İlhami Işık: Türkiye’nin Suriye siyaseti değişir mi?
Follow @dusuncemektebi2
Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın Sivas’ta yaptığı konuşma birçok bakımdan önemli mesajlar içeriyor. Nitekim söz konusu konuşmanın en kayda değer cümleleri şöyle art arda sıralandı:
“ABD’nin Suriye’den çekilmesinin bölgede terör örgütlerinin istismar edeceÄŸi otorite boÅŸluÄŸu oluÅŸturmaması önemlidir. Biz kararlı olarak burada DEAÅž’ı sıfırlarız, El Bab’da bunu gösterdik, dedik. Ama maalesef bu adım YPG/PYD ile yürütüldü. Bunun faturasının yıllar sonra ortaya çıkacağını tahmin ediyorum. Tüm terör örgütleriyle mücadeleye kararlıyız. ABD’nin de bizimle aynı hassasiyetleri paylaÅŸtığını düÅŸünüyorum.”
ABD’nin OrtadoÄŸu’da Ä°ran’ı kuÅŸatma siyaseti ve buna duyduÄŸu büyük ihtiyaç, Türk-Amerikan iliÅŸkilerinde yeni bir sürecin baÅŸladığına iÅŸaret ediyor. Trump ve ErdoÄŸan’ın baÅŸkanlık seviyesinde kurdukları iliÅŸki ve bu iliÅŸkinin rasyonel hale gelebilmesi için ErdoÄŸan’ın esnek davranışları, iliÅŸkinin sanıldığından da daha çok ciddileÅŸtiÄŸini gösteriyor. Sivas konuÅŸmasında ErdoÄŸan’ın iÅŸaret ettiÄŸi “ABD’nin Suriye’den çekilmesinin bölgede oluÅŸturacağı otorite boÅŸluÄŸunu” doldurmak, iki devletin enerjik biçimde müzakere ettiÄŸi temel konudur.
Söz konusu bölgede, ABD’nin bıraktığı otorite boÅŸluÄŸunu Türkiye ile doldurmak mümkün müdür? Bu soruyu yanıtlamadan önce her iki tarafın pozisyonlarına bakmakta fayda var. ABD, Türkiye ile çalışmaya kararlı görünüyor. Anlaşılan o ki, Türkiye de ABD ile çalışmayı çok arzuluyor. Hatta BaÅŸkan Trump’ın “Ekonominizi çökertiriz” tehditi bile çok yumuÅŸak bir manevra ile görmezlikten gelindi.
ABD öneri paketinin en dikkate deÄŸer vaadi, PKK’nin silahsızlandırılması olarak görülüyor. EÄŸer Türkiye bu önerme temelinde ikna olursa, Suriye’de yeni bir dönemin baÅŸlaması hiç de zor olmaz. PKK’nin silahsızlandırılıp tehdit olmaktan çıkarılmasına karşılık, PYD/YPG güçlerinin müttefik olarak deÄŸerlendirilmesi, Türkiye açısından daha kolay hazım edilebilir hale gelir.
Bu baÄŸlamı güçlendiren emareler de yok deÄŸil. Çözüm masasının dağıtılmasına sebep olan “Seni baÅŸkan yaptırmayacağız” söylemi ilk kez Hatip Dicle’nin aÄŸzından yanlışlandı. Hatip Dicle sadece “Seni baÅŸkan yaptırmayacağız”a, yanlış demekle kalmadı, hendek savaÅŸlarının da yanlış olduÄŸunu söyledi. Bu söyleme paralel olarak baÅŸlatılan açlık grevleriyle tekrar, Abdullah Öcalan’ın bir siyasi muhatap olarak sahneye sürülme çabaları, sanki bu kurgunun bir bileÅŸeniymiÅŸ gibi duruyor.
ABD, siyasetinin mantığı açık; Türkler ile Kürtleri yeniden bir araya getirmek ve Türkiye’yi OrtadoÄŸu’da Ä°ran karşısından bölgesel bir güç olarak yeniden konumlandırmak. Kürtlerin büyük bir yoÄŸunlukla yaÅŸadıkları kuzey bölgesinde Türkiye’nin tam bir egemenliÄŸi var. Hendek savaÅŸlarından sonra PKK askeri anlamda tam bir yenilgi yaÅŸadı. ABD’nin katkılarıyla Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle ciddi iliÅŸkiler kurulursa, Türkiye güney bölgesinde de çok güçlü hale gelir. Suriye’de PYD/YPG ile kurulacak muhtemel iliÅŸkiler, Türkiye’yi Ä°ran karşında Kürt coÄŸrafyasının üç parçasında daha avantajlı hale gelir.
Hem ABD hem de Türkiye bu büyük avantajın farkında. Aşılması gereken iki sorun var. 1- PKK’nin silahsızlandırılması 2- Türkiye’nin “Beka” siyasetinden vazgeçip, son dönem milliyetçi söylemlerden vazgeçmesi. Elbette kolay bir durumdan söz etmiyorum. Halihazırda Türkiye bir seçim sürecinden geçiyor. Seçimler bitmeden, hiç kimsenin ciddi bir adım atacağını düÅŸünmüyorum.
Muhtemelen Nisan ya da Mayıs aylarında bu konjonktürü daha sık tartışacağız. Çünkü Astana sürecinin diÄŸer ortakları da eli boÅŸ oturmuyor. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla 12 madde temelinde SDG ile Esad rejimi arasında müzakere yürütüldüÄŸünü biliyoruz. Esasen SDG güçlerinin eÄŸilim olarak, Esad rejimi ile uzlaÅŸmak istedikleri de bir sır deÄŸil. Rusya ve Ä°ran da bu süreci enerjik olarak destekliyor.
Henüz yorum yapılmamış.