Özel / Analiz Haber
Bu topraklarda siyasi seçimleri 150 yıldır muhtarlara borçluyuz
Bu topraklarda siyasi seçimler 150 yıldır yapılıyor ancak gerçek anlamda demokratik ve çok partili seçimlerin gerçekleşmesi ise sadece 68 yıl öncesine uzanıyor. Bu sürecin bir kısmı da darbeler, muhtıralar, vesayetler, kalkışmalar, koalisyonlar ya da postmodern süreçlerin gölgesinde geçti. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan, komplo, entrika, macera bazen de komedi senaryolarını aratmayan hadiselerin yaşandığı, sıra dışı şahsiyetlerin sahneye çıktığı seçim süreçlerinden bazılarının bıraktığı izler kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz olsa da daha kalıcı, mihenk taşı niteliğinde oldu. Bazı durumlarda, tekrar aynı tatsızlıkları yaşamamak için kolektif olarak unutabilmek en güzeli olurdu kuşkusuz. Ancak bulunduğumuz noktaya nereden, nasıl gelindiğini gösteren dönüm noktalarını hatırlamanın faydası da yadsınamaz. Buyurun Türkiye’nin sivilliğini ve milli iradenin tam olarak yansıdığı seçimlere kadar yaşadıklarını yeniden hatırlamaya.
SEÇÄ°MLERÄ° MUHTARLARA BORÇLUYUZ
Türkiye'de gerçekleÅŸtirilen ilk seçimin, 1876'da ilan edilen I. MeÅŸrutiyet sonrasında 1877'de düzenlenen seçimler olduÄŸu söylenir ancak bu denli üst düzey olmasa da arÅŸiv kayıtlarında yer alan ilk seçimler mahallî niteliklidir ve Sultan II. Mahmut döneminde Bolu'da gerçekleÅŸtirilen muhtarlık seçimleridir. Bundan üç yıl sonra Kastamonu TaÅŸköprü'de yapılan muhtar seçimi de ikinci seçim olarak kayıtlara geçer. Muhtarlara "muhtar" denmesinin sebebi de bu kelimenin anlamlarından birinin "seçilmiÅŸ" olmasıdır. Tanzimat sonrasında taÅŸra, yerel meclislere seçilen mebusları belirleyen seçimlerle Ä°stanbul'dan daha önce tanışmış olur.
1877
Ä°LK PARLAMENTERÄ°MÄ°Z SEÇÄ°LÄ°YOR
19 Mart 1877'de açılan ve "Meclis-i Mebusan" sayesinde ilk parlamentosu ile tanışan Türkiye'de seçim kavramının yaygınlaÅŸması bu parlamentoya giren mebusların yani milletvekillerinin seçimi sayesinde olur ancak Türkiye tarihinin ilk çok partili seçimini görmesi bundan tam 31 yıl sonra olacaktır. 1908 yılında gerçekleÅŸtirilen Ä°ttihat ve Terakki Fırkası ile Türkiye'nin ilk muhalefet partisi olan Osmanlı Ahrar Fırkası'nın katıldığı ilk oy pusulalarının kullanıldığı bu seçimin galibi Ä°ttihatçılar olur. Çok partili sistemle 1908'de Osmanlı döneminde tanışan Türkiye ironik olarak Cumhuriyet döneminde 1946'ya kadar tek parti tarafından yönetilecektir.
1912
"SOPALI SEÇÄ°MLER"LE GELEN ZAFER (!)
Sultan II. Abdülhamit'in tahttan indirilip fiili iktidarın Ä°ttihat ve Terakki Fırkası'na geçiÅŸinin üçüncü yılında yapılacak olan 1912 seçimleri kimilerinin "istibdatçı" olarak yaftaladığı Sultan Abdülhamit'e rahmet okutturacak bir baskıdan kurtulmak için bir fırsat olarak görülmektedir. Ä°mparatorluÄŸa hâkim olan katı Ä°ttihat ve Terakki hükümetine karşı daha özgürlükçü bir yönetimi isteyen muhalefet bloÄŸu da baskıcı uygulamalardan nasibini almaktadır. Dönemin baÅŸlıca muhalefetini teÅŸkil eden Hürriyet ve Ä°tilaf Fırkası Siroz'da partinin bir ÅŸubesini açmak üzere Mustafa Nuri Bey'i tayin eder ancak burada Mustafa Nuri beyi Hürriyet yandaÅŸlarından baÅŸka eli sopalı Ä°ttihat ve Terakki fedaileri de beklemektedir. Ä°ttihatçı yandaÅŸlarının sopaları ile dövülen Nuri bey aldığı darbeler nedeniyle hayatını kaybeder. Seçim tarihimize kara bir leke olarak geçen "Sopalı Seçimler", muhalefetin büyük ölçüde susturulmasının bir sonucu olarak Ä°ttihat ve Terakki'yi bir kez daha ezici çoÄŸunlukla Meclis-i Mebusan'ın hâkimi yapar ancak mecliste 284 mebus koltuÄŸunun 278'ini kazanan fırka ve ülke adına bu sonuç beklenenin aksine tam bir fiyasko ile sonuçlanacaktır. Ä°ktidarı elde tutmasına raÄŸmen muktedir olamayan fırka, kısa süre içinde dış güçlerin oyuncağına dönüÅŸmekten kurtulamayacaktır. Nitekim bu meclis, baskılarla meclis dışına itilen Hürriyet ve Ä°tilafçıları destekleyen askerlerin de kurduÄŸu silahlı güçlerin de etkisiyle aynı yıl feshedilecektir.
1914
BÂB-I ÂLÎ BASKINI: ASKERÄ° VESAYETÄ°N BAÅžLANGICI
1912'deki "Sopalı Seçimler" sonucu kurulan hükümetin erken feshi Ä°ttihat ve Terakki'yi yıldırmaz tersine daha da biler. Ä°ttihatçılar 1913 yılında kendi yerlerine gelen Yusuf Kâmil PaÅŸa hükümetine karşı çeÅŸitli bahanelerle ayaklanır, silahlı bir kalkışmayla hükümet binasını basar ve Sadrazam Yusuf Kâmil PaÅŸa'ya istifa mektubunu zorla imzalatırlar. Baskın bu kadarla da kalmaz; Harbiye Nazırı Nâzım PaÅŸa da Ä°ttihatçıların fedaisi Yakup Cemil tarafından vurularak öldürülür. Ä°ttihatçılar ardından saraya çıkarak PadiÅŸah V. Mehmet ReÅŸat'a bir de hükümetin azledildiÄŸine dair ferman imzalatırlar ve sadaret yani baÅŸbakanlık koltuÄŸuna 1909'da Hareket Ordusu ile Ä°stanbul'a gelerek Sultan Abdülhamit'in tahttan indirilmesini saÄŸlayan Mahmut Åževket PaÅŸa'yı oturturlar. Kendilerinden sonra gelen cuntalara ve darbecilere uzun yıllar ilham kaynağı olan Ä°ttihat ve Terakkiciler, bu kanlı baskının ardından meÅŸruiyetlerini saÄŸlama almak için bir seçim yapmayı da ihmal etmezler. 1914'te yapılan bu seçimin oldukça garantili olduÄŸu söylenebilir: Ne de olsa Ä°ttihat ve Terakki seçime tek parti olarak katılmaktadır. 1918'e kadar tüm muhalif görüÅŸ ve fırkaların sindirildiÄŸi bu iktidar devri 1918'e kadar sürer ancak imparatorluÄŸu I. Dünya Savaşı'na sokar ve parçalanıp iÅŸgal edilmesinin de yolunu açar. SeçilmiÅŸ bir hükümetin ilk kez askeri darbe ile görevden alındığı Bâb-ı Âlî Baskını ve ardından gelen tek fırkalı mecburi seçimler, Türkiye'de askeri vesayetin temellerinin atıldığı bir dönem olarak kabul edilir.
"Bizim davamızda kimse kendi için yaÅŸamaz, herkes kardeÅŸi için yaÅŸar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur."
Necmettin Erbakan
1920
FESLÄ°LER, KALPAKLILAR, SARIKLILAR BÄ°R ARADA
En sıra dışı meclis, ÅŸüphesiz 23 Nisan 1920'de açılan TBMM'dir. Fesli, kalpaklı ve sarıklı mebusların omuz omuza ve birlikte oturabildiÄŸi bu meclis aslında nadir istisnalar dışında "sadece ortak bir felaket halinde bir araya geldiÄŸimize yönelik" ironik eleÅŸtiriyi haklı çıkaracak türdendir zira bu meclis düpedüz sıra dışı ÅŸartlar altında toplanmıştır: Ülke iÅŸgal altındadır, parçalara bölünmüÅŸtür, payitaht ve yönetim yabancı güçlerin baskısı altındadır ve düÅŸmanlara karşı bir mücadele verilmeye henüz baÅŸlanmaktadır. Halkın katılımını artırmak için meclisin açılış günü olarak cumanın seçilmiÅŸ olması da, bu meclisin halkın hassasiyetlerini en fazla dikkate alan meclislerden biri olduÄŸunun gösterecek türdendir. Toplumun üç elit kesimiyle birlikte üç farklı zihni eÄŸilimini de temsil eden fesli, kalpaklı ve sarıklıların, vatanın ve milletin kurtuluÅŸu adına oluÅŸturdukları bu birlik manzarası kurucu ve inkılapçı bir meclis doÄŸuracak ancak birkaç yıl sonra ne yazık ki tamamen bozulacaktır.
1923
HALK PARTÄ°SÄ° KURULMADAN ÖNCE, KADINLAR PARTÄ° KURMAK Ä°STEMÄ°Åž
Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının kendiliÄŸinden bahÅŸedildiÄŸine dair görüÅŸler gerçekleri yansıtmamaz zira bu bakış açısı, hakları konusunda hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemlerinde kadınların yıllarca yürüttüÄŸü mücadeleyi göz ardı etmektedir. Cumhuriyet döneminde kadın hakları savunucularının ilk ciddi siyasi çıkışı daha 1923 seçimleriyle baÅŸlar. Kadınların siyasi ve sosyal haklara kavuÅŸmaları için yürütülen faaliyetler sürdürülürken bu iÅŸte başı çekenlerden olan Nezihe Muhittin öncülüÄŸünde aynı yıl daha Halk Partisi dahi kurulmadan önce Kadınlar Halk Fırkası kuruluÅŸ çalışmaları tamamlanır ve resmi müracaatlar yapılır ancak Nezihe Hanım ve arkadaÅŸlarının parti giriÅŸimine izin verilmez.
1938-1950
MÄ°LLÄ° ÅžEF'Ä°N SEÇÄ°M UYGULAMALARI
1938'den 1950'ye kadar idaresi altında dört genel seçim düzenlenen Ä°smet Ä°nönü rejimi, tek dereceli seçim sistemi, çok partili hayat, açık oy-gizli sayım ve ilk erken genel seçim gibi yeni uygulamaların denendiÄŸi seçimlere sahne olur. Bu seçimlerin ikincisi olan 1943 seçiminde bir ilk olarak 38 ilde seçilecek milletvekili sayısının üzerinde aday gösterilerek ilk defa ikinci seçmenlere tek partinin adayları arasında seçim yapma hakkı saÄŸlanır. Dönemin ÅŸartlarında bu, demokrasi yönünde atılmış bir adım olarak sayılabilir.
1945
ÇOK PARTÄ°LÄ° HAYATA ATILAN Ä°LK ADIM
Türkiye'de çok partili hayata geçiÅŸin fiili ilk adımları Nuri DemiraÄŸ, Hüseyin Avni UlaÅŸ ve Cevat Rifat Atilhan öncülüÄŸünde kurulan ve 1920'den beri CHP dışında kurulan ilk parti olan Milli Kalkınma Partisi ile olur. Eylül ayında faaliyetlerine baÅŸlayan partinin genel baÅŸkanı demiryolları ve havacılık alanlarında önemli giriÅŸimlere imza atan Nuri DemiraÄŸ olur. DemiraÄŸ'ın havacılık merakının yansıması olarak kurduÄŸu ilk sivil havacılık okulunun ilkelerini benimseyen Milli Kalkınma Partisi siyasi hayatta etkili olamasa da II. Dünya Savaşı'nın bitiÅŸiyle deÄŸiÅŸen konjonktürde artık daha demokratik ve esnek bir sisteme geçme eÄŸilimleri gösteren devletin, çok partili sistemin önünü fiilen açması açısından sembolik bir adım teÅŸkil eder.
1946 1950
CHP'NÄ°N "KÄ°RLÄ°" KURNAZLIÄžI
Osmanlı'nın son dönemlerinde seçimin "sopalısı ve garantilisiyle" tanışan Türkiye, Cumhuriyet döneminde de "kirli"siyle tanışır. 1946 yılının ilk günlerinde Fuat Köprülü, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan'ın o zamana dek tek parti iktidarını sürdüren CHP'den ayrılarak Demokrat Parti'yi kurmaları, ülkede kısa sürede yeni partilerin oluÅŸumunu tetikler. Sosyal Adalet Partisi, Liberal Demokrat Partisi, Çiftçi ve Köylü Partisi, Türk Sosyal Demokrat Partisi, Türkiye Sosyalist Partisi, Ergenekon Köylü ve Ä°ÅŸçi Partisi, Ä°slam Koruma Partisi, Yurt Görev Partisi gibi birçok partinin gün yüzüne çıktığı bu dönemde 1947'de yenilenecek seçimlerde "Tek Parti" iktidarı ile rekabet edebilecek yegâne güç DP'dir. Bu tehdidi bertaraf etme formülü olarak seçimler, hükümet tarafından bir yıl erkene çekilir. Halkın doÄŸrudan milletvekillerini seçeceÄŸi ilk tek dereceli seçim olması ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa çok partinin katılacağı bir seçim olması hasebiyle oldukça önemli yenilikler getirmektedir ancak bu madalyonun iyi yüzüdür. Madalyonun diÄŸer yüzünde ise açık oy-gizli sayım gibi demokrasi ile baÄŸdaÅŸmayan yöntemler söz konusudur. Nitekim CHP'nin jakoben garanticiliÄŸi iÅŸe yarar: TeÅŸkilatlanma fırsatı verilmeyen partiler ve meÅŸruiyeti kuÅŸkulu gizli sayım sayesinde CHP 465 milletvekilinin 390'ını elde ederek iktidarı dört yıl daha elinde tutmayı baÅŸarır. Jakoben garanticiliÄŸi ve kurnazlığı bir kez daha iÅŸe yaramış görünse de bir sonraki seçimde bu kurnazlığın bedelini hezimet yaÅŸayarak ödeyecektir.
"Ahdim olsun ki, yeni dönemde Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak. Türkiye küresel bir güç olarak dünya sahnesindeki yerini alacak."
Recep Tayyip ErdoÄŸan
1950
"YETER, SÖZ MÄ°LLETÄ°NDÄ°R!"
Seçimle ilk defa 1833 yılında tanışan Türkiye'nin ilk demokratik seçimlerini gerçekleÅŸtirmesi için 1950'ye kadar beklemesi gerekmiÅŸti. 1946'da yapılan bir önceki genel seçimlerdeki anti-demokratik usullerden canı yanan Demokrat Parti'nin halktan aldığı destekle yükselttiÄŸi itirazlar iÅŸe yarar ve yeni kanunla yeni bir seçim sistemine geçilir. Bu kanunla getirilen en az beÅŸ ilde aday gösterebilen muhalif partilerin seçim propagandası için radyo yayınlarından yararlanabilmeleri imkânı bugün için çok önemsiz görülebilir ancak tek radyo yayınının devlet tekelinde olduÄŸu o günler için çığır açıcı niteliktedir. Yeni seçim kanunu demokrasi adına elzem olan baÅŸka yenilikler de getiriyordu: Bir Yüksek Seçim Kurulu'nun oluÅŸturulması, seçimlerin hâkim güvencesi altında yapılması, idari ve askeri memurların görev yaptıkları yerde seçim kurullarına seçilememesi, oyların kapalı yerde verilmesi, seçim sonuçlarının bekletilmeden ilanı, oy pusulalarının Sulh Hukuk Mahkemelerinde korunması, TBMM ya da YSK talebi olmaksızın nakledilememesi gibi. Tüm bunlar birer ilkti ve ne yazık ki bunlar için 20'nci yüzyılın ikinci yarısının beklenmesi gerekiyordu. Gerçek anlamda çok partililiÄŸe geçiÅŸ anlamına gelen bu seçimlerin bir diÄŸer özelliÄŸi ise parti ve adayların propagandaya yönelmesi, radyo ve afiÅŸlerle, sloganlarla daha önce benzersiz bir mesaj renkliliÄŸi oluÅŸturmasıydı. Åžüphesiz tüm bu sloganlar içinde en etkilisi DP'ninkiydi: "Yeter, Söz Milletindir". Nitekim sonuçlar da bu sloganı doÄŸruluyor ve 1923'ten beri süren tek parti iktidarı ile 1938'den beri süren "Milli Åžef" dönemi kapanıyordu.
1950
Ä°LK ANKET EN TUTARLISIYDI
Günümüzde seçim sonuçlarını öngörmeye yönelik anketlerden geçilmiyor hatta daha adaylar belli olmadan seçim anketleri ve tahminleri açıklanabiliyor. 1950'lere kadar ise Türkiye'de anket yapılmıyordu. Bunun son derece pratik bir nedeni vardı: Sonuçlar belli olduÄŸu için ankete de gerek yoktu. Günümüzdeki anket çılgınlığının ilk adımı 1950'deki genel seçimler öncesinde Vatan gazetesi tarafından gerçekleÅŸtirildi. Gazete ile dağıtılan anket formlarının okuyucular tarafından posta ile gazeteye geri yollanmasına dayanıyordu bu yöntem. Formda "Oy sandığının namusuna bu defa saygı gösterilecek mi?", " Hangi partiye oy vereceksiniz?", "Kimin baÅŸbakan olmasını istersiniz?", "CumhurbaÅŸkanı halktan oy toplayarak seçilse, kime oy verirdiniz?" gibi sorular yer alıyordu. Dağıtılan 2 milyon forma karşılık 5 binin üzerinde geri dönüÅŸ alınan anket, seçim sonuçları konusunda oldukça isabetli sonuçlar içeriyordu. Ankete göre halk, cumhurbaÅŸkanı olarak Ä°smet Ä°nönü'den ziyade Celal Bayar'ı tercih ediyordu. Nitekim birkaç yıl sonra, ankette yüzde 29 oy alan Celal Bayar, yüzde 28 oranlı Ä°nönü'nün yerine cumhurbaÅŸkanı olacaktı.
1960-2002
TÜRKÄ°YE'NÄ°N KOALÄ°SYONLARLA Ä°MTÄ°HANI
1946'da alelacele de olsa düzenlenen seçimler aslında çok partili hayata geçiÅŸin ilk deÄŸil üçüncü denemesiydi. Daha önce 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve 1930'da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası ile çok partili demokratik hayata geçilmeye çalışıldı. Ä°lkinde Åžeyh Sait Ä°syanı, ikincisinde ise Menemen Olayı bu denemelerin baÅŸarısızlıkla sonuçlanmasına daha doÄŸrusu kapatılmasına yol açtı. Ancak bu deneyimlerin siyasette çok seslilik saÄŸlamaktan ziyade aykırı sesleri tespit edip susturmak üzerine kurgulanmış olduÄŸu söylenebilir. Gerçek anlamda çok partili hayata geçiÅŸin saÄŸlandığı 1950'den 1960'a kadar süren DP iktidarı döneminden sonra ise Türkiye adeta koalisyonlara mahkûm edilmiÅŸ gibiydi. 1923'ten bu yana 63 hükümetin görev yaptığı Türkiye'de bunların yalnızca 34'ü tek partili hükümetler oldu. 4 azınlık hükümeti, 3 geçici hükümet kurulurken 6 hükümet de darbe yönetimleri tarafından oluÅŸturuldu. Ülkeyi uzun yıllar oyalayan koalisyon hükümetlerinin ilki 1960 darbesinden sonra 1961'de CHP ile Adalet Partisi arasında kurulan 7'nci Ä°nönü hükümeti oldu. O tarihten sonra siyasi istikrar bulmakta hayli zorlanan Türkiye, günümüze dek 16 koalisyon hükümeti ile daha tanışmak zorunda kaldı. Bunların sonuncusu ise 28 Mayıs 1999'da DSP-ANAP-MHP ortaklığıyla kurulan 57'nci hükümet oldu. 2001 krizi ile erken seçime gitmek zorunda kalan ve dağılan hükümetten sonra Türkiye bir daha koalisyonla karşılaÅŸmadı.
1969-1971
NECMETTÄ°N ERBAKAN SÄ°YASET SAHNESÄ°NDE
Demokrat Parti her ne kadar toplumun manevi deÄŸerlerini de dikkate alan bir söyleme sahip çıkmış olsa da bir kitle partisiydi. Esas olarak toplumun mütedeyyin kesimini temsil eden bir siyasi oluÅŸumun ortaya çıkması için hayli beklemek gerekecekti. Çok partili hayata geçilen ilk yıllarda her ne kadar önce 1946'da Ä°slam Koruma Partisi, ardından 1951'de Ä°slam Demokrat Partisi adında iki oluÅŸum kurulsa da bunlar uzun soluklu olamadı ve kapatılmaları uzun sürmedi. Bunda dönemin mütedeyyin ve dini hassasiyetli gençlerini akademiye yönlendirmeyi tercih eden ve siyasete atılmalarına soÄŸuk bakan Abdülaziz Bekkine gibi kanaat önderlerinin de etkisi söz konusuydu. Siyasete atılmak isteyen bu gençlerden biri de makine mühendisi Necmettin Erbakan'dı. Mütedeyyin ve manevi deÄŸerleri esas alan ilk hareket ise "aşırı saÄŸcı" oldukları gerekçesiyle Adalet Partisi'ne kabul edilmeyenlerin oluÅŸturduÄŸu Müstakiller Hareketi namıyla 1969 seçimlerinde baÅŸ gösterdi. Bu seçimlerde 12 bağımsız vekili meclise sokan hareketin partileÅŸmesi ancak seçimlerden sonra gerçekleÅŸti ve 1971'de Erbakan önderliÄŸinde Milli Nizam Partisi kuruldu. Askeri vesayetin devreye girmesiyle verilen 12 Mart muhtıracıları, partiyi birkaç ay sonra kapattı.
1960-1997
VESAYETÄ°N GÖLGESÄ°NDE TÜRKÄ°YE
Türkiye'de vesayetçi yapı asker, bürokrasi, gazeteci/aydın ve iÅŸ adamları olmak üzere dört yapıda ÅŸekillendi. Bu yapının sivil uzantısı, yönetim halk iradesine geçtikçe sık sık "orduyu göreve" çağırmaktan imtina etmedi. 1960 darbesinden sonra cumhurbaÅŸkanlığına aday olan anayasa hukukçusu Ali Fuat BaÅŸgil, Milli Birlik Komitesi üyesi üst düzey askerler tarafından fiili olarak tehdit edildi ve istifaya zorlandı. Bu tarihten 1989'a kadar seçilen/seçtirilen cumhurbaÅŸkanları hep asker kökenli kiÅŸilerden çıktı. Aynı dönemde darbe yönetimleri tarafından kurulan hükümet sayısı da altıyı buldu. Daha sonrasında da kimi denemelerde bulunmakla birlikte vesayetçi yapının görevini sonlandırdığı son hükümet 1996'da kurulan ve 28 Åžubat Süreci denilen dönemin yoÄŸun baskısına maruz kalan Refah-Yol hükümeti oldu. Adını 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu kararlarının tarihinden alan 28 Åžubat Süreci, hükümetin son bulması ve Refah Partisi'nin kapatılması ile sonuçlandı. Milletin oylarıyla seçilen bir parti, vesayet odakları eliyle siyasetten uzaklaÅŸtırılmaya çalışıldı. 21 yıl önce baÅŸlayan sürecin mimarları ile ilgili mahkûmiyet kararları ise ancak geçtiÄŸimiz ay çıkmaya baÅŸladı.
"Devlet millet içindir, millet devlet için deÄŸil."
Turgut Özal
1980
115 TUR SÜREN CUMHURBAÅžKANLIÄžI SEÇÄ°MÄ°
12 Eylül askeri darbesinin geliÅŸine yol açan en önemli etkenlerden biri de 1980 yılında yapılan ancak bir türlü sonuçlanmayan cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri oldu. Bu seçim, sonuçsuzluÄŸu itibarı ile TBMM'de tam 115 kez yenilenen ancak bir türlü yeter sayıya ulaÅŸamayan oturumlarıyla esef verici bir dünya rekoruydu. CumhurbaÅŸkanı seçimi 1961 Anayasası'na göre yapılıyor ve ilgili 95'inci madde konuyu ÅŸöyle öngörüyordu: "CumhurbaÅŸkanı (…) üye tamsayısının üçte iki çoÄŸunluÄŸu ile ve gizli oyla yedi yıllık bir süre için seçilir; ilk iki oylamada bu çoÄŸunluk saÄŸlanamazsa, salt çoÄŸunlukla yetinilir (…)" Meclis'in iki büyük partisi CHP ve Adalet Partisi önce güçlü bir aday çıkaramayınca, ardından da uzlaÅŸma saÄŸlayamayınca ilk turlar sonuçsuz kaldı ve nafile turlara geçildi. UzlaÅŸmazlık ve ciddiyetsizlik öyle boyutlara ulaÅŸmıştı ki bazı turlarda dönemin popüler sanatçıları Zeki Müren ile Bülent Ersoy'a bile oy çıktığı görülebiliyordu. Bu turların sonuncusu olan 115'inci oturum 11 Eylül 1980 günü gerçekleÅŸirken sonuçsuzluk yine deÄŸiÅŸmemiÅŸti. Ertesi gün beyhude seçim turlarına devam etmeye gerek kalmayacak zira ordu bir darbe ile yönetime el koyacaktı. Bu uzun uzlaÅŸmazlık serüveninin Türkiye için faturası çok ağır oldu. Darbe süresince 1 milyon 683 bin kiÅŸi fiÅŸlendi, 230 bin kiÅŸi yargılandı, 14 bin kiÅŸi vatandaÅŸlıktan çıkarıldı, 50'si infaz edilen 517 idam cezası verildi ve tüm siyasi faaliyetler yasaklandı.
2002-2018
MÄ°LLETÄ°N Ä°KTÄ°DARI
1983 yılında kurulan Refah Partisi'nin adayı olarak katıldığı 1994 yerel seçimlerinde Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanlığına seçilen Recep Tayyip ErdoÄŸan, 1997 yılında Siirt'te halka hitaben okuduÄŸu bir ÅŸiir nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilirken, belediyedeki görevinden de alındı. 14 AÄŸustos 2001'de ErdoÄŸan'ın kurucularından olduÄŸu Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılı seçimlerinde mecliste üçte iki çoÄŸunluÄŸu alarak iktidara geldi. AK Parti'nin bir yıl içinde elde ettiÄŸi bu seçim zaferi aynı zamanda Türkiye'de koalisyonlar döneminin de sonu oluyordu. Türkiye o günden sonra koalisyon hükümeti görmediÄŸi gibi AK Parti de günümüze kadar yapılan tüm seçimlerden birinci parti çıkarak çok partili demokratik hayatta bir partiye nasip olan en uzun iktidarda kalma baÅŸarısını gösterdi. Hakkındaki hapis kararı nedeniyle 3 Kasım 2002 genel seçimlerine katılamayan ErdoÄŸan, yasal düzenleme ile yasağı kaldırılınca 2003'te yine Siirt'te yapılan milletvekili yenileme seçiminde oyların yüzde 85'ini aldı ve parlamentoya girdi. Hakkında "Artık muhtar bile olamaz" ÅŸeklinde baÅŸlıklar atılan ErdoÄŸan, daha sonra AK Parti hükümetlerinin baÅŸbakanı olduÄŸu gibi 2014 yılında da cumhurbaÅŸkanı seçildi. Bu süreç içinde 2006'da gerçekleÅŸtirilen Danıştay saldırısının AK Parti ile iliÅŸkilendirilmesi çabaları, 2007'de AK Parti'nin cumhurbaÅŸkanı adayının seçilmesini engellemek için çıkarılan "367 gerilimi", yine 2007'de Genelkurmay sitesinden yayınlanan "e-muhtıra", kamuda baÅŸörtüsüne serbestlik düzenlemesi yapan AK Parti'ye kapatma davası açılması, 2013'te çıkan Gezi Parkı olayları, BaÅŸbakan ErdoÄŸan ve bazı bakanları hedef alan 17 ve 25 Aralık giriÅŸimleri 2016'da 15 Temmuz darbe giriÅŸimi türünden kalkışmalara raÄŸmen AK Parti, iktidarda kalmayı sürdürdü. 2002 yılından günümüze kadar girdiÄŸi bütün seçimleri kazanarak benzersiz bir sivil siyasi sürecin temsilcisi oldu.
Birol Biçer / Lacivert Dergi
Henüz yorum yapılmamış.