Sosyal Medya

Kürsü

Yavuz Bahadıroğlu: Tanzim Satış güzel ama hangi birini tanzim edeceksiniz?

1800’lü yılların başı...



O tarihlerde Ä°stanbul’un Karaköy semti dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biridir. 
 
Osmanlı Devleti’nin sadece Ä°stanbul’a ve Anadolu’ya açılan ticari kapısı deÄŸil, aynı zamanda ithalat ve ihracatın da merkezidir. 
 
Karaköy o yıllarda yerli yabancı çok sayıda insanın kaynaÅŸtığı bir limandır…
 
O tarihlerde henüz trenle ulaşım olmadığından, Ä°stanbul’a gelen yabancı tüccarların kullandığı en önemli ulaşım aracı gemilerdir.
 
Avrupa’dan gemilerle gelen yabancı tüccarlar ve seyyahlar Karaköy limanına ayak basarak Ä°stanbul’a giriÅŸ yapıyorlar…
 
Haliyle o tarihlerde kâğıt para henüz kullanılmaya baÅŸlanmadığından (ilk kâğıt para 1840’ta tedavüle çıktı), tüm alışveriÅŸler altın ve gümüÅŸ paralarla yapılıyor.
 
Fransa’dan gelen bir gemiden inen ve Karaköy rıhtımına adımını atan bir Fransız tüccar, hem Ä°stanbul’a ilk ayak basmanın ÅŸaÅŸkınlığı, hem de kalabalığın itiÅŸ kakışıyla kemerinde taşıdığı altın kesesini yere düÅŸürüyor.
 
Etrafa saçılan altınlar kalabalığın arasında ayaklar altında saÄŸa sola yayılıp gidiyor. 
 
Fransız tüccar altınlardan bazılarının denize yuvarlandığını da görüyor. 
 
“Eyvah mahvoldum!” diyerek oracığa çömeliyor, saçını-başını yolmaya baÅŸlıyor.
 
Ä°nsanlar altınlara üÅŸüÅŸüyor. Toplamaya baÅŸlıyorlar. Hatta bazı gençler üstlerini çıkarıp denize düÅŸen altınların peÅŸinden denize atlıyorlar.
 
“Biittim ben” diye düÅŸünüyor, Fransız tüccar, “bir teki bile geri dönmez.”
 
Ä°yice panikliyor, aÄŸlamaya baÅŸlıyor. 
 
O sırada yanına gelen iyi giyimli biri, neden saçını-başını yolduÄŸunu, neden hıçkıraraktan aÄŸladığını soruyor.
 
Fransız kesik kesik cümlelerle derdini anlatınca, adam gülüyor:
 
“Merak etme” diyor, “burası Ä°stanbul, burada tek kuruÅŸun bile kaybolmaz!”
 
Tabii Fransız tüccar kulaklarına inanamıyor. 
 
Neden sonra denizdekiler çıkıyor, rıhtımdan altın toplayanlarla buluÅŸup Fransız tüccarın önüne geliyorlar. Buldukları altınları üçer-beÅŸer avucuna koyuyorlar.
 
Fransız, gözlerine inanamıyor. Ä°nanamıyor ama her gelen avucuna altın koyuyor. Sırılsıklam ıslanmış gençlerden birinin uzattığı altını almak istemiyor:
 
“Sende kalsın” diyor.
 
Delikanlı ısrarla avucuna koyuyor altını: “Bize yardım sevabı kalsa yeter!”
 
Fransız tüccar altınları alıyor. Oracıkta sayıyor. Tek bir altının bile eksik olmadığını görünce, hâlâ yanında dikilip duran iyi giyimli adama soruyor:
 
“Ama bu nasıl olur?”
 
“Olur” diyor adam, “dedim yaburası Ä°stanbul, biz Müslümanız, haram lokma yemeyiz!”
 
***
 
Hep söylüyorum, konu domates-patlıcan konusu deÄŸil, ahlâk konusudur!Dün altına tenezzül etmeyen bir millet nasıl bu hale geldi, onu düÅŸünmek lâzım.
 
***
 
Millet bazı hallerde devleti yanında görmek ister. Bu açıdan “Tanzim Satış” güzel. Ama hangi birini “tanzim” edeceksiniz? Tüm ihtiyaç maddeleri keyfi fiyatlandırılıyor…
 
Devlet “Toplumsal ahlâkı” eÄŸitim ve kültür hamleleriyle “tanzim” ederse, diÄŸer alanlar kendiliÄŸinden düzelir!
 
YENÄ° AKÄ°T

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.