XX yüzyılda bahsedilen bu geleneÄŸin en parlak ve nüfuzlu temsilcisi, Sovyetler BirliÄŸi’nin Arap-Fars coÄŸrafyasının ÅŸekillenmesine yön vermesinde en büyük aktörlerden birisi olan Kerim Hakimov’dur. Rusya ve Sovyet Tarihi incelemelerinde Kerim Hakimov’dan “Kızıl PaÅŸa”, “Kremlin’in Arap Veziri” ve “Rus Lawrence” olarak söz edilir. Kerim Hakimov sadece Rus diplomasi tarihi içinde deÄŸil, Suudi Arabistan tarihinde de önemli ve belirleyici bir isim olarak görülür.
28 Kasım 1892'de Ufa guberniyasında Dyusiyanov köyünde çiftçi bir ailede doÄŸan Hakimov küçük yaÅŸlarından itibaren medresede iyi bir dini eÄŸitim aldı. 1908 yılına kadar Ufa’da varlıklı ve tüccar aile çocuklarına okuma yazma eÄŸitimi vererek kazandığı parayla ailesinin geçimine yardımcı oldu. 1908 yılında Orenburg’a taşınarak dönemin ünlü Cedidci medreslerinden sayılan “Hüseyniye”de eÄŸitimini devam ettirdi.
1910 yılında tekrar Ufa’ya dönerek Hüseyniye gibi meÅŸhur olan Galiyemedresesinde eÄŸitimini devam ettirdi. Bu tür Cedidci eÄŸitim tedrisatından geçmesi ve kısa sürede kendisini ilmi anlamda geliÅŸtirmesine ek olarak hızlı dil öÄŸrenme kabiliyeti, Kerim Hakimov’un ilerde kariyer basamaklarına da hızlı bir ÅŸekilde tırmanmasına vesile oldu. Arapça ve Farsça’yı öÄŸrenen Hakimov, Cedid okullarının Rusça’ya önem vermesi sebebiyle de bu dilde de uzmanlaÅŸtı.
1917 Ekim Devrimi ile beraber Rusya tarihinin en kaotik dönemlerinden birisinin yaÅŸandığı süreçte Kerim Hakimov Orenburg’da Müslüman Harbi Åžura'nın (Askeri Konsey) üyesi seçildi. BaÅŸlangıçta MenÅŸevikler’le (Beyazlarla) beraber olan Hakimov daha sonra BolÅŸeviklerin safına geçerek mücadelesini onlarla beraber sürdürme kararı aldı.
BolÅŸeviklerin safında hemen fark edilen Hakimov, becerisi ile parti sıralarında hızla yükselmeye baÅŸladı. Henüz Stalin’in ipleri eline alıp Mirsaid Sultangaliyev liderliÄŸindeki Müslüman Komünist ekibi tasfiye etmediÄŸi bir dönemde Kerim Hakimov genç yaşına raÄŸmen verilen görevlerin üstesinden baÅŸarı ile geliyordu. Hakimov 25 yaşında iken “Orenburg Eyaleti Halk EÄŸitim KomiserliÄŸi”, 26 yaşında da “Birinci Volga Tatar Tugayı”nın uluslararası alayında tabur komutanı oldu. Hakimov’un bu dönemleri “ateÅŸli bir komünist-enternasyonalist” olarak tanımlanıyor. 1919 yılında Kerim Hakimov’u 2 görevi aynı anda yürütürken görüyoruz. Birincisi Türkistan Cephesi genel baÅŸkan yardımcısı, ikincisi Türkistan Komünist Partisi Merkez Komitesi sekreteri. Yetkin ve enerjik biri olan “Kızıl PaÅŸa”, Türkistan cephesindeki çalışmalarının meyvesini çok geçmeden toplamaya baÅŸladı ve 28 yaşında Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin (RSFSR) genel temsilcisi olarak Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti’ne atandı. Aynı zamanda Buhara Komünist Partisi genel sekreteri olarak da görev yapan Hakimov 1921’de, henüz 30 yaşında iken Sovyet Rusya’nın MeÅŸhed, ReÅŸt baÅŸ konsolosu olarak Ä°ran’a gönderildi. Hakimov’un Ä°ran’a tayinin çıkması Sovyetler BirliÄŸi’nin henüz yeni kurulduÄŸu bir döneme denk gelmiÅŸti.
Onun tayininden çok kısa süre önce Kızıl Ordu Birlikleri Kafkasya’yı iÅŸgal etmiÅŸ, Gilan’da Mirza Koçak Han önderliÄŸindeki komünistlerin Gilan Sovyet Cumhuriyeti’ne destek için Enzeli limanından çıkıp ReÅŸt’e girmiÅŸlerdi. Ä°ngiltere-Rusya nüfuz alanının sürekli çatışma halinde olduÄŸu Ä°ran’da Karim Hakimov’u zor bir görev bekliyordu. Hem Ä°ran’daki sol iÅŸçi kesimini örgütleyecek çalışmalar yapacak, hem de Ä°ngilizlerle Ruslar arasındaki anlaÅŸmanın bozulmaması için gerekli diplomatik faaliyetleri koordine edecekti.
Hakimov’un Ä°ran’daki diplomatik ve güvenlik çalışmalarıyla ilgili SSCB DışiÅŸleri Komiser Yardımcısı Lev Karahan ÅŸöyle diyordu: “ Hakimov’la birlikte Ä°ran’da diplomatik misyonumuz yeni bir görünüm kazandı, çalışmaların seviyesi belirgin ÅŸekilde arttı”
1924 yılında Ä°ran’daki diplomatik görevinden alınan Hakimov, SSCB BaÅŸkonsolosu olarak Hicaz’a gönderildi. Hicaz HaÅŸimi Krallığı’nın dağıldığı 1925 yılına kadar bu görevde kalan Kerim Hakimov o arada Umre ziyareti yapmaya da fırsat buldu.
1926 yılında Abdulaziz bin Suûd’un kendisini “Hicaz ve Necd Kralı” ilan etmesinden 40 gün sonra Sovyetler BirliÄŸi Kerim Hakimov’u Riyad’a göndererek bugün Suudi Arabistan olarak isimlendirilen Suud Krallığı’nı ilk tanıyan ülke olduÄŸunu gösterdi. Karim Hakimov Kral Abdulaziz’le görüÅŸmesinde ülkesinin en yetkili temsilcisi olarak ÅŸöyle diyordu: “SSCB hükümeti, halkların kendi kaderini tayin etme ilkesine dayanarak sizi Hicaz kralı, Necd Sultanı ve eklenmiÅŸ bölgelerin sahibi olarak tanıyor. Bu nedenle, Sovyet hükümeti Majestelerinin Hükümeti ile normal bir diplomatik iliÅŸki kurmayı arzu ediyor ”. Ä°bn Suud da cevabında ÅŸöyle diyordu: "SSCB hükümeti ve vatandaÅŸları ile dostane iliÅŸkiler kurmaya tam olarak hazırız" .
Ve böylece Hakimov’un ölümüne kadar sürecek sıcak ikili iliÅŸkilerin ilk resmi temeli atılmış oldu.
Sovyetler BirliÄŸi’nin açık desteÄŸini almanın yanısıra Kerim Hakimov’un sıcak kanlılığı ve dostça tavırlarından dolayı Kral Abdulaziz konuÄŸunu en üst düzeyde ağırladı.
Hakimov baÅŸkonsolos olarak göreve baÅŸlar baÅŸlamaz ikili iliÅŸkilerin güçlendirilmesi yönündeki çabaları ve gayretinden dolayı kısa zamanda hem Kral’la dost oldu, hem de saÄŸlam ve dostane bir çevre geliÅŸtirdi. 1927 yılında Odessa Limanı’ndan Krallığın ihtiyaç duyduÄŸu ÅŸeker ve un yüklü geminin Cidde’ye ulaÅŸmasını organize eden Hakimov, ayrıca ülkeye tıbbi malzemelerin ithali için sonuç veren giriÅŸimlerde bulundu. Ayrıca Krallık’ta saÄŸlık hizmetlerin teÅŸekkülü ve doktor ihtiyacının temini için yaptığı giriÅŸimler onun hem hanedanlık nezdinde, hem de halk nezdinde sevilen bir diplomat konumuna yerleÅŸmesine sebep oldu.
Suud Krallığı’ndaki görevinden hemen sonra SSCB DışiÅŸleri KomiserliÄŸi tarafından 1929 yılında Yemen’e, SSCB'nin Orta DoÄŸu Temsilcisi olarak atanan Kerim Hakimov, 1931 yılına kadar bu görevde kaldı.
1932 yılında hastalığı nedeniyle Moskova’ya dönen Hakimov aynı sene Krallığın DışiÅŸleri Bakanı ve Kralın oÄŸlu olan Faysal bin Abdulaziz’in başında bulunduÄŸu delegasyonun Moskova ziyaretine eÅŸlik etti, Sovyet yetkililerle temasını saÄŸladı.
1936 yılında tekrar Suudi Arabistan’a “Sovyetlerin yetkili temsilcisi” olarak gönderilen “Kremlin’in Arap Veziri” 6 Eylül 1937 yılında Moskova’ya geri çaÄŸrıldı. 1937-1938 senesi Stalin rejiminin yüz binlerce “düÅŸünen beyni” bilinçli ÅŸekilde kurÅŸuna dizdiÄŸi, sürgüne gönderdiÄŸi yıllardı. Sovyet tarih kitaplarında “repressiya”olarak tanımlanan bu yıllarda toplumun aydın, okumuÅŸ kesimi, hatta ömrünü komünist ideolojiye adamış insanlar bile “halk düÅŸmanı” suçlamalarıyla öldürüldüler. Kerim Hakimov’un Moskova’ya çaÄŸrılması da tam bu yıllarda oldu ama Sovyet diplomatın aklına hizmetlerinin karşılığı olarak hapse atılıp, kurÅŸuna dizilmek gelmiyordu. Kral Abdulaziz’in ülkesinde kalması ve istediÄŸi yerde mülk edinip yaÅŸaması için Hakimov’a sunduÄŸu samimi teklife raÄŸmen baÅŸarılı diplomat Moskova’ya döndü.
Kerim Hakimov 27 Ekim 1937'de tutuklandı. Casusluk ve karşı devrimci bir organizasyona katılmakla suçlandı. Hakimov'un adı, 3 Ocak 1938 tarihli 163 kiÅŸilik “kurÅŸunlanacaklar listesi”ne 145. sıradan dahil edildi. 10 Ocak 1938’de infaz kararı resmen SSCB Yüksek Askeri Mahkemesi'nde onaylandı ve içinde Arap-Sovyet iliÅŸkilerinin temelini atan "Kızıl PaÅŸa" da olmakla 163 kiÅŸi aynı gün idam edildi.
Suud Kralı yakın dostu olan Hakimov’un mukadderatını öÄŸrenmek için farklı kaynakları da devreye sokarak bilgi edinmeye çalıştı ama baÅŸarılı olmadı. Hakimov’un öldürüldüÄŸünü duyunca da 1938 yılında SSCB ile tüm diplomatik iliÅŸkileri kesti ve 11 Eylül 1938’de SSCB diplomatik misyon temsilcileri Suudi Arabistan'ı terk etti.
Kerim Hakimov’un, nam-ı deÄŸer “Kremlin’in Arap Veziri”nin Arap Dünyasındaki çalışmalarının özetini, 1990 yılında SSCB'nin Yemen Arap Cumhuriyeti Büyükelçisi Veniamin Popov ÅŸu sözlerle anlatıyordu: “Bu adamın ülkemizin bir temsilcisi olarak, bir diplomat olarak yaptıklarını anlatmak zor. Büyük ölçüde, kiÅŸisel katkısı ile genç Sovyet devletinin Arap dünyasıyla iliÅŸkilerinin temelini attı. Arapların tarihini, gelenekleri ve görenekleri bilerek, olaÄŸanüstü dokunuÅŸlarla, halkı kazanma yetenekleriyle Yemenlilerin ve Suudilerin büyük saygısını kazandı. Mükemmel derecede Arapça bilgisine sahipti ve Araplar bile onun düÅŸüncelerini bu kadar derinden, sıradan ve selis bir Arapçayla ifade etme yeteneÄŸine hayran kalmışlardı. Hakimov’un kendi eliyle yazdığı belgeleri okumak bir zevktir: çok yetkin, çok profesyonelce yazılmış ve çok akıcı ve anlamlı bir dil. Sarayların sürekli müdavimi idi ama fakirler onu kulübelerinde neÅŸeyle karşılayıp misafir ederlerdi. Evi her zaman misafir doluydu. Tüccarlar, kraliyet ailesi üyeleri ve sıradan insanlar evinden eksik olmazdı. ”
18 Ekim 1990’da yeni büyükelçi atanana kadar Kerim Hakimov’dan sonra hiçbir Sovyet diplomatik görevlisi Suudi Arabistan’da çalışmadı.
52 yıllık bu süreç Suud Kralı’nın yakın dostunun hatırasına gösterdiÄŸi vefanın bir anlamda tezahürü gibiydi. Çünkü ne kraliyet ailesi, ne de sıradan Suud vatandaÅŸları “Kızıl PaÅŸa”nın zor dönemlerde onlar için yaptıklarını unutmadı ve unutacak gibi de görünmüyor…
Henüz yorum yapılmamış.