Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Akif Emre'nin arşivinden: İstanbul'un fethini görenler...

Tiran''a geldiğimin ikinci günün sabahı erkenden otelden dışarı çıkıp etrafı dolaşmaya başlıyorum. Ana caddenin hemen arkasında bir pazar kurulmuş. Hayat ne kadar erken başlıyor. İnsanlar sabahın yedisinde bile tezgahlarını kurmuş, alışverişe başlamışlar bile. Sabahın erken saatinde pazarı gezen bir yabancı olarak hemen dikkati çekiyorum. Pazarın fakirliği satılan ürünlerden belli oluyor. Boş kasaları fotoğraflamaya çalışıyorum. İhtiyar bir kadın nereli olduğumu soruyor işaretleriyle. Türk''üm deyince verdiği cevabı hiç unutmayacağım: "Ben de Türk''üm."



Müslümanlık''la Türklük Balkanlar''da eÅŸ anlamlı olarak kullanılıyor. Etnik olarak hangi gruba ait olursanız olun siz aynı zamanda bir Türk''sünüz, çünkü Müslüman''sınız.
 
Ä°STANBUL, 1991
 
Telefondaki ses o bildik sesti: Beni hatırlıyor musun, ben "Noreddin." Çok beÄŸendiÄŸi ismi Nureddin''i, özel bir vurgu yaparak BoÅŸnak aksanıyla Noreddin''e çevirmiÅŸti. AkÅŸam karanlığında Kartal''da verdiÄŸi adresi güç-bela bulduÄŸumda kendimi adeta yabancı bir ülkede hissetmiÅŸtim. BoÅŸnak göçmeni bir ailenin tüm yakınları toplanmışlardı. ÇoÄŸu uzunca bir süredir Türkiye''de yaşıyor olmalarına raÄŸmen Türkçe''leri düzgün deÄŸildi ve aralarında hiç konuÅŸamayanlar bile vardı.
 
Nureddin ev sahiplerine beni takdim ederken, Londra''dan arkadaÅŸ olduÄŸumu söyledi. Yine o bildik Nureddin''di. Her an her türlü sürpriz yapmaya müsait haliyle beni bir kez daha ÅŸaşırtmıştı. Singapur''dan Yugoslavya''ya giderken Ä°stanbul''a akrabalarına uÄŸramış.
 
LONDRA
 
Hayatımda tanıdığım en ilginç insanlardan biri olarak hafızamda yer edecek Nureddin. Medeni cesaretle pervasızlığın bu kadar iç içe geçtiÄŸi bir insana hiç rastlamadım desem, yanlış olmaz. Bazen giriÅŸkenliÄŸi, medeni cesareti ile hayranlık uyandırırken kimi zaman da "Bu kadar da olmaz" dedirtecek kadar çevresine aldırmaz tutum sergiler. Hareketleri benim ölçülerime göre patavatsızlığa kaçtığı çok olurdu ama iÅŸini mutlaka hallederdi. Hiç beklemediÄŸiniz bir anda, hiç beklenmedik bir hareketle sizi her an ÅŸaşırtabilir. Vize sorunu olduÄŸu halde sık sık, dağılmamış haliyle son yıllarını yaÅŸayan Yugoslavya''ya gider ve her seferinde beÅŸ parasız olarak Heatrow Havaalanı''ndan nasıl geçtiÄŸini, memurları ikna ederek nasıl giriÅŸ vizesi aldığını anlatırdı.
 
Sancaklı bir BoÅŸnak''tı. Ä°ri vücut yapısı, siyah saçlarıyla fizik görünümünde tipik bir BoÅŸnak''ı hatırlatan çok az ÅŸeye sahipti. Her zaman giyindiÄŸi siyah deri ceketiyle onu mutlaka birilerini bir konuda ikna etmeye çalışırken görürsünüz. Bu giriÅŸkenliÄŸi sayesinde kısa sürede hiç bilmediÄŸi Ä°ngilizce''sini ilerletmeyi baÅŸardı.
 
Benimle konuÅŸurken bir ara, BoÅŸnakça''daki Türkçe kökenli kelimeleri keÅŸfetmesi, uzun süre onunla konuÅŸmamızın ana fikrini oluÅŸturdu. "Türkçe''de kaşık ne demek" türünden, sonu gelmeycek gibi görünen bir konuÅŸmaya her seferinde büyük iÅŸtahla sarılmaya baÅŸlamıştı.
 
Türkler''le iliÅŸkili bir konu konuÅŸulacaksa Sancak''ın nasıl Ä°stanbul''dan önce Osmanlı toprağı olduÄŸunu ve Ä°slamlaÅŸtıklarını anlatır, Müslümanlık konusunda da öne geçtiÄŸini düÅŸünürdü.
 
O gün bir Arap arkadaşıyla tartıştıklarını anlatıyordu. ''Sen bu teze ne diyeceksin bakalım?'' dercesine sordu: Türkler iyi savaÅŸçıydılar ama Ä°slam''ı teblig konusunda çok zayıf kaldılar. Viyana''ya kadar gitmelerine raÄŸmen onların eliyle MüslümanlaÅŸan yeni ulus yok.
 
Cevabımı bekleyecekti ki dayanamadı ve küçümser bir eda ile devam etti: Aptal, tüm bunları bana karşı söylüyor...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.