Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Akif Emre'nin arşivinden: Medyada her zaman dikkat çeken ancak ciddiye alınmayan isimler her daim olmuştur

Medyada her zaman dikkat çeken ancak ne üslubu ne de müktesebatı bakımından ciddiye alınmayan isimler her daim olmuştur. Sözlerinden, iddialarından çok dil ve üsluplarıyla gündeme gelirler.. Bu kişilerin daha çok ne söylediğine değil, nasıl söylediğine yoğunlaşır insanlar. Zaten bu tiplerin yapmak istedikleri de budur. Meselenin özünü kaçıranlar üsluba takılırlar. Kendi fikirleri yoktur. Birileri adına konuşurlar. Patavatsızlık ve terbiye sınırlarını aşmaları da bunlara suflörlük yapanları gizlemek içindir aslında. Geniş kitleler şekil şartlarına odaklanmışken belli yerlere mesaj verilmiştir. Aşırı iddiaların arasına gizlenmiş ana metni bulmak bazen zor olabilir.



Siyasetin açık ve tartışılabilir bir mecrada yürümediÄŸi bir toplumda daha çok sorumluluk sahibi olmayan ve yaptıklarıyla da hesaba çekilme kaygısı gütmeyen kalemlere iÅŸ düÅŸer. Suflörü görmeyenler, sahnedekinin oynadığı rolü gerçek sanabilir.
KöÅŸe yazarlığı olgusunun baÅŸlı başına tartışmalı olduÄŸu bir basın ortamındayız. Her gün her konuda insanlara akıl verme misyonu biçilen bu yazarların pek çoÄŸuna dil, üslup ve düÅŸünceleri nedeniyle deÄŸil, daha çok kurduÄŸu iliÅŸkiler ve belli ağırlık merkezinin sözcüsü olmaları hasebiyle alan açılır. Kritik dönemlerde bunların iÅŸlevlerini yerine getirmesi beklenir.
Referandum sonrası 'yeni bir dönem' beklentisi var; ancak herkesin 'yeni'si , 'dönem'i ve de 'beklenti'si farklı.
Oysa geleneksel basın refleksinin tümüyle terk edilmediÄŸi medya çağında kimi isimlerin gündeme getirdiÄŸi konulardan çok getiriÅŸ tarzı tartışılıyor. Elbette kamuoyu önüne çıkanların yazdıkları özel not defteri deÄŸil. Fikirleri kadar bu fikirlerin nasıl ifade edildiÄŸi de toplum ahlakı bakımından sorgulanmalıdır. Ancak toplumsal tepkilerin sürekli üsluba takılı kalması muhtevanın tartışılmaması, siyasal anlamının çözümlenmemesi de manidar.
Yeni dönemde büyük resmin nasıl ÅŸekilleneceÄŸi tartışıladursun ayrıntı gibi duran asıl meseleye dair bazı ipuçları pek patavatsızca da olsa gündeme düÅŸüverdi. Muhtemelen yeni dönemin sistemik iliÅŸkilerini belirleyecek olan anahtar kelime Ä°slamcılık olacak.
Bu arada görünürde 'Ä°slamcıyım' diyen kimseler yok ama herkesin muhayyel bir Ä°slamcılık üzerinden toplum ve siyaset çözümlemesi yapıyor olması, gerçek ile söylem arasındaki Türkiye siyasetinin çeliÅŸkisinin bir uzantısıdır…
BulunduÄŸu konum ve ideolojik duruÅŸu bakımından herkesin farklı Ä°slamcısı ve Ä°slamcılık anlayışı olduÄŸunun altını çizelim.
En dış halkadan baÅŸlarsak, Batıcı seküler çevreler nezdinde' Ä°slamcı bir hükümet var ve tüm olumsuzluklardan sorumlu olan da Ä°slamcılık' tır. Aslında bu çevreler bu Ä°slamcılık yakıştırmasını bilinçli olarak yanlış kullanıyorlar. Hem yaÅŸanan olumsuzlukları eleÅŸtirmek ve buradan kendilerine alan açmak hem de Ä°slamcılık ve hatta Müslümanlıkla özdeÅŸleÅŸtirdikleri hükümet üzerinden Ä°slamı ve Ä°slamcılığı mahkum etmek. Aslında bilinçli bir saptırma ile siyasi bir rekabet olmaktan çıkıp bir dünya görüÅŸü, hatta dini bir tartışmaya zemin açılmak isteniyor.
Benzer bir ÅŸey de AK Parti'ye eleÅŸtirel duran muhafazakar kesimde özellikle kendini Ä°slamcı olarak tanımlayanların Ä°slamcılık noktayı nazarından hükümet ve parti eleÅŸtirilerinde gözlemleniyor. Oysa Ä°slamcılık yakıştırması kendi içinde tutarsızlık arz ediyor. Kendi siyasal kimliÄŸini 'Muhafazakar demokrat' olarak tanımlamış, seküler yasalar çerçevesinde siyaset yapan bir yapıya böylesi bir anlam yüklemek tutarsızlık olsa gerek. Hiçbir zaman Ä°slamcılık iddiasında bulunmamış bir siyasi harekete hem Ä°slamcı çevrelerden hem muhalif Batıcı seküler kesimlerden benzer eleÅŸtirilerin gelmesi ilginç. Bu durum AKP'nin her icraatının ve söyleminin çeliÅŸkiden azade, tutarlı ve ilkeli siyaset örneÄŸi olduÄŸu anlamına gelmez. Neyi hangi zeminde hangi kritere göre eleÅŸtirdiÄŸimizi bilmek zorundayız.
Bir baÅŸka çeliÅŸki bizzat AK Parti'nin Ä°slamcılık konusunda düÅŸtüÄŸü açmazdır. Hiçbir zaman Ä°slamcı olduÄŸunu beyan etmese de adeta 'mış gibi' yaparak, sessizce geçiÅŸtirerek toplumda böylesi bir algı oluÅŸmasına katkıda bulunduÄŸu da bir gerçek. Özellikle seçim atmosferinde alabildiÄŸine dini bir dil ve argüman geliÅŸtirerek dini heyecanı harekete geçiren retoriÄŸi ile Ä°slamcılık algısının oluÅŸmasına de facto katkı verdi. Ki bu da kısa vadede siyaseten kullanışlı bir söyleme dönüÅŸecektir.
Tüm bunlara bakarak görünürde hiç Ä°slamcıyım diyen olmadığı ama lehte ve aleyhte Ä°slamcılık üzerinden bir algının, siyasetin yürütüldüÄŸü de gerçek.
Bugünlerde kaba bir ÅŸekilde gündeme gelen Ä°slamcıların tasfiyesi anlamındaki söylemler, yeni dönem siyasetinin ne yönde ÅŸekilleneceÄŸinin iÅŸaretleri olarak okunmalıdır. Burada tasfiyesi söz konusu olan Ä°slamcılardan çok Ä°slamcılık olarak tanımlanan uygulama ve siyasetin tasfiyesi de kastediliyor olabilir. Muhtemeldir ki devlet denilen aygıt kendi mecrasında stratejik tercihleri doÄŸrultusunda, Ä°slamcıların muhafazakarlaÅŸtığı, muhafazakarların sistemle barışma kıvamına geldiÄŸi siyasal ortamı yeterli görmüÅŸ olabilir. Geriye kalan ise yeterince uyum saÄŸlayamayan muhalif tiplerin tasfiyesi ya da piyasa ÅŸartlarına entegre edilmesidir.
Medya, dilinin bunca irtifa kaybetmesine raÄŸmen siyaset okuması için hala önemli bir mecra. Kimin kim adına ne söylediÄŸi; neyi nasıl söylediÄŸinden daha önemli olsa gerektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.