Sosyal Medya

Bu Vebal Hepimizi Yakar!

Rıdvan Kaya, Türkiye tarafından Sisi cuntasına iade edilen İhvan üyesi mühendis Muhammed Abdulhafiz Hüseyin hadisesini değerlendirdiği yazısında konuyla alakalı halen de bir açıklama yapmayan iktidarı ve sessiz kalan İslami camiayı eleştiriyor.



Mısırlı genç bir kardeÅŸimiz sığınılabilecek bir liman olarak gördüÄŸü Türkiye’ye güvenmenin bedelini çok ağır bir biçimde ödedi ve hiçbir yargılama yapılmaksızın geldiÄŸi Ä°stanbul havalimanından elleri ters kelepçeyle baÄŸlanarak darbeci Sisi’nin cellatlarına teslim edilmek üzere Kahire’ye postalandı.

Muhammed Abduhafiz Hüseyin’in ÅŸu anda darbeci çetenin elinde ne tür eziyetlere, iÅŸkencecilere maruz kaldığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bugüne kadar pek çok Müslümanı uyduruk yargılamalar neticesinde idam cezasına çarptıran Sisi cuntasının yakın bir zamanda idam ipini Abdulhafız Hüseyin’in de boynuna geçirmesi kuvvetle muhtemel.

Abdulhafız Hüseyin’in Türkiye’de maruz kaldığı bu hukuksuzluÄŸun sorumluları günlerdir susuyor, konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmıyorlar. Ä°çiÅŸleri Bakanı’nı Ankara’nın ilçelerinde seçim otobüsünün üzerinde hançeresini yırtarcasına konuÅŸmalar yaparak halktan oy isterken görüyoruz ama doÄŸrudan bakanlığını ilgilendiren bu konuda herhangi bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiyor. Ä°çiÅŸleri Bakanlığını geçtik, Emniyet Genel MüdürlüÄŸü, Göç Ä°daresi MüdürlüÄŸü düzeyinde dahi bir ses yok! Herkes susuyor!

Ne enteresandır ki, her konuÅŸtuklarında kendilerini Ümmetin, mazlumların biricik koruyucusu, hamisi ilan eden devletlû zevat günlerdir bu vahim olayla ilgili tek kelime etmiyorlar. Bir mültecinin kendisine hiçbir seçenek sunulmadan ve ilticasıyla ilgili bir yargılama yapılmadan apar topar kaçtığı ülkeye gönderilmesinin ne vicdanla, ne imanla, ne de evrensel hukukla baÄŸdaÅŸmayan açık bir insan hakkı ihlali, doÄŸrudan bir hukuksuzluk olduÄŸu görmezden geliniyor.

Ve çok daha üzücü olan da ÅŸu ki, Ä°slami camianın geneli de bu sessizlik, umursamazlık, vurdumduymazlık ortamına ayak uydurmuÅŸ bir halde. Bu vahim hadise karşısında cılız birkaç ses dışında bir itiraz, bir eleÅŸtiri, uyarı duyulmuyor. Anlaşıldığı kadarıyla, herkes ‘biricik ülkemizin bekası’ kaygısıyla o kadar meÅŸgul ki, kimse bir Müslümanın maruz kaldığı zulmü göremez hale gelmiÅŸ!

Açın bakın sözde Ä°slami duyarlılık taşıdığı düÅŸünülen gazetelerin manÅŸetlerine, DoÄŸru Haber haricinde konuyu gündeme taşıyanı görmek mümkün deÄŸil! YaklaÅŸan yerel seçimler herkesin tek gündemi, tek kaygısı adeta!

Peki, nerede kaldı, Müslümanların tek bir vücut oldukları ve bu vücudun bir azası rahatsızlık duyduÄŸunda tüm vücudun bu acıyı hissedeceÄŸi hükmü? Nerede kaldı Müslümanın Müslümana zulmetmeyeceÄŸi, onu zalime teslim etmeyeceÄŸi buyruÄŸu? Nerede kaldı kardeÅŸlik, Allah için sevme, dayanışma emirleri!

Denilebilir ki, yüz binlerce, milyonlarca kamu çalışanının bulunduÄŸu kocaman bir ülkede birtakım yanlışlar, ihmaller olmaz mı? Ve bu tür istisnai vakaları merkeze alarak iktidarı eleÅŸtirmek, iktidar kadrolarını suçlamak haksızlık sayılmaz mı? Bunca yapılan güzel ÅŸeyi, atılan olumlu adımı görmüyor musunuz? Kör mü oldunuz? 

Kör olmadık elhamdulillah! Hiçbir olumlu iÅŸi görmezden gelmiyor, katkısı bulunanlara teÅŸekkürü de ihmal etmiyoruz. Ama canı yanan, maÄŸdur edilen, zulme uÄŸrayan kardeÅŸlerimizin acısını da içimizde hissediyoruz. Akidemiz gereÄŸi hissetmek zorunda olduÄŸumuza inanıyoruz.

Ve soruyoruz: Her konuda aklama-paklama iÅŸlevini üstlenmiÅŸçesine iktidarın yapıp ettiklerine mazeret arayanlar, vicdanımızı sızlatması gereken icraatlar karşısında bile toz kondurmayanlar kendinizi bir an için Abdulhafız Hüseyin’in ya da kardeÅŸinin, annesinin, babasının, eÅŸinin veya çocuÄŸunun yerine koyun! Olan biteni nasıl yorumlardınız? “Olur böyle vakalar” diye mi düÅŸünürdünüz? “Kol kırılır yen içinde kalır” mı derdiniz?

Akif’in “Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa koyunu, Gelir de adl-i Ä°lahi sorar Ömer'den onu” ÅŸeklinde dizelerine yansıttığı duyarlılık, yüksek sorumluluk bilinci bizim dünyamızda retorik olarak mı kalacak? O zaman ashab nasıl örnek alınacak? Yok, ashabı örnek almak bizim harcımız deÄŸil deniyorsa, öyleyse biz neyin mücadelesini veriyoruz? 

Yazık ki, bir ÅŸeylerin yanlış gittiÄŸini görmek ve yanlış yapanları uyarmak bazıları için zor olmanın ötesinde adeta imkansız hale gelmiÅŸ gibi. Ä°ÅŸte bu durum tam bir felakettir! Hiç kimseye hayrı olmayacak, sadece daha fazla çürüme, daha fazla dejenerasyon, ideallerden uzaklaÅŸma ve yabancılaÅŸmaya yol açması kaçınılmaz bir haldir!

Gelin yapıp ettiklerimizi sorgulayalım; yapmamız gerekirken yapmadıklarımızı, söylememiz gerekirken söylemediklerimizi önümüze koyalım ve her ÅŸeyin en ince ayrıntısına kadar hesabının sorulacağı o dehÅŸetli hesap gününden evvel halimizi muhasebe edelim! Marufu emretmeyen, münkerden nehyetmeyen bir tutumla hayra ulaÅŸamayacağımızı idrak edelim!   

Hz. Ömer’in (r) “Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde hayır yoktur. Uyardığınız halde sizi dinlemezsek bizde hayır yoktur!” sözü durumumuzu netleÅŸtirmek için bir ölçü kabul edilmeli! Hayırlı bir topluluk olabilmek için hayırlı amellere yönelmeliyiz! Aksi durum vebaldir, taşınmayacak kadar büyük, ağır bir vebal! 

 

HAKSÖZ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.