Sosyal Medya

Kürsü

İsmail Kılıçarslan: Bırakın derdi olan derdini sevsin

İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak



Yusuf’la çorbaları söyledik. Arabada yol boyunca parça parça konuÅŸtuÄŸumuz meseleleri konuÅŸmaya devam ettik masada da: Fıkıh ilminin kendini bugün yeniden üretmesinin yol açabileceÄŸi imkânlar, K-Pop gruplarının modern kültlere benzer organizasyonu ve gençlerin uÄŸradığı derin hayal kırıklıklarının yol açtığı sorunlar.
 
Öyledir. Derdini seven adamlarız biz. Gündemimize aldığımız meselelerin tamamı derdimizle doÄŸrudan ilgili meseleler. Bir çeÅŸit akılda tutma, bir çeÅŸit düÅŸünme biçimi bizim açımızdan “parça parça dertlerimizi konuÅŸma” iÅŸi.
 
Çorba içmek için oturduÄŸumuz masanın tam çaprazında sekiz kiÅŸilik kadınlı erkekli bir baÅŸka masa vardı. Masadaki kadınlar bizi tanımış olacaklar ki neredeyse vitrine bakar gibi ikimizi süzdüler ve bundan rahatsız olabileceÄŸimiz bir an olsun akıllarına gelmedi.
 
Biz derdimizi konuÅŸmaya devam ettik elbette ama bambaÅŸka ve yepyeni bir derdimiz daha oldu. Yan masayı kasten uzun uzun süzüp dedim ki Yusuf’a. “Yusuf bak, masadaki hanımların tamamının yüzünde en az ikiÅŸer estetik var. Her biri saÄŸ ve sol ellerinin parmaklarında yüzer bin lira taşıyorlar. Üstelik tamamı baÅŸörtülerini bu yılın modası olan ÅŸu iÄŸrenç spor ayakkabıları ile tamamlamışlar. Birini vitrin izler gibi izlemenin en azından “yakışıksız” bir ÅŸey olduÄŸunu bilebilecek temel görgüden de yoksunlar.”
 
Masadaki adamlardan biri, sadece bizim deÄŸil, ortamdaki herkesin duyabileceÄŸi ÅŸekilde anlatmaya baÅŸladı: “Ben onu sayın vekilimize izah ettim. O noktada imar izinlerinin verilmemiÅŸ olması çok yanlış. Hallederiz bir ÅŸekilde yani…”
 
Sanki hayat böyle ilerliyor bir süredir memlekette. “Hallederiz bir ÅŸekilde…” diyen adamlarla umutsuzca “bu meseleyi nasıl halledeceÄŸiz?” sorusunun peÅŸine düÅŸen adamlar arasındaki gerginlikle ilerliyor her ÅŸey.
 
Hayır, lütfen yanlış anlaşılmasın. Ne kendimi “bu meseleyi nasıl halledeceÄŸiz?” diyen adamların safına yazıyorum ne de “hallederiz bir ÅŸekilde” diyerek yola devam eden insanları yargılıyorum. Benimkisi daha çok bir anlama, anlamlandırma çabası.
 
Belki de ÅŸu: Türkiye’nin ve dünyanın hayat pratikleri, yönelimleri, hayata bakışı hızla deÄŸiÅŸip dönüÅŸürken hepimiz oradaydık. Bazılarımız bu deÄŸiÅŸip dönüÅŸen Türkiye’ye ve dünyaya uyum saÄŸlamak konusunda hiç çekingenlik göstermediler. Bazılarımız o trene binmemeyi tercih etti.
 
Hayır, gündelik politikadan bahsetmiyorum. 2000 sonrası dünyanın aldığı halden bahsediyorum. Yüzeysellikle dolu, sanallaÅŸtırılmış, sulandırılmış bir yeni dünya burası. Sadece pratik sonuçlara odaklı bir “ne ÅŸekilde?” dünyası burası… Nasıl ve niçin sorularıyla uÄŸraÅŸan insanların tabiri caizse “arkaik dönemlerden kalma dinozor” muamelesi gördüÄŸü bir dünya. Üstelik “ne ÅŸekilde?” sorusuna verilen cevap da çok deÄŸiÅŸmiyor: “Bana faydası dokunabilecek her ÅŸekilde…”
 
Åžunu konuÅŸalım. 1990’larda herhangi bir baÅŸörtülü kadının güzel görünmek için estetik ameliyat yaptırmasını deÄŸil anlamak ve anlamlandırmak, aklımıza bile getiremezdik. “Havsalamıza sığmazdı” anlamında söylüyorum bunu. Oysa bugün, diyelim deÄŸiÅŸimdeki örneÄŸi baÅŸörtülü kadınlardan verdim diye beni yargılayabilecek ve linç edebilecek bir vasata eriÅŸtik. Oysa ben cinsiyet bağımsız bir örnek veriyorum sadece. Pekâlâ, buna benzer örnekleri erkekler üzerinden de verebilirim yani.
 
Bakın ÅŸu: “Sana ne, insanlar nasıl rahat ediyorlarsa öyle yaÅŸasınlar” cümlesinin gizli emri “sus” komutudur. Ä°çinde yaÅŸadığımız dünyayı anlamanın yollarından biri ve bence en önemlisi deÄŸiÅŸen insan davranış ve tutumlarını anlamaya çalışmaktır. Dikkat isterim: “BaÅŸörtülü kadınların estetik ameliyat yaptırmasına karşıyım” demedim. Ama bunu böyle anlamaya hazır binlerce insanın varlığından da haberdarım. Ben sadece deÄŸiÅŸip dönüÅŸeni anlamaya çabalıyorum. Derdimi seviyorum yani.
 
Birey açısından bütün “niçin yaptın?” sorularının cevabı “çünkü canım öyle istedi” ÅŸeklinde olabilir. Bunda bir sorun var bence ama beis yok. Fakat bırakın bazıları da canı öyle isteyen bireylerin oluÅŸturduÄŸu dünyanın nasıl bir yere benzediÄŸini tespit etmeye çabalasın. Bırakın onun canı da öyle istesin.
 
Toplamda galiba ÅŸunu söylemeye çabalıyorum: Her anlama çabasını “yaÅŸanılan hayata ve tercihlere müdahale” olarak deÄŸerlendirme yatkın bir yere geldik sonunda. Burası oldukça soÄŸuk ve tehlikeli bir yer. DüÅŸünmeyi, söz almayı durduracak bir yer.
 
Merak edenler için söyleyeyim. Çorbadan sonra Yusuf beni taksitle ve bin zorlukla alabildiÄŸi arabasıyla eve bıraktı. Yol boyunca yine meselemizi konuÅŸtuk. Bu kez bir baÅŸka sorumuz vardı: “Bu zenginlik baÅŸka türlü organize edilebilseydi verimleri ne olurdu?”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.