Güncel
Kenan Alpay: Kazanmak için her yol mubah mıdır?
Kenan Alpay - Yeni Akit
Marka kentler kurma söylemiyle ÅŸehirlerimizi medeniyetimizin ruhuna uygun bir biçimde imar ve inÅŸa etme söylemi son dönemlerde pek revaçta. Lakin bu söylem yarışı bir türlü ciddi ve istikrarlı bir projeye dönüÅŸemeden kimi etkinliklerde atılan nutuklarla, yerel seçimlerde halka yapılan vaatlerle sınırlı kalıyor maalesef. Üstelik bu nutuk ve vaatler en kalabalık sanayi ve ticaret ÅŸehirlerinden en mutena tarihi ve turistik sahil kasabalarına deÄŸin cinayet niteliÄŸinde iÅŸlenen suçlar hiç gaz kesmeden sürüp giderken seslendiriliyor.
Yerel seçimler kimi vasıf ve hassasiyetleri itibariyle genel seçimlerden ayrışıyor olsa da genel siyasal atmosfere güçlü bir biçimde nüfuz edebilecek kimi dengeleri de içinde barındırmaktadır. Bir taraftan yerelde zafere kazandıracak aday ve söylemleri iyi tayin etmek ama diÄŸer taraftan genel siyasal kimlik ve pozisyonla çeliÅŸkiye düÅŸmemek gibi bıçak sırtı dengeleri yönetmek hiç kolay deÄŸil elbette. Yalnız bu durumu daha bir çekilmez hale sokan öncelikli sıkıntı fanatik bir taraftar tutumu sergileyerek siyaseti hızlı bir çürüme ve kokuÅŸma sürecine iteklemektir. Mesela ÅŸöyle; bizimkilerin hiç yanlışını görmeyelim, açık kusurları saçma sapan tevillerle izaha yeltenelim fakat muhalefet partisi ve adaylarının soyuna sopuna kadar her türlü kusuruna odaklanıp alabildiÄŸine yüklenelim mantığı sahiplerini açık bir körleÅŸmeye hatta kaskatı bir duygusuzluk sarmalına sürükler.
Zafer’den Önceki SarhoÅŸluk
Siyaset belli bir oranda halkın gönlünü almak, duygularını okÅŸamak, heyecanlarına coÅŸku katmak üzere yapılacak olsa da hepsinden daha çok doÄŸal olarak bir kimlik ve gelecek tasavvuru üzerinde yükselmek zorundadır. Bu doÄŸal kimlik ve tasavvur tepeden inmeci, halkı hizaya çekmeye kendini yetkili gören dayatmacı bir duruÅŸu salık vermiyor tabii ki. Ancak ahlaki köklerinden koparılmış, kimliksiz, istikametsiz ve de ilkesiz yani konjonktüre göre ÅŸekil almaya müsait bir siyasetin hiçbir ülkeye ve topluma da faydası olmayacağı açıktır.
Kazanmak için her yol mubah mıdır? Siyasette, ticarette, diplomaside hatta savaÅŸta zafere götüren her yol/araç meÅŸru mudur? “HaÅŸa, hiç böyle ÅŸey olur mu?” deriz hep birlikte! Rehberimiz, önderimiz, kriterimiz Niccolo MachiavellideÄŸil ki baÅŸarıya götüren her yolu benimseyelim.
Türkiye 31 Mart’a doÄŸru hızlı adımlarla koÅŸarken bütün partiler için Ä°stanbul, Ankara ve Ä°zmir gibi büyükÅŸehirler bütün boyutlarıyla birer sembol deÄŸeri taşıyor. CHP’nin Ä°stanbul ve Ankara için muhafazakâr-milliyetçi aday ve söylemlerle sahne alması boÅŸuna deÄŸil elbette. Ancak aynı CHP Ä°zmir’i tipik Kemalist-ulusalcı bir adayla alabileceÄŸinden emin olarak hareket ediyor. CHP’nin malum çeliÅŸkisini ÅŸimdilik bir kenara bırakalım. Çünkü asıl mesele AK Parti’nin adayı Nihat Zeybekci ile Ä°zmir’e, Ä°zmirlilere veya uzun yıllar boyunca Kemalist kimlik siyasetiyle beraber saf tutmuÅŸ diÄŸer ÅŸehirlerin karşısına nasıl bir mesaj ve tutumla çıktığıdır.
Şarabın Gazabından Kork
AK Parti Ä°zmir’i, Çanakkale’yi, TekirdaÄŸ’ı, Kırklareli’ni de kazanmak için seferber olmalı elbette. Ancak kazanmak için ortaya koyacağı siyasi söylem ve vaatler kendi doÄŸasıyla, muhafazakâr-demokrasi çizgisiyle de çeliÅŸmemeli. Nihat Zeybekci, daha önce Denizli Belediye BaÅŸkanlığı yaptı, Ekonomi Bakanlığı yaptı ve kamuoyu tarafından yakından tanınan, popülaritesi yüksek bir siyasetçi. Ä°zmir adaylığı süreci oldukça renkli ve hareketli geçiyor. Ama bu renk ve hareket özellikle “Ä°zmir’in ÅŸarabını uluslararası marka yapma” yönünde verdiÄŸi beyanlarla kendisini gösteriyor. Tabii ki Zeybekci’nin söyledikleri burada baÅŸlayıp burada bitmiyor. Kanalizasyon ve katı atık probleminden baÅŸlayarak en temel altyapı çalışmalarından trafik sorunun çözümüne, Louvre çapında dünyanın en iddialı arkeoloji müzesini kurmaktan olimpiyat stadına, kapalı salon ve yüzme havuzlarına deÄŸin üzerinde detaylarıyla çalışılmış onlarca projeyi takdim ediyor. Ä°zmir’in karakterini sadece yaÅŸam tarzına indirgeyen yaklaşımların yanlışlığına dikkat çekip “Barcelona gibi bir ÅŸehir” kurmaya aday olduÄŸunu da ilan ediyor.
Kocaeli ve Bursa’nın büyüyen ekonomileriyle Ä°zmir’i yakalamak üzere olduÄŸunu vurgulayıp Ä°zmir eÄŸer kendisini Türkiye realitesine çevirmezse geriye düÅŸeceÄŸini iddia ediyor. Ä°ÅŸte tam da bu noktada Nobel ödüllü iktisatçı Richard Thaler’in ‘Dürtme’ kitabına referans vererek “Ä°zmir’i her alanda koÅŸturmak, ataÄŸa kaldırmak için dürtmemiz lazım” cümlesini kuruyor. Ancak kamuoyu bu “dürtme” mevzusunun iktisadi boyutlarıyla hemen hiç alakadar olmuyor. Çünkü yapılan her röportajda, çıktığı her haber kanalında ‘ÅŸarabı dünya markası yapma’ iddiası soruluyor, soruÅŸturuluyor. Zeybekci’yse her fırsatta “Åžaraba sanayi ve ticaret açısından yaklaşıyorum. Müftü deÄŸilim, meselenin dini boyutu beni hiç ilgilendirmez” türü cevaplar veriyor. Öyle ki Hürriyet’ten ErtuÄŸrul Özkök’e Urla’daki ÅŸarap baÄŸlarında verdiÄŸi mülakatın sonunda “özgüveni sevile, cesur bulunan” bir profil kayıtlara geçiyordu.
Denizli’de barlar, meyhaneler açtık, eÄŸlence merkezleri ve alkollü restoranlara ruhsatlar verdik türü rüÅŸtünü ispat giriÅŸimleri Ä°zmir seçmeni nezdinde nasıl karşılık bulacak göreceÄŸiz. Ama daha önce ÅŸaraba övgüler düzen bir bakanın (A. Åžener), tekrar belediye baÅŸkanı olabilmek için eÅŸinin başını açıp go-kart yarışlarına sokan bir siyasetçinin (A. M. Gürtuna) önce ahlaki ve toplumsal zeminde sonra da siyasal zeminde kaybettiklerini hatırlatalım. Åžarap üreten ve tüketenlere göz kırpalım, konjonktür icabı eÅŸlerin başını bir açalım bir kapatalım, Atatürk’e ve Atatürkçülere selam duralım, mevcut sıkıntı ve çeliÅŸkileri üst aklın bitip tükenmeyen komplolarına baÄŸlayalım… Gemiyi yüzdüren kurtaran kaptandır aman batmayalım da, diyerek rakiplerde ayıp görülen, kınanan, karşı çıkılan envai çeÅŸit yanlışı içselleÅŸtirmenin siyaseti ve toplumu nasılda büyük bir felakete sürüklediÄŸi bir türlü görülemiyor.
Ä°zmir’i dürtmek lazım mı bilemem. Amma ve lakin muhafazakâr demokrat siyasetçilerin de bu siyaset tarzının yanlışlarına göz yuman teÅŸkilat, medya, sivil toplum ve tabanın da kendilerini iyi bir ÅŸekilde dürtmeleri gerektiÄŸi apaçık ortadadır. “Önce ahlak ve maneviyat” vurgusu masal tadında anlatıldıkça medeniyetimizin DiriliÅŸ’ine, Payitaht’ın ÅŸahlanışına dair daha çok diziler çeker dururuz.
Henüz yorum yapılmamış.