Sosyal Medya

Kürsü

Mehmet Ocaktan: Hukuk yoksa halk da, yönetici de güvende değildir

Mehmet Ocaktan- Karar



Hukuk ve adalet ilkesi dinin en temel esaslarından birisidir ve doÄŸrudan Kur’an’ın emridir. Yani Kur’ani mesajda bireysel ibadetlerin dışında toplumsal manada yönetimde adaletin tesis edilmesi ve zulmün önlenmesi en açık ÅŸekilde emredilmiÅŸtir. Yönetimin ÅŸekli ve ismi ne olursa olsun, adaletli bir yönetim oluÅŸturmayan yöneticiler zalim olarak tanımlanmışlardır.
 
Ancak hemen belirtmek gerekiyor ki Ä°slam toplumlarının tarihsel tecrübe pratikleri, Kur’an’ın tarif ettiÄŸi Ä°slam istikametinde deÄŸil, geleneksel Ä°slam kültürünün çerçevesi içinde ÅŸekillenmiÅŸtir. Bu yüzden de Ä°slam toplumlarının hemen hiçbirinde Kur’an ve Sünnetin evrensel mesajını esas alan adaletli bir yönetim modeli oluÅŸturulamamıştır. Çünkü din üzerine bina edildiÄŸi iddia edilen bütün Ä°slami devlet yapıları dinin asıllarından çok, Ä°slam kültürünün ürünüdür.
 
Bugün Ä°slam ülkelerinde demokrasiye itiraz edenler, aslında hukuka, adalete ve Kur’an’da net bir ÅŸekilde belirtilen bireysel özgürlüklere itiraz etmektedirler. Åžunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki kafalarındaki “Ä°slam devleti” hayali de kelimenin tam anlamıyla despotik bir modeldir. Bu modelde yöneticiyi baÄŸlayan hiçbir hukuki kural ve toplumun denetlemesi süzkonusu deÄŸildir. Çünkü devletin başında olan kiÅŸi, “biat”ın verdiÄŸi yetkiyle topluma karşı deÄŸil, Allah’a karşı sorumludur.
 
Ä°nsanların oluÅŸturduÄŸu bütün toplum yapılarının yine insanlar tarafından yönetilmesi en basit siyaset kuralıdır. Yani Allah’ın bizzat gelip bu dünyada insanları yönetmesi adetullahtan deÄŸildir. Dolayısıyla, bu dünyadaki bütün yönetim modelleri
 
insan aklı ve iradesiyle oluşmak durumundadır.
 
Ä°ÅŸte tam da bu yüzden, Müslüman dünyada çokça dillendirilen “Kur’an Allah’ın kanunudur, insan aklının ürünü olan demokrasi ve hukukun üstünlüÄŸü gibi kavramlara Müslümanların ihtiyacı yoktur” benzeri yaklaşımları Kur’an’ın tarif ettiÄŸi Ä°slam’la baÄŸdaÅŸtırmak mümkün deÄŸildir.
 
Maalesef aklın ve ilmin itibarsızlaÅŸtırıldığı toplumlarda, yönetimler ilahi olanı tek meÅŸruiyet kaynağı olarak gördükleri için halkın rızasına hiçbir ÅŸekilde itibar edilmemiÅŸtir. Bu zihniyet yapısı, yöneticileri hukukun ve halkın denetiminden muaf hale getirdiÄŸi gibi, Allah’ın insanları bu dünyada eylemlerinde özgür bırakmasının hikmetine de aykırıdır. EÄŸer insan özgür olmasaydı, Allah’ın insanlara doÄŸruyu ve yanlışı öÄŸretmek üzere kitap ve peygamber göndermesine de gerek olmazdı.
 
Maalesef Müslüman dünyada geleneksel kültür kodlarıyla oluÅŸturulan Ä°slam devletlerinin büyük bir bölümünde yöneticiler hesap verme korkusu yaÅŸamadıkları için halk üzerinde keyfi tasarrufta bulunmuÅŸlar ve mutlak monarÅŸi yönetimleri kurmuÅŸlardır. 19 asrın Müslüman düÅŸünürlerinden Abdurrahman el-Kevakibi Mana yayınlarından çıkan yeni kitabı “Despotizmin doÄŸası KöleliÄŸin Ä°flası” adlı eserinde çok dikkat çekici bir tespitte bulunuyor: “Tarihen ve fıtraten inkar edilemez gerçeklerden biri de ÅŸudur: Hiçbir adil yönetim yoktur ki milletin gafleti ya da uyutulmasıyla kendini muhakeme ve cezadan güvende hisseder hissetmez istibdat/diktatörlük yöntemlerine baÅŸvurmasın. Böyle yönetimler aracı olarak (halka) bir kere kabul ettirdi mi de bir daha ondan vazgeçmez.”
 
KuÅŸkusuz tarihimizin bir gerçeÄŸi olan bu tabloyu deÄŸerlendirirken, Müslümanları yönetenlerin özellikle dini kullandıklarının da altını çizmek gerekiyor. Dini araçsallaÅŸtıranları ‘din bezirganları’ olarak tanımlayan Kevakibi, Ä°slam toplumlarında siyasetçilerin istibdat politikalarını bu tür bir strateji üzerine bina ettiklerini ve halkı Allah’ın gazabıyla korkutarak boyun eÄŸdirdiklerini söyler. Yani dini bir söylemle insanları terbiye ederek muti bir toplum oluÅŸturmak...
 
Hal böyleyken, Müslümanların kendi tarihsel tecrübelerine ve günümüz Ä°slam dünyasının trajik haline bakarak Ä°slam’ın çaÄŸlarüstü mesajını günümüz dünyasının gerçekliÄŸi içinde yeniden yorumlayarak insanlara sunmak yerine, demokrasi, insan hakları, özgürlük ve hukukun üstünlüÄŸü gibi kavramları sorgulama çabası içinde olmalarını anlamak mümkün deÄŸildir. Çok açıktır ki, seküler ya da Müslüman dünyada hukukun üstünlüÄŸüne dayalı bir sistem inÅŸa edilemezse, insanlar hiçbir ÅŸekilde kendilerini güvende hissedemeyeceklerdir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.