köprülü, Agâh Sırrı Levend bu eserlerin tarih bakımından önemini ortaya koymuÅŸlardır. Bu zincirin ÅŸimdilik son halkası olan Ahmet YaÅŸar Ocak ise, bizzat bu konuya eÄŸilerek iddialarını ortaya koyduÄŸu ve kanıtlamak için deliller sunduÄŸu bir üslupla yazarak teklifini güçlendiriyor.

Menâkıbnâmelerin kültür tarihi kaynağı olarak kullanılması iddiasını geliÅŸtirmek üzere giriÅŸilen metodolojik bu çalışma, birbiriyle iliÅŸkili veli, velayet, keramet ve menkabe kavramlarının tetkikiyle baÅŸlıyor. Veli ve velayet kavramlarına dair inceleme, tasavvuf tarihine meraklılar için de ilgi çekici olacaktır. Nitekim, velayet kavramı erken dönem Ä°slam ilimleri ve tasavvufun bir kurumsallaÅŸması sırasında tartışılan önemli konulardan biridir. Bugün kabul edilmiÅŸ ve normalleÅŸmiÅŸ olsa da, Ehli Sünnet doktrin içinde "keramet-i evliyaullah haktır" cümlesinin kurulabilmesi için uzun tartışmaların yapılması gerekmiÅŸti. Cüneyd-i BaÄŸdadi (v.911) sonrasıSerrac (v.988), Kelabazî (v.990), Ebu Talib el-Mekkî (996), KuÅŸeyrî (1072) ve Hucvirî (v.1077) gibi mutasavvıflar tarafından kaleme alınan Erken dönem tasavvuf metinleri veli ve velayet kavramlarını meÅŸrulaÅŸtırmaya çalışmış, Hakim Tirmizî ise  Hatmü'l Vilâye nam eserinde bir velayet teorisi geliÅŸtirerek bu kavramı Ehli Sünnet doktrinle çatışmayacak bir ÅŸekilde vuzuha kavuÅŸturmuÅŸtu. Mûtezili ekolün birtakım üstün vasıflara sahip böyle bir insan telakkisini reddederek her müminin Allah'ın dostu olduÄŸu iddiası genel kabul görmemiÅŸ, Gazzalî ve daha sonra Ä°bn Arabî'nin elinde velayet kavramı tasavvufun önemli ilkelerinden biri haline gelmiÅŸti.

Bu noktada, Ocak'ın veli ile veli kültü arasındaki ayrıma vurgu yaparak, veli kültünü "Allah tarafından ihsan edilen fevkalade kuvvet ve kudretlerle mücehhez olup O'na yakın kabul edilen bir ÅŸahsiyetin herhangi bir konuda- saÄŸ veya ölü iken- yardımının dokunulacağına inanılması ve bunun temini için bazı ritüellere baÅŸvurulması" ÅŸeklinde tanımlar. Bu tanıma göre dünya üzerinde günlerini sürüp göçen binlerce veli bir külte dönüÅŸmezken, birtakım özelliklere sahip veliler etrafında bir kült oluÅŸur. Ocak'a göre buradaki ayırıcı özellik, sözkonusu velilerin, ait oldukları toplumun içtimai, dini veya ahlaki deÄŸerlerinin tamamınınyahut bir kısmının temsilcisi olarak görülmesidir. Ancak bir toplum söz konusu deÄŸer ile veliyi özdeÅŸleÅŸtirdiÄŸinde veli kült konusu yapılır.Kült konusu olan veliye, keramet ehli olması bakımından saygıyla karışık bir korku duyulur; onun feyz, bereket ve himmetine sığınılarak yardımı istenir. Ocak'ın veli kültüyle ilgili öne sürdüÄŸü tezlerin ilki, Türklerin veli kültünün kökenlerinin Budist azizlerinde ve ÅŸamanizm kültüründe bulunduÄŸu, Ä°slamlaÅŸan Türklerin veli kavramını bu nedenle kolayca kabul ettiÄŸi yönündedir. Bunun tipik bir örneÄŸi olaraksa Dede Korkut'u gösterir.Ä°kinci tezi ise, derviÅŸler eliyle yayılan Ä°slam'ın gittiÄŸi coÄŸrafyalardaki azizlerin kültlerini dönüÅŸtürerek o bölge insanlarını Ä°slam'a ısındırmalarıdır. Açıklayacak olursak, Ä°slamiyet Orta Asya'da yayılırken, tekkelerin çoÄŸu, eski Budist manastırlarının yerine ya da yakınlarına inÅŸa edilerek mevcut azizlere ait menkabeler Ä°slamileÅŸtirilmiÅŸtir. Aynı ÅŸekilde, Anadolu coÄŸrayfasında da Hristiyan azizlerinin kullandığı vasıtalar kullanılarak bölge Hristiyan halkının MüslümanlaÅŸması hedeflenmiÅŸtir. Ocak'ın buna verdiÄŸi örnekler Hacı BektaÅŸ Veli'nin Sulucakaraöyük'te kurduÄŸu tekkede, bu bölge Hristiyanlarının takdis ettiÄŸi Aziz Charalambus'un, Sarı Saltuk'un Aziz Nikolas'ın, Baba Ä°lyas'ın da Aziz George'nin menkabesini kendine mal etmesidir. Kitabın sonuna koyduÄŸu eklerde, mezkur velilerin ve azizlerin menkabelerinin karşılaÅŸtırmaları mevcut ve benzerlikler oldukça dikkat çekicidir.

Buradan hareketlemenâkıbnâme geleneÄŸi de, velilerin kerametlerinin anlatıldığı eserlerinoluÅŸturduÄŸu tür olarak karşımıza çıkar. Ocak, incelemesinde menâkıbnâmelerin özelliklerini, tiplerini, yazılış nedenlerini ve kaynaklarını ortaya sererek 15. ila 18. yüzyıl arası kaleme alınan bu tipte metinleri tanıtarak okura bir kaynakça sunar. Bu aÅŸamada, eserin esas tezi olan menâkıbnâmelerin kültür tarihi kaynağı olarak kullanılabileceÄŸini savunur. Nitekim, kitapta da tafsilatlı ÅŸekilde açıklandığı üzere menâkıbnâmeler velilerin etrafında geliÅŸen olaylar ve kiÅŸilere dair bilgiler vermekte, sosyal, iktisadî ve kültürel hayat hakkında veriler sunmakta, resmi tarihlerde bulunması zor olan döneminin adet ve geleneklerinden bahsedebilmektedir. Buna ek olarak menâkıbnâmeler, Türk din ve tasavvuf tarihi yazımında rehberlik edebilmekte ve Anadolu ve Rumeli'nin Ä°slamlaÅŸmasına ve iskanına dair önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Örnek vermek gerekirse, Menâkıbü’l-Arifîn’den, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Selçuklu ve MoÄŸol hükümdarlarıyla münasebetleri, Baycu ve Geyhatu’nun Konya’yı tahrip etmeleri, derviÅŸlerin yaÅŸantıları, Selçuklu-MoÄŸol iliÅŸkileri, MevlevîliÄŸin BektâÅŸîlik ve diÄŸer tarikatlarla, Mevlânâ’nın torunu Ârif Çelebi’nin SaruhanoÄŸulları ile münasebetleri gibi pek çok konuda bilgi sahibi olmak mümkündür. Vilâyetnâme-i Koyun Baba’dan Osmancık merkezli olmak üzere Orta Anadolu’daki halkın sosyal ve ekonomik durumu, inançları, ÅŸeyhin Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid ile iliÅŸkileri, Vilâyetnâme-i Otman Baba’dan Balkan fetihleri, Vilâyetnâme-i Abdal Mûsâ’dan Teke yöresindeki Türkmenler’in hayat tarzları, inançları, içlerinde yaÅŸattıkları Ä°slâm öncesi Türk dönemine ait izler, BektaÅŸî menâkıbnâmelerinden eski Türk gelenek ve görenekleri, diÄŸer dinlerin BektâÅŸî menâkıbnâmeleri üzerine etkileri hakkında orijinal bilgiler edinmek mümkündür.

Ocak'ın incelemesinin son kısmı ise, sözü edilen iddiaları temellendirmek üzere kurduÄŸu metodolojik çalışmaya ayrılmıştır. Bu bölüm, özellikle tarih usulü konusunda çalışanlar ve genç tarihçiler için dikkat çekicidir. Nitekim, özverili bir çalışmayla evliya menkabelerindeki motiflerin bir katalogu çıkarılmış, bunların Ä°slam öncesi inanç sistemleriyle, Kur'an-ı Kerim ve Hadislerle, Hristiyanî temalarla ve muhtelif folklorik unsurlarla mukayesesi yapılmıştır. Sünnî ve BektaÅŸi menkabelerdeki motiflerin envanterleri çıkarılarak bunlar hem kendi aralarında, hem de eser bazlı olarak karşılaÅŸtırılmış, benzerlikler ve farklılıklar gösterilmiÅŸtir. Bu envanterlere ek olarak, karşılaÅŸtırmalı metinler sunularak iddiaların saÄŸlaması yapılmış, böylelikle irtibatlar, kırılmalar ve etkilenmeler gösterilmiÅŸtir. Çalışmanın bu ayağı, bize bir tarihçinin hipotezlerini nasıl kurduÄŸunu ve iddialarını nasıl delillendirdiÄŸini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Ocak'ın hazırladığı tablolar ve ele aldığı konular, folklor çalışmaları ve monomit yahut arketipçi eleÅŸtiri olarak bilinen edebiyat teorisi için de bir kılavuz niteliÄŸinde olması bakımından, farklı disiplinlerden okurlara hitap etmektedir.

Hülasa, Evliya Menâkıbnâmeleri ismiyle yeniden yayımlanan bu çalışma, tarih yazıcılığına yeni bir kaynak teklif etmektedir. Bu eser, tasavvuf ve edebiyat tarihinin eksik kalmış yanlarını tamamlayabilecek ve yeni bir perspektif sunabilecek bu kaynakların nasıl kullanılabileceÄŸine, hangi noktaları aydınlatabileceÄŸine dair örnek bir çalışma olarak da literatürdeki yerini almıştır. Ocak, eserinde mütevazı bir ÅŸekilde, bu çalışmanın bir giriÅŸ olduÄŸunu, daha sonra yapılması muhtemel diÄŸer çalışmalara yol açabilmeyi umduÄŸunu söyler. Ne diyelim "duasıyla velilerin bu alem/ kıvam üzre durur vallahüalem".

 

Burcu Bayer

KÄ°TABA ULAÅžMAK Ä°ÇÄ°N TIKLAYINIZ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.