Sosyal Medya

Güncel

Beşir Ayvazoğlu / Çayın musikiyle buluştuğu mekân: Çaynağme

BeÅŸir AyvazoÄŸlu - KARAR



Refik Halit Karay titiz bir çay tiryakisiydi. “Çay Belası” baÅŸlıklı nefis yazısında, alafranga piÅŸmiÅŸ renksiz ve çeÅŸnisiz çaya deÄŸil, semaverde demlenmiÅŸ koyu ve kızıl çaya bayıldığını söyler. “Hem de kendi eliyle yapmak ve kıvamına gelinceye kadar karşısında kaynar suyun höpürtüsünü dinleyerek yutkunmak ÅŸartıyla...” Semaverin kaynadığı sıcak bir oda kadar huzur verici bir mekân düÅŸünemeyen hazret, böyle bir odada buÄŸulara gömülüp fincanın lezzetine kavuÅŸtuÄŸu vakit nâtıkasının açıldığını, neÅŸesinin taÅŸtığını, hoÅŸsohbet, mültefit ve iyimser bir adam haline geldiÄŸini, yaÅŸamaktan müthiÅŸ bir zevk aldığını, ille dışarıda şıpırtılı, puslu veya fırtınalı, keskin bir hava varsa zevkinin büsbütün arttığını söyler. Peki, Refik Halit’e göre iyi çay nasıl demlenir ve nasıl içilmelidir?
 
“Çay ihtimamla piÅŸmezse, ağır ağır, rahat rahat içilmezse hiçbir kıymeti kalmaz. Çay, bol elbiseler içinde, rahat minderlerde, gayet lâubali bir tarzda içilmek ÅŸartile dünyanın en lezzetli içkisidir, fakat suyu berrak, rengi âteÅŸîn, fincanı billûr, ÅŸekeri az, râyihası hafif olmalıdır. Yazık ki çay içen milyonlarca halkın pek azı bu esaslara riayet eder. Çay piÅŸirmeyi basit görenler aldanırlar ve aldandıkları içindir ki iyi çay içmeÄŸe muvaffak olamazlar. Suyu ılık bir âdi porselen ibriÄŸe haÅŸlanıvermiÅŸ olan çay, yani alelumum içtiÄŸimiz çay ne taamsız, ne fena bir çaydır; bunu çay namına yutanlara acımalı ve çay gibi nefis bir nesneyi o hâle sokanlara da kızmalıdır.”
 
***
 
Refik Halit, kahveyi de çok severdi, fakat dostlarından Ahmet HaÅŸim’in tiryakisi olduÄŸu tek içecek vardı: Çay. HaÅŸim, çay demlemeyi bir sanat, içmeyi de baÅŸlı başına bir zevk, hatta bir çeÅŸit tören haline getirenlerdendi. Japon estetikçisi Okakuro Kakuzo’nun Çayname adlı zarif kitabını keÅŸfeden odur. Bir yazısında okuyucularına tanıttığı bu kitabın “Çiçekler” ve “Çay Odası” bölümlerini Türkçeye de çevirmiÅŸtir. Tamamı dilimize Ali Saha Delilbaşı tarafından kazandırılan ve 1944 yılında neÅŸredilen Çayname’de, çayın Japonya’da özel bir mezhebe, felsefî bir sisteme ve estetiÄŸe nasıl vücut verdiÄŸi anlatılır.
 
Dostları, baÅŸka bir yazısında da çay içerek ve Çin’e dair kitaplar okuyarak Çinkârî hayallere daldığını anlatan HaÅŸim’in ince bir zevk ve büyük bir titizlikle demleyip Çin piyâlelerinde ikram ettiÄŸi çayları yudumlayarak penceresinin önünde birlikte geçirdikleri akÅŸam saatlerini hiç unutmamışlardır. RuÅŸen EÅŸref, meÅŸhur mülâkatını yaparken Piyâle ÅŸairinin yeÅŸil masasının üzerinde bir semaver kaynıyor ve çaydanlık ince emziÄŸinden hafif dumanlarla nefis bir çay kokusu üfürüyordu. Yahya Kemal’in “Ric’at” ÅŸiirinde sevgilisini anlattığını bilmeseydim, “Çini bir kâsede bir Çin çayı içmekteydi” mısraında HaÅŸim’i tarif ettiÄŸini söyleyebilirdim.
 
HaÅŸim, mavi nakışlı Çin kâselerinde ateÅŸ renkli çaylarını yudumlarken niçin ÅŸiir yazdığını da “Ben bu Çin kâsesinde neden çay içiyorsam, ÅŸiiri de onun için yazıyorum. Sırf bir lezzet meselesi!” diye açıklamıştı. Belki de “Piyale” ÅŸiirindeki “AteÅŸ doludur tutma yanarsın” dediÄŸi gül renkli piyale, çay piyalesiydi. Fakir hayatına anlam katan güzelliklerden biri olduÄŸu için çay saatine çok önem verirdi. Bir gün çayı iyi demleyemeyen bir arkadaşını çocuk azarlar gibi azarlamış, baÅŸka bir gün de iyi bir çay bulabilmek için doktoru Nuri Fehmi’yi BeyoÄŸlu sokaklarında saatlerce yürütmüÅŸtü.
 
 
***
 
Ä°yi çay bulmak hakikaten önemli. Lüks kafelerde, hatta beÅŸ yıldızlı otellerin lobilerinde bile çok zaman özensizce hazırlanıp bayat bayat servis edilen çayların haysiyetsizliÄŸini tarif edecek kelime bulamıyorum. Sadece çay mı? Kahve de öyle! Refik Halit ve Ahmet HaÅŸim günümüzde yaÅŸasalardı, emin olunuz çok mutsuz olurlardı. Çünkü onların kahve piÅŸirmeyi ve çay demlemeyi sanat haline getirmiÅŸ çayhane ve kahvehaneleri vardı. Ahmet Rasim, Åžehzadebaşı’ndaki kahvesinin duvarına “Benim çayım lezzetli ve tatlıdır, çünkü sevgilinin dudağı gibi lâl rengindedir” anlamındaki Farsça beyti çerçeveletip asan Hacı ReÅŸid’i anlata anlata bitiremez.
 
Eski tiryakiler çayda üç ÅŸart ararlardı: Leb-renk, leb-sûz ve leb-rîz... Yani bardak aÄŸzına kadar dudak renginde ve dudağı yakacak sıcaklıkta çayla dolu olmalı. Aslında dördüncü bir ÅŸart daha vardır: Cam bardak... HaÅŸim, çinkârî porselen fincan zevkiyle klasik çay tiryakilerden ayrılırdı.
 
***
 
EÄŸer Üsküdar’da, metro durağının hemen arkasındaki ÇaynaÄŸme’ye yolunuz düÅŸtüyse, bunları niçin yazdığımı tahmin etmiÅŸ olabilirsiniz. Ä°sminde çay ve naÄŸme kelimeleri birleÅŸtiren bu kafe, hayır kafe demek doÄŸru deÄŸil, bu çayhane, BoÄŸaziçi Üniversitesi mezunu olmakla beraber hayatını çaya adamış, çay sanatını Refik Halit ve Ahmet HaÅŸim gibi titiz çay tiryakilerini hoÅŸnut edecek bir seviyeye yükselterek ortağıyla beraber Çayname’ye açmış bir çay tutkunu olan Asaf Osman tarafından açıldı. Ä°ki katlı, ikinci katında harika bir BoÄŸaz manzarasını seyrederek çeÅŸit çeÅŸit çayları tadabileceÄŸiniz nezih bir mekân...
 
“AÅŸkı ve muhabbeti demleyen” ÇaynaÄŸme, ismindeki naÄŸmeyi Asaf Osman’ın diÄŸer sevdasından, eski musikimizle yaÅŸadığı sevdadan alıyor. Mesela özenle seçilmiÅŸ ve ihtimamla demlenmiÅŸ Karadeniz çayının adı Rast, Seylan çayının adı AcemaÅŸiran, Darjeeling çayının adı Saba, Assam çayının adı Segâh, yeÅŸil çayın adı Evic… Siyah çayın her biri bir makamın adını taşıyan farklı harmanları da var. Mesela Hicaz’da tarçın parçaları, DilkeÅŸhaveran’da portakal kabukları, Muhayyer Sünbüle’de vanilya... Benim çok sevdiÄŸim bir makam olan Bestenigar ise, siyah çay, süt, tarçın, zencefil ve benzeri bitkilerden oluÅŸan bir harman…
 
Asaf Osman’ın ÇaynaÄŸme’sinde çayla birlikte minik kurabiyeler de ikram ediliyor. Bu kurabiyelere de “Proust’u Madlen Kurabiyesi” ismi verilmiÅŸ. Biliyorsunuz, Marcel Proust, bir Madlen kurabiyesini yumuÅŸatmak çayına batırınca gözünde bütün bir geçmiÅŸ zaman canlanır ve bir roman serisi doÄŸar. ÇaynaÄŸme’nin çaylarında isim olarak karşınıza çıkan makamlarda saz eserlerini dinlerken de -kurabiyeler olmasa bile- bir geçmiÅŸ zaman rüyasına dalıyorsunuz. Gece vakti ikinci katında çayınızı yudumlarken BoÄŸaz’ı seyrediyorsanız, zannediyorsunuz ki “GeçmiÅŸ gecelerden biri durmakta derinde…”
 
Sizi bilmem ama, ben, Asaf Osman gibi müteÅŸebbis, yeni fikirleri ve fantezileri olan insanları çok seviyor ve takdir ediyorum. Onlar hayatımıza yeni renkler katıyorlar.
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.