İnsanlar neden yalan haberlere kanıyor?
İnsanları yalan haberlere ve stratejik olarak yayılan diğer yanlış haberlere duyarlı yapan nedir? Ve bu konuda ne yapılabilir ya da gerçekten yapılacak bir şey var mıdır?
Bu sorular son zamanlarda daha önemli hale geldi; özellikle de sosyal medya mecralarından propaganda yaparak 2016 Amerika BirleÅŸik Devletleri baÅŸkanlık seçimlerini etkilemeye çalışan Rus giriÅŸimlerinin deÅŸifre edilmesiyle birlikte. Yani siyasi kültürümüz, kendi siyasi ideolojilerine paralel giden, tuhaf ve alenen yanlış olduÄŸu belli iddiaların taraftarı olan insanlarla çevrilmiÅŸ durumda.
Ä°yi haber ÅŸu ki, psikologlar ve diÄŸer sosyal bilimciler, insanları propagandanın arka yüzünü görmekten alıkoyan ÅŸeyin ne olduÄŸunu bulmak için hayli çaba sarf ediyorlar. Kötü haber ise, henüz bu konuda varılmış ortak bir kanının bulunmayışı. AraÅŸtırmacılar arasındaki tartışmanın büyük bir kısmı iki karşıt görüÅŸe evriliyor. Bir grup, düÅŸünme yetimizin taraflı bakış açımız tarafından zapt edildiÄŸini iddia ediyor; yani siyasi görüÅŸlerimiz doÄŸrultusunda fikirlerimizi akla uygun hale getirmeye yatkınız. DiÄŸer gruba göre ise sorun, -biz ikimiz de bu grup gibi düÅŸünüyoruz- sık sık eleÅŸtirel yetilerimizi kullanmayı bırakmamız; yani zihnen tembeliz.
Siyasi tutkuları insanları kör mü ediyor? Yoksa zihnen tembeller mi?
Fakat güncel araÅŸtırmalar, bu çekiÅŸmeye umut vaat eder nitelikte: Ä°ki grup da sorunun bir tarafına deÄŸiniyor. Sorunun ne kadarının akla uygun hale getirme çabasından, ne kadarının tembellikten kaynaklandığını anladığımız ve ne gibi durumlarda hangisinin rol oynadığını kavradığımız zaman, bu sorunun üstesinden gelmek için çözüme yönelik daha iyi önlemler bulabileceÄŸiz.
Son yıllarda ivme kazanan gerekçelendirme kutbu minvalinde bir takım teoriler geliÅŸtiriliyor. Bu fikrin takipçisi olan araÅŸtırmacılara göre insanlar, siyasi içerikli konular söz konusu olduÄŸunda, entelektüel yeteneklerini gerçeÄŸi keÅŸfetmek için deÄŸil, gerçek olmasını istedikleri ÅŸeylere kendilerini inandırmak için kullanıyorlar. Bu görüÅŸe bakılırsa, siyasi tutkular aslında insanları mantıksız hale getiriyor, özellikle de baÅŸka konularda fikirlerini gerekçelendirme noktasında gayet baÅŸarılılarsa. (Kabaca; ne kadar zekiyseniz, gerekçelendirme konusunda o kadar iyisiniz demektir.)
Bu görüÅŸü savunan en etkileyici kanıtlar 2012 yılında yapılan önemli bir çalışmadan geliyor. Bu çalışmada, hukuk profesörü Dan Kahan ve meslektaÅŸları, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi konusundaki siyasi kutuplaÅŸmanın, bilim okuryazarlığı ve sayısal beceriler konusunda daha baÅŸarılı olan insanlar arasında, bu testlerde daha düÅŸük puan alanlara kıyasla daha derin olduÄŸunu tespit etti. GörünüÅŸe bakılırsa, daha “analitik” bakan Demokratlar, kendilerini iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin bir sorun olduÄŸuna dair ikna etmede baÅŸarılılarken, “analitik” Cumhuriyetçiler ise kendilerini iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin bir sorun olmadığına ikna etmede daha baÅŸarılılar. Ayrıca Profesör Kahan, silah kontrolüne iliÅŸkin bir baÅŸka çalışmasında katılımcılardan çarpıtılmış bir bilgiyi deÄŸerlendirmelerini istendiÄŸinde de yakın sonuçlara ulaÅŸtı.
Tespitler etkileyici: Siyasi eÄŸilimimiz doÄŸrultusundaki muhakememiz, taraflı görüÅŸler gerçeklerle çeliÅŸtiÄŸi zaman, sorunu kızıştırabilir fakat çözüm üretemez. Bu sava kaynak gösterilen daha fazla kanıt, siyasi bilimciler Brendan Nyhan ve Jason Reifler’ın 2010’da yaptığı bir çalışmaya dayanıyor. Buna göre, haberlerdeki yanıltıcı iddialara yapılan doÄŸrulamalar bazen geri tepebilir: DoÄŸrulamalar sadece yanlış anlaşılmaları azaltmaz bazen de arttırır. Yani, yalana inanmaya ideolojik olarak yatkın olan insanlar, doÄŸrulamanın neden yanlış olduÄŸunu ortaya çıkarmak için o kadar kafa yoruyorlar ki, sonuç itibariyle bu yalana daha büyük bir inançla baÄŸlanıyorlar.
Fakat bu “gerekçelendirme”, bazı baÄŸlamlarda ikna edici olsa da, insanların yanlış haberlere karşı dayanıksız oluÅŸunun en doÄŸal ve en sık rastlanan nedeni olarak göze çarpmıyor. Bizce insanlar karşılaÅŸtıkları bilgiye yeterince eleÅŸtirel yaklaÅŸmıyorlar.
BiliÅŸsel psikoloji alanındaki araÅŸtırmaların büyük bir kısmı, biraz bile olsa muhakeme etmenin tutarlı görüÅŸler yaratmayı desteklediÄŸini gösteriyor. ÖrneÄŸin, daha analitik düÅŸünebilen insanlar (sadece sezgilerine güvenmek dışında analitik becerilerini de daha çok kullanan insanlar) daha az batıl inanca sahip, komplo teorilerine inanmaya daha az meyilliler ve görünüÅŸte çok havalı olan ama aslında içi boÅŸ çıkarımlara karşı daha dirençliler (Mesela,“Bütünlük, belirsiz olayları sessizleÅŸtirir” sözü gibi). Elde edilen kanıtlar, yalan haberlerin sindirilmesini açıklarken temel etkenin, biliÅŸsel tembellik olabileceÄŸini savunuyor; özellikle de yeni öÄŸelere hızlıca göz atılan ya da öylesine bir bakılan sosyal medya söz konusu olduÄŸunda.
Bu olasılığı test etmek için çeÅŸitli siyasi kanaatleri olan katılımcıların haberlerde yer alan hikayelere inanıp inanmadıklarını araÅŸtırdığımız bir dizi çalışma yürüttük. Onlara kimisi doÄŸru kimisi yanlış, sosyal medyada paylaşılan manÅŸetleri gösterdik. Katılımcılarımızın siyasi kanaatleri doÄŸrultusunda ortaya çıkan muhakemeleri ya da “sezgilerine kapılma” arasından hangisini seçeceklerini, psikolojide ve davranışsal iktisatta sıkça kullanılan ve biliÅŸsel yansıma testi adı verilen bir test aracılığıyla ölçtük. Bu test, azıcık mantıklı düÅŸünülebildiÄŸinde yanlış olduÄŸu anlaşılabilen, sezgisel olarak çeldirici ama doÄŸru olmayan cevaplarla dolu sorulardan oluÅŸuyor. (ÖrneÄŸin, “EÄŸer bir yarışta ikinci sıradakini geçerseniz, hangi sıraya gelirsiniz?” EÄŸer o sırada düÅŸünmüyorsanız “birinci” diyebilirsiniz; halbuki cevap ikinci sıra.)
EleÅŸtirel düÅŸünmeye alışmış insanların, manÅŸetlerin siyasi görüÅŸlerine uyup uymadığı fark etmeksizin, doÄŸruyu ve yanlışı ayırt etmede daha baÅŸarılı olduÄŸunu gözlemledik (EÄŸitim seviyesi ve siyasi eÄŸilimler gibi demografik gerçekleri de göz önünde bulundurduk). Devamı niteliÄŸinde yayımlanacak bir diÄŸer araÅŸtırmamızda bu tespit, yaÅŸ, toplumsal cinsiyet, köken ve ikamet yerleri farklı olan ve çeÅŸitli uluslardan insanların katılımıyla tekrar edildi. Bu araÅŸtırmamızda insanların, sadece doÄŸru iddiaları yanlışlarından ayırmada deÄŸil, gerçek olayların yoÄŸun bir ÅŸekilde taraflı görüÅŸler altında kaldığını da fark edebilmede de baÅŸarılı oldukları sonucuna ulaşıldı.
Elde ettiÄŸimiz sonuçlar muhakeme yetilerimizi bir ÅŸekilde geliÅŸtirmek ve teÅŸvik etmenin, sosyal medyada yayılan yanlış bilgilerin çözümünün bir parçası olması gerektiÄŸini gösteriyor. BaÅŸka bir çalışmanın ortaya koyduÄŸu sonuçlar, en ağır siyasi meselelerde bile, insanların gerekçelendirme kutbundakilerin iddia ettiÄŸi kadar mantıksız düÅŸünemeyeceÄŸini gösteriyor. Son zamanlarda gerçekleÅŸtirilen araÅŸtırmalar, partizan görüÅŸlere sahip kiÅŸilerin inandığı yanlış bilgiyi doÄŸrulamanın çoÄŸu zaman geri tepmediÄŸini -bu sonuç Profesör Nyhan ve Reifler’in yukarıda bahsettiÄŸimiz tespitlerine ters düÅŸüyor- aksine daha doÄŸru kanılara varmamızı saÄŸladığını gösteriyor.
Gerekçelendirmeye iliÅŸkin teorisini savunan Profesör Kahan’ın araÅŸtırmasının güvenilir olmadığını tartışmaya kalkmıyoruz. Bize göre, muhakeme yetimizin yolunu ÅŸaşırdığı vakalar, ki bunlar ÅŸaşırtıcı ve dikkat çekiciler, bir kuraldan ziyade istisnalar. Muhakemelerimiz her zaman taraflı yatkınlıklarımıza esir olmuyor. ÇoÄŸu vakada mantığımız, doÄŸru kanıların oluÅŸumuna destek olmakta.
Bu sadece akademik bir tartışma deÄŸil, izlenen politikalara da ciddi etkileri var. AraÅŸtırmamız, siyasi içerikli yanlış haberlerin çözümü için, doÄŸru bilginin yayılması ve insanları daha eleÅŸtirel düÅŸünmeye yöneltecek ve onları eÄŸitecek kaynaklar bulundurulmasını öneriyor. Siyasi çekiÅŸmelerin en yoÄŸun yaÅŸandığı dönemlerde bile mantıksız olmaya mahkum deÄŸilsiniz. Sadece aynısının fikirlerine katılmadığınız insanlar için doÄŸru olduÄŸunu da unutmayın.
KAYNAK: TEYÄ°T
Henüz yorum yapılmamış.