Kürsü
Erol Göka: Sadelikte asalet, tevazuda hikmet var
Follow @dusuncemektebi2
Erol Göka- Yeni Şafak
Mütevazılık, sürekli hale gelmiÅŸ bir özeleÅŸtiri kabiliyetidir. Ä°nsanın kendinden kuÅŸku duyabilme, haddini hududunu bilip kendi sınırlarına çekilme becerisidir. Bazı doÄŸu inançlarından yayıldığı gibi kendini küçümsemek, nefsini tümüyle yok etmek, hazzı ve mutluluÄŸu kendine yasaklamak, hak etmeyen karşısında alçalmak deÄŸil ne olduÄŸunu ne olmadığını bilmek ve kendini öylece kabul etmektir. Alçaklık, aÅŸağılık olmak, kendini olduÄŸundan daha aÅŸağıda görmektir, hak ettiÄŸi deÄŸeri kendine vermemektir. Oysa alçakgönüllülük ne olduÄŸunu bilmek, gücünü her ÅŸey olarak görmemektir. Alçakgönüllülük kibrin küstahlığından fersah fersah uzaktır ama vicdan azabı ve utanç ile de bir alakası yoktur. Mütevazı insan, özür dileyip, kendini suçlayıp duran insan deÄŸildir. BaÅŸkasına olmadığı gibi kendisine yönelik de yersiz bir öfkesi yoktur.
Mütevazılık, kendini, baÅŸka insanları ve hayatı sevmektir. “Her gerçek sevgide alçakgönüllülük vardır” diye boÅŸuna denilmemiÅŸtir. Ama mütevazılık, en çok da hakikati kendinden daha fazla sevmektir. Hakikati idrak etmeye çalışan insanın ilk fark ettiklerinden birisi faniliÄŸi, büyük deverandaki, dünya hayatında yerinin bir noktadan bile küçük olduÄŸudur. Kendi hakikatini bilen insan samimidir de. O yüzden mütevazı insanın en berrak görünümlerinden biri de içtenliÄŸidir. Bu samimiyet noktası, mütevazılığı, bizim defalarca üzerinde kalem oynattığımız hasbilik ve halislik diye adlandırdığımız otantik’liÄŸe iyice yaklaÅŸtırır. Åžu yazıda (https://www.yenisafak.com/yazarlar/erolgoka/psikolojik-saglamliktan-fazlasi-hasbilik-2044326) ve birçok yerde hep vurguladığımız gibi, “hasbi insan, ÅŸeylerin biçimleriyle deÄŸil, bizatihi kendileriyle ilgilidir. Özgür ve cesurdur ama mutlak özgürlüÄŸün imkânsızlığının farkındadır. Özgür olduÄŸu kadar sorumludur. Ä°nsanları incitmemeye, birlikte, dayanışma içinde hareket etmeye gayret eder ama yeri geldiÄŸinde müdanasız olabileceÄŸini de gösterir. Dik baÅŸlı, kimseyle uzlaÅŸmayan biri deÄŸildir hasbi insan. Ä°liÅŸkilerine de azami ölçüde özen gösterir. Kulağı iç-sesindedir, sadece halinden memnun olmayı deÄŸil halinin de kendisinden memnun olmasını ister… Yanlış anlamamak gerekir. Halislik, hasbilik, ille de mutlu mesut bir hayat demek deÄŸildir, o bir yaÅŸama tarzıdır; hayatı acısıyla tatlısıyla, sevinçleri ve kederleriyle kabul edebilmektir.” Tüm bu söylenenler, tevazu sahibi insan için de geçerlidir.
Kuru bilgi sahibi kibirli kimseyle gerçek bilgenin ayrım noktası olan tevazu, aynı zamanda narsisizmin panzehiridir. Ä°nsanın kendisini nasılsa öyle kabul ederek kendiyle yetinmeyi bilmesidir. Bu haliyle her mütevazı insan aynı zamanda merhamet, ÅŸefkat ve cömertlik erdemleriyle de doludur. KiÅŸi, ne kadar merhametliyse, cömertse o kadar mütevazıdır ya da tersi...
Mütevazılığa en yakışan yaÅŸama tarzı sadeliktir; olduÄŸu gibi olmak, -miÅŸ gibi yapmamaktır, spontanlıktır, içinden geldiÄŸi gibi olmak, kendiliÄŸindenliktir. Sade kiÅŸi, adeta kendini unutmuÅŸ, olabilecek en yalın ifadesine indirgenmiÅŸtir. Ä°kiyüzlülüÄŸün, kompleksliliÄŸin, kendini beÄŸenmiÅŸliÄŸin zerresi yoktur onda. Saftır ama aptallık ve bönlük semtine uÄŸramamıştır. Sadelik bir erdem olarak entelektüel planda da geçerlidir. Havalı, karışık ifadelerle gerçeÄŸi olduÄŸundan daha karışıkmış gibi göstermeye çalışmaz. Tam tersine zekânın karmaşık olanı basitçe ifade edebilmek olduÄŸunu bilir. Sığ bir su kendini ancak bulanıklıkla saklayabilir.
Mütevazılık ve sadelik ikisi de yapmacıklığın, gösteriÅŸçiliÄŸin tam karşıtı olmak noktasında birleÅŸirler. Mütevazı-sade kiÅŸinin “gibi olmak” istediÄŸi, bir kimse, bir ÅŸey yoktur. Kendini de hayat gibi sorgulamadan, kabul ederek yaÅŸar. Kendini ne över ne küçümser; ne çok ciddiye alır ne trajikleÅŸtirir; kanıtlamaya, üstün çıkmaya çalışmaz, neyse odur; ne yapıyorsa onu yapmaya devam eder, yorumlanacak, üstüne düÅŸünülecek pek bir ÅŸey yoktur. Basit, berrak, hesapsız ama sabırlı ve huzurludur. Åžimdiki zaman onun ezeliyetidir. “Âlem buysa kral benim” der gibidir ama üstünlük taslamaz, kimseyi tebaası olarak görmez. Hem çocuklarla iyi geçinir hem de çocuk gibidir. Bir ruh çocukluÄŸu vardır mütevazı-sade insanda tertemizlik, saflık, kirletilmemiÅŸlik manasında… Ä°nsan mütevazılığı, sadeliÄŸi baÅŸarabildiÄŸi ölçüde, narsisizme karşı bir panzehir elde ettiÄŸi gibi endiÅŸeye karşı rahatlığı, kaygıya karşı sevinci yakalamış, hayatın menfi ciddiyetini biraz hafifletebilmiÅŸ demektir.
Erdemler üzerine yazarken Andre Comte Sponville’den, onun “Büyük Erdemler Risalesi’nden (Ä°letiÅŸim Yayınları) çok yararlanıyorum. Ondan hem öÄŸreniyor ama çoÄŸu zaman da ona zıt ÅŸeyler söylerken yakalıyorum kendimi. Mesela “Alçakgönüllülük erdemlerin en dinselidir” diyor ama Yaratıcı önünde diz çökme ve secde etmenin mütevazılıkla bağını bir türlü kuramıyor. Tıpkı Irvin Yalom gibi Eski Yunan’ın ölümlülük bilinciyle idare etmeye çalışıyor. Tıpkı Yalom gibi beni çok üzüyor.
Henüz yorum yapılmamış.