Sosyal Medya

Kürsü

Ahmet Taşgetiren: Kısıtlanmışlık duygusu içinde yazı yazıyoruz

Ahmet TaÅŸgetiren- Karar



Cuma akÅŸamı Yıldıray OÄŸur’un TV 5’teki “Medya Analiz” programında ÅŸöyle bir cümle kurdum:
 
“12 Mart, 12 Eylül, 28 Åžubat dönemlerinde yazdım. Kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim.”
 
“Ä°slamcı” bir yazarın böyle bir cümle kurduÄŸunu gören “muhafazakâr” bir iktidar adına ne yapılır?
 
Telefon açılır, ziyaret edilir, bir temsilci gönderilir ve;
 
-Nedir sizi böyle kısıtlı duygu içine iten, diye sorulur. Varsa haklı deÄŸerlendirmeleri not edilir, düzeltme yoluna gidilir, yanlış bilgilerden yola çıkılıyorsa açıklama yapılır.
 
Cuma gecesinden bu yana bir fırtınadır koptu. “Ä°ÅŸte tam da bu!” denecek bir fırtına.  “Bütün zamanların yalakaları” dahil, uçan – kaçan kim varsa sıraya girdi. Ahlaki tefessühün zirve yaptığı bir sosyal medya saldırısı.
 
Bir kere en baÅŸta sözün çarpıtılması!
 
Güya ben “Darbe dönemlerine alkış tutmuÅŸum. 28 Åžubat’ı övmüÅŸüm.”
 
Ä°ÅŸte tam da bu!
 
Ahlaksızlığın zirve yaptığı nokta. Söz gayet açık. Onu oradan alıp, “28 Åžubat övgüsü” haline getirmek için katıksız ahlaksız olmak gerekiyor.
 
“Ahmet TaÅŸgetiren ve 28 Åžubat” diye Google’a sorsanız size koca bir yazı külliyatı verir.
 
12 Mart, 12 Eylül, 28 Åžubat dönemlerinde yazdım, tavır koydum, yapılanları eleÅŸtirdim, yerim belliydi, 5 Generalin sözünün kanun olduÄŸu günlerde Kenan Evren’e “Nasıl anılmak istersiniz?” diye yazan benim. “28 Åžubat Ä°slam’ı azaltma operasyonu” diye yazan benim, 28 Åžubat’ı küresel bir Ä°slam’ı azaltma operasyonunun uzantısı olarak deÄŸerlendiren benim. O dönemde “Seni seviyoruz savunan adam!” diyerek Erbakan’ı, Refah’ı savunan benim. Tayyip ErdoÄŸan Pınarhisar’a yollanırken “Gireceksin, çıkacaksın, seninle Anadolu yollarında yürümeye hazırım” diyen benim. Ak Parti için kapatma davası açıldığında isyan çığlıkları atan benim.
 
Yazmakla yetinmedim, konuÅŸtum, konuÅŸtum. BaÅŸörtülü öÄŸrencilerle “Özgürlük için elele yürüyüÅŸü”nün hazırlığı için Anadolu yollarına düÅŸtüm.
 
Ahmet Hakan kadar olmak vardı. “TaÅŸgetiren’i tamamen düÅŸman bellemek... TaÅŸgetiren’in adının üstünü çizmek... TaÅŸgetiren’i trollere yem etmek... Hiçbir fayda saÄŸlamaz, hiçbir sorunu çözmez, hiçbir olumlu sonuç üretmez. Ancak Ahmet TaÅŸgetiren’e...
 
-Neden böyle bir duygu içindesin kurban?
 
-Seni bu duyguya iten sebepler nelerdir mübarek?
 
Falan diye sorular sorulmaya baÅŸlanırsa... Bayağı hayırlı bir iÅŸe baÅŸlanmış olur.” (Hürriyet, 4 Åžubat 2019)
 
Fatih Selek Türkiye gazetesindeki yazısında benim kıyaslamamı yadırgamasına raÄŸmen mevcut medya halini de ÅŸöyle anlatıyor:
 
“Medyanın cılkının çıktığı...  Kalem sahiplerinin siyasete angaje olduÄŸu... HaberciliÄŸin vicdani deÄŸil cüzdani hesaplarla yapıldığı... Kimsenin kimseyi dinlemediÄŸi... Gazetecilerin trolleÅŸtiÄŸi... Herkesin kendi kompartımanından birbirini suçladığı... Tahammül sınırlarının azaldığı... Ä°tibarın ve güvenin zedelendiÄŸi... Bu yüzden geleneksel medyanın rolünü sosyal medya soytarılarına kaptırdığı... Gibi birçok meselemiz var...” (Türkiye, 4 ocak 2019)
 
Yukardaki cümlelerden hangisini alsanız medya adına bir tükenmiÅŸliÄŸi ortaya koyuyor.
 
Ben de diyorum ki, “kısıtlanmışlık duygusu içinde yazı yazıyoruz.”
 
Aynı camianın içindesiniz. Yanlışları kiÅŸilerden öte bir misyonu baÄŸlıyor. Son derece sancılı ortamlar yaÅŸanıyor. Birisinin bir ÅŸeyler demesi lâzım. Halbuki herkes iktidarın varlığını “Beka meselesi” olarak görüp, “kol kırılır yen içinde kalır...”ın asla sarsılmamasına itina ediyor. Ama sustuÄŸunuzda da “ilkeleriniz”i unuttuÄŸunuz, iktidar uÄŸruna mesela adaletsizlikleri ıskaladığınız, kendine demokrat, kendine özgürlükçü olduÄŸunuz ithamları, siyasi, fikri, ahlaki kariyerinize yazılıyor... KonuÅŸtuÄŸunuzda, yazdığınızda.... yukardan aÅŸağıya gözlerin belertildiÄŸine ÅŸahit oluyorsunuz. Yazmak lazım... Yok yazmamak lazım... Ä°ÅŸte ikilem bu.
 
Bir gün yazıyorsunuz, konuÅŸuyorsunuz, kıyamet kopuyor. Nerden geldiÄŸi nereye gittiÄŸi belli olmayanlar, her dönemin yalakalık yolculuÄŸu bugün iktidara yaÄŸcılık safhasında olanlar,  vs... sosyal medyanın anaforunda pusuya yatıyorlar...
 
Ä°ÅŸimiz yazmak. Yazacağız. Yazı dili bulacağız. DoÄŸru anlaşılmaktan baÅŸka talebimiz yok. Allah bu millete bir daha 12 Mart, 12 Eylül, 28 Åžubat’lar yaÅŸatmasın. Ama bizim insanlarımızın iktidar dönemi de her bakımdan “Adil düzen” olsun!
 
Çok ÅŸey mi istiyorum!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.