Bütün olup bitenleri köÅŸesinden seyreden yaÅŸlı, güngörmüÅŸ bir bülbül heyecana kapılmadan, telaÅŸlanmadan ÅŸu soruyu sorar kendine: Ne yapmalı? Kısa ve uzun vadedeki bütün ÅŸartları gözden geçiren yaÅŸlı bülbül nihayet bir sonuca ulaşır: Elbette kargaların hâkimiyeti sonsuza kadar sürmeyecek; gün gelecek iç veya dış nedenlerle Bülbülistan’ı terk edeceklerdir. Öyleyse önemli olan mevcut durum deÄŸil; kargalar çekilip gittikten sonraki durumdur. Kargaca yaÅŸamaya alışan bülbüller, onlar gittikten sonra bülbülce hayat tarzına nasıl döneceklerdir? Åžu an mevcut bülbülce yaÅŸama tarzını kayda geçirmek, muhafaza etmek; kargalar gittikten sonra da bir zamanlar kendilerini bülbül kılan deÄŸerleri merak edecek bülbüllerin önüne koymak en iyi çözümdür.
UlaÅŸtığı çözümü uygulamaya koyan yaÅŸlı bülbül, amacına en uygun yavru bir bülbülü ikna eder ve beraberce ıssız bir köÅŸeye çekilirler. Bütün bildiklerini yavaÅŸ yavaÅŸ yavruya öÄŸretmeye, aktarmaya baÅŸlar: Hayatın en ince ayrıntılarında bülbülce nasıl davranılır, nasıl yaÅŸanılır? BülbüllüÄŸün faslı olan ÅŸakımak üzerinde özellikle durur yaÅŸlı bülbül. Uzun zaman diliminde, sabırla Bülbül Ülkesi’nin bütün gelenek ve göreneklerini öÄŸretir ve yavru bülbülü yetiÅŸtirir. Çünkü hayatta bir fikri, bir yaÅŸama tarzını var kılmanın, ihya etmenin en iyi yolu, ortaya, o fikri, o yaÅŸama tarzını temsil eden bir örnek koymaktır. Her ikisi de büyük bir iÅŸtiyakla kargaların hâkimiyetinin bitmesini beklerler. Kendi çaÄŸlarının gelmesini, bülbüllüÄŸün yeniden dirilmesini, gökyüzünü bülbül ÅŸakımasının tutmasını…
YaÅŸlı bülbülün öngörüsü doÄŸru çıkar ve kargalar Bülbülistan’ı terk eder, geldikleri gibi hızla çekilir giderler. Bülbüller bu duruma çok sevinir, kırk gün kırk gece kutlamalar yapar; karga hâkimiyetinden kurtulmanın coÅŸkusuyla ÅŸarkılar söyler, eÄŸlenir dururlar. Kırk gün dolduktan ve hayata döndükten sonra herkesin üzerine bir ağırlık çöker: Ä°yi de! Kargalar gitti ama kargaca yaÅŸama tarzı nasıl gidecek, nasıl terk edilecek? Tüm bülbüller samimiyetle karga olmaktan kurtulmak isterler; yaÅŸlılar geçmiÅŸin derinliÄŸinde unuttuklarını hatırlamakta zorlanır; karga hâkimiyetinde doÄŸup büyüyen gençler ise ÅŸaşırıp kalırlar. Tüm bunları uzaktan izleyen yaÅŸlı bülbül yıllardır emek verdiÄŸi öÄŸrencisine döner ve “Artık senin çağın geldi. Haydi, çık ve ÅŸakı” der. “Åžakı ki, bülbüller en derinlerinde gömülü bulunan bülbüllüÄŸü hatırlasınlar.” Yavru bülbül yüksekçe bir yere çıkar ve taşıdığı iddianın bütün ihtiÅŸamıyla diklenir. O da ne? YaÅŸlı ustanın yıllarca emek verdiÄŸi yavru bülbül kargaca ötmeye baÅŸlamıştır…
Ä°smail Kara’nın Åžeyh Efendinin Rüyasındaki Türkiye adlı eserinde “Bir Siyasî Rüyanın Tahkiyesi” baÅŸlığıyla kaleme aldığı yazının (Ä°stanbul 1998, s. 73–75) oldukça tadil edilmiÅŸ ÅŸekli olan yukarıdaki hikâye, Türkiye’de muhtelif yönelimlere sahip iddia sahiplerinin durumunu en iyi biçimde tasvir eder. Ä°ddia sahibi olmak, ne anlama gelir? Her iddia, bir davettir: Mevcuttan farklı, daha iyi, daha doÄŸru olduÄŸu kabul edilen, yeniye bir çaÄŸrı. Her iddia, mevcudu kaldırmak; yerine farklı, ama mevcuttan daha iyi ve daha doÄŸru olanı ikame etme iÅŸidir. Bu nedenle her iddia, yeni bir duruÅŸu, yeni bir bakışı, yeni bir görüÅŸü, yeni bir tarzı/tavrı ÅŸart koÅŸar. Ä°ddia’nın davet ve dava kelimeleriyle iliÅŸkisi de bu ÅŸartın en iyi göstergesidir. Ä°nsanların iddia sahiplerini dikkate alması ise, hiç ÅŸüphesiz, sahip oldukları teklif ve bu teklifin içeriÄŸine baÄŸlıdır. Bir teklifin içeriÄŸi mevcuttan daha kötü ise, tercih edilmez; aynı seviyede ise kurulu düzen deÄŸiÅŸtirilmez. Her halükarda bir teklif ancak ve ancak mevcuttan daha iyi, daha doÄŸruysa tercihe ÅŸayandır. Elbette ki, hiçbir iddia veya teklif tek başına insanların ilgisini çekmez; tersine her iddia sahibinin ÅŸahsiyeti, ehliyeti, hatta tatbik sürecindeki samimiyeti tercih aÅŸamasında rol oynar. Bu nedenledir ki, bir iÅŸi üstlenirken kiÅŸinin aklî kapasitesi, teorik birikimi, tecrübesi kadar ahlakî yeterliliÄŸi de son derece önem arz eder.
Mevcut bülbülün ÅŸakımasını eleÅŸtirenler, kendi sıraları geldiklerinde ya daha kötü, ya “eh fena deÄŸil!” cinsinden ÅŸakımakta; ancak pek az iddia sahibi mevcudu aÅŸacak bir ceht ü gayretin içerisine girmektedir. Niçin? Kanımızca Türkiye’de iddia sahiplerinin pek çoÄŸu yeni ve daha doÄŸru bir ÅŸey yapmak için deÄŸil, toplumun ürettiÄŸi kolektif artı-deÄŸerden pay almak için iddia sahibi gibi görünmekte; bundan dolayı da savundukları iddiaları, -mevcudun yerine ikame edilmesini istemekten daha çok-, pay verilmesi için korkutma kabilinden dillendirmektedirler. Mevcut, bir biçimde pay vermeye yanaÅŸtığında sözde-karşıdakiler savundukları iddiaları terk etmeye baÅŸlamakta; vermenin ÅŸiddetine koÅŸut ÅŸekilde terk etmenin de ÅŸiddeti artmaktadır. Taraflar kazanırken bu kör dövüÅŸünde, acımasızca kullanılan ve sömürülen halkın anlam-deÄŸer dünyasının temel kavramları ve sembolleri aşınmakta; millet kan kaybetmektedir. Bu tespit yalnızca güncel siyasî, sosyo-kültürel hayat içerisinde cereyan eden hadiseler için deÄŸil, ilmî ve entelektüel hayat için de geçerlidir.
Temsil cihetinden anlatılan hikâye ve ÅŸimdiye deÄŸin yapılan yorumlar göstermektedir ki, önemli olan karşı çıkmak deÄŸil, karşı çıkılan mevcudun yerine ne ikame ediliyor ona bakmaktır. Karşı çıkmak için tavır alanlar, zekâlarını kendilerine has bir duruÅŸ, bakış ve görüÅŸ inÅŸa etmek için deÄŸil, yalnızca baÅŸkalarının duruÅŸ, bakış ve görüÅŸlerinin yanlışlarını bulmak için harcarlar. Bu tür insanlar daima, doÄŸal olarak, kendilerine, karşı durduklarının görüÅŸüne göre ayar verirler. Açıkça söylemek gerekir ki, önemli olan oyuna gelmemek deÄŸil, bizatihi oyun kurmaktır. BaÅŸkalarının kurduÄŸu oyuna gelmemek için zekâsını sarf edenler; hiçbir zaman oyun kuramazlar.
Tanzimat’tan bu yana geliÅŸtirilen, dışarıya dönük yenilgi psikolojisiyle malul -izmler ve içeriye dönük çıkar psikolojiyle malul siyasî yaklaşımlar, yalnızca kanaat sahibi Osmanlı münevverleri ve Cumhuriyet aydınları tarafından formüle edilmiÅŸtir. Bu formüller içerisinde yetiÅŸen yavru bülbüllere fırsat verildiÄŸinde ya da sıraları geldiÄŸinde maalesef kargaca ÅŸakımaktan baÅŸka bir ÅŸey yapamamaktadırlar. Çözüm Türk bilgini olmak, kendine has oyunu bilgiyle kurmaktır.
Kaynak: Anlayış.net
Henüz yorum yapılmamış.