Kürsü
Abdurrahman Dilipak: Dini kavramları dünyevi işlerimizde kullanırken ihtiyad etmeliyiz
Follow @dusuncemektebi2
Abdurrahman Dilipak- Yebi Akit
“Beka” ne demek. Sonsuzluk, ölümsüzlük.
Baki olan sadece Allah’tır! “Küllü nefsin zaigatül mevt”; Her nefis ölümü tadıcıdır.
Bizim “Ömrün sonu” dediÄŸimiz ÅŸey, ya da “Ölüm” dediÄŸiniz ÅŸey “Ecel”dir. Ecel ise “ertelenmiÅŸ zaman” demektir. Bir ÅŸeyin başı varsa sonu da vardır. “Ezeli” olmayan hiçbir ÅŸey “Ebedi” de olamaz. “Ä°badet” denilen ÅŸey ezeli ve ebedi olanın önünde boyun eÄŸmektir.
Müslüman aklında “Beka sorunu” diye bir sorun olamaz. Maksat bu olmasa da, son zamanlarda “Modern bir galatı meÅŸhur” olarak hayatımıza giren böyle bir kavram var. Peygamberlerin kurduÄŸu devletler bile hak ile yeksan olmadı mı? Nuh kavminin, Lut kavminin başına gelenleri hatırlayın.
Ä°nsanlık “Baki” deÄŸil ki, insanların yaptıkları, onların eseri olan ÅŸeyler baki olsun!
Hem, batılın tasviri saf zihinleri idlal eder. Korkmayın, “Ecel” gelmeden ne kiÅŸi ve ne de devlet yok olmayacak. Her ÅŸeyin bir kaderi ve eceli var. Her canlı için takdir edilen bir rızık var. Hiç Kimse ecelinden önce ölmeyecek, ecelinden sonraya da kalmayacak.
Ecel her zaman tam zamanında gelir. Ne bir saniye ileri gider ne de bir saniye geri kalır. Ä°slam dininde, insan her ne sebeple ölürse ölsün, eceli ile ölmüÅŸ olur. Ecelin ne zaman geleceÄŸini ise sadece Allah bilir. “Ecel”, haÅŸa bir “Beka sorunu” deÄŸildir. “Beka” konusu bir “sorun” olarak da algılanamaz.
Tamam, birileri “Beka” kelimesini “sonsuzluk” deÄŸil, “süreklilik” anlamında kullanıyor ama dini kavramları dünyevi iÅŸlerimizde kullanırken ihtiyad etmeliyiz. Çünkü kavramları yıpratıyoruz.
EÄŸer devletinizin yücelmesini istiyorsanız, toplum olarak liyakatinizi artırmanız gerek. Ä°ÅŸi ehline vermeniz gerekir. Adil olmanız gerekir. “Adalet mülkün temelidir.” Adalet yoksa barış da yok. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güvende olmayacaktır. Allah cahil ve zalim bir topluluÄŸa kurtuluÅŸ vermez. Biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmeden de Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecektir.
Türkiye’nin bölünmesini, dağılmasını, iÅŸgal edilmesini, çökmesini istemiyorsanız, ona göre davranmanız gerek. O zaman birbirinize düÅŸmemeniz gerek. “Tefrika girmeden bir millete düÅŸman giremez, toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez”.
Bir cihan devletinden geldik, Anadolu’ya sıkıştık. Anadolu doÄŸudan, batıdan, kuzeyden, güneyden iÅŸgal edilmiÅŸti. Bugünkü sınırlarımız kurtuldu. Ama hâlâ iÅŸgalcilerden yakamızı kurtarmış deÄŸiliz. Hindistan’ı kaybettik, Endülüs’ü kaybettik. Kudüs iÅŸgal altında. DüÅŸünsenize Kâbe bile müÅŸriklerin iÅŸgali altında putlarla doldurulmuÅŸtu.
EÄŸer “Beka sorunu” diye bir ÅŸeyi tartışıyorsanız, önce biz bu noktaya nasıl geldik onu tartışmamız gerek. Tehdidi hep dışarıda aramak yerine “Biz nerede yanlış yaptık” sorusunu sormamız gerek. Unutmayalım ki, karanlık aydınlığın yokluÄŸudur. Bizi bu tür tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya bırakan ÅŸey sadece düÅŸmanlarımızın hilelerinin keskinliÄŸi deÄŸil, kendi cahillik, korkaklık, hainliÄŸimiz sebebi iledir. “Ve gul cael hakku ve zehagal batıl”; De ki! Hak geldi batıl zail oldu ve zaten batıl yok olmaya mahkûmdur. Işık gelince karanlık yok olur. Karanlık sopa ile ya da meydan okuma ile kovulmaz. Karanlığa küfretmektense kalkıp bir mum yakmak her zaman daha iyidir.
Bakınız, bir ülkede haksızlık olmaz deÄŸil, ama haksızlığına uÄŸradığınızda hakkınızı arayıp alabiliyor musunuz, yani ülkenizde adalet var mı? Malınız, canınız, namusunuz, aklınız, inancınız, nesliniz güvende mi? Karnınız doyuyor mu? Paranız para mı, yani paranız deÄŸerini koruyor mu, ülkeniz saygın mı! Ä°nsanlar inandıkları gibi yaÅŸayıp, düÅŸündüklerini özgürce ifade edebiliyorlar mı? Bunlar varsa, o toprakta insanları, onlar kim olursa olsun, kovsanız da gitmezler. Bunlar yoksa baÄŸlasanız da durmazlar. Önce bu konuda kendimize bakalım, sonra da eksiklerimizi tamamlayıp, bu deÄŸerleri güçlendirelim. Biz bunlar olduÄŸu zaman güçlendik, bunları kaybettiÄŸimizde ise çöktük..
Namuslu insanlar namussuzlardan daha cesur deÄŸilse, söyleyeyim, bu hedefinize ulaÅŸamayacaksınız. Korkularımız gerçek olacak. RüÅŸvetçiler, torpilciler, hırsızlar itibar görüyor, erdemli insanlar horlanıyorsa kaybedeceksiniz.
Hem zaten kazanmak ya da kaybetmek, ancak Allah’ın yardımı iledir. Allah, cahil, zalim, fasık, kâfir, münafıklar topluluÄŸuna yardım etmeyecek. Onların iÅŸlerini sarp daÄŸlara sardıracak. Onlarla Allah arasında bir perde vardır. Onların dualarını da kabul etmeyecek. O zaman önce Allah’ın yardımının bize ulaÅŸmasını engelleyen ÅŸartları ıslah etmemiz gerekiyor. Yoksa iÅŸimiz zor.
Bize denmedi mi, zalimlere yardım etmeyin, sonra ateÅŸ size de dokunur diye. Partiniz bir zalimi, hırsızı aday göstermiÅŸ ve siz Allah’tan korkarak deÄŸil, ya da Allah’ın yardımını murat ederek deÄŸil, baÅŸkalarının dostluÄŸunu ve desteÄŸini gözeterek hırsızlara, rüÅŸvetçilere, torpil yapan ahlaksızlara meylederseniz, ateÅŸ size de ve devletinize de dokunur. Allah cahil ve zalim bir topluluÄŸa, onların kendilerine rehber edinenlere yardım etmez. Allah’ın yardımından mahrum olanlar için kurtuluÅŸ yoktur.
“Beka” konusu geçmiÅŸte de, farklı metinlerle yer aldı. Mesela, “Baki kalan kubbede hoÅŸ bir sada” gibi. “Baki” aslında, aynı zamanda ÅŸairin adı. Tabi onun da “Abdulbaki” olması gerekiyor! Yine Ä°stiklal Marşında “Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal” dizelerinde “ebed”den söz ediliyor. Burada ÅŸair “sonsuza kadar” deÄŸil, herhalde “sonuna kadar” demek istemiÅŸtir. Bunlar, diÄŸer örneklerdeki gibi bir ÅŸair cezbesi olarak da deÄŸerlendirilebilir belki! Ama sonuçta iÅŸ böyle bir noktaya geliyor.
Mesela “Kader” konusunda, “bu kaderimiz deÄŸildir”, “yazdıysa bozsun” “Kaderi deÄŸiÅŸtireceÄŸiz”, “Kaderime isyan ediyorum”, gibi sözler haddi aÅŸan laflardır.
Bazı sözler ilk duyuÅŸta kulaÄŸa hoÅŸ gelse de, üzerinde düÅŸününce aslında ne kadar tutarsız olduÄŸu hemen anlaşılacaktır. Ama bir yanlış alenen ve tekrar tekrar söyleyince artık olaÄŸan, sıradan, genel kabul gören bir söz halini alıyor. Onun için “Galatı meÅŸhur, belagat-ı fasihadan evladır” denmiÅŸtir. Selam ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.