Sosyal Medya

Güncel

Abdurrahman Dilipak / Pronatalizm’den Antinatalizm’e

Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit



ErdoÄŸan Natalist mi, Pronatalist mi?. “En az 3 diyor!” Koç’lar Antinatalist! Onlar “DoÄŸum kontrolü”nden yana! Natalizm, doÄŸum yandaÅŸlığı ve doÄŸuma teÅŸvik yanlısı olmak anlamına geliyor. Natalizmi savunan kiÅŸiye Natalist deniyor. Pronatalist ise toplumda her kadının mutlaka anne, her erkeÄŸin de mutlaka baba olmasını savunan, çocuk doÄŸurmayı savunan politikaları destekleyen kiÅŸilere deniyor. Bu durumda, ErdoÄŸan, Natalist mi, Pronatalist mi, siz karar verin.

Cumhuriyetin ilk yıllarında “nüfus artsın” diye çaba gösteriliyordu. “On yılda on beÅŸ milyon genç yaratma” hayalleri vardı. Malthus’u bizimkiler tam keÅŸfetmemiÅŸti. 1965’e kadar nüfusu artırmak için çoÄŸalma politikası izlendi. 1965’de kafamıza taÅŸ düÅŸtü, birden Malthus’çu olmaya baÅŸladık. Basın bu iÅŸi sahiplendi.. Antinatalist politikalar izlemeye baÅŸladık. 1967 yılında ülkemizde “Nüfus Planlaması” hakkında kanun çıkarıldı ve resmen “doÄŸum kontrolü” devlet politikası haline geldi. Devlet, yerel yönetimler, STK’lar, iÅŸ dünyası bu yönde eÄŸitildi, özendirildi ve kampanyalar düzenlenmeye baÅŸladı. Bugün bu iÅŸ çok farklı bir noktaya geldi. Hindistan’da doÄŸum karşıtı hareket olan Antinatalizm yanlısı Mumbai’den 27 yaşındaki Raphael Samuel, “rızasını almadan kendisini dünyaya getirdikleri için anne babasına dava açmaya” hazırlanıyor.

Hindistan’da “Çocuksuz Hindistan Grubu” üyesi Pratima Naik‘Çocuksuz Hindistan’ baÅŸlıklı makalesinde ÅŸöyle diyor: “Bu dünyaya daha fazla çocuk dünyaya getirmeye devam ederek çevresel ve toplumsal yozlaÅŸma sürecini tırmandırmalı mıyız? VaroluÅŸun acı çekmek olduÄŸunu ve dünyaya çocuk getirmemenin çocukların gereksiz acılar çekmelerinden kaçınmanın garantili yolu olduÄŸunu düÅŸünüyor musunuz? Biz ürememeye karar vermiÅŸ bir grup insanız. Biz çocuksuz Hintlileriz!”

Bakın, yakın gelecekte intihar ve ötenazi meÅŸrulaÅŸtırılacak. Genetik risk taşıyan bebekler, ana rahminde itlaf edilmek için düzenleme yapılacak. Risk grubları kısırlaÅŸtırılacak. Zaten gıda, ilaç, kozmetik, giyim ve spor yöntemi ile  sübliminal mesajlar ve media üzerinden aileye karşı ciddi bir saldırı sözkonusu. Ä°slam ülkeleri, Afrika, Çin, Hindistan ve Latin Amerika’da ciddi bir ÅŸekilde  kısırlaÅŸtırma operasyonu devam ediyor. Kızılderilileri öldürüp, karaderilileri köleleÅŸtiren ve sarı ırkı teslim alıp sömürenler, ÅŸimdi, yeni bir kansız savaÅŸ ve cinayete hazırlanıyor. Dünya nüfusunu ilk etapta, bir nesil sonrası için %50 azaltmayı planlıyorlar. Mavi Balina ya da Angel basit bir oyun deÄŸil. Humonoid fahiÅŸeler durup dururken düÅŸünülmedi. Aile içi partner, aile içi birey gibi yeni yeni tanımlamalar yasa metinlerine girmeye baÅŸladı.

Fitnenin başı Thomas Robert Malthus (1766-1834) Ä°ngiliz nüfus bilimci ve politik iktisat teorisyeni. Karamsar bir dünya görüÅŸüne sahip. Nüfus artışının gelecekte yoksulluÄŸa, açlığa ve ölümlere yol açacağını düÅŸünüyor.. Ona göre yiyecekler aritmetik, nüfus ise geometrik artıyor. Aslında Anglikan papazı ama kuramı din dışı, ahlak dışı. Papaz ama, Darwin’e, Marx’a, Keynes’e ilham kaynağı olmuÅŸ bir papaz. Matematikçi, iktisatçı, tarihçi, biyolog, teolog, filozof. EÄŸer ona göre, uyarıları dikkate alınmazsa, salgınlar ve savaÅŸ kaçınılmaz olacak.  

1798 yılında yayınladığı, “Nüfusun Toplumun Gelecekteki GeliÅŸmesi Üstündeki Etkileri Konusunda Deneme” adlı eserinde bir teori ortaya attı. Bu teoriye göre “toprağın verimi, kullanılan sermaye malları ve yeni üretim yöntemleri ile belli bir düzeye kadar artırılabilir. Malthus, nüfus ile ücret düzeyi arasında iliÅŸki bulunduÄŸunu öne sürer emek arzını artırdığı için nüfus artışı ücretlerin düÅŸmesine yol açacaktır. Ücretler iÅŸçilerin dayanabilecekleri maksimum düzeye kadar düÅŸecektir. Ücret düzeyinin asgari geçim düzeyinin altına düÅŸmesiyle sefalet ve hastalık artacak, dolayısıyla emek arzı azalacak, ücretler ise yeniden yükselecektir.” Tabii Malthus’tan bu yana tarım çok deÄŸiÅŸti. Tarım araçları, seracılık, ilaçlar, gübreler, ama hâlâ Malthus gündemde. Bu arada nüfus Malthus’tan günümüze, çok büyük ölçüde arttı. Ömür uzadı. “Kıtlık” ve “bolluk” sebebleri farklılaÅŸtı. Ama “doÄŸum kontrolü” fikri gündemdeki yerini koruyor.

Malthus yaÅŸarken iddiasında kazandı ve doÄŸum kontrolü 1800’lü yılların sonunda itirazlara raÄŸmen Ä°ngiltere’de kabul edilmeye baÅŸladı. O gün için Malthus cinsel perhiz fikrini savunuyordu. Daha çok da nüfus kontrolü asılzadeler için deÄŸil, köleler, iÅŸsiz güçsüzler, riskli topluluklar için öncelikli bir konu olarak ele alınıyordu.

Bu fikir daha sonra Amerika’da yayılmaya baÅŸladı ve burada doÄŸum kontrol klinikleri açılmaya baÅŸladı. 1900’lü yıllarda artık gebeliÄŸi önleyici her türlü tedbir ahlaki bir eylem olarak kabul ediliyordu. 1960’da Gıda Ä°laç Ä°daresi FDA “ilk doÄŸum kontrol hapı”na onay verdi.. Daha sonra yüksek yargı istenmeyen gebeliklerin engellenmesi ve sonlandırılmasına izin vermesiyle ABD’de doÄŸum kontrolü yasal bir zemine oturmaya baÅŸladı. ABD’den hemen sonra baÅŸta Ä°slam ülkeleri olmak üzere Afrika ve Asya’da yaygın olarak bu yönde propaganda ve uygulamalar baÅŸlatıldı. Ülkemizde 1967’de “Nüfus PlanlamasıHakkında Kanun” çıkarılarak “gebeliÄŸi önleyici tedbirler” devlet eliyle uygulamaya konuldu. Kürtaj fiilen uygulanmaya baÅŸladı. Bugün de bu süreç sezaryenle devam etmektedir. Batıda zaman içinde her çocuk için ayrı bir teÅŸvik veren Batı, Ä°slam coÄŸrafyasında doÄŸum kontrolü için cömert fonlar oluÅŸturdu. Bu propaganda broÅŸürlerinde genel olarak, “bakabileceÄŸin kadar çocuk yap, bakamayacaksan yapma”dan baÅŸlayarak, kaynakların kıtlığı ve fakirlik korkusu ile doÄŸacak çocuk için çizilen karanlık gelecek ile aileler ikna edilmeye çalışıldı.

DoÄŸum kontrolü konusunda en radikal uygulamalar Komünist Çin Yönetiminde ve Hindistan’da uygulandı. DoÄŸu Türkistan’da Müslüman Uygurların nüfusunu azaltmak için Çin’de doÄŸum kontrolü devlet politikası haline geldi. Myanmar’da da benzer uygulamalar Budist yönetim tarafından uygulandı. Ä°slam›da (rızık endiÅŸesi) gerekçe gösterilerek doÄŸumun önlenmesi dinen yasaktır. “Yoksulluk kaygısıyla evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de rızkınızı veren biziz. Onları öldürmek ağır bir suçtur.” (Ä°sra:31) Hz. Muhammed, “Evleniniz, çoÄŸalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluÄŸunuzla iftihar edeceÄŸim” buyurmuÅŸtur.

Bugüne geldiÄŸimizde, insanlar evlilikten caydırılıyor. Geç evleniyor, çabuk boÅŸanıyorlar. Gençler “birlikte yaÅŸam”ı seçiyorlar. Çocuk yapmıyorlar. Anne-baba çalışıyorsa çocuklar kreÅŸe gönderiliyor. Devam eden evliliklerde mutluluk katsayısı çok düÅŸük! Bugün artık Natalizm tartışılmaya baÅŸlandı.

Dünya derin devleti diyor ki, “1700’lerin başında 500 milyonduk. Bugün 300 yıl sonra 8 milyarı geçtik. Humonoidlerin, Siborg’ların, Genomiklerin ortalıkta dolaÅŸtığı bir dünyada bu kadar nüfus fazla.” Onun için terör, savaÅŸ, biyolojik yöntemler, media yolu ile bu nüfusu eritmek istiyorlar.  

Sahi, ErdoÄŸan çok çocuktan yana da, CHP ve diÄŸer partilerin bu konudaki fikirleri ne? GüneydoÄŸuda nüfus artışı batıya göre çok daha yüksek ama HDP’nin böyle bir söylemi yok. Ä°yi Parti’nin de zaten birçok konuda ne düÅŸündükleri belli deÄŸil. Zaten konuÅŸtukları her konuda tartışma çıkıyor. Onun için de konuÅŸmuyorlar zaten! Sonuçta gerçek ÅŸu ki, Türkiye’de doÄŸurganlık oranı yıldan yıla azalıyor. Çocuk sayısı azaldıkça evde köpek bakan insan sayısı da artıyor. Selâm ve dua ile.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.