Sosyal Medya

Kürsü

Ali Haydar Haksal: Müslümanların yalanı alışkanlık hâline getirmeleri artık sıradan bir davranış

Ali Haydar Haksal- Milli Gazete



Zor bir yolculuktur bizimki. Zor ve çileli. Günün, dönemin karmaÅŸasında kiÅŸilikli olmak yönünü bozmadan hiçbir olumsuzluÄŸa veya çıkara yüz vermeden olan yolculuk. Yol hayatın ilk anından baÅŸlanan ilk bilinci adımıdır insanın. Yol ve yolculuk, yol gidiÅŸi insanın tutumunu belirler.
 
Zorluklar karşısında direnen, yolundan vazgeçmeyen, ödün vermeyen insan makbul ve deÄŸerlidir. Çarpık yol iliÅŸkileri ve çıkar duyguları insanı yoldan çıkarmaya uygun davranışlar.
 
Günün sorunları çok yönlü. Sorunlar karşısında yeni bir dil ve yol yürüyüÅŸü daha da önem kazanıyor. Zorlu yolculuklarda çileyi göze alabilme ve erdemli olma, kiÅŸiliÄŸini koruyabilme çok daha önemli. Hele ÅŸu dönemlerde. Büyülü, albenili bir yanılsama olduÄŸu gerçeÄŸi karşısında var olma bilincine sahip olma. Yol arkadaÅŸlığı ve yol birlikteliÄŸi bu dönemde çok daha gerekli. Çünkü güven duygusunun azaldığı bir zaman sürecinden söz ediyoruz. En güvenilir diye bildiklerinizin zihni kaymaları artık sıradan bir davranış biçimi.
 
Müslüman olma bütünlüÄŸünde insanın davranışları önem kazanıyor. Bazı durumları yok sayma veya kimi durumları önemsememe çözülmenin baÅŸlangıcıdır. Çözülme baÅŸlar ve hızlanırsa durdurma güçleÅŸir. Bir olayın baÅŸlangıcı ve sürecindeki davranışlar insanı tanımlar.
 
KiÅŸilik bozulmasının da ilk aÅŸamasıdır bu tür durumlar. Müslümanların yalanı alışkanlık hâline getirmeleri artık sıradan bir davranış. Eskiler öÄŸütlerinde bir insanı kötülüklerden koruma adına bir tek koÅŸulları vardı. KiÅŸi kusur ve günahlarından sakınmak için ne yapması, nasıl davranması gerektiÄŸine dair öÄŸüt almaya gittiklerinde kiÅŸinin ona tek ÅŸartı var: “Yalan söylemeyeceÄŸine dair söz ver. Git bir süre sonra gel” derler. KiÅŸi tekrar yanına geldiÄŸinde kendisine kimi kusurları hakkında soru sorduÄŸunda verdiÄŸi söz gereÄŸi yalan söyleyemeyeceÄŸinden artık toparlanması gerektiÄŸini düÅŸünür.
 
Yüz kızarıklığı edeptendir. Yaptıkları yüzünden kiÅŸinin yüzü kızarmıyorsa demek ki sorun büyüktür. Yalanı alışkanlık hâline getirenlerin yüzü kızarmaz. Kusur ve günahlarını da içselleÅŸtirmiÅŸ olur. Bu, tutum onun hayatı olur.
 
Åžu demokrasi tutkusu, onun ilkeleriyle ÅŸekillenenler Ä°slâm dışı bir hayatı tercih ediyorlar. Daha açık bir deyimle o sistemin ruhuna ayak uyduruyorlar. Yalan mubahtır ve giderek tam anlamıyla hayatın bir özü hâline dönüÅŸüverir. Sistem uÄŸruna, ya da çıkarları koruma adına yalan bir meÅŸruiyet hâline gelir. Demokrasiye geçildiÄŸinden beri, siyasal çekiÅŸmelerde insanın güveni kalmadığından siyasa yapanların hayatlarının yalan olduÄŸu varsayımı kabul görüyordu. Genel yapısı da bu. Çünkü halkın deÄŸerleriyle örtüÅŸmeyen siyasal oluÅŸlar kendilerini kabul ettirmek için türlü yollara baÅŸvuruyorlardı. Halkın güven ve inancı kalmıyordu siyasa yapanlara.
 
Müslümanlar veya Ä°slâm adına siyasa yapanların bu yola girmeleri elbette ki üzücü. Demokrasi inancının bir inanca dönüÅŸmesi ve artık vazgeçilemeyecek bir hayat tarzı olarak kabul görmesiyle birlikte onun adına mücadele vermek de bir cihada dönüÅŸtü. Cihat kavramının ruh deÄŸiÅŸtirmesidir bu bir bakıma. Çünkü demokrasi adına ÅŸehit verenlerin inancından ve akidesinden söz ediyoruz. Toprak ve vatan bütünlüÄŸü olgusunun çok dışında bir durumdur bu. Demokrasiyi, onun kurallarını, yasalarını, ilkelerini benimseme ve sadakat bir inanç sorunudur. Sekularizmdir. Dinin devre dışı bırakılmasıdır. Bu dinin yalanlarını içselleÅŸtirme insanı ilkesizleÅŸtirir, bambaÅŸka bir karaktere büründürür.
 
Her ne olursa olsun, hangi koÅŸullarda olursa olsun Müslüman Müslümanlığını bilmeli, onun ilkelerinden ve özünden ödün vermemeli. BulunduÄŸu koÅŸullarda Müslüman’ca yaÅŸamayı ilke edinmeli. Hileye, desiseye ve dolaplara kendini kaptırmamalı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.