Sosyal Medya

Kürsü

Hayrettin Karaman- Uygur Müslümanları ve sorumluluğumuz

Hayrettin Karaman- Yeni Åžafak



Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ÅŸehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uÄŸrunda savaÅŸmıyorsunuz?/ Ä°man edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uÄŸrunda savaşırlar. Åžu halde ÅŸeytanın dostlarına karşı savaşın. Åžüphe yok ki ÅŸeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır. (Nisâ: 4/75-76).
 
Kuzzat Altay isimli genç bir Uygur iÅŸ adamını dinlerken o aÄŸladı benim de gözyaÅŸlarım boÄŸazımda düÄŸümlendi.
 
Yazıklar olsun bizim Müslümanlığımıza, böylesine güzel, kamil ve her derde deva bir dinin adamı olamadık, manevi alanda olduÄŸu kadar maddi alanda da düÅŸmanı caydıracak ölçüde güçlü olmamız gerekirken dağıldık, parçalandık, düÅŸmanı koyup birbirimizle savaÅŸtık; dünyada zalimin hasmı, mazlumun dostu, adaletin teminatı olmamız gerekirken zalimden el açıp medet dilenecek duruma geldik. Bu zalim Çin’in Uygur Müslümanlarına yaptıkları hakkında bilgiler ve haberler geldikçe kahroluyorum. En son Kuzzat’ı dinledim ve bu yazıyı yazıyorum. Evet biliyorum ki, olan olmuÅŸ, ümmet bu hale gelmiÅŸ, iri zalimlere dur diyecek güç dengesinden mahrumuz, ama yine de yapılacak ÅŸeyler vardır. Devletin yapacakları vardır, halkın yapacakları vardır. DonmuÅŸ kanları belki ısıtır diye yukarıda mealini verdiÄŸim iki ayetin tefsirini sunuyorum:
 
Müslümanlar Medine’ye hicret ettikten sonra da Mekke müÅŸrikleri onların peÅŸini bırakmamış, bazen baÅŸka kabileler ve Medineli bir kısım yahudilerle iÅŸ birliÄŸi yaparak Bedir, Uhud ve Hendek savaÅŸlarını yapmış, yeni dinin sâliklerini hicret yurtlarında yok etmek istemiÅŸlerdi. Ancak bu amaçlarına ulaÅŸamadılar ve hicrî 6. yılda Hudeybiye AntlaÅŸması’nı yapmaya mecbur kaldılar. Bu antlaÅŸmanın bir maddesine göre bundan sonra müslüman olup Mekke’den kaçanlar iade edilecekti. Böylece hicret imkânı bulamayan müslümanlarla bu madde gereÄŸi iade edilen müslümanlar, bunların eÅŸleri ve çocukları Mekke’de kaldılar, müÅŸriklerin çeÅŸitli zulüm ve baskıları altında yaÅŸamaya devam ettiler. Bu müminler, iÅŸkence ve baskı dayanılamaz hale geldikçe Allah’a yalvarıyor ve bir kurtarıcı göndermesini istiyorlardı. Âyetler bunların dua ve niyazlarına bir cevap olmakla beraber anılan tarihî iliÅŸkiyi aÅŸan boyutları da vardır; çünkü savaÅŸ nerede ise insanlıkla yaşıttır. Ä°dam cezasını kaldırarak suçsuz, günahsız insanların hayat hakkını korumak nasıl mümkün olmazsa savaşı kaldırarak, yok ederek, hesap dışı tutarak barışı ve uluslararası iliÅŸkilerde adaleti saÄŸlamak da öyle mümkün deÄŸildir. Yapılması gereken, savaşın hukukî ve ahlâkî amaçlarını belirlemek ve onu bu amaçtan saptırmamaktır. SavaÅŸla ilgili âyetlere bakıldığında Ä°slâm’ın, ancak zulmü, din yüzünden baskıyı ve haksız saldırıyı ortadan kaldırmak için buna izin verdiÄŸi görülmektedir. Bu âyetlerden burada gördüÄŸümüz ikisi, savaşın iki önemli amacını ortaya koymaktadır: a) Allah rızâsını elde etmek, b) Zulmü engelleyip adaleti saÄŸlamak. “Allah rızâsı” da fayda bakımından kullara dönmektedir. Allah Teâlâ’nın hiçbir ÅŸeye ihtiyacı bulunmadığından, O’nun rızâsı için savaÅŸmak, kullarının yararı, din ve vicdan hürriyetinin temini için savaÅŸmaktır. Allah mutlak âdil olduÄŸu ve zerre kadar zulme razı olmadığından “Allah rızâsı için savaÅŸmak” adalet, hukuk ve hakkaniyet uÄŸrunda savaÅŸmaktır. Allah’a ve hak dine inanmayanların da bir tanrıları, baÅŸ eÄŸdikleri, itaat ettikleri –maddî, mânevî– bir önderleri olacaktır. Bu önderler Kur’an’a göre tâguttur, ÅŸeytanlardır. Bunlara tâbi olanların savaÅŸ amaçları ise hukuk ve adaletin gerçekleÅŸmesi deÄŸil, egoizmin tatminidir, zulüm, baskı ve sömürüdür.
 
SavaÅŸ yalnızca silahlı kuvvetlerle yapılmaz. Silahsız kuvvetlerin yapabileceklerini yapmakla yükümlüyüz ve sorumluyuz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.