Sosyal Medya

Kürsü

Taha Kılınç: BAE yönetiminin hoşgörü ve anlayışından en az nasiplenen kesim, ülkedeki Müslümanlar

Taha Kılınç- Yeni Şafak



Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francis, bu haftanın üç gününü BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nde (BAE) geçirdi. “Bir papanın Arap Yarımadası’na yaptığı ilk ziyaret” olarak kayıtlara geçen geziye dünya basınının ilgisi de gayet büyük oldu. Papa’nın beraberinde Abu Dabi’ye getirdiÄŸi gazeteci ordusuna ilaveten, bölge ülkelerinden de yüzlerce basın mensubu temasları izlemek için BAE’ye akın etti.
 
BAE yöneticilerinin resmi daveti üzerine gerçekleÅŸen ziyaret sırasında, en dikkat çekici anlar, pazartesi akÅŸamı “Hıristiyanlık ve Ä°slâm arasında karşılıklı anlaÅŸma, dayanışma ve hoÅŸgörü mutabakatı”nın imzalanması sırasında yaÅŸandı. Metne Hıristiyanlar adına Papa imza atarken, “Müslümanlar adına” muhatabı, Ezher Åžeyhi Ahmed Tayyib’di. Ezher’in merkezi Mısır’ın baÅŸkenti Kahire’de bulunmasına raÄŸmen, Papa’yı karşılamak için Abu Dabi’ye giden Ahmed Tayyib, havaalanında kucaklayarak selamladığı Katolik lideri, ziyareti boyunca neredeyse hiç yalnız bırakmadı. Mutabakat metninin imza törenine de Papa Francis ve Ahmed Tayyib el ele geldiler.
 
Papa Francis, 26 dakika süren konuÅŸmasında OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan çatışmalara atıfta bulundu. Yemen, Suriye, Irak ve Libya’yı ismen zikreden Papa, bölgenin bütün devletlerinin akan kanı durdurmak için çalışması gerektiÄŸini kaydetti. Ahmed Tayyib ise, “Benim sevgili kardeÅŸim” diyerek baÅŸladığı konuÅŸmasında, daha çok Müslümanların Batı kamuoyundaki yanlış imajı üzerinde durdu. “Bir avuç suçlunun” iÅŸlediÄŸi hatalar yüzünden milyonlarca Müslümanın bedel ödediÄŸini belirten Ahmed Tayyib, Ä°slâm’ın barış ve kardeÅŸlik dini olduÄŸunu vurguladı.
 
Buraya kadar her ÅŸey, sıradan bir haber metnini andırıyor. Bir dinin ruhani lideri bir ülkeyi ziyaret ediyor. Rutin imzalar atılıyor, sıradan nutuklar söyleniyor… Ancak söz konusu ülke BAE olunca, meseleye biraz daha yakından ve dikkatli bakmak icap ediyor. Zira sadece diplomatik bir temastan çok daha fazlasına ÅŸahit oluyoruz:
 
2019’u “HoÅŸgörü Yılı” ilân eden BAE, hoÅŸgörü yelpazesi gerçekten de geniÅŸ bir ülke: Hıristiyanlar, Yahudiler, Budistler, Hindular, ateistler ve diÄŸerleri BAE topraklarında sınırsız bir özgürlüÄŸün tadını çıkarıyorlar. 10 milyona yaklaÅŸan nüfusunun yüzde 90’ı yabancılardan oluÅŸan BAE’de 200 farklı ülkeden insan yaşıyor. Ülkede 40’dan fazla kilise, 700 manastır, ayrıca Sihler, Hindular ve Budistler için mabetler bulunuyor. Resmen açıklanmasa da, en az beÅŸ sinagogun da aktif ÅŸekilde kullanıldığı biliniyor. Tüm bunlar, bu kadar farklı din ve kültüre ev sahipliÄŸi yapan bir ülke için elbette normal. Normal olmayan, ülkedeki camilerin ve Müslümanların durumu. BAE yönetiminin hoÅŸgörü ve anlayışından en az nasiplenen kesim, ülkedeki Müslümanlar:
 
Arap Baharı’nın Mısır ayağında Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilâtı’nın (Ä°hvân) iktidara geliÅŸinden sonra alarma geçen BAE yönetimi, 2013 darbesini finanse edip sonuca ulaÅŸtırdıktan sonra, ülke içine yönelerek kapsamlı bir “adam etme” faaliyetine giriÅŸti. Camilerin tamamı izlenmeye baÅŸladı, cuma hutbelerinin konularından “Siyasal Ä°slâm içeriÄŸi” ayıklandı, hatiplerin ve imamların hareketleri ciddi ÅŸekilde kısıtlandı, siyasetin emrine itaat etmeyenler görevden el çektirildi, çok sayıda isim “Ä°hvâncı” olmak ithamıyla hapsedildi veya ülke dışına kaçmak durumunda bırakıldı. Bu arada, uluslararası alanda tanınan bazı isimler de vitrine sürülerek, “ideal Ä°slâm’ın gerçek temsilcileri” olarak kamuoyuna takdim edildi.
 
Böylece, ilmî gelenek ve âlimlerin halkı yönlendirmesi noktasında Bahreyn’le birlikte Körfez’in en “cılız” ülkesi konumuna getirilen BAE, eÅŸ zamanlı olarak, yöneticileri tarafından “Arap dünyasında Ä°slâm’ın hoÅŸgörüsünün simgesi” olarak pazarlanmaya baÅŸladı.
 
Ä°ÅŸte Papa Francis’in ülkeye davet edilmesi ve karşısına da “Müslümanların temsilcisi” olarak Ezher Åžeyhi Ahmed Tayyib’in oturtulması, böylesi bir arka plana ve baÄŸlama sahip. Hal böyle olunca, Papa’nın ziyareti de sıradan bir diplomatik temas olmaktan çıkarak, BAE’nin OrtadoÄŸu ve Ä°slâm dünyasına yerleÅŸtirmeye çalıştığı yeni “dinî ufuk”un kullanışlı bir enstrümanına dönüÅŸüyor.
 
Meselenin, “dinler arası diyalog” denilen mefhumun her zaman Ä°slâm’ın kendi esaslarından taviz verdiÄŸi bir boyun eÄŸiÅŸ süreci olarak uygulanması boyutu da var. Ezher Åžeyhi’nin büyük bir suçluluk psikolojisinin izlerini barındıran konuÅŸmasıyla Papa’nın Ä°slâm dünyasını “kan gölü” olarak tasvir ettiÄŸi demeci yan yana konduÄŸunda, manzara daha da netleÅŸiyor. Dahası, “dinler arası diyalog” hadisesinin bizdeki aktörleri ve avukatları da akla getirildiÄŸinde, BAE yönetiminin aslında bir ucu Washington’a çıkan bir projenin bölgedeki uygulayıcısı olduÄŸu gerçeÄŸiyle yüzleÅŸiyoruz.
 
Geçenlerde sosyal medyaya düÅŸtü: Türkiye’de de iyi tanınan Mısırlı tele-vaiz Amr Hâlid, verdiÄŸi bir röportajda Ä°slâm’ın barış, hoÅŸgörü ve anlayış dini olduÄŸunu söylüyordu. Tam bu sırada gelen “Peki, Ä°hvân da bu barış, hoÅŸgörü ve anlayıştan birazcık olsun hak etmiyor mu?” sorusuyla ÅŸoka uÄŸrayan Hâlid, konuÅŸmayı yarıda keserek koÅŸarcasına uzaklaÅŸtı.
 
Gerçekten de, Batı’nın suya saldığı “dinler arası diyalog” oltasını yutan Müslümanların ortak bir özelliÄŸi bu galiba: Sözünü ettikleri hoÅŸgörüyü hep baÅŸkalarına göstermek, kendi Müslüman kardeÅŸlerinden ise esirgemek… “Sevgili kardeÅŸim” sözünü, ilk önce hep baÅŸkalarına söylemek…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.