Selahaddin E: Çakırgil / Caracas’da yeni bir ‘cici demokrasi’ kurulurken
Selahaddin E: Çakırgil - STAR
1994 Mahallî Seçimleri öncesinde o günkü CHP’nin baÅŸkanlarından ve bir ara DışiÅŸleri Bakanlığı da yapan bir kiÅŸi vardı, ‘M.K’ adında, hatırlıyor musunuz? Bu kiÅŸi, halkın gözünde itibarı giderek yükselen bir siyasî cereyan için, ‘EÄŸer, laiklik tehlikeye düÅŸerse, her ÅŸeyi yakıp yıkarız’ gibi bir beyanat patlatmıştı.
O sırada, Ecevit de ‘Bunlar iktidara gelirlerse, bir daha gitmezler’ diye belirtiyordu kaygısını. Bu iddialar üzerine bazı çevreler de ‘Halkın reyi ile gelip gitmenin taahhüt edilmesi’ni istiyordu. Bir siyasî lider ise ‘Biz geldiÄŸimizde, istesek de halk bırakmayacak ki öyle bir taahhüdde bulunalım’ diye esprili ÅŸekilde karşılık veriyordu.
7 Haziran 2015 seçimlerinde biraz tökezleyen iktidar partisi içinde, koalisyon eÄŸilim artarken, ErdoÄŸan ise ‘Hayır, Kararı millet versin’ dedi. 5 ay sonra seçim yenilendi ve neticesine, aklı başında kimse bir ÅŸey söyleyemedi.
***
USA emperyalizminin Venezuela’da çevirdiÄŸi entrika, ‘demokrasi’nin ne kadar ‘cici’olduÄŸunu ortaya bir daha koydu. Amerika kıtasındaki ülkelerin -Bolivya ve Meksika dışında- tamamı, AB ülkeleri de bir-iki istisnasıyla, Trump’ın ‘yeni demokrasi’ anlayışını pek sevdiler. 1990’da Sovyetler BirliÄŸi dağıldıktan sonra, USA emperyalizmi, bir ‘Yeni Dünya Düzeni’ lafı ortaya atmıştı. Trump Amerikası ise artık onu da geride bıraktı, dünyaya yeni ‘oldu-bitti’ler dayatıyor. Yarınlarda, Venezuela’yı iÅŸgal ve istilâya kalkışırsa, ÅŸaşılmamalıdır.
Bu tehditlere karşı, 7 yıllık bir süre için yeniden seçilmesi üzerinden henüz 9 ay geçtiÄŸini düÅŸünen Maduro, BaÅŸkanlık seçiminin yenilenmesine 7 yıl bulunduÄŸunu söylüyor. Halbuki, mevcut ÅŸartlarda yapacağı tek ÅŸey, herhalde kendisini, en ağır mücadeleleri göze almalarıçaÄŸrısıyla halkının iradesine tekrar sunmasıdır. Aksi halde, Maduro’nun önünde ‘gerilla savaşı’ndan baÅŸka bir yol gözükmüyor. Çünkü halkın desteÄŸini net olarak yeniden elde edemezse, halk’a zorla hükmeden duruma düÅŸebilir ki, onun sonucu daha da ağır olur.
‘Suçlu iadeleri’nde facialara yol açmadan
Mısır Müslümanlarından olup Türkiye’ye gelebilen bir genç, kanlı bir darbeyle iktidarı ele geçiren General Sisî yönetimine iade edildi. Sorumlular, bu iadeyi gerçekleÅŸtirmiÅŸ olan 8 polisin açığa almışlar. Ama bu durum iade edilen genç Müslümanı kurtaramayacaktır. Belki bir süre sonra ‘hukukî ÅŸekil açısından bir hatalarının olmadığı’ gibi gerekçelerle vazifelerine de döndürülebilirler.
Bu gibi konularda, gerek Emniyet birimlerine, gerekse Göç Ä°daresi sorumlularına yapılan baÅŸvurular, genelde ‘Yukarıdan verilen emir böyle.. Biz n’apalım’ diye geçiÅŸtirilerek, sorumluluk en yukarıya atılmaktadır.
Bu zamana kadar, ‘suçlu’ diye daha baÅŸka ülkelere iade edilen baÅŸkaları da var.
Hele de Türkiye’yle ‘suçluların iadesi’ anlaÅŸması yapmış ülkeler var ki, onlardan, ‘suçluları iade eden’ kimse yok neredeyse. O halde, o gibi ülkelerle olan anlaÅŸmalar iptal edilmelidir.
Bedelini ödemeye daima hazır olmalıyız!
Erbâb-ı kalemden bir müslüman, ‘28 Åžubat’ta bile kendimi bu kadar baskı altında hissetmiyordum’ gibi sözler edince, bu sözü ölçüsüz bulan bazılarından ölçüsüz tepkiler almış.
Söz veya yazı ile herkese hitap etmek durumunda olanlar, herkesten anlayışlı tepkiler beklemek durumunda olmamalıdırlar. Tepkiyi terbiye sınırları dışına taşıranlara gelince.. ‘Kötü söz, sahibinin kimliÄŸidir’.
Ama ÅŸahsen bu kardeÅŸimizin, böyle mukayeseler yapmasını ve baskılar olduÄŸunu iddia etmesini doÄŸru bulmadığımı da belirtmeliyim. DoÄŸruluÄŸuna ve söylenmesi gerektiÄŸine inandığımız sözleri herkesin benimsemesi gerekmez.
Henüz yorum yapılmamış.